Akarsu Kenti Arpassa'da Bir Beyler Konağı

Harpasa / Arpassa…

Aydın’ın Nazilli ilçesindeki, Hisartepe üzerine kurulu, etrafı surlarla çevrili, bir diğer deyişle, “Akarsu Kenti”, eski bir Karia yerleşimi

Eteklerinde ise, Akçay Ovası'na yukarıdan bakan bir konak…

Arpaz Beyler Konağı… Kulesi, hamamı, çeşmesi, havuzu, müştemilatı, oymalı ahşap işçiliği, yüksek tavanlı odalarındaki işlemeli dolap kapakları, gelin odasındaki ebeveyn banyosu, nakışlı tavanlarındaki sıra dışı motifleriyle ile yüzyıllar boyu ayakta kalabilmek için direnmiş durmuş…

Yağmurlar bitip, güneş aydınlık yüzünü gösterir göstermez, kendimizi yollara vurduğumuz o gün, sabahın erken saatlerinde çıkmıştık yola. Otoyolun Aydın ayrımından çıkıp, Nazilli’ye doğru yolumuza devam ederken, “Salavatlı” girişindeki kır kahvesinde sıcacık gevreklerimiz eşliğinde çayımızı içtikten sonra sırayla Nysa, Bozdoğan, Madran ziyaretlerimizin ardından dönüş yoluna geçtiğimizde ulaşmıştık Arpaz Köyü'ne…

Bu günkü adıyla Esenköy'ün (Arpaz) sınırları içerisindeki “Konak”, Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi açıdan zayıf düştüğü, zenginleşen toprak ağalarının yerel otoritelere dönüştüğü dönemlerde, “Ayan” adı verilen “Derebeylik”lerin önem kazandığı 18. ve 19. yüzyıllarda Aydın ve çevresinin yönetiminde etkin olmuş iki aileden biri olan Arpaz Ailesi'nin…  

Konağın önünde yükselen bir koruma kulesi, kulenin eve bakan cephesinin birinci katında bulunan giriş kapısına çıkan taş merdivenler, kapının üst kısmında daha önce kullanılan bir çekme köprüye ait makara yuvaları var. O zamanlar indirildiği zaman evin zemin katının  taşlığına dayanan köprü evden kuleye doğrudan geçebilmeyi sağlıyormuş. Ancak günümüze ulaşamamış.

Dışa tamamen kapalı olan kulenin zemin katı “Meşrutiyet Dönemi”ne kadar zindan olarak kullanılmış. Giriş katından üst kata ahşap bir merdivenle çıkılıyor. Bu kat ovaya bakan parmaklıklı pencereleri, seyir terasları, dolapları ve alçıdan ocağı ile bir yaşam alanı olarak düzenlenmiş. Yanında kubbeli bir de küçük hamam göze çarpıyor.

Ait olduğu dönemin tüm mimari özelliklerini taşıyan “Arpaz Beyler Konağı”, Nazilli'nin en önemli tarihi eserlerinden. Onun, günümüze ulaşabilmesi için yıllardır canla başla çabalayan bir aile karşılıyor bizi, kapısını çaldığımızda. Evin beyinden “Konak”ın geçmişi ile ilgili çok ilginç bilgiler ediniyoruz.

II.Beyazıt, Gedik Ahmet Paşa’yı öldürdükten sonra pişman olunca, paşanın iki oğlunu "Sipahi Beyleri" olarak atayarak, Nazilli sınırlarından geçen Büyük Menderes nehri ile  Karacasu'nun Nargedik Köyü arasında kalan bu toprakları bu beylere  bağışlamış. İşte Nazilli'nin yanı başındaki Karia’lılardan kalma Harpassa Kalesi'nin eteklerindeki Arpazisimli yerleşim bu şekilde kurulmuş ve Sipahi Beyleri soylarını burada devam ettirmişler.

Rivayete göre, Arpaz kulesini ve konağını yaptıran Arpazlı Hacı Hasan Bey, konağında sığır çobanlığı yapan Atçalı Kel Memet'i bir kabahatinden dolayı, döverek, konaktan kovmuş. Bir başka kaynağa göre de, Atçalı Kel Memet'in beyin kızına aşık olduğu ve annesini kızı istemeye gönderdiği, fakir bir yetim olan Kel Memet'e kızın verilmesinin söz konusu olmadığı gibi, bu cüretinden dolayı da kendisine dayak atıldığı, Kel Memet'in de bunun üzerine dağa çıkarak, tarihin Atçalı Kel Mehmet Efe'si olduğu,  günün birinde de intikam için gelerek, konağı ateşe verdiği ise başka bir söylence.

Atçalı Kel Mehmet Efe’nin devam eden saldırı ve isyanları ile, başa çıkamayınca da Arpazlı Hacı Hasan Bey de Rodos'a sürülmüş ve isyanın bastırılmasına kadar orada yaşamış. Dönüşünde beraberinde Rodos'tan inşaat ustaları getirerek, Konağı tekrar hayata geçirmiş ve önüne de koruma amaçlı bir kule inşa ettirmiş. Güvenlik kulesi, ambarı, ahırları ve müştemilatı ile bir şatoyu andıran bu yapı topluluğu ailenin uzun yıllar yaşadığı yer olmuş.

1910 yılında gelindiğinde ise, Arpazlı Osman Ağa'nın halkın kullandığı, Menderes Köprüsü'nü tamir ettirmemesi üzerine Çakırcalı Mehmet Efe konağı basarak, ateşe verip, ağayı kaçırmış. Adamlarından birinin ihbarı üzerine köyün yakınlarındaki Karıncalı Dağları kuşatılarak, çıkan çatışmada Çakırcalı’yı ölü olarak ele geçirmişler. Ancak çatışmalar esnasında yaralanan, Osman Ağa'yı kurtaramamışlar.

Tarih boyunca bu kadar olaya konu olan konak günümüze kadar ulaşabilmiş. Ancak şu anda oldukça harap bir durumda. Konak ve kulenin onarılarak, turizme kazandırılabilmesi için, varislerinin müracaatı ve Aydın İl Genel Meclisi’nin girişimi ile çalışmalar ise halen devam ediyor ama yapıldığı ve yaşadığı döneme damgasını vurmuş, bu mücevher yapının  geleceğe taşınarak, o dönem yaşam şeklini de sergileyecek şekilde ziyaretçilerine kapılarını açması dileğiyle. Konağın benzeri olan, Yazıkent Köyü'ndeki Mehmet Bey Konağı'nı görmek üzere yola çıkarken biz de biraz hüzünlü, biraz yorgun hissediyoruz kendimizi...

SEMRA YEŞİL

Yazar Hakkında

SEMRA YEŞİL

YOLCULUK HİKAYELERİM...Çocukluğumdan bu yana yaşadığım yerden farklı coğrafyalardaki yaşam biçimlerine ve kültürlerine ilgi duymuşumdur…İnsanın gelişiminin ve düşünce şeklinin bu sayede zenginleşec