Yezd Eyaleti’nin de yönetim merkezi olan ve Orta İran’da yer alan Yezd kenti, yaklaşık 550.000 kişilik nüfusa sahiptir. Zerdüşt dininin merkezi konumunda olan kent 3.000 yıllık tarihe sahiptir. Yezd’de çok sayıda Zerdüşt yaşamakta. Zerdüştler dini inançlarını Yezd’de serbestçe sürdürmektedir. Zerdüştlüğün merkezi olması ve tarihi bir kent olması nedeni ile turizmde oldukça gelişmiştir.
Tarihte 6.500’den fazla halı dokuma tezgahı olduğu saptanan ve yaklaşık 13.000 kişinin halı dokuma işi ile uğraştığı tahmin edilen Yezd kenti, Unesco tarafından dünyanın en eski kasabalarından kabul ediliyor.
Kentin ilk kurucuları Medler’dir. Ardından Sasani hakimiyeti altına giren kentin adı bu dönemde imparator Yazdegerd’e ithafen Yezd olarak değiştirilmiştir. Bir Zerdüşt merkezi olan kent İslam orduları tarafından alınarak Müslümanların hakimiyetine girmiştir. Kentteki en büyük ve önemli Camii Emir Çakmak Camii’dir. 14. yy.’dan kalan cami Yezd’in sembolü. Ön yüzündeki küçük kubbe ve kemerleri ile oldukça etkileyici.
1365 yılına tarihlenen Cuma Camii, 48 metrelik minaresi ve mavi çinileriyle İran’daki diğer camiler arasında ön sıralarda yer alır. Cami minarelerine çıkan bekar kadınlar Cuma günleri kilit anahtarını bahçeye fırlatır. Anahtarı alan erkek kilidi açar, bu şekilde tanışan çiftler genelde evleniyorlarmış.
İran’ın tekstil merkezi olarak bilinen kent, ipekli el dokumaları, kaliteli halı ve kilimleri ile tanınmaktadır. Tekstilin yanı sıra inşaat malzemeleri ve seramik üretimi ile de bilinir. Yezd tatlıları İran’ın en iyilerindendir. Suhan adlı tatlıya her yerde rastlayabiliyorsunuz.
Yol güzergahlarından uzak konumda olduğundan tarih boyunca savaş ve istilalardan fazla etkilenmemiş ve tahrip olmamıştır. Hatta yol üzerinde gördüğümüz bazı binalar bana oldukça bakımlı geldi. Aşağıdaki de bir okulmuş…
Şehrin tarihi İskender dönemine kadar gitmektedir. Kentte tüm binalar çöl kumu ile uyumlu olup, sarı renkte. Çöl kumundan sıvanmış sarı renkteki evlerin arasında dolaşarak şehri keşfedebilirsiniz.
Şehrin her tarafı çöllerle çevrili olduğundan su sorununa çözümü Qanat adı verilen kanallarla sulama sistemini bulmuşlar. Bu sistemle ülkenin her yerine dağlardan suyu şehre indirmiş ve bu konuda uzmanlaşmışlar. İran’ın her yeri bu kanallar vasıtasıyla sulanıyor. Aynı zamanda Yedz’ler, aşırı sıcak iklime karşı Bad-gir denilen bir baca sistemi oluşturarak çölün sıcağını soğutan bir sistem geliştirmişler.
Su kümbetlerinin yapısı da ilginç, zeminle aynı seviyede olan bu kümbetler yerin 10 metre altına kadar ulaşabiliyor ve buradaki su kendi kendini soğutan bir sisteme sahip.
Şehrin merkezi Dr. Beheşti Meydanı’dır. Şehirdeki pek çok tarihi yer bu meydana yürüme mesafesinde. Yezd Bazaar’da 12 adet tarihi pazar bulunmakta. Han pazarı, Kuyumcular pazarı, Pencak Ali pazarı bunlardan bazıları. Buradan Yezd şalı, brokar ipek kaşmir alınabilir.
Kentte Emir Çakmak kompleksi önündeki meydanda bir sembol görüyoruz. Ahşaptan yaprak biçiminde yapılmış olan sembol Hz. Hüseyin’in tabutunun simgesiymiş. Bu simge Kerbela anma törenlerinde Muharrem ayının 10. Gününde üzeri siyah perdeler ile örtülerek meydanda dolaştırılıyormuş.
Biz bu dönemde gitmediğimiz için resimlerini paylaşabiliyorum.
Kentte görülmesi gereken en önemli yer sürekli yanan ateşin bulunduğu Ateşgede-Zerdüşt Tapınağıdır. Bu tapınak Zerdüşt dininin en önemli ateş tapınaklarından biridir. Girişi ücretsiz.
İçindeki kutsal ateş 470 yılından beri hiç sönmeden yakılmakta. Rahipler kayısı ve badem odunları ile ateşin devamlı yanmasını sağlıyorlarmış.
Tapınağın müzesinde ise Zerdüştlerin kutsal kitabı Avesta’dan bazı ayetler yer almaktadır.
Binanın dış cephesinde Zerdüştlerin kuş adam sembolü bulunmakta.
Kuş adamın 3 katlı tüyleri olan kanatları düşünce, söz ve davranışlarda saf olmayı öğütleyen Zerdüşt inancını yansıtmakta. “İyi düşün, iyi konuş, iyi çalış.” Kuş adamın bir eli saygıyı, diğer elindeki yüzük ise sadakati sembolize etmektedir.
Kente yakın mesafede yer alan Dakhme Sessizlik Kulesi, bölgedeki en dikkat çekici yer bana göre.
Dakhme Sessizlik Kulesi, Zerdüşt inancına göre yeryüzü ve toprağın temiz kalabilmesi için ölü bedenlerin vahşi hayvanlar tarafından yenmesi için doğaya bırakıldığı yer. Bu nedenle şehirlerin dışında büyük kuleler kurmuşlar. Söylentiye göre buraya bırakılan ölünün başında bir rahip bekler ve yırtıcı hayvanların önce hangi gözü yediğine bakarmış. Önce sağ göz yenirse ruhun iyi bir geleceğe, sol göz yenirse ruhun azap göreceğine inanılırmış.
1960’lı yıllarda bu törenler yasaklanmış. Zerdüştler bu yıldan sonra ölülerini kulelerin yakınındaki mezarlığa gömmeye başlamışlar.
Bu çevrede günümüzde oturulmayan çok sayıda yerleşim yeri de bulunuyor.
Sessizlik kulesine çıkıp, rüzgarın uğultusu eşliğinde Yezd manzarasını seyretmek oldukça değişik bir duygu…