Güney Tayland’da Trang’da başlayan gezimiz Satun bölgesinden devam ediyor. Tayland’ın Maldivler’i olarak bilinen Satun, bembeyaz kumsallar, rengârenk mercanların ve deniz canlılarının süslediği bir bölge ve hatta daha da fazlası.
Orijinal adı Malay dilindeki “Setul” kelimesinden türemiş olan Satun’un anlamı mangosten ağacı. Malay Yarımadası’nda Andaman Denizi kıyısında yer alan Satun, güneyde Malezya’nın Perlis Eyaleti ile komşu iken Tayland tarafındaki komşuları Trang, Phatthalung ve Songla bölgeleri.
Satun Tayland’da Müslüman nüfusun baskın olduğu 4 bölgeden biri. Satun’da yaşayan halkın %68’i Müslüman ve %32’si Budist. Halkın etnik kökeni ise Malaylar’a dayanıyor. Ancak %10’u tamamen Malezyalı. Hatta bizim kaldığımız La Ngu bölgesindeki gölün üzerindeki Pak Bara isimli otel de Malezyalı bir aileye aitti.
Kaldığımız otelin her odasına farklı bir eyalet ya da ülke adı verilmişti. Bizim kaldığımız odanın adı “Malezya”.
Satun’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri Tham Le Stegodon adı verilen devasa mağara. Satun’un merkezine yaklaşık 30 dakika uzaklıkta bulunan mağara 4 kilometre uzunluğu ile Tayland’ın en uzun mağarası unvanına sahip. Mağaranın tek özelliği elbette bu değil.
Bu mağaraya Tham Le Stegodon denilmesinin nedeni 2008 senesinde burada kerevit avlayan balıkçıların mağaranın içinde günümüzde çok uzun dişlere sahip, artık nesli tükenmiş bir fil çeşidi olan Stegodon fosilleri ile gergedan fosilleri bulmuş olmaları. Stegodon Mağarası içinde bulunan 1,8 milyon yaşındaki fosiller müzede sergileniyor. Stegodon Mağarası’nın içine fosil görmek amacıyla gittiyseniz bu açıdan biraz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Ancak mağaranın sonlarına doğru duvarda kalamar fosilleri görebiliyorsunuz. En azından bir teselli oluyor : )
Bu mağaranın içinden ilerleyen nehrin adı Wang Kluay. Mağaranın içinde nehir boyunca kano yolculuğu yaparak 4 kilometre yolu yaklaşık 90 dakikada tamamlıyorsunuz.
Mağaranın içindeki sarkıt ve dikitler çok etkileyici.
Stegodon Mağarası’nın ilk 1-1,5 kilometresinde ufak bir çağlayan ile karşılaşıyoruz. Tam bu noktada herkes sıra ile kanodan iniyor ve kano elde taşıyarak sarkıt ve dikitler arasından aşağıya iniyoruz.
İçerisi zifiri karanlık. İçeriyi kafamıza taktığımız ışıldaklar ile aydınlatıyoruz. Mağaranın tam ortalarına geldiğimizde herkes eş zamanlı ışıldakları söndürüyor. Ürkütücü! Gerçekten bu karanlık evde ışıkları kapatmaktan çok çok daha farklı. Tamamen kapkara içerisi.
90 dakikalık yolculuk sonrasında ışığı görüp, geçitten dışarı çıkıyor ve aydınlık nehirde yol almaya başlıyoruz. Açık alanda 15 dakika daha ilerledikten sonra biraz daha geniş bir tekneye geçiyor ve nehir boyunca hoş bir gezinti yapıyoruz.
Malezya sınırındaki en önemli doğa parkları Thale Ban Milli Parkı. Bölge sınırları dâhilinde yer alan su altı doğa parkları arasında ise Ko Tarutao ve Ko Phetra sayılabilir. Bu alanlarda şnorkel ile ya da tüplü dalış yaparak mercan resiflerinde muhteşem deniz canlıları ile yüzerek su altı dünyasından büyülenebilirsiniz.
Maalesef bizim şansımıza Endonezya’daki büyük orman yangınlarına denk geldik. Daha biz oradayken 17 bin kilometrekarelik alan yanıp kül olmuştu ve yangın halen durdurulamamıştı. Dolayısıyla bu denli büyük bir yangının Satun kıyılarına yansıması ise yoğun duman ve sürekli puslu bir hava şeklinde oldu.
Su altı dünyası bizim deneyimleyebildiğimiz kadarıyla muhteşemdi. Ancak eminim ki açık, pırıl pırıl güneşli bir havada çok daha etkileyici olacaktır.
Satun’da siz de bizim gibi adalar turu yapmak isterseniz önerim öncelikle Pak Bara İskelesi’ne gitmeniz. Buradan kalkan sürat motorları ile adalar turu yapmak mümkün. Bizim adalar menümüzde sırasıyla Koh Kai, Koh Hin Ngam, Koh Adang ve Koh Rawi vardı.
İlk gitttiğimiz ada Koh Kai idi. Koh Kai’nin İngilizce adı Egg Island yani “Yumurta Adası”. Adaya bu adın verilmesinin nedeni ise buraya dönem dönem gelen deniz kaplumbağalarının yumurtalarını bırakması. Ancak maalesef son senelerde bu adaya çok fazla turist gelmeye başlayınca kaplumbağalar da kendilerine gidecek başka adalar aramaya başlamışlar, artık bu adaya uğramaz olmuşlar.
Bu adadaki diğer ilgi çekici oluşum ise aşağıda resmini gördüğünüz kaya. Buraya Lover’s Gate yani Aşıklar Kapısı diyorlar. İnanışa göre bu kapının altından geçen çiftler ömür boyunca birbirlerinde ayrılmazlarmış.
Buradan sonra biraz daha farklı bir ada olan Koh Hin Ngam adasına gidiyoruz. Değişik diyorum çünkü bölgedeki tüm adalar bembeyaz kumsallara sahipken bu ada tamamen taşlık. Üstelik de buradaki taşların tamamı çizgili.
O kadar güzel taşlar ki hemen aklımdan anı olarak bir iki tane almayı geçirirken rehberimiz açıklama yapıyor: kim bu adadan taş alıp yanında götürürse 5 ila 7 gün içinde başına kötü bir şey gelirmiş. Batıl inanç ama ne olur ne olmaz risk almak gereksiz. Elimdeki taşı aynen adaya geri bırakıyorum : )
Yerel halk bu taşları kule gibi üst üste dizip dilek tutar ve tuttukları dilekler gerçekleşirmiş.
Ancak bu taşlar kule gibi dizilip rüzgâr ile yıkıldıklarında düşen taşlar kırıldığı için devlet tarafından yasaklanmış. Halk da kule yerine dileğini farklı yollar ile ifade etmenin yolunu bulmuş : )
Buradan sonra Koh Adang’da durup şnorkel ile yüzdük. Su altı diğer Satun ve Trang bölgesi adalarındaki gibi muhteşemdi.
Buradan ayrılırken grubumuzdan arkadaşımız Claire’in tekneye çıkarken bileği bayağı derin kesildi. Bu nedenle Koh Rawi yerine acilen ufak bir sağlık merkezi olan Ko Lipe Adası’na gittik. Rehberlerimiz hemen Claire’i sağlık merkezine taşıdı, neyse ki 3 dikiş ile olay kurtarıldı.
Koh Lipe Satun bölgesinde üzerinde en fazla tesis bulunduran ve en popüler adalardan biri. Burada yılda 2 defa büyük festival yapılıyormuş. Adanın üzerinde bungalowlardan oluşan güzel tesisler de var Aynı zamanda bu ada popüler bir balayı destinasyonu.
Claire de geldikten sonra ana karaya gitmek üzere Koh Lipe’de aklımızı ve kalbimizi bırakarak ayrılıyoruz.