Günaydın Demeyenler Toplumu

Her sabah otoparkçıya “Günaydın” diyorum. Cevap vermiyor. Size de oluyor mu?

Kanıksamışız artık normal zannediyoruz. İlk defa Avrupa’ya gittiğimde fark etmiştim bunu. Metro jetonu (o zaman kâğıt bilet yoktu) alacağım zaman gişedeki Alman kadın gülümseyip Almanca “Günaydın”ı yapıştırdı. Ben de cevapladım. Hem de kırık Almancamla konuşmuş oldum. Hoşuma gitti. “Ne şirin kadın” dedim içimden.

Yürüyen merdivenlerden aşağı inerken burun buruna geldiğimiz adam özür diledi. Trende oturacak yer bakınırken insanlar gülümseyip çantalarını kenara aldılar. Aman Allah’ım, herkes çok kibardı. Hani bu Almanlar soğuk milletti?

Daha sonra Hollanda’da aynısı, belki daha da kibar versiyonları oldu. Birçok gelişmiş ülkede bu böyle. Amerika’da kahve alıyorsun “Merhaba, bugün nasılsınız?”. İngiltere’de sabah koşusuna çıkıyorsun, yanından geçtiğin koşucu, bisikletli herkes “Selam”, “Merhaba”, “Nasılsınız?”. İspanya’da taksiye biniyorsun: “Merhaba, iyi günler”. Hani yolda iki kişi birbirine yaklaşırken aynı anda aynı yöne seğirtme dansı yaparsınız ya? İşte adamlar o zaman gözgöze gelip kıkır kıkır gülüyor yahu. Türkiye’de durumuna ve adamına göre sopayı bile yiyebilirsin vallahi böyle bir durumda.

Tabi ki kibarlık sadece insanları selamlamakla olmaz. Tabi ki size “merhaba, iyi günler” diyen insan sizin en can dostunuz değildir, artistik modern kafelerde kahve siparişinizi alırken “bugün nasılsınız?” diyen barista da sizin mutluluğunuzu hayatının en önemli konusu yapmıyor. Ama yine de insanların bu güleryüzü, kibarlığı modern bir toplumun gereği değil mi? İnsanlar birbirine daha saygılı, daha olumlu yaklaşsa daha toleranslı bir toplum olmaz mıyız?

İşte bu saftirik duygular içinde, birçok kez toplumumuzda bu eksik gördüğüm tarafı Don Kişot’vari çabalarımla çözmeye çalıştım. Özellikle de Avrupa ve Amerika gezilerimin ertesine gelen bu enayilik anlarımın birçoğunda otobüs şoförlerine basamakta, apartman komşuma asansörde, biletçiye gişe penceresinden kafamı uzatıp kibarlık saldırıları düzenledim: “Merhaba”, “İyi günler”, “Teşekkürler”, “Merhaba, naber?”, “Nasılsın abi?”, “Sağol”, “Çok teşekkür ederim”, “Hadi iyi günler, görüşürüz”.


Fotoğraf: www.alexkg.com

Kimsenin günahını alıp da herkesi aynı kefeye koymayayım ama maalesef deneylerimin sonuçları çok iyi değil dostlar. Özellikle İstanbul’a taşındığımdan beri kendimde de iyice körelmiş olan bu incelik malesef toplumumuzda iyice yok olmaya yüz tutmuş. O kadar çok defa suratsız tepkilerle karşılaştım ki... Yahu “Merhaba” diyen adama neden karşılık vermezsin? Tamam, ver o bileti de karşındaki insan teşekkür edince de “Rica ederim, iyi günler” deyiver, ne olur? “Nasılsın abi?” diyen tanımadığın güleryüzlü adama “iyilik ne olsun?” desen incilerin mi dökülür?

Özellikle ülkeden dışarı çıkıp da uluslararası toplumun o büyük sosyolojik aynasına baktığımızda, toplumca bu konuda ne kadar (afedersiniz) odun olduğumuzu görüyorsunuz.

Sıraya girmeyip birbirimizi ittirip kaktırmamıza, yolda gelip geçene omuz atmamıza, yerlere tükürmemize filan girecek olursam bu yazıyı bu alana sığdıramam. O yüzden gelin şu “Günaydın”, “Merhaba” işinin dışına çıkmayalım. Bizim toplumumuzda bu medeniyet ölçüsünün eksikliğini özellikle Avrupa seyahatlerimde sık sık hissediyorum. Artık bende bir Avrupa gezisi sonrası alışkanlığı oldu içimi acıtan bu konuya dokunmak. Hani ağzının içinde bir yara vardır, acıdığını bilirsin ama gidip gidip illa dilinle üzerine bastırırsın ya? Biliyorum ki o otoparkçı adam bana cevap vermeyecek ama her sabah “Günaydın” demeye devam ediyorum.