​Thassos Adası ve Gezilecek Yerleri

Thassos yani Taşöz Adası, İstanbul’dan en kolay ulaşılan Yunan adası. Biz saat 19.00 civarı Beşiktaş’tan yola çıktık. Beşiktaş ile İpsala Sınır Kapısı yaklaşık 280 kilometre. Saat 22.00 civarı sınır kapısına ulaştık. Sınır kapısında pasaport işlemleri yaklaşık 20 dakika sürdü. Pasaport işlemleri sonrası sınıra yaklaşık 40 dakika mesafedeki Dedeağaç’a varışımız saat 23.00’ü buldu. Dedeağaç zaten çok güzel bir yer. Kendimizi de fazla yormamak için geceyi Dedeağaç’ta geçirdik. Sahil kenarında enfes bir yemek yedik.

Ertesi sabah erkenden feribota binmek için Keramoti'ye doğru çıktık. Dedeağaç ile Keramoti arası yaklaşık 155 kilometre yani 1,5 saat. Feribota önceden rezervasyon yapılmıyor. O nedenle kuyruk olur diye biraz endişe ettik ama şansımıza feribotta neredeyse hiç sıra yoktu. Hemen Feribot’a bindik. Keramoti’den Thassos’a feribotla ulaşım ise yaklaşık 45 dakika sürüyor. Ve yolculuk o kadar keyifli ki nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Yolculuk boyunca size martılar eşlik ediyor.

Aslında Kavala’dan da Thassos’a feribot seferleri var ancak 2 saat sürüyor. Yani en kolay ve kestirme yol Keramoti’den geçmek.Ancak otobüs ile gidecekseniz mecburen Kavala’da inmeli ve oradan feribotla geçmelisiniz. Bu da yolu biraz daha uzatıyor. Ancak Thassos’ta ulaşım için mutlaka arabaya ihtiyacınız olacak. Çünkü ada hiç de ufak değil. Adanın çevresinde tam tur atmak yaklaşık 3 saat sürüyor ve toplu taşıma çok gelişmemiş. O nedenle önerim araç ile gitmeniz.

Feribot ile adaya yaklaştıkça yeni bir Yunan adası ile buluşmanın heyecanı kaplıyor içimizi. Adaya vardığımızda beni en çok etkileyen şey adanın yeşilliği oldu. Çünkü diğer çoğu Yunan adasının aksine bu ada yemyeşil ağaçlarla kaplı.

Adanın en büyük kenti ve başkenti Limenas. Keramoti’den gelen feribotlar da buraya yanaşıyor. Adaya geldik gelmesine ama biz biraz son dakikacıyız. Oteli sen mi ayarlamıştın ben mi derken hiç otel ayarlamadığımızı farkettik. Ve beğendiğimiz yerde kalırız deyip elimizde harita adada çıktık yola.

Başkent Limenas adanın en hareketli yerlerinden. Pek çok restoran ve taverna burada. Ama biz bu kadar kalabalık istemiyoruz. Bu nedenle direksiyonu adanın doğu tarafından güneyine doğru kırdık. Beğendiğimiz bir bölgede kalacağız.

Vardığımızda saat 11.00 civarı olduğu için bol bol vaktimiz de vardı. İlk durağımız Limenas Port’a en yakın konumdaki Makryammos Beach. Oldukça bakımlı olan bu beach aslında bir otele ait. Girişi kişi başı 3 Euro. Otel resepsiyonundan şezlong ve şemsiye kiralayabiliyorsunuz. Burası ada genelindeki diğer tesislere göre daha lüks bir yer. Amcak adayı turlayıp farklı bölgelerini keşfetmek istiyorsanız burada kalmanıza gerek yok. Ama adaya ulaştınız pek de bir yere kıpırdamak istemiyor, güzel deniz, güzel yemek  olsun diyorsanız burası doğru seçim. Biz 30-35 dakika denize girip, doğruca Golden Beach’e yöneldik.
Bu arada şunu belirtmeliyim ki adada mesafelere bakıp aldanmayın. Oldukça dar ve virajlı yollardan gideceğiniz için 20 kilometrelik yol zaman zaman 1 saati bulabiliyor.

Evet Golden Beach’e ulaştık. Burası upuzun uzanan sapsarı bir kumsal. Burada en çok hoşumuza giden direk deniz kenarında bir yapılaşma olmamasıydı. Ancak denize paralel sıralanmış pek çok kafe restoran var. Bir önceki durakta denize girdiğimiz için burada bir kahve içmek için durakladık. Fiyatlar çok makul, hele de bizdeki benzer işletmeler ile kıyaslanınca. Bir de içecek getiren garson hemen bize istersek şezlong ve şemsiye kullanabileceğimizi söyledi. Meğerse bu beachteki kafelerden birinde içecek dahi içseniz şezlong ve şemsiye tahsis ediyorlarmış. Onun dışında halka açık bir plaj havlunuzu serip uzanabiliyorsunuz da.

