Başıma Buyruk Geziler / Yalnız Kadın Gezgin Olmak

Nasıl yani? Gerçekten yalnız mı gidiyorsun? Yalnız seyahat etmek sıkıcı değil mi? Kız başına korkmuyor musun?

Durun lütfen, önce şöyle gönlümce çığlık atarak bir cevap vereyim: Hayıırrr efendim korkmuyorum! İtiraf edeyim ki kadınları yalnız başlarına hep korkmaları gerektiğine inandıran, tek başlarınayken eksik olduklarını hissetmelerine sebep olan, özgüvenlerini kıran, ellerini kollarını bağlayıp bir erkeğe bağımlı kılan toplumsal düzenden ve ona biat etmek zorunda kalma fikrinden daha çok korkuyorum.


Herkesin kendini biraz daha farklı kılmak için çaba sarf ettiği gerçekliğimizde, kendi irademiz dışında, yalnızca kadın olduğumuz için “farklı” görülüyor ve bunun esasında o kadar da şahane bir şey olmadığına inanmak zorunda bırakılıyoruz. Hiçbir erkeğin “erkek hakları” için sokaklara dökülmesi gerekmiyor, hiçbir erkeğin sokağa çıkarken giyeceği kıyafete yaşadığı toplumun normları karar vermiyor, hiçbir toplum ‘makbul’ erkeği tanımlamakla uğraşmıyor, hiçbir erkek minibüste tek başına kalınca öldürülme korkusu yaşamıyor.

Ben kendime cinsiyetimle değil, kişisel yetkinliklerim ve ilgi alanlarımla farklılaştığım bir dünya yaratmaya çalışıyor ve gezgin bir kadın olmanın, bir kadını en özgür, en bağımsız, en ‘kendi’ kılan aktivite olduğuna yürekten inanarak, bildiğimi okuyorum! Tüm o cinsiyetçi toplumsal ve kültürel dayatmalara, ‘yapamazsın, edemezsin’cilere bir başkaldırı olarak: Evet efendim yalnız seyahat ediyorum ve de hiç korkmuyorum! :)

Her ne kadar başlık ‘yalnız kadın gezgin olmak’ olsa da yolda olmayı kadın ve erkek diye keskin kalıplarla kategorize etmenin, savaştığımız o cinsiyetçi söylemi güçlendirir nitelikte olduğunu düşündüğüm ve seyahat fikrine bakış açıma -kadınlar olarak korunup kollanmamız gerekmiyor bildiğiniz gibi- ters düştüğü için yazının bütününü yalnız gezgin olmak bakış açısıyla ele alacağım. Ancak elbette ki bir kadın olarak araya seyahatlerimde gözlemlediğim ilginç şeyleri ve keşfettiğim püf noktalarını da sıkıştırmadan geçmeyeceğim; o konuda bir anlaşalım sayın okuyucu :)


Yalnız seyahat etmek benim için, her adımda biraz daha kendimi tanımak, yeniden tanımlamak, sınırlarımı keşfetmek ve hayallerime bir adım daha yaklaşmış olmak demek ve kimi zaman -hatta çoğu zaman- yalnız çıktığım yolculuktan hayatıma yeni arkadaşlar, yeni renkler, yeni dersler ekleyerek dönmek demek.

Keşfetme tutkusuyla yanıp tutuşuyor ancak bir türlü sizinle gelecek bir arkadaş bulamıyorsanız yahut plan yapmak için sürekli birilerinin müsait olmasını beklemekten usandıysanız, aradığınız ilham tam olarak burada duruyor! Bir Çingene atasözü der ki: ‘Evde oturan erken ölür!’ O halde daha fazla ertelemeyip, harekete geçmek şart! Zira zaman geçtikçe gençleşmiyoruz.

