YolunuzAvrupa’nın en şirin kırsal kentlerinden Zakopane’ye düşerse, ki bence mutlaka düşürmelisiniz, harika manzaralar sizi bekliyor olacak. Avrupa seyahatiniz sırasında Polonya ve çevresinde bulabileceğiniz Polskibus otobüsleri ile Zakopane’ye oldukça uygun fiyatlara ulaşabilirsiniz. Ayrıca, bu doğasıyla büyüleyen kentin tren garı da bulunuyor.
Ben, haziran ayında bir gece yarısı Polonya’nınWroclaw kentinden Polskibus’a atlayıp sabah erkenden Zakopane’ye geldim. Otobüsler, tren garının karşısındaki benzinlikte bırakıyorlar. Aslında bu alan kentin merkezine de yürüyüş mesafesinde. Eğer elinizde harita yoksa, tren garının önündeki tabelaya asılmış büyük haritadan yararlanabilirsiniz. Bu yeşiller içindeki kentin tüm evleri küçük kulübeler şeklinde. Konaklamak için birçok otel, hostel ve camping bulunuyor. Kalacak yerlere ulaşım yürüyerek biraz zor olsa da sık sık yoldan geçenotobüsler ve minibüsler bulunuyor. Minibüslerbirkaç zloty’lik nakit parayla istediğiniz yerde bırakırken, otobüslerin içinde bilet makineleri bulunuyor.
Eğer konaklamayacaksanız tren garında bulunan emanetçiye çantalarınızı teslim edebilirsiniz. Ancak bu emanetçi saat 21.00’e kadar açık, bunu unutmayın. Çanta başına günlük 7 zloty istiyorlar. Şehir merkezindeki trafiğe kapalı alışveriş caddesi Krupowki’de ücretsiz WI-FI bulunuyor. Burada hediyelik eşyalar bulabileceğiniz gibi yemek için çeşitli alternatifler ve marketler de bulabilirsiniz. Krupowki Caddesi'nin sonunda bir alt geçit bulunuyor. Bu alt geçidin karşı tarafında, yine geniş bir alana yayılmış seyyar satıcılar ve çeşitli dükkanlar var.
Burada Zakopane’nin meşhur dağ peynirlerini mutlaka denemelisiniz. Bu peynirlere Oscypek deniyor ve iki önemli çeşidi var. Biri sade diğeri yanık yani tütsülenmiş olan peynirlerin boyutları epey büyük. Bence öncelikle tadımlık 1 zloty’e satılan küçük parçalardan deneyin. Beğenirseniz büyük olanlardan alın. Zira bu tadımlık olanlar bile epey doyurucu ve ağır.
Bu alışveriş alanını geçtikten sonra, kendinizi Gubalowka’ya çıkan fünikülerin orada buluyorsunuz. Makinelerden bilet aldıktan sonra eşsiz manzaralara şahitlik ederek Gubolowka’ya çıkabilirsiniz. Bu dik yamaçta trekking yapma şansınız da var tabi ama tercih sizin. Burada dinlenme tesisleri, hediyelikçiler ve restoranlar bulunuyor. Gubolowka’nın tepesinde de ücretsiz WI-FI hizmeti mevcut. Tepede kendinize bir sandalye çekin ve 1123 metrede soluklanın. Dağların, doğanın ve havanın tadını çıkarın.
Ancak Zakopane’ye kadar gitmişken asıl yapmanız gereken şey Morskie Oko’ya gitmek! Bu yolculuk birazcık zahmetli ama kesinlikle değiyor. Morskie Oko dünyadaki cennetin bir yansıması adeta. Öncelikle “Morskie Oko’ya nasıl gidilir?” onu yanıtlayalım. Tren garının hemen yanından kalkan minibüsler sabah saatlerinde Morskie Oko’ya götürüyorlar. Bu göl için bir gününüzü ayırmalısınız. Çünkü gölün bulunduğu ulusal parka minibüsle ulaşım yarım saatten biraz uzun sürüyor. Kişi başı 10 zloty'e parka ulaştığınızda içeri girmek için de 5 zloty’lik giriş ücretini ödüyorsunuz. Ardından sizi upuzun, vahşi, bol tırmanışlı, ama harika manzaralı karpostal gibi bir yolculuk bekliyor. Tatra Ulusal Park’ı içerisinde 9 kilometrelik bir yürüyüşle göle ulaşıyorsunuz. "Ben o kadar yürüyemem," diyorsanız at arabaları sizi göle yakın bir yere kadar çıkarıyor ama inanın ki atların yorulmuş hali vicdanınızı sızlatıyor. Binmemeyi tercih ettim o yüzden. Parka gelmeden çantanıza yiyecek bir şeyler ve su şişesi atmayı unutmayın; yol uzun ve yorucu.
Yolun belirli kısımlarında merdivenli tırmanış patikaları mevcut. Bunlar yolu kısaltıyor ama biraz yoruyor. Morskie Oko’ya bol bol yerli yabancı turist geldiği için birçok insanla birlikte yürüyorsunuz. Bu 2.30 saatten fazla süren tırmanış boyunca size; trekking için gelenler, çocuklu aileler ve hatta bebek arabası ile gelmiş anneler, babalar eşlik ediyor. Benim için bu çok şaşırtıcı oldu çünkü benim bile pes etmek üzere olduğum tırmanışı çocuklarla birlikte yapma fikri inanılmaz zor geliyordu. Rakım 1400 metreye çıkıyorsunuz, hava sıcak, 9 kilometrelik bir parkur ama bir cennete ulaşacağınız hayali ile çıkmak ve başarmak harika bir duygu. Sonuçta dönüş daha kolay olacak, bir yandan da bunu düşünüyorsunuz. (Ancak dönüş de bitmek bilmiyor.)
Göle birkaç yüz metre kala bir dinlenme tesisi var. Burada durup bir şeyler yiyip içme ihtiyacı hissetmeniz gayet normal ama ben durmadım, fiyatları bilmiyorum. Göle ulaştığınızda -aman tanrım bu ne güzellik- gözlerinizi kırpamıyorsunuz. Gölün yanında da bir restoran bulunuyor. Ancak aşağı inip gölün etrafındaki taşlara oturarak ayaklarınızı soğuk suya sokunca tüm yorgunluğunuz gidecek. Bu güzel manzaraya karşı birkaç saat hiç sıkılmadan oturabilirsiniz.
Morskie Oko, "denizin gözü" anlamına geliyor. Tatra Dağları'ndaki birçok gölden en büyüğü olan Morskie Oko’da diğer göllerde olmayan bir özellik var. Gölde balıklar yaşıyor. Balıkların varlığını açıklamak için oldukça derin olan bu gölün dağların altından denize bağlantılı olduğu düşünülmüş. Bu nedenle "denizin gözü" adı verilmiş. Göl kışın da karlarla kaplı muhteşem bir manzaraya kavuşuyor. Dağların ve çam ağaçlarının suya yansıması size hayatınız boyunca görebileceğiniz en harika doğa fotoğraflarını sunuyor.
Morskie Oko, Avrupa seyahatinin en gözde, rahatlatıcı ve ruhunuzu besleyici durağı olacak. Zakopane’de bir gece konaklamayı da unutmayın. İnanın buna değer!