Burada denize girmedik ama bölge hoşumuza gitti. Hemen internetten yakınlarda otel baktık. Bu bölgedeki konaklama seçenekleri daha çok aileler tarafından işletilen pansiyonlar. Skala Potamia bölgesinde küçük, sevimli bir pansiyon bulduk, rezervasyon yaptık.  Kahveleri bitirir bitirmez pansiyona geçtik. Yeri de süper. Golden Beach’in en güney ucunda. Odadan denize yürüme süresi sadece 1 dakika.

Artık ilk gece başımızı sokacağımız yer belli olduğuna göre valizleri bırakıp gezmeye başlayabiliriz. Tabii önce yemek faslı. Skala Potamia çok sevimli bir bölge. Ne çok kalabalık ne de çok sakin. İlk olarak deniz kenarındaki restoranlardan birine geçtik. Epey de açız. Hemen meze olarak cacıki, kabak çiğeği dolması, fava, feta saganaki, yunan salatası ve ahtapot söyledik. Garson hayretle baktı ve “Hepsi mi?” diye sordu. “Evet” dedik.

Siparişlerimiz gelmeye başlayınca anladık neden hayret ettiğini. Çünkü bizim meze olarak söylediklerimiz aslına bakarsanız birer porsiyon. Ama tabii bir hafta önce Gümüşlük'te olup hap kadar mezelere ve fahiş fiyatlara alışınca ister istemez buradaki fiyatları görünce yine tadımlık niyetinde meze gelecek zannediyorsunuz. Hele ahtapot neredeyse bütün bir ahtapot geldi. Tabii maalesef çoğunu bırakmak durumunda kaldık ama enfes bir yemekti.

Yemek sonrası hemen denize girmek olmaz diye yakınlardaki Panagia köyüne gittik. Çok çok enteresan bir köy değil. Meydanı ufacık ve de küçük bir kilise var. Aslında oğlak çevirmesi meşhurmuş ama tıka basa doyduğumuz için çok oyalanmadan otelimize 15-20 dakika mesafedeki Paradise Beach’e gittik.

Geniş bir sahil şeridi olan Paradise Beach’te yaklaşık 8 Euro karşılığı iki kişilik şemsiye ve şezlong kiralayabiliyorsunuz. Plajda yiyip içebileceğiniz birkaç restoran var. Denizi pırıl pırıl. Burada biraz vakit geçirdikten ve gün batımını izledikten sonra otelimize Skala Potamia’ya geri dönüyoruz.

Akşam saatlerinde Skala Potamia daha da hareketleniyor. Hatta sahil boyunca yürüdüğünüzde çocukların ilgisini çekebilecek panayır alanı gibi bir alan başlıyor. Biraz yürüyüş ve öğlen yediklerimizi hazmetme sonrası, bu kez bir başka restoranda akıllanarak sadece yiyebileceğimiz kadar sipariş veriyoruz. Yemekler çok lezzetli.

Ertesi gün valizlerimizi de alıp pansiyondan ayrılıyoruz. Çünkü bu gece başka beğendiğimiz bir yerde kalacağız. Adanın güneyine doğru inmeye devam ediyoruz. İlk durağımız Aliki Beach.

Skala Potamia’dan 20- 25 dakikalık yolculuk sonrası ulaştığımız Aliki Beach, Thassos’ta en sevdiğimiz beachler arasında ikinci sıraya yerleşti. İlkini sona saklıyorum. Arabayı yolun kenarına çekip, derin bir koya doğru merdivenlerden iniyoruz. Buranın kumsalı çok dar. Yani kalabalıkta çok iç içe oturabilirsiniz insanlarla ama denizi muhteşem. Yeşillikler içindeki koyun çevresinde bir iki restoran var. Eğer burada yemek yerseniz şezlong ve şemsiyeden ücretsiz yararlanabiliyorsunuz. Biz çok kalmayacağımız için şezlong ve şemsiye de almadık. Denize girdik keyfini çıkarttık kurumak için koy boyunca yürüyüş yaptık. Uzun süreli kalacaksanız ve sakin gece hayatından uzak bir seçenek arıyorsanız Aliki doğru bir nokta.

Aliki sonrası Livadi Beach vardı aslında listemizde. Ama daha yeni denizden çıktığımız ve Aliki’den sonra bizi pek kesmeyeceğini düşündüğümüz için burayı es geçtik. Doğruca Giola’ya gittik.

Aliki’den Giola sadece 15 dakika. Ana gittiğimiz yer Giola’nın girişi. Çünkü burada araba ile sadece belli bir noktaya kadar taş-toprak yoldan gidiyorsunuz. Sonra arabayı parkedip bu taş toprak yoldan epeyce yürümeniz gerekiyor. Ama yürüdüğünüze değiyor mu? Bence değiyor.

