Pekin’e varışımız akşam saatleri olmuştu. Kaldığımız otel yasak şehrin hemen arkasında. Haritaya göre çok merkezi. Ama benim Çin’de daha doğrusu Pekin’de öğrendiğim en önemli şey hiçbir şeyin çok merkezi olmaması. Her şey o kadar büyük ki. Mesela otelimiz yasak şehrin hemen arkasında ama yasak şehrin girişine yürümekle yol bitmiyor, taksi ile gidebiliyoruz.
Pekin biraz pahalı bir şehir olabilir ama bütçenize uygun otel bulmak zor değil. Bu oteller arasında oldukça merkezi bir konumda yer alan ve Çin Dünya Ticaret Merkezi ve Chaowai SOHO’ya arabayla 5-6 dakikalık bir mesafede yer alan Grand Millennium Beijing otelini tercih edebilirsiniz. Bu otelin yanında şehrin kalbinde ki ekonomik otel seçenekleri arasında ki Beijing Prime Hotel Wangfujing oteli de oldukça güzel imkanlara sahip. 700 yıllık meşhur Wangfujing Caddesi'ne 1 km mesafede ideal bir konumda yer alan otel ayrıca, Tiananmen Meydanı ve Çin Ulusal Müzesi'ne ise 8 dakika, diğer tursitik mekanlara da kolayca ulaşabileceğiniz bir konumda bulunuyor. Bu iki otele ek olarak ise kentin en büyük alışveriş caddesi olan Wangfujing Caddesi’ne 800 metre mesafede bulunan Inner Mongolia Grand Hotel’de tercih listenizde olması gereken oteller arasında yer alıyor. Pekin’de ki diğer otel seçenekleri için isterseniz buradan booking.com’a girebilir ve rezervasyon yapabilirsiniz.
Pekin’deki ilk günümüzde sabah erkenden kalktık. Otelden Pekin’in detaylı haritasını aldım ve üst kattaki kahvaltı salonuna çıktık. O gün eşim toplantılara katılacak bu nedenle ben de tek başıma gezeceğim. Haritaya bakıp kendime rota belirledim. “Bugün ben otelden çıkar, Cennet Tapınağına giderim, oradan Yasak şehri gezerim, ardından Tiananmen meydanına uğrarım. Akşam otelde buluşuruz.” Tabii söz konusu Pekin olunca pek böyle büyük planlar yapmamak gerektiğini daha sonra anladım. Şehir büyük, mesafeler büyük, yapılar büyük olunca bir güne sığdıracağınız planlarınız küçük olmalı :)
Kahvaltı sonrası elimde harita çıktım yola. Giderken taksi kullanmaya karar verdim. Ama otelden çıkmadan önce de bir kağıda bugün gitmeyi planladığım yerlerin isimlerini Çince olarak yazdırdım. İyi ki de yazdırmışım. Çünkü Çin’de halk ile İngilizce anlaşmak neredeyse imkansız. Zaten taksicilerin çoğu önce yaklaşıp yavaşlıyor sonra sizin yabancı olduğunuzu anlayınca sizi almak çok istemiyorlar. Neyse epey bekledikten sonra bir taksiye bindim. Yol git git bitmiyor, bir de ben burayı yürümeyi planlıyordum diyorum kendi kendime.
Pekin Cennet Tapınağı, Pekin’de gezilecek yerler arasında ilk sıralarda. Tapınağın tam dört tane girişi var. Bu girişler doğu, batı, kuzey ve güney yönlerinde. Ben ilk olarak batı girişinden giriyorum.
Burada sadece tek bir tapınak yok. Önce geniş bir çiçek bahçesi önünden geçiyorum.
Bu alanın karşısında ise çok geniş yeşillendirilmiş ve ağaçlandırılmış bir alan var. Bu yeşil alanda Tai-chi yapanlar ya da oturmuş Çin daması oynayan Çinliler var. Yürüdükçe bitmeyen bir tapınak kompleksi sanki burası.
15. yüzyılda geleneksel Çin Mimarisine göre dairesel olarak tamamen ahşaptan inşa edilmiş. Hatta yapımında hiç çivi kullanılmadığı da söyleniyor. Ming ve Qing mimari sanatının en güzel örneklerinden biri olarak gösteriliyor. Tapınağın dairesel olmasının nedenini eski zamanlarda cennetin dairesel, Dünyanın ise karesel olduğu konusundaki inançlarına bağlıyorlar. Cennet Tapınağı da bu inanca göre inşa edilmiş.
Buradaki İyi Ürün Tapınağı dairesel şekilde büyükten küçüğe doğru sıralanmış 3 katlı tapınağın çatısı da mavi. Çünkü mavi gökyüzünü simgeliyormuş. En tepedeki çatıda ise bir altın küre var. Bu altın küre ise zenginliği simgeliyormuş. Tapınakta 28 sütun var. 4’ü ana mevsimleri, 12’si ayları, 12’si de saatleri temsil ediyormuş. Tapınağa yalnız imparator girer ve halkı için iyi ve bol bereketli bir hasat için dua edermiş.
Eski zamanlarda burayı İmparator Tanrı’yla konuşmak için kullanıyormuş. Burada halkı için Tanrıdan iyi ve bol bereketli bir hasat diliyor, hatta bu tapınakta çeşitli kurban törenleri de yapıyormuş.
Burası aynı zamanda yeni evlenecek çiftler için de fotoğraf çektirirken bir dekor oluşturuyor. O nedenle çevrede pek çok Çinli çift görebiliyorsunuz.
Tapınağın sağ ve sol tarafında yer alan bölümlerin biri müze. Diğerinde ise geleneksel Çin Çayları sunumu yapılıyor. Çinliler çayı çok sıcak değil ılık içiyorlar. Hatta genellikle yemekten önce içiyorlar. En fazla tükettikleri çay ise yeşil çay ve yasemin çayı. Bazen ikisini de karıştırıyorlar. Burada hem Çinliler’in çay kültürünü öğrenebilirsiniz hem de çeşitli çaylar satın alabilirsiniz.
Buradan sonra imparator yolunu takip ediyorum. Bu yol üzerinde bana en enteresan gelen şeylerden biri Giyinme Terası idi.
Zamanında burada törenler yapıldığında imparator buraya kadar gelir bu terasta üzerini değiştirir ellerini yıkar ve törene katılırmış. Tören sonunda yine buraya gelir burada elbiselerini değiştirirmiş.
Buradan sonra imparator yolunu takip ediyorum ve Echo yani yanki duvarına geliyoruz. Burada zamanında çeşitli konuşmalar yapılıyormuş.
Ardından devam ederek Dairesel Sunak’a ulaşıyorum. Bu bölgede herkes fotoğraf çektirme yarışında.
Buradan sonra saatime bir bakıyorum ki, neredeyse günü bitirmişim. Gerçekten Çin’e gelene kadar daha doğrusu Pekin’e gelene kadar bu kadar büyük mesafeler olabileceği, sadece bir günde tek bir tapınak gezeceğimi düşünemezdim. Yine yürüyerek kapılardan geçerek çıkıştaki doğu kapısına yöneldim.
Tapınağın çıkış kapısına doğru yürürken geçtiğim uzun açıkhava koridorlarında kurulmuş olan fotoğraf sergisi de günün hoş bir sürprizi oldu.