Titicaca Gölü'nün en karakteristik özelliği üzerindeki yüzen adalar ve Uros’tur. Göl üzerinde yaklaşık 41 tane yüzen ada yer alıyor. Titicaca Gölü’nde yaptığımız yaklaşık 1,5 saatlik tekne yolculuğu sonrası yüzen adalara ulaşıyoruz. Bu adalara Uro adası da deniliyor. Kendi deyimleri ile güzel ada anlamına geliyormuş.
Bu adalarda yaşayanlara Uros deniliyor. Uros aslında çoğul bir kelime yani burada yaşayanlar Uro kabilesi. Uros, eski dönemde savaşçı İnkalar’dan korunmak amacıyla bu yüzen adaları yapmışlardır.
Uros, günümüzde de geleneksel yaşam şekillerini devam ettiriyor ve bundan gurur duyuyor. Karaya yerleşmeyi reddettikleri için de yaşamlarını halen bu adalarda devam ettiriyorlar. Ancak turistlerin yüzen adalarını ziyaret etmesine izin veriyorlar.
Biz de bu adalardan birine yanaştığımızda kalabalık bir Uros ailesi bizi bekliyordu. Mavi büzgülü diz boyu bol etekleri, beyaz bluzları, kırmızı kısa ceketleri ve kahverengi melon şapkaları ile bizi karşıladı. Uro’lar kısa boylu, yana gelişmiş, oldukça kilolu insanlar. Özellikle de kadınları bir hayli kilolu.
Teknemizden iniyor ve insan eli ile yapılmış adaya ayak basıyoruz. Adaların yapımında saz bitkisine benzeyen yöreye özgü Totora adlı bir bitkinin saplarını kullanıyorlar. Çapraz olarak bir araya getirerek oluşturulan adaların üzerinde yine bu bitkiden yaptıkları basit evler yer alıyor.
Gölün üzerindeki bu adalar saza benzer bitkiden yapıldığı için üzerinde yürürken zeminin hafif ıslak olduğunu hissedebiliyoruz.
Yine sazlardan yapılmış ve üzerine battaniye örtülmüş sedirlere oturuyoruz. Uro adasında evler, damlar, sandallar, yataklar her şey sazdan yapılmış. Bu adalarda insanlar 5 bin yıldır böyle yaşıyorlar. Teknolojinin T’si yok. Ama çok mutlular.
Buradaki halk Aymara dilini konuşuyor. Aymara dilinde teşekkür etmek yok. Onun yerine “Tanrı sana bunun karşılığını verecek” anlamında 1 kelime kullanıyorlar. “Evet, Hayır” da yok. “Belki, olabilir” gibi, politik bir karşılığı var evet veya hayırın.
Bu adanın muhtarı Raul. Raul, Aymara dilinde yerel rehbere bilgi veriyor. O da bize İngilizce olarak açıklıyor. Bu adada bir büyük aile yaşıyor. Bu da 5 küçük aileye bölünmüş. Evler de sazdan yapılmış, tek odalı. 5 küçük ailenin hepsi ortada toplanıp yemeklerini beraber yiyorlar. Uros kadın egemen bir toplum. Yaşamlarındaki tek değişiklik turistlerin gelmesi ve onlara bir şeyler satabilmeleri.
Burada bu şekilde sazdan yapılma 41 ada varmış. Ancak hükümet bu adalarda yaşayanlardan vergi almadığı için adaları sayısı artıyormuş. Adaların çevresinde suyun derinliği 15-20 metre civarında. Sazlar zamanla çürüdüğü için bu adaların ömrü en fazla 20 seneymiş o nedenle adalarını 20 senede bir yeniden yapıyorlar. Adalarda temel eğitim veren ilkokul ve bir de sağlık merkezi var. Etrafta koşuşturan çocuklar da var, bir sala oturmuş ödevini yapan da…
Yine sazlardan yapılan küçük, yaklaşık 8-10 kişilik sallara binip ada etrafını dolaşıyoruz. Salların baş ve arka kısmı yukarı doğru kıvrık ve puma kafası figürlü.
Ada etrafında dolaştıktan sonra yine saz adaya geliyoruz. Bize yerel müzik söylüyorlar. Yaptıkları hediyelik eşyaları sergiliyorlar. Küçük sazdan yapılmış sallar, kolyeler, el işi örtüler, seramik objeler en çok göze çarpanlar.
Adanın muhtarı Raul 1969’da deniz bilimci Custo’nun buraya geldiğini, oksijen azlığından balık çeşidinin olmadığını söylemiş. 1940’ta Japonlar gelmişler ve bu gölde alabalık yetiştirmeye çalışmışlar. 1960’ta Arjantinli’ler gelmiş bir başka balık cinsi koymuşlar, onlar da alabalıkları yemiş. Gölde kayda değer bir balık yok. Karaçi adında 10 cm büyüklüğünde bir balık cinsi var, ancak o da çok kılçıklı olduğundan daha çok çorba yapımında kullanılıyormuş.
Tarihte savaşçı İnkalar’dan kaçmanın ve saklanmanın yolunu bu adaları yapmakta bulan Uro’lar halen bu adalarda mutlu mesut şekilde hayatlarını devam ettiriyorlar.
Titicaca Gölü yakınlarında kalabileceğiniz Mirador del Titikaka ve Hotel Pumakala otelleri şehir ve göl manzaralı konaklama imkanı sunmaktadır.