Avrupa'dan 100 Nokta

Hırvatistan Dubrovnik – Eski Kent Bölgesi

Dubrovnik eski kent bölgesi Dubrovnik’in en turistik bölgesidir. Girişteki meydanda 15.yy’da İtalyanlar tarafından yapılmış büyük bir çeşme bulunur. Girişinde limana kadar uzanan caddeye ise Stradun adı verilmiştir.

Hollanda Amsterdam – Kırmızı Fener Sokağı

“Red light district” olarak bilinen Kırmızı Fener Sokağı Hollanda’nın en yoğun turist kalabalığı olan bölgesidir. Amsterdam’da yasal olan ve çok kontrollü bir şekilde yürütülen seks turizminin en önemli noktasıdır.

Hollanda Amsterdam Kanallar

Deniz seviyesinden aşağıda olan Amsterdam, yaklaşık 200 irili ufaklı adanınetrafında kurulmuş bir liman şehridir. Bu adalar birbirlerinden kanallar ile ayrılmakta ve ufak köprüler ile birbirine bağlanmaktadır. Kanallar boyunca sıralanmış Rönesans evleri ise şehrin simgesi haline gelmiştir.

Amsterdam

İngiltere Londra – Big Ben

Londra’nın sembollerinden biri haline gelmiş olan Big Ben saat kulesi 106 metre yüksekliktedir. 1840 – 1867 tarihleri arasında yapılmış olan Big Ben’in adı 13 tonluk çanından gelmektedir.

İngiltere Londra – Buckingham Sarayı

 İlk olarak 1837 senesinde Kraliçe Victoria tarafından saray olarak kullanılmaya başlanmıştır. Saray da eğer bayrak varsa, Kraliçenin sarayda olduğu anlamına gelmektedir. Her gün saat 11:30’da sarayın önünde Muhafız değişim töreni yapılır.

İngiltere Londra - Londra Kulesi ve Kule Köprüsü

Kule köprüsü anlamına gelen Tower Bridge’in yapımına 1886 senesinde başlanmış ve 1894 senesinde kullanıma açılmıştır. Köprünün en yüksek seviyesinde 2 adet yaya yürüyüş yolu, daha alt seviyesinde ise karayolu ile birbirine bağlanan iki kule bulunur. Alttaki araba yolu büyük gemilerin geçişini sağlamak amacıyla açılarak nehir trafiğine hizmet vermektedir. Bu köprünün açılma mekanizması 1976 senesine kadar buharla çalışırken, 1976’dan sonra mekanizma elektrik ile çalışmaya başlamıştır. Tower Bridge, Londra’nın sembolü olmuş bir yapıdır.

İrlanda Dublin – Kilkenny Şatosu

Daha önceleri kale olarak kullanılan yapı, 1200’lü yıllarda İrlanda’nın soylu ailelerinden biri olan Bakter ailesi tarafından 200.000 pound karşılığında satın alınarak şatoya dönüştürülmüştür. ??Şato bir dönem İngiltere’nin hakimiyetine geçmiş olsa da, sonradan yine Bakter ailesi buradaki hakimiyeti ele geçirmiştir. 1935’te Bakter ailesi İrlanda’yı terk etmiş ve içindeki eşyalar satılmıştır. 1967’de restorasyon çalışmaları yapılarak turizme açılmış olan Kilkenny Şatosu oldukça etkileyici bir yapıdır.

İskoçya Edinburg – Edinburg Kalesi

Volkanik bazalt kayaların üzerine kurulmuş olan, Ortaçağ Georgian dönemine ait yapıların bulunduğu Edinburg Kalesi, M.S. 600 senesinde inşa edilmiştir. Dünyanın en ünlü kalelerinden biri olarak gösterilmektedir. Kalenin içindeki Azize Margaret şapelinin, 1. David tarafından annesi için yaptırıldığı söylenmektedir. Bu şapelin yan tarafında ise Kraliyet köpeklerine ait bir mezarlık bulunmaktadır.

Edinburgh Kalesi

İspanya Madrid – Plaza Mayor

İspanya’nın en keyifli meydanlarından biri olan Plaza Mayor, kare bir avlu etrafında sıralanmış 136 tane binadan oluşmaktadır. 1619’da yapılmış olan bu meydan eskiden Belediye meydanı olarak kullanılmış ve zamanında pek çok boğa güreşine, kraliyet ailesine ait düğün törenlerine ve geçit törenlerine de ev sahipliği yapmıştır. Bu avluya bakan toplam 437 balkon bulunur. Meydanın ortasında Kral 3. Philip’in at üzerinde bir heykeli bulunmaktadır.

İspanya Barselona – La Sagrada Familia Katedrali

 La Sagrada Familia, Gaudi’nin yapımına başladığı ama ölümünden sonra bile halen yapımı tamamlanamamış büyük bir eser. Gaudi buraya ömrünün son 43 senesini bu 20.yy’ın modern kilisesini yapmaya adamıştır. Bu katedralin yapımına 1298 tarihinde başlanmış ve 19. yy’da ön cephesi tamamlanana kadar yapım çalışmaları devam etmiş. Halen yapımı devam ediyor. Katedralin avlusunun kenarlarındaki odalarda İsa ve Meryem’e ait değişik heykeller bulunuyor.

İspanya Barselona – Parc Guell

Bu parkın tüm dizaynı ünlü Gaudi’ye ait. Gaudi’nin stili tüm diğer mimarlardan daha farklı. Bu stili de tesadüfen bulmuş. O dönemki kraliçe başka bir ülkeden seramik sipariş veriyor. Ancak bunların tamamı yolda gelirken kırılıyor. Kırılınca da satan firma seramikleri geri almıyor. Gaudi de bu parkın tamamında kırık seramikleri kullanıyor ve farklı bir tarz yakalıyor. Gaudi, bu parkı yaparken yanında çalışan ustalar Gaudi’ye kalması için parkın içindeki pembe evi yapmışlar. Gaudi bu evde yaklaşık 20 sene boyunca yaşamış. Parktaki teras terası ayakta tutan 85 tane kolon bulunuyor ve tavanın tamamen kırık seramiklerle

İspanya Figueres – Dali Müzesi Figueres

Rosas Körfezi’nden içeriye doğru uzanan verimli bir ovanın yer aldığı Emporda bölgesinin kuzeyindeki 35.000 nüfuslu ufak bir kasaba. Buranın önemi sürrealist sanatçı Salvador Dali’nin 1904 senesinde bu kasabada doğmasından ileri geliyor. Dali doğduğu kente bir şeyler bırakmak ve yaptıklarını sergilemek istediğinden burada bir müze açmıştır. 1960 senesinde Dali’nin ilk sergisi Figueres’teki Belediye Tiyatrosunda gerçekleşmiştir. Belediye başkanı daha sonra iç savaşta zarar görmüş olan Belediye Tiyatrosunu restore ederek ve müzeye çevirmiş ve Dali’ye tahsis etmiştir. Dalí, müzenin her köşesini kendi tasarlamış, inşaatı ve dekorasyonuyla kendisi bizzat ilgilenmiş ve müze 1974 yılında açılmıştır. Bu müze günümüzde en büyük Dali koleksiyonuna sahiptir. Aynı zamanda her yerini Dali kendisi tasarladığı için Dali’nin en büyük yapıtı olarak anılmaktadır. Müzede, Dali’nin farklı teknikler ile yaptığı 4 binden fazla eseri bulunmaktadır.

İspanya Sevilla – Sevilla Katedrali (La Giralda)

La Giralda, Magribiler yani Kuzey Afrika Müslümanları tarafından inşa edilmiş bir camii iken, 12. yy sonlarında katedrale dönüştürülmüştür. Avrupa’nın en büyük katedrallerinden biri olan La Giralda’nın ismi Çan kulesi tepesinde yer alan bronz rüzgar gülünden gelmektedir ve inancı simgeler. Müslümanlar kenti terk ettikleri sırada o zamanlar camii olan La Giralda’nın taşlarını söküp götürmek istemişlerdir. Ama 3. Fernando “götürülecek her taş için bir baş keserim” deyince La Giralda yerinde kalmıştır.

İspanya Granada – Elhamra Sarayı

Elhamra sarayı, Nasri Sultanlığı’nın Granada’yı yönettiği dönemde yapılmıştır. Sarayın içinde alçı, kereste ve seramik gibi pek çok farklı malzemeler mükemmel bir uyum içerisinde uygulanmıştır. Bir çok yerde ise arapça olarak “La galibe illallah” yani “Allah'dan başka galip yoktur” yazılmaktadır. Sarayın diğer önemli noktası ise Generallife adı verilen göz alıcı çiçeklerler, bitkiler ve fıskiyelerle süslenmiş büyük yazlık bahçeleridir. Bu bahçeler zamanında sultanların, ailelerinin ve devlet erkanının dinlenme yeri olarak hizmet vermiştir.

İspanya Cordoba – Cordoba Cami (La Mezquita)

Cordoba, Guadalquivir’in nehir yatağında kurulmuş olan tarihi bir şehir. 785’te de meşhur Cordoba Caminin (La Mezquita) yapımına başlanmıştır. Bu camii ilk olarak 785 senesinde inşaa edilmiş olsa da, daha sonraki emirlerin direktifleri ile 3 kez ilaveler yapılarak büyütülmüştür. Toplam 856 sütunlu caminin içine, 16.yy’da 156 sütunu yıkılarak bir de katedral yapılmıştır. Sütunlar hep farklı antik kentlerden getirtilmiştir.Sütunlarda genelde granit, yeşim taşı ve mermer kullanılmıştır.

Cordoba

İspanya Ronda - Plaza de Toros

Plaza de Toros İspanya’nın en eski ve en önemli arenası. 1785 senesinde yapılmıştır. Bu arenada birçok Torero yetişmiştir. İspanyollar Arena yerine Boğalar meydanı demeyi tercih etmektedirler. İspanyolcada “Matar” ölmek anlamına geliyor, Matador kelimesi de bu kökten türediği ve ölümü çağrıştırdığı için, Matador yerine boğa ile güreşen anlamına gelen “Torero” deniliyor. İspanya’nın en ünlü torerosu ise 18.yüzyılda Ronda'da yaşayan ve 6000 boğayı öldüren Pedro Romero. Eylül ayında ünlü torero Antonio Orderez’in anısına Ronda’da düzenlenen 'Corrida Goyesca' boğa güreşleri ülkenin hatta dünyanın birçok yerinden izleyici çekiyor. Bu arenanın seyirci kapasitesi 5.000 kişi. Boğa güreşi yapılmadığı dönemde temmuz ayında bu arena konserler ve operalar için kullanılmaktadır.

İsveç Stockholm – Gamla Stan

Stockholm’un kalbi olarak tanımlanan Gamla Stan, Ortaçağdan kalma bir yerleşim bölgesi. Çok dar sokaklar, ara ara küçük bulvarlara açılıyor. 1697’deki yangından sonra harabeye dönen bölge eskiye sadık kalınarak yeniden yapılandırılmış. Sokaklar dar olduğu için Gamla Stan bölgesine motorlu araç giremiyor. Aynı zamanda bu hava kirliliğine karşı alınmış bir önlem.

İsveç Stockholm – Skansen

Stockholm’de mutlaka görülmesi gereken yerler arasındaki Skansen açıkhava müzesi, çok geniş bir alana yayılmıştır. Bu müze, eski dönem İsveç hayatını anlatmaktadır. Skansen Açıkhava müzesinde aynı zamanda park ve bahçeler, hayvanat bahçesi, akvaryum ve de Sami yaşamını anlatan ayrı bir bölüm yer almaktadır.

İsveç Stockholm – Vasa Müzesi

Bu müzede 17. yy.’dan kalma tek parça olarak çıkarılmış bir kraliyet gemisi sergilenmektedir. Uzunluğu 69.3 metre, eni 49 metre olan bu gemi dünyada tek parça olarak çıkartılan tek gemi.??Geminin en başında gücü simgeleyen bir aslan figürü bulunuyor. Geminin üzerindeki ahşap oyma heykellerin sayısı 500.

İsviçre Zürih - Sankt Peterkirche (Aziz Petrus Kilisesi)

Zürih’in en eski kilisesi olmasının yanı sıra en önemli özelliği 13. Yy’a tarihlenen çan kulesinde dünyanın en büyük duvar saatinin bulunuyor olmasıdır. Saatin çapı 9 metrenin üzerindedir. Barok tarzdaki kilisenin pembe-turuncu renkli mermer sütunları, alçı süslemeleri ve kristal avizeleri oldukça gösterişlidir.

İsviçre Cenevre – Jet D’eau

Leman gölü içerisinde “Jet d'eau” diye adlandırılan fıskiye yerden 140 metreye kadar su fırlatma gücü ile dünyanın en güçlü su fıskiyesi olarak bilinmektedir.

Jet

İsviçre Cenevre – Çiçek Saati

 Cenevre’de İngiliz bahçesi (Jargin Anglais) içinde dünyaca ünlü ve Cenevre’nin simgesi haline gelmiş olan Çiçek Saati (Flower Clock) bulmaktadır. Çiçek Saati 1955 senesinde yapılmıştır. Her mevsim saatin çiçeklerinin renkleri değiştirilmektedir.

İsviçre Luzern – Kapellbrücke (Şapel Köprüsü)

Reuss Nehri üzerine 14. Yy’da inşa edilen Şapel Köprüsü Luzern’in sembolü olmasının yanı sıra üstü kapalı İsviçre köprülerinin de en tipik örneğidir. Köprü sadece yaya trafiğine açıktır.

İsviçre Luzern – Löwendenkmal (Aslan Anıtı)

Fransız Devrimi sırasında, Kral 16. Louis ve ailesini korurken 1792’de hayatını kaybeden 800 İsviçre askeri anısına yapılmıştır. 1821’de Danimarkalı heykeltraş Bertel Thorvaldsen’in çiziminden yola çıkılarak taşa yontulmuştur. Mark Twain bu anıtı “dünyanın en etkileyici ve mahzun taş kütlesi” olarak tanımlamaktadır.