Biraz Seyahat Etme Virüsü İster misiniz?

Size halen seyahat etme virüsü bulaşmadı mı? O zaman hemen seyahat etmeyi, keşfetmeyi seven bir arkadaşınızın yanına gidin. Size birkaç anısını anlatmasını rica edin. Arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapatın ve dinleyin, anlattığı hikâyenin içinde kendinizi hayal edin. Bu hayalde kısa süreliğine de olsa kendinizi serbest bırakın. İşte şimdi oldu, az da olsa virüsle temas ettiniz.

İşte ben de bu virüsü taşıyor ve yaymak için de can atıyorum. Gezimanya.com ve vasıtasıyla da virüsü bulaştırmak en öncelikli hedefim.

Seyahat etmek, birçok kişi için bir bilet alıp A noktasından B noktasına varma anlamı taşıyor. Oysaki seyahat etmek sadece bir yerden bir yere gitmenin çok çok ötesinde bir kavram. Seyahat etmek; yeni yerler keşfetmeyi, yeni insanlar ve kültürler tanımayı, tanıdıkça kabuğunu kırmayı, hoşgörüyü arttırmayı ve dünya görüşünü geliştirmeyi de içeren bir kavram. Mesela Hindistan’a gidip Taj Mahal’in tepesini tutan bir fotoğraf çektirip dönebilirsiniz. Ama Hindistan’a yolculuk aslında öyle derin bir potansiyel taşıyor ki döndüğünüzde dünyaya bakışınız değişmeli. Milyarlarca insanın ne kadar radikal inanışlarla yaşadığını gördükten sonra zihninizde en ufak bir fark oluşmadıysa, olmamış, tam keşfedememişsiniz. Size bir seyahat daha lazım!


Fotoğraf: unchartedtraveller.com

Tatil bir dinlenme olabilir ama seyahat farklı bir kavram. Her seyahat bir deneyim, her deneyim de bir kazanım. O halde durmayın ve yola çıkın. Neresi olduğu herkesin ilgi alanına göre farklılık gösterecektir ama durmayın. Çünkü hayat durmak ve sürekli aynı şeyleri tekrarlamak için çok kısa. Çok yakın bir zamanda hem çok büyük bir işadamını hem de çok önemli bir gezgini Mustafa Koç’u kaybettik. 2010 senesinde “Karşılaşmalar” isimli fotoğraf sergisinin açılışında diyordu ki: “Keşfedeceğimiz çok şey var”.

Gerçekten de keşfedilecek çok şey var. Keşfetmek için illa çok uzaklara adı kulağımıza aşina olmayan yerlere gitmek, bilinmedik kabilelerle dans ederken fotoğraf çektirmek, şelalelerin önünde selfie yapmak filan şart değil. Burnumuzun dibinde keşfedecek o kadar çok şey var ki… Çok ama çok şanslıyız. Tüm vatanımız tarih ve kültür dolu. Eminim ki Türkiye’nin neresinde oturuyor olursanız olun, yarın dışarı çıktığınızda her gün kullandığınız yol yerine başka bir yoldan gitmeyi seçerseniz dikkatinizi çekecek yepyeni şeylerle karşılaşabilirsiniz.

Seyahat demek aslında önyargıdan uzak olmak, gittiğin yerin tadına varmak demek. “Ayy orası çok pismiş”, “Orada kim bilir neler yiyorlardır, aç kalırız vallahi” gibi kalıplardan kendimizi sıyırırsak dünya kendini bize daha da çok açacaktır.

Seyahatler kişinin empati yeteneğini de geliştiriyor. Yeter ki seyahati bir felsefe olarak benimseyip zihnimizi açarak gezelim. Böyle bir empati belki bugün ülkemizde en çok ihtiyaç duyduğumuz şeylerden biridir, ne dersiniz?

Seyahatler sırasında yeniliklere açık olmak, seyahatten daha fazla kazanımda bulunmayı sağlıyor. “Ben onu tatmam, masaj yaptırmam, dans edemem ki” dememek ve denemek gerek. Deneyimler bizi büyütüyor, ufkumuzu genişletiyor. Siz hiç ilk denemesinde oryantal yapabilen bir Norveçli ya da işkembe çorbasını kaşıklarken gülümseyen bir Avusturalyalı gördünüz mü?

Dedim ya bu virüs başka bir virüs :) Bu virüsü yayan, kendini gezmeye ve keşfetmeye adamış birçok seyahat yazarı, blogger arkadaşımız var. Her biri kendi alanında uzman.

Umarım size seyahat virüsünü bulaştırmayı başarırım. İşte o zaman ne mutlu bana ki sizin tarafınızdan hiç unutulmayacağım. Çünkü ben bu virüsü bana bulaştıran kişileri hiç unutmuyorum, unutmayacağım.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni