Dünya haritasını önümüze koyup incelediğimizde İstanbul’un iki eski anakara Avrupa ve Asya’nın birleştiği yerde, Afrika’ya da kara veya deniz yolu ile bağlantısı olan, insan kitlelerinin kolayca ulaşabileceği dört dörtlük bir coğrafi konumuna sahip olduğunu görürüz. Uluslararası ticaretin büyük bir oranda deniz yolu ile yapıldığı düşünüldüğünde İstanbul stratejik konumu ile büyük bir avantaja sahiptir.
İstanbul insan bünyesini hoşnut eden bir iklim kuşağındadır. Kutuplara ve ekvatora olan uzaklığı dengelidir. Aynı zamanda Akdeniz ve Karadeniz iklimleri arasında bir geçiş bölgesi olduğundan ılıman bir havaya sahiptir.
Şehircilik tarihine dönüp baktığımızda bütün büyük yerleşimler su kenarında konumlandırıldığını görürüz. Örneğin Londra Thames Nehri, Paris Seine Nehri, Budapeşte ve Viyana Tuna Nehri, Roma ise Elbe Nehri kıyısında kurulmuştur. Oysa İstanbul’un ortasından nehirden de güzeli, Akdeniz ve Karadeniz’i bağlayan bir boğaz geçmektedir. İstanbul Boğazı’nın yanı sıra Altın Boynuz olarak da bilinen Haliç de şehri cazip hale getirir.
İstanbul’un coğrafik yapısı da yerleşime çok uygundur. Yeditepe denilen fazla yüksek olmayan tepeler silsilesi üzerinde basamak şeklinde konumlandırılmış evlerin pek çoğu geniş bir görüş açısına, deniz veya boğaz manzarasına sahiptir.
Tüm bu özellikler ilk çağlardan beri dikkat çektiğinden İstanbul tarih boyunca da cazip bir yerleşim yeri olarak görülmüş, Osmanlı İmparatorluğu ve Doğu Roma İmparatorluğu gibi pek çok uygarlığın başkenti olmuştur. Tarihte yaşamış bu uygarlıklardan bize miras kalan kiliseler, camiler, Bizans ve Osmanlı sarayları, anıtlar ve pek çok sanat eseri İstanbul için günümüzde de büyük bir zenginliktir.
İstanbul sadece tarihi ile ön plana çıkan bir şehir de değildir. Opera, bale, sinema, tiyatro, sanat sergileri ve festivalleri, büyük bir çeşitlilik ve lezzet unsurları taşıyan Türk mutfağından ve Dünya mutfaklarından seçenekler sunan pek çok restoranı, eğlence konusunda dünyanın pek çok büyük şehri ile yarışabilecek bir gece hayatını kendi mistik havası ile buluşturan, eski ile yeniyi, doğu ile batıyı harmanlayan şehir tüm dünya için çok çekicidir.
Tüm bu özellikleri İstanbul’u, dünyanın başkenti olarak rakipsiz kılar. Ünlü Fransız devlet adamı Napolyon Bonaparte’nin de dediği gibi "DÜNYA TEK BİR ÜLKE OLSA BAŞKENT İSTANBUL OLUR"…
Yazarın diğer yazılarını www.gezentianne.com'dan takip edebilirsiniz.