360 Derece Thassos Gezi Rehberi

Ağustos ayında annemlerle Kıbrıs’a gidecek ve bunun ardından bayramda da arkadaşlarımla Midilli’ye gidecektim. Kıbrıs’a gidemedik bir aksilikten, Midilli olayı da iptal oldu. Sonra bir başka arkadaşımla iki aile birlikte Midilli’ye gidelim istedik, o da olmadı. Nihayetinde annemlerle Samos’a gitmeye karar verdik ve bin türlü aksiliğin finali olarak bu gezimizi de iptal etmek zorunda kaldık.
Zor günler yaşadık, üzüldük ve tüm bunların ardından, biraz rahatlamaya ihtiyacımız varken tam, “haydi kalkın” dedim, “Thassos’a gidiyoruz…”

Ekim’in ortası gelmiş, hava soğukmuş, yağmur bekleniyormuş, olsun! Yunanistan’ı siz de seviyorsunuz, ben de, sıkılmayız, hiçbir şey olmasa her akşam yiyeceğimiz yemekler yeter. Kendi arabamızla çıkıyoruz yola. Önceden yaptırdığımız “yeşil kart – gümrük karnesi” yetiyor sınırı geçmemize, ben ehliyetimi çoktan çevirmiştim yeni ehliyetlere…

NASIL GİDİLİR?
Thassos, İpsala’dan çıktıktan sonra yalnızca üç saatlik uzaklıkta. Köprü trafiğine takılmazsanız, İstanbul’dan 6-7 saatte Thassos’a varmış oluyorsunuz. İpsala’yı geçtikten sonra Yunanistan’ın ünlü Egnatia Otoyolu’ndan ayrılmadan yola devam ediyorsunuz, bir noktada, Kavala’dan önce sizi içeri veriyor yol. Tabelada aynı zamanda “Thassos Ferries” yazıyor, her ihtimale karşılık gideceğiniz şehrin adı Keramoti… Buradan hemen hemen saatte iki (yoğun sezonda belki daha fazla) feribot adaya geçiyor. Bu yolculuk yaklaşık 40 dakika sürüyor. Biletleri önceden alma imkanı maalesef yok. Standart büyüklükte bir arabanın geçişi 20 Euro, aynı zamanda sürücü dahil kişi başı da 3.5 Euro ücret veriyorsunuz. Bunlar tek yön ücretler… Otoyola da İpsala – Thassos arasında 2.40 Euro veriyorsunuz. 

Eğer Türkiye’den otobüslerle Thassos’a gitmek istiyorsanız Kavala’ya gidip, feribota Kavala’dan da binebilirsiniz. Yol biraz daha uzun ve feribot sayısı biraz daha az…

Kendi arabanızla Yunanistan’a geçebilmeniz için ise Turing’den Yeşil Kart almanız (15 günlüğü 63 Euro) ve ehliyetlerinizi yeni tip ehliyetlere çevirmeniz gerekiyor. Ehliyetleriniz hala eski tipse ise Uluslararası Ehliyet almanız gerekecek ki bu da epey tuzluya patlıyor.

THASSOS’UN KÖYLERİ
Öncelikle, hakkında epey az bilgi bulunan bir konu bu Thassos’un köyleri konusu… Nitekim, örneğin bir Sakız Adası gibi çok şey vaad etmiyor bu köyler zaten size, yine de biz havanın serin olmasını değerlendirip, epey köy gördük. Bu köylerden biraz bahsetmek istiyorum.

Limenas (Thassos)
Adanın merkez şehri burası, Keramoti’den bineceğiniz feribotlar da sizi buraya bırakacak zaten. Klasik bir ada merkezi gibi bir kordon boyundan ve o kordon boyuna açılan arka sokaklardan oluşan bir merkez burası.
Şu an tadilatta olan Akropolis ve Antik Tiyatro gibi tarihi mekanların yanı sıra, bir Antik Agora, arkeoloji müzesi ve bir de yerel yönetim binaları var, bunlar “Eski Liman” denen bölümde bulunuyor. 

Kallirachi
Bu köyün en önemli özelliklerinden birisi, Bizans dönemine kadar tarihlenebilmiş Metamorphosis Kilisesi’ne ev sahipliği yapıyor oluşu… Burası zeytin ağaçlarıyla dolu bir yola ve Kavala manzarasına karşı kurulmuş bir köy. Her yıl ağustos ayının ilk haftasında büyük bir dans şölenine de ev sahipliği yapıyor. 

Skala Maries
Burası amfitiyatro şeklinde tasarlanmış bir balıkçı köyü, aynı zamanda oteller de mevcut. Her ne kadar her an açık olmasa da, köyün tam girişinde yer alan Agios Ioannis Kilisesi görülmeye değer. Ayrıca deniz kıyısında güzel tavernalar da mevcut. 

Limenaria
Adanın ikinci büyük şehri ve merkezi… Şehrin kuruluş hikayesi ise, madenlere dayanıyor. Madenlerin keşfiyle, buraya bir yerleşim yapılmış. Nitekim şehrin henüz girişinde, sizi altın satış mağazaları karşılıyor. Madencilerin kaldığı evlerde yaz aylarında müzikal gösteriler yapılırmış… Hatta sezon dışında, merkez şehir Limenas’tan bile daha canlı geldi bize burası. 

Rachoni
Burası Thassos Merkezi’ne çok yakın durumda olan bir dağ köyü. 900 yaşında olduğu söylenen yaşlı zeytin ağaçlarının olduğu bir yolu tırmanarak ulaşıyorsunuz buraya. Meryem Ana’ya adanmış bir kilise, bu köyün en önemli noktalarından biri. Thassos’ta hemen hemen her dağ köyünün, bir de deniz kenarında yerleşimi bulunuyor. Bu köylerin isimleri de, dağ köyünün önüne getirilen “Skala” adı ile tanımlanıyor. Skala Rachoni de böyle bir yer, buradan da aynı zamanda yaz sezonunda feribot seferleri düzenleniyor. 

Panagia

İşte adanın en ünlü köyü… Thassos’u 360 derece dönen yolun tam da üzerinde yer alması, burada servis edilen oğlak eti ve siyah, taş çatılı evleri ile ünlenmiş… Hatta 1821’de, on yıl boyunda, adaya başkentlik de yapmış.

Köyde dağdaki su kaynaklarından akıp gelen suları içebileceğiniz çeşmeler ve hatta yazın sıcağında serinlemeniz için de bu suların aktığı bir park bulunuyor. Burada yer alan bir de büyük kilise var ki adada çeşitli dönemlerden kalma kalıntılardaki mermerler kullanılarak yapılmış.

Prinos
Bu köyün en önemli özelliği ise pazartesi günleri adada kurulan tek pazara ev sahipliği yapıyor olması. Prinos Pazarı, gelen turistleri için de, ada halkı için de çok cazip bir yer. Bize ilginç gelmeyebilir, zira aynı Türkiye’deki pazarlar gibi, bir kısmı ıvır zıvır eşyalar, bir kısmı ünlü markaların taklitleri ve kalan kısım da meyve sebze olarak düzenlenmiş.

Sanırım, Türkiye’den gelip de meyve sebze alarak dönen tek insanlar da bizizdir. Türkiye’de bulamayacağımız doğallıkta fasulyeleri, mısırları görünce dayanamadık… 

Theologos
Adanın Osmanlı Dönemi başkenti olan ve bugün için de tarihi dokusunu belki de en iyi korumuş köyü burası… 1912 yılında Thassos, Yunanistan’a katıldıktan sonra ise bu köy gitgide önemini kaybetmiş, bugün için yerleşik nüfus 600 civarında.

Sezon dışında açık olmayan müze ve tarihi kiliseler de köyü güzelleştiren yapılar ve aynı zamanda “katsikaki” denen oğlak etini, bu köyde de yiyebilirsiniz. 

Maries
Tüm gün ıssız köylerde dolaşıp, geldik buraya... Karnımız inanılmaz aç, bir şey bulabileceğimize dair umudumuz da yok. Bir köpek çıkıyor ortaya, bize havlamaya başlıyor. Bir kadın çıkıyor ortaya sonrasında, “Lucy” diye bağırarak, köpeği yanına çağırıyor. Açık bir tavernası var, belli ki orası evi aynı zamanda. “Tüm yemekler yok, ama patates kızartması yiyebilirsiniz” diyor, seve seve kabul ediyoruz. “Yanına da feta peyniri” diyor, ardından bir de domates hazırlayıp getiriyor. Günün en güzel anını yaşıyoruz. “Yazın görüşürüz” diyoruz, hem yaz gecelerinde canlı müzik de varmış. 

Archangelos Manastırı
Giola ve Alki Plajları’nın hemen hemen tam orta noktasında bulunuyor bu manastır. Athos Dağı ve Ege Denizi manzaralı, önü açık, hakim bir tepede kurulu… Bu manastırın tarihiyle ilgili bilinen ilk tarih 1287 ve bina 1835 yılında, bilinmiyor fakat, ya restore edilmiş ya da –nihayet- tamamlanmış. Archangelos ise Theologos köyünün koruyucu azizi –ve tüm Thassos Adası’nın...

Uzaktan görünüşü gerçekten etkileyici bir yer burası, fakat ne var ki içerisinde küçük bir alan dışında tüm binalar ziyarete kapalı. Manastıra erkeklerin şortla girmesi yasak, kadınlar ise yalnızca etekle girebiliyorlar. Kıyafetiniz uygun değilse, girişte size –her bedene uyacak şekilde lastikli- kıyafetler sunuluyor. 

THASSOS’UN PLAJLARI
Mevsim sebebiyle çok fazla plaja gidemedik, gitsek bile yüzme fırsatımız olmadı, dolayısıyla adanın tüm plajları hakkında bilgi veremeyeceğim, fakat çok belli ki adanın denizi güzel. (Yine de hava durumunun azizliğine uğramadıysam görünüş itibariyle bir Sakız Adası denizi değil). Denize girerken etrafınızın dağlarla çevrili oluşu ayrı bir his veriyor size. Üstelik Thassos, Yunanistan’daki en yeşil adalardan biri, Eylül ayında çıkan büyük Thassos yangını bunu bir miktar baltalamış olsa da. Gelelim plajlara;

 Giola Plajı
Burası aslında doğal bir lagün, hatta doğal bir yüzme havuzu… Suyunu soğuk beklersiniz böyle bir yerin dışarıdan görünce, fakat o da değil. Denizin tam kıyısında, kayaların ortasında bir çöküntü…

Etraf dümdüz kayalardan oluşuyor, ne bir kum, ne ayağınıza batacak keskin taşlar var. Aslında rehberlerde “çok bilinmiyor” dense de, Türkler’in yaygın olarak Thassos’a gitmeye başlaması itibarıyla keşfedilmemiş herhangi bir yanı kalmadı. Rehberlerde –ve birçok gezi blogunda- yazanın aksine, Giola’ya ulaşım için 2 kilometre yürümeniz gerekmiyor, artık en azından 1 kilometre yakınına kadar gidebiliyorsunuz. Üstelik Giola’nın hemen üstündeki tavernada yiyip içecekseniz, arabanızı onun otoparkına park edip 400 metrelik bir yürüyüşle ulaşabiliyorsunuz Giola’ya. Üstelik tavernanın fiyatları, diğer yerlere göre yüksek değil. 

Alki Plajı
Sırt sırta vermiş iki koydan oluşuyor burası ve koyların tam ortasında Alki Harabeleri bulunuyor. Burası aslında antik bir liman… Eski dönemlerde, Thassos’tan mermerin ihraç edilip, etrafta ünlenmesini sağlamış olan bir liman. Plajın iki güzel avantajı var; başta söylediğim gibi, iki koydan oluşuyor ve her iki koy da farklı yönlere bakıyor. Dolayısıyla bir taraf rüzgarlıysa, diğer tarafta denize girebilirsiniz rahatlıkla. İkinci avantaj ise, dizili birkaç taverna da plajda sizi bekliyor karnınız acıktığında. 

Marble Plajı
Bizim Türkler’in ısrarla tercih ettiği bir plaj burası. Adından anlaşılacağı üzere, mermer ocaklarından geçerek iniliyor bu plaja. Toprak –daha doğrusu mermer kumu- bir yol, epey uzun bir iniş var ve sezon dışında yol kapatılıyor gibi duruyor. Biz inmeye niyetlendik, epey aşağı gittik, bir noktada yolun kapalı olduğuna dair uyarı varsa da yola devam ettik. Çalışmayan –günlerden Pazar’dı- kamyonlar vardı yollarda, fakat geçiş mümkündü, bir noktada annem gerilince geri döndük. Plaj beyaz bir kumdan oluşuyor(muş). 

Skala Sotiros Plajı
Burası tamamen tesisleşmiş, uzunca bir sahil şeridinden oluşan bir plaj. Tesislerden biri sezonu henüz kapatmamıştı ve azimle açıktı. Deniz rüzgar durumuna göre dalgalı olabiliyor ve dalgalıyken çok da cazip görünmüyordu. İyice tesisleşmiş ve kolay ulaşılabilir bir yer arayanlar için ideal bir nokta. 

Limanaki
Thassos’un merkez şehri Limenas’ta, tarihi limanda bulunan bir plaj burası. Merkeze yakın olunması ve bölgede birçok tesisin bulunması açısından avantajlı olabilir. 

THASSOS RESTAURANTLAR

Mesogoios (Limenas)
İlk gece burada yemek yedik ve adada yediğimiz en güzel yemeği ilk geceden yemiş olduk. Feribotların yanaştığı tarafta tam da… Hepsinden öte midyeli pilav yemenizi mutlaka öneriyorum, kullandıkları baharattan da olsa gerek çok güzeldi. Şirin de bir bahçesi var. Kalamar, midyeli pilav, cacıki, kabak kızartması ve 20’lik Plomari Uzo’ya 46 Euro hesap ödedik. 

Sonia’s Gyros (Limenaria)
Limenaria’da, hediyelik eşyacıların bulunduğu, sahil boyuna paralel sokakta bulunan bir yer burası. Adından anlayacağınız gibi uzmanlık alanı gyros, aynı zamanda souvlaki da yapıyorlar. Gyros, Yunan döneri. Bizdekinden farklı olarak dönere cacıki ve patates kızartması da koyuyorlar. Pita ekmeği arasında yemenizi öneririm. Küçük bir not, genellikle domuz etinden yapılıyor.

Kostis Taverna (Limenaria)
Limenaria köyünde bulunan bu tavernaya, puanı nispeten düşük olmasına rağmen gitmeyi göze aldık, zira diğer yerlerin bir kısmı kapalıydı, birinde ise yemek yiyen kimse yoktu ve ortamın daha “kalabalık” olmasını istediğimizden burayı tercih ettik ve çok da memnun kaldık. Kalamar, hamsi benzeri bir balık olan gavros, rokalı ve kuru üzümlü yeşil salata, cacıki, feta peyniri, iki kadeh uzo ve bir kadeh beyaz şaraptan oluşan siparişimiz neticesinde hesap 41 Euro geldi, hesabı istediğinizde ikram edilen baklavalar da –Yunan baklavalarının genelinin aksine- gayet lezzetliydi. 

Cafe Blionis (Limenaria)
Yemek sonrası lokma yemek amacıyla buraya oturduk. Sakız Adası’nda Mesta’da bulunan Kanellos’ta yediğimiz lokmalar kadar olmasa da lezzetliydi. Sakız Adası’ndaki lokmalarda gerçek bal kullanılmıştı, bu ise şerbetliydi. 

Alexandra’s Tavern (Limenas) Thassos merkez şehri Limenas’ın tarihi limanında bulunan bir yer burası, akropolis ve antik tiyatroya çıkan yolun tam başlangıcında… Karışık kızartma, Yunan salatası, kalamar, dolmadakia, cacıki, iki kadeh uzo ve bir kadeh şaraba 37.8 Euro hesap ödedik.

Büyük şehirler dışında, küçük köylerde de meydanlarında mutlaka tavernalar var. Panagia’da oğlak eti yiyebileceğiniz salaş bir mekan var örneğin, sezon sebebiyle yetişemediğimiz.

Theologos köyünde harika bir manzaraya karşı oturabileceğiniz büyükçe bir taverna da mevcut. Giola Plajı’ndaki taverna için de, orada rastladığımız Türkler, adada yedikleri en güzel kalamarı yediklerini söylediler.

Böyle böyle 360 derece döndük Thassos’u, ana yolunda adım atmadığımız nokta kalmadı. Zaten topu topu 150 kilometreden oluşuyor tüm adanın çevresi… Gezerken gördük ki adanın çok önemli bir kısmı yanmış durumda. Buna Eylül ayında çıkan kuru fırtına esnasında aynı anda düşen yıldırımlar sebep olmuş, arkasından yağmur da gelmeyince altı yerde birden yangın çıkmış. Öyle ki adanın bazı yerlerinde halen yanık kokusunu alıyorsunuz. 

Seviyorsanız Yunanistan’ı, üstelik İstanbul’a çok yakın bu ada. Gelecek yaz planlarınıza şimdiden katmak istersiniz belki diye, kışı karşılamaya hazırladığımız bugünlerde yazdım bu yazıyı. Belki siz de benim kadar çok seviyorsunuzdur bu ülkeyi diye…