Yalnız seyahat ederken tüm planlarınızı kendiniz yapabilir ve kelimenin tam anlamıyla özgür olursunuz. Hangi şehirde kaç gün kalacağınız, saat kaçta uyanacağınız, nerede yiyeceğiniz, hangi müzeleri gezip, hangi sokakları göreceğiniz yalnızca sizin inisiyatifinizdedir. Ya da tüm planınız belliyken bir anda ani bir kararla yeni tanıştığınız arkadaşınızın peşine düşerek yep yeni maceralara yelken açabilmek için danışmanız gereken tek kişi keyfiniz ve de onun kâhyasıdır! :)

Yalnız seyahat etmek insanın hızlı karar verebilme ve organizasyon yeteneğini güçlendirdiği gibi aynı zamanda beklenmedik durumlar karşısında daha soğukkanlı ve toleranslı olmasını da sağlar. Çünkü seyahatlerin her zaman kağıt üzerinde planlandığı kadar mükemmel devam etmeme ve küçük sürprizlerle -bavulunuzun kaybolması ya da otelinizin hiç de internette göründüğü gibi olmayışı vs.- sizi ‘neşelendirme’ ihtimali yüksektir. Bu gibi durumlarda soruna değil çözüme odaklanıp, tatilinizi zehir etmemek için kontrollü olmanız ve kriz yönetimini sağlamanız hayati önem taşır.

Bir grupla ya da erkek/kız arkadaşınızla, eşinizle, ailenizle seyahat ettiğiniz zaman yeni insanlarla tanışma ihtiyacınız ve şansınız daha azdır. Ama yalnız çıkılan seyahatlerde sosyalleşme imkanınız daha fazladır. Eğer canınız istiyorsa biraz sosyalleşip yeni kültürler, yeni insanlar tanıyabilir kolayca yeni arkadaşlıklar kurabilirsiniz.

Kimseyi tanımadığınız, sokaklarını ve dilini bilmediğiniz bir ülkede, tek başınıza yolunuzu bulabiliyor olmanın yarattığı başarı duygusu ve hazzı tarif edebilecek bir cümle kurmanın çok da mümkün olduğunu düşünmüyorum. İyisi mi kapın sırt çantanızı ve bu hissi bir an önce yaşayın.

Eğer kendinizden emin adımlarla nereden gelip nereye gittiğinizi bilir halde yürüyorsanız, kadın ya da erkek olmanız fark etmez; gerçekten korkmanıza hiç gerek yok. Birçok ülkenin kendi vatandaşlarına seyahat için tehlikeli bölge olarak gösterdiği İstanbul’da yaşayan insanlar olarak, dünyanın hiçbir yeri bizim için kendi şehrimizden daha tehlikeli değil aslında. Tabii ki yalnızken geç saatlerde tekinsiz olduğu bilinen bölgelere girmemek, elbise ve aksesuarlara dikkat edip mütevazı olmakta da fayda var. Dikkat çeken takılar ve gösterişli mücevherlerle hırsızları kendimize çekmek istemeyiz değil mi? Aynı zamanda kıyafet konusunda da dikkatli olup yerellerin kıyafetlerine uygun kıyafetler seçilebilir. -Hayır Hindistan’da Sari giymekten bahsetmiyorum -ama neden olmasın?- :) Daha çok kocaman bir sırt çantası ve boyna asılı bir fotoğraf makinesinin sizin adınıza ‘ben turistim’ diye bağırıyor oluşunu kast ediyorum.- Sokakta her saniye kimse size pasaportunuzu sormayacak. Dolayısıyla dolaşırken pasaportunuzu yanınıza almak yerine fotokopisini taşıyabilirsiniz. Aynı şekilde bütün seyahat için ayırdığınız bütçenizi de üzerinizde taşımak yerine otelde kasaya bırakmanız çok daha akıllıca bir davranış olacaktır. Bunların dışında paranoya yapmayın inanın ki kimse sizi yemeye çalışmıyor :)

Hayat kısa dünya büyük… Keşfedecek bir sürü yer, yaşanacak bir dolu macera var! Kendinize o ya da bu nedenle engeller koyarak hayatı ertelemeyin ve hayallerinizin peşinden gidin!

Sevgiyle...

#tutuneverstops

Tülay Nergiz

Yazar Hakkında

Tülay Nergiz

Yerinde duramayan, bir yere ait olamayan, gezdiklerini,  gördüklerini,  sevdiklerini başka insanlara anlatma tutkusuyla yanıp tutuşan bir huzursuz ruh.