Pansiyonum şehrin labirent gibi olan, eski, çok dar, bazıları çıkmaz sokak olan bölümünde ve Ganj’ı tepeden gören bir yerdeydi. Lonely Planet’ten seçtim burayı ama bin bir güçlükle buldum yerini, maceralı Nepal dönüşümde, gece gece... Ama mutluydum, ünlü Burning Ghat’a yakın ve Ganj manzaralı diye. Ama bu kadar yakın olan bu pansiyonu seçme konusunda yanıldığımı, ertesi gün, ünlü Ghat’ı ziyaret ettikten sonra anladım ve bir gece daha kalıp, şehirden kaçtım desem yalan olmaz.
Fotoğraftaki yer, Ganj Nehri kıyısındaki en ünlü Burning Ghat’ın arka (sokak) tarafı. Buradan alınan odunlar öne taşınıyor ve getirilen cansız Hindular, öndeki, Ganj kıyısındaki birkaç terasta, günün 24 saati yakılıyor.
Hindistan’ın birçok yerinde ve Varanasi'de odamda bile duyduğum o güçlü kokunun ne olduğunu anladıktan, yanan etleri yakınından, dibinden kokladıktan sonra (ve ben vejetaryenim!)…
Pişman değilim gittiğime, gördüğüme, bence yaşanması gereken bir tecrübe ama sanırım bu kadarını beklemiyordum. Yakılmayı, dev havalı balkonlu, muhteşem Ganj manzaralı eski binadan izlerken, arada, gözlerimi kaçırıp nehri seyrettiğimde, yüzer gördüğüm, şişmiş, sürüklenen birini de fark edince, artık dayanamadım, bittim. Tüylerim ürperdi ama yetmemiş gördüklerim, bunun daha beterini, ertesi sabah, kayık gezintisinde, dibimde gördüm ve oradan bir an önce gitme kararım için kendimi kutladım.
Sonuçta, yakılanları görmeye, düşünce olarak hazır gidiyorsunuz ama Hindistan, reklamlarında söyledikleri gibi, gerçekten "İnanılmaz!" bir yer. (Sloganları "Incredible India")
Özel bir meditasyona bile gerek yok, orada yeterince zaman geçirince, ister istemez değişiyorsunuz; o insanlar ve yaşamları çok farklılar!
Hindistan kokuyor ona alıştım da Varanasi'ninkine alışamamıştım, şehir beni birçok şeyiyle boğmuştu. Hem de birçok şeyi önceden okumuş olarak, biliyor olarak gitmeme rağmen...
Ganj çok büyük bir nehir, Varanasi'de çok çok kirliydi (Rishikesh'te tertemizdi), kahverengiydi ve çok soğuktu, hele sabah sabah.. En az önceki gün yakılanları seyrederken, çevreye bakınıp, nehirde sürüklenir gördüğüm şişmiş adam ve yine o sabah nehirde gördüğüm kokmuş, cansız bedenler kadar... Kayıkçıma sordum onları, dedi ki; her gün nehirde yıkanırken, yüzme bilmediği için akıntıya kapılan 3-5 kişi filan geçermiş böyle, bunlar günlük vukuatlarmış, normalmiş bu kalabalıkta!
Şimdi düşünüyorum, söyleniyorum ama orada gördüğüm bazı şeyler gerçekten eşsizdi. Kısacık ama çok anlamlı, göreni çarpan, beyninden vurulmuşa döndüren anlardı Varanasi'de fark ettiklerim. Zaten sanırım bu nedenle çarptı beni de…