Yoo bu şehirde cüceler yaşamıyor! Bir dönem komünizmi savunan ve kendilerine “turuncu” adı veren alternatif bir grup çıkmış. 12 cüce heykeli ile bu grubu mizahi alay konusu yapmışlar, barın önünde elinde bir şişeyle cüce, hapishanenin önünde prangalı bir cüce, itfaiyeci cüce, bekçi cüce gibi…
Sonra bu cüceler herkesin çok hoşuna gidince bu heykelcikleri her yerde kullanmaya başlamışlar. Şu anda tam sayısı bilinmemekle birlikte şehirde 200’den fazla cüce heykeli bulunduğu tahmin ediliyor. Ve belki de her gün yeni bir heykel yapılıyor.
Avrupa'nın en yeşil şehirlerinden biri olan Wroclaw kanallar ve deltalar üzerinden köprülerden geçerek giriyoruz.
Şehir 12 adalar grubundan biri üzerine kurulmuş. Daha sonra şehir geliştikçe bu adalar birbirlerine köprülere bağlanmış, şehri gezerken sayısız köprülerden geçiliyor.
Otelimiz şehrin merkezi ve ülkenin ikinci büyük meydanına sahip Eski Sehrin merkezinde olduğu için önce yolumuz üzerinde bulunan Unesco Dünya mirası listesindeki 100. Yıl Halk evi-Centennial Hall görmeye gidiyoruz.
1911-13 tarihleri arasında mimar Max Berg tarafından şehir Alman işgali altında olduğu yıllarda, güçlendirilmiş betonarmeden yapılmış, 69 metre çapında, 42 metre yükseklikte ve dönemin en büyük yapısı.
15.133 boru ile yine o dönemin en büyük orgununa sahip. Bina büyük bir alan üzerinde, büyük, elips şeklindeki bir havuz ile fıskiyeli küçük bir havuz ve büyük bir betonarme pergola ile yerli ve yabancı turistlerin, özellikle de çocukların ilgisini çekmekte.
Hayvanat bahçesi ve Japon bahçesi gibi turistik yerlerin de çok yakınında.
Wroclaw'da da yine bir Eski şehir - Old Town ve yine muhteşem yapılar, sevimli evler, Opera binası, St. John Katolik kilisesi, muhteşem Üniversite binası ve Belediye sarayı yer alıyor.
Adalar üzerine kurulmuş kente geçtiğimiz sayısız köprüler, yine kremalı pasta tadındaki evler, çiçekler içindeki café ve restoranlar renk katıyor. Yine güzel bir Polonya kenti.
Akşam muhteşem Belediye sarayının altında bulunan ve Avrupa'nın en eski restoranına gidiyoruz. Bu restoran barış kiliselerinden birinin adını almış ve 1723’den beri burada yer alıyor. “Swidnica Restoran” çok otantik, eski çağların “Han”larını anımsatan çok hoş bir ortam. Tipik Polonya yemekleri ile güzel ve keyifli bir gece geçiriyoruz.
Hemen yakınında ise oldukça popular bir birahane yer alıyor. “Spiz” Birahanesi “ballı bira”sı ile ünlenmiş ve oldukça kalabalık.
Barış Kiliseleri: Jawor ve Swidnica
Wroclaw’daki ikinci günümüzde Barış Kiliseleri olarak adlandırılan (CHURCHES OF PEACE) JAWOR ve SWIDNICA kiliselerine ziyaretlerimiz var.
Ortaçağ döneminde ahşap, dini binaların, hem mimarisi hem de iç mekanlarının ihtişamı görülmeye değer. Ancak Unesco Dünya Mirası listesindeki bu kiliselerin taşıdıkları mesaj, mimari değerlerinden çok daha önemli.
17. yüzyılın ardından barış ilan edildiğinde Polonya halkına kendi kiliselerini yapma izni bazı şartların yerine getirilmesi karşılığı verilmiş.
Bu şartlar şu şekilde;
*betonarme gibi dayanıklı malzeme kullanılmayacak,
*kule ve çanları olmayacak,
*1 sene içinde bitirilecek,
*şehre 1 top atışı kadar uzak mesafede yer alacak, gibi…
Halk yıllarca kendi kiliselerinde ibadetlerini yapamamanın acısıyla tüm şartları yerine getirerek, Avrupa’nın en büyük 3 ahşap kilisesini yapmışlar. Ancak 3. kilise bir yangın sonrasında kül olmuş. Her iki kilise de yemyeşil bahçeler içinde.
Dıştan bakıldığında oldukça mütevazi görünüyor, ancak iç mekan olarak çok etkileyici.
Özellikle 180 adet original tablo ve bir 19. yüzyıl orgu ile, Jawor’a 30 km. mesafedeki zengin dekorasyonlu Swidnica Barış Kilisesi, Barok tarz süslemeleri ile oldukça görkemli.
Her iki kilisede Barış Kiliseleri adı altında Unesco Dünya Mirası listesinde yerini almış.