Dünyadaki birkaç doğal kaya gölünden biri olan Giola, tam denizin kenarında büyük bir delik. Burası dalgaların kayaları zaman içinde kayaları delmesi ile oluşmuş doğal bir kaya gölü. Öğle saatlerinde suyu daha berrak görünüyor. Deliğin farklı yükseklikteki noktalarından insanlar bu göle atlıyor. Değişik bir yer.

Burası "Afrodit’in gözyaşları" olarak biliniyormuş. Esfaneye göre bu gölü tanrı Zeus yaratmış, üzerinde de Afrodit yüzüyormuş. Bir başka efsane ise buranın Zeus’un gözü olduğunu ve Zeus’un bu gözle metresini izlediğinden bahsediyor.

Giola dönüşünde yürürken epey yorulduğumuz için tekrar biraz yorgunluk atma vakti geldi. Sırada Giola’ya 15 dakika mesafedeki ve Potos’un yanı başındaki San Antonio Beach. Türk ailelere pek rastlamayacağınız, daha pek keşfedilmemiş biraz daha sakin bir plaj. Ancak denizi Aliki’yi aratıyor. Etrafta birkaç tesis var. Favoriler arasına girmese de biraz sakinlik arıyorsanız ideal.

Buradan Potos’a gidiyoruz. Potos, adanın 3 önemli merkezinden biri. Birincisi limanın yer aldığı Limenas, ikincisi Potos, üçüncüsü ise Limenaria. Potos sevimli bir kasaba. Ancak biz araba ile dar sokaklara girince tek yön çift yön trafiğe kapalı derken biraz bocaladık. Trafik işaretleri biraz eksik. Burada kısa bir dondurma molası ve akşam üstünü yaptık. Doğruca bu akşam konaklamaya karar verdiğimiz Potos’a sadece 5 dakika mesafedeki Limenaria’ya geçtik. Burada sahil kenarında gün batımına karşı birer bira içerken kalacak yerimizi bulduk.

Merkezde şık ve tertemiz bir otel. Güneşi batırıp eşyaları odamıza yerleştirdiğimiz gibi yemek yemeğe çıktık.
Limenaria, Thassos’ta en sevdiğimiz kasaba oldu. Hem mimarisi diğer kasabalara nazaran daha güzel hem de aradığınız her şeyi bulabiliyorsunuz.

Burada akşam salaş bir balıkçıya gittik. Mezeler, kalamarlar, midyeler, ahtapotlar derken yine dozu kaçırdık. Ama nefisti.

Ertesi gün sabah erken Limenaria Çarşısı'nda hızlı bir kahvaltı yapıp magnet aldıktan sonra bu kez adanın batı tarafından bastırıp La Scala Beach’e gittik.

Çok meşhur olduğu söylenen beache kadar gidip biraz Türkiye’deki beach clublara benzediği kanısına varınca internetten biraz yorumlara baktık. Tam da tahmin ettiğimiz gibi. Berrak olmayan bir deniz. Hatta bir kısım yorumlarda yakınlarına kanalizasyon döküldüğü söylenmiş, girişi ücretsiz. İçi çok şık dekore edilmiş. Burayı es geçip asıl bir numaramız olan Marble Beach’e gitmeye karar verdik.

La Scala’ya 20 dakika mesafede yer alan Marble Beach bence Thassos’un bir numarası.  Giderken yolda epey toz soluyabilirsiniz. Çünkü çok yakınlarında mermer madeni var. Adını da bu mermer madeninden alıyor. Tüm plaj ufalanmış bembeyaz mermer. Marble Beach yoluna girdiğimizde simsiyah olan arabamız Marble Beach’e vardığımızda bembeyazdı :)

Burası tam bir tropikal ada plajı gibi. Bembeyaz ve denizi pırıl pırıl.

Tabii azıcık mermer tozu ile birleştiğinden biraz beyazlık hissi de veriyor ama muhteşem. Burada 2 farklı alan var. İlk noktada arabayı park edip inerseniz etrafta herhangi bir tesis görmeyeceksiniz, daha doğal bir ortam var.

Ama biraz daha devam ederseniz, Porto Vathy’ye ulaşıyorsunuz. Burası çok şık bir tesis. Özellikle akşam üstü saatlerinde beach partiler oluyor.

Bu bölgede tek rahatsız eden şey koyun sağ tarafında göreceğiniz mermer ocağı makinaları. Onun dışında her şey muhteşem.Feribot saatine kadar bu bölgede takılıp, keyifli zaman geçirdik. Ardından Marble Beach’e tekrar ailelerimizi de alıp gelmeye söz vererek adadan ayrıldık.

 

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni