Romanya’nın güzel şehirlerinden olan Braşov tarihî ve modern bir havaya sahip. Transilvanya olarak isimlendirilen topraklarda bulunan bu şehirde tipik Orta Çağ havasından da esintiler bulmak mümkün.
Osmanlı’dan korkan Macar kralı zamanında, Transilvanya’yı koruması için Alman kökenli şövalyelerden yardım almış ama Transilvanya’nın asıl ünü Avrupa’nın Drakula olarak efsaneleştirdiği Kazıklı Voyvoda’dan gelmekte. Bu bölgede bulunan gizemli şatolar, kuleler ile bir zaman yolculuğuna çıkmak isterseniz buyurun yazıya;
Karpat Dağları’nın bir uzantısı olan Tâmpa Dağı, şehrin siluetini oluşturuyor. Zaten şehre girer girmez fark edeceğiniz Hollywoodvari Braşov yazısı aynı zamanda bir manzara terası. İster teleferikle ister zigzaglı dağ yollarından yürüyerek buradaki restorana gidip manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz.
Siyah Kilise şehrin en etkileyici yapısı. İstanbul- Viyana arası en büyük Gotik kilise kendisi. 1689 yılında çıkan yangında cephesinin kararmış olması da Gotik’liğini pekiştirmiş. İçerisinde bulunan 4.000 borulu bir kilise orgu, seccade benzeri halı koleksiyonu ve siyah giyinmiş Meryem resmi görülmeli. 1989’da Romanya’nın komünizme karşı devriminden kalan kilisenin iç duvarlarındaki kurşun izleri de başka bir detayı buranın.
Kiliseden devam ettiğinizde çıkacağınız meydan Piata Sfatului. Burası, Orta Çağ’da cadı avı olduğu dönemde, birçok kadının yakılarak öldürüldüğü yer. Alman etkisinin görüldüğü bu meydanda şimdi restoranlar, kafeler ve konsey binası gibi yapılar var.
Daha sonrasında şehrin Arnavut kaldırım sokaklarında gezerek yemyeşil dağ manzarasının tadını çıkarmak size kalmış. Gezerken Strada Sforii’ye de uğramayı unutmayın. 17. yüzyılda itfaiyecilerin geçmesi için yapılmış dünyanın “en dar” sokaklarından birisi kendisi. 1,32 metre genişliğinde ve 83 metre uzunluğundaymış.
Buralara gelmişken Braşov kadar büyük olmayan ama kalesi ile ünlü olan Bran ikinci durağımız. Braşov’dan 30 dakikalık bir araba yolculuğu ile buraya ulaşabilirsiniz.
Kazıklı Voyvoda’nın yani nam-ı değer Drakula’nın şatosu olarak ünlenen kalede aslında kendisi bir gece geçirmiş ancak Drakula kitabındaki tasvire en uygun şato burası olduğu için ünlenmiş.
Kulede Romanya Kralı 1. Ferdinand’ın ve Kraliçe Mary’in odalarını ve eşyalarını görmek mümkün. Kazıklı Voyvoda’nın hayatı ile ilgili bilgilendirici yazılar da bulunuyor ve de işkence aletleri…
Kulede gezerken küçük pencereler, bastığınızda gıcırdayan ahşap yer döşemeleri, birbirine geçişli taş duvarlı odalar ve dar koridorlar zamanda yolculuk yapmışsınız hissi yaratıyor.
Sırf kale değil içinde yapay bir gölet olan bahçesi de o kadar güzel ki oraya da zaman ayırmayı unutmayın.
Bu Orta Çağ büyüsünü yaşamak için siz de Transilvanya’yı gezi programınıza almalısınız.