2014 Şubat'ta kız arkadaşım Bengi'yi ziyaret ettiğim 8 günlük Ada yolculuğumu gün gün anlatmak yerine, daha önceki Londra ziyaretimi de göz önüne alarak gidilip görülmesi gereken ana yerler ve buralarda tadılması gereken lezzetleri sıralamaya çalışacağım…
Dikkat edilmesi gereken hususlara direkt geçiş yapmak isteyenlerin sayfanın en altına gitmesini tavsiye ederim.
Özellikle 1-6 arasındaki destinasyonların, sırasıyla gidildiğinde birbirine yakın bir yürüme rotası çıkarabildiğini de eklemek isterim.
Londra
1) Tower Bridge - Tower of London
Londra'da en çok fotoğraflanan yerlerden biri olan Tower Bridge, alışılagelmiş “köprülerden” biri değil (:
1894'te yapımı tamamlanan bu köprünün, düşünülenin aksine “Londra Köprüsü Yıkılıyor Yıkılıyor Yıkılıyordu” şarkısının (London Bridge is Falling Down adlı eser) özel olarak bir alakası yoktur. Çok çeşitli Londra köprülerinin yıkılması fantezisi üzerinden bestelenmiş bir eserdir.
Hemen yanı başında duran Tower of London, her ne kadar ağalar paşalar saray sisteminde takılsın diye inşa edilmiş olsa da kurulduğu 1066'dan 1952'ye kadar çoğu zaman zindan olarak hizmet vermiştir.
Ulaşım: Her ikisi için de metroda Tower Hill istasyonunda inebilirsiniz (Circle ve District Line - Mind the Gap please).
Yine tren hatlarının pek çoğu da buraya bağlanmaktadır.
Yemek:
Tower Hill'den güney kısmına geçip sağa döndüğünüzde ulaşacağınız ilk köprü olan London Bridge'in ucunda Borough Market vardır.
Bu pazardaki envaı çeşit yiyecekçilerden istediğinizi yiyebilirsiniz.
Benim tercihim muhteşem “Bratwurst”ları ile “German Deli” olacaktır (4,50 pound).
Burada tüm Londra'nın en ucuz ve en lezzetli yemeklerini bulabilirsiniz (Camden Town ile birlikte).
Okyanus istiridyeleri de cabası (tanesi 1,50 pound)…
2) Bankside (Tate Modern - Shakespeare's Globe - St. Paul's Cathedral)
Tate Modern; içerisinde mevsimlik değişen galerileri hariç, ücretsiz ziyaret edilebilen bir müze… Hakkıyla gezmek isterseniz kolaylıkla 4-5 saatin geçirilebileceği bir yer…
Ücretsiz olarak Gauguin, Picasso, Monet, Dali gibi dünya sanatına damgasını vurmuş ressamların eserlerinden tutun modern sanatın en çarpıcı çalışmalarına dek çok geniş bir skalada sanat eserlerini incelemeniz mümkün…
Shakespeare's Globe ise Tate Modern'e doğru doğu tarafından yürürken hemen solda, orijinal “Globe Theatre”ın bulunduğu yerde 1997 yılında hizmete açılmış, Ortaçağ kokan bir tiyatro… 1599'da yapılan ve yangın sonrası 1614 yılında yeniden yapılan aslına sadık kalarak inşa edilmiş oldukça farklı bir atmosfer sağlayan bir yer. Buranın ilginç sahne düzenini görmek adına güzel bir oyun izlemenin fırsatını yakalarsanız kaçırmayın derim.
St. Paul's Cathedral, Tate Modern'in tam karşısında, uzaylı eseriymiş gibi inşa edilmiş Millenium Bridge'in diğer yakasında… Oldukça ihtişamlı bir katedral…
Ulaşım: Direkt St. Paul Katedrali'ne gidiyorsanız, Circle Line veya District Line kullanarak buranın birkaç dakika uzağındaki Blackfriars İstasyonu'nda inebilirsiniz. Bir önceki adımdaki Tower Bridge istasyonundan yaklaşık 15-20 dakika yürüyüşle ya da güney kısımdaki London Bridge istasyonunda Jubilee Line veya Northern Line kullanarak Tate Modern'in 5-10 dakikalık bir yürüyüş uzağında inebilirsiniz.
Yemek:
London Bridge ile Soutwark Bridge arasında nehre sıfır “Old Thameside Inn” hoş yemekleri olan ve klasik olarak envaı çeşit bira sunan güzel bir pub…
Yaz aylarında nehir kıyısındaki masaları ayrıca tercih sebebi…
3) London Eye - London Dungeon - London Aquarium
Londra'nın en ünlü turistik atraksiyonlarından sayılan bu 3'lü; hemen herkesin aşina olduğu, dönme dolap şeklinde şehri kademe kademe izleyebileceğiniz “London Eye” ile özellikle dikkat çekiyor (20 pound).
Yine aynı yerde London Dungeon ve London Aquarium'a uğramak mümkün… Özellikle çocuklarınız varsa London Aquarium'a uğramanızı öneririm.
Bu 3'üne ait biletleri kombine olarak da gerek internetten gerek oradaki gişelerden edinebilirsiniz. Yanında ek atraksiyonlar da oluyor genelde…
Yine burada birçok sokak performansını da izlemeniz mümkün… Hemen karşıda çaprazda ise ünlü “Westminster” manzarasını göreceksiniz. Parlamento Binası ve Big Ben, Londra'nın diğer ünlü kartpostal artistleri olarak size güzel bir manzara sunacak buradan…
Ulaşım:
Waterloo İstasyonu sayesinde Bakerloo, Northern Line, Jubilee, Waterloo & City Line hatları kullanarak bu alana ulaşabilirsiniz.
4) Westminster Palace ve Big Ben
Londra'nın bu en ünlü yapılarını gezmek, Parlamento Binası'ndaki görüşmelere şahit olup Lordlar Kamarası'nı ve Avam Kamarası'nı görmek şüphesiz ilgi çekici…
Big Ben saat kulesinin turistlere kapalı olduğunu, daha doğrusu İngiliz vatandaşları dışındakilere kapalı olduğunu ise belirtmek isterim.
Ulaşım:
Westminster Tube Station: Circle - District - Jubilee
5) Embankment - Covent Garden - Piccadilly Circus - Trafalgar Square
Merkez Londra'nın en çok vakit geçirilen yerleri buraları desek yalan söylemiş olmayız…
Özellikle yürüyüş rotasını takip ettiyseniz London Eye'ın hemen kuzeyindeki Hungerford Bridge üzerinden bol restoranı ve mağazasıyla Embankment'a ulaşabilirsiniz. Burada ünlü Villiers Street dışında bizdeki dikilitaş benzeri Cleopatra's Needle, Savoy Şapeli ve Savoy Oteli, Victoria Embankment Bahçeleri vb. güzellikleri gezebilirsiniz. Biraz kuzeye çıktığınızda ise ünlü Covent Garden'a varacaksınız. Burası ve etrafı Londra'da gidilip görülmesi gereken ilk yerlerden olarak gösterilir. Dükkânları, restoranları, barları, pubları, sokak gösterileri ve çalgıcıları ile her daim hareketli bir bölgedir.
Misal bu adam üfürdükçe aletten alev çıkarıyor
Eskiden sebze marketinin bulunduğu, yarı kapalı alandaki küçük dükkânlar ve restoranlar özellikle güzel…
Buradan batıya doğru döndüğünüzde ünlü meydanlar Piccadilly Circus ve Trafalgar Square'i gezmeniz mümkün… Her iki meydan da heykelleri, sokak sanatçıları ve aktiviteleriyle Avrupa'nın sevdiğim yönü olan “meydan kültürünü” sonuna dek yaşatan noktalar…
Ulaşım:
Yürüyüş yolunu takip etmediyseniz;
Embankment: Embankment Station (Circle - District - Northern - Bakerloo)
Covent Garden: Covent Garden Station (Piccadilly Line)
Piccadilly Circus: Piccadilly Circus Station (Bakerloo - Piccadilly Line)
Trafalgar Square: Charing Cross station (Northern Line - Bakerloo)
Şunu da belirtmek lazım; eğer bu dört istasyondan birine geldiyseniz, gezilecek diğer 3 yere 5-10 dakikalık yürüyüş mesafesindesiniz demektir.
Yemek:
Her ne kadar masa bulamadığımızdan oturamasak da Embankment'ta bir mahzende yaşamını sürdüren Gordon's Wine Bar'ı klostrofobisi olmayan okuyuculara tavsiye ederim. Müthiş bir ortam var.
Özellikle Covent Garden etrafındaki publar çok hareketli ve eğlencelidir. Bunlardan Porterhouse; kat kat labirentimsi yapısı, onlarca çeşit birası, loş ortamı ve yemekleriyle en öne çıkan mekanlardan... Kendi “ale”leri olan Porter's nefis bu arada… Yine Covent Garden Market içinde kazan kazan paella yapan abiler veya önündeki sokak yiyecekçileri bir seçenek olabilir. Nefis Uzakdoğu mutfağına teslim olmuş Londra'nın en iyi Uzakdoğu restoranlarından Busaba'nın da Covent Garden'da bir şubesi bulunuyor.
Burada Pad Thai yemek ya da kalamarının tadına bakmak için defalarca uğranabilir. Masalar büyük kareler şeklinde, yabancılarla birlikte dirsek dirseğe ya da karşı karşıya oturacaksınız. Baştan tuhaf gelse de yemekler gelince karşınızda oturan Çinli arkadaşı unutuyorsunuz.
Pad Thai çok güzel demiş miydim?
6) Leicester Square - Oxford Street - Soho - China Town
Haritanızı açın ve alt ucu Leicester Square İstasyonu, üst kenarları ise Tottenham Court Road ve Oxford Circus olan bir üçgen çizin.
Covent Garden'ın kuzeyindeki bu üçgen, 5 numarada belirttiğim turistik mekânların yanı sıra Londra'da en çok ziyaret edilen diğer merkez Londra semtlerini kapsıyor.
Özellikle ters üçgenimizin tepesindeki geniş çizgiyi oluşturan Oxford Street yurtdışına gittiğinde “Burası da bizim Bağdat Caddesi” diyen arkadaşların gönül rahatlığıyla bu cümleyi kurabilecekleri bir cadde… Dünyanın en ünlü markalarının mağazalarını bu caddede bulabilmeniz mümkün… Bu caddenin bir başka özelliği de hemen her zaman bir kısmında yol çalışması vs. olması veya inşaat halinde olmasıdır.
Üçgen alta doğru daraldıkça Londra gecelerinin çılgın semti, her türlü alternatif dükkânın vesairenin bulunduğu Soho'ya varacaksınız. Buradaki tasarım dükkânlar ve restoranlar oldukça ilgi çekici…
Hemen altında; vitrindeki ördekleri, kendilerine ait manavları ve dükkânlarıyla kendinizi adeta Çin'de gibi hissedeceğiniz China Town mevcut... Üçgenin ucunda ise yine hoş dükkânları ve Holborn ile arasında barındırdığı minik gizli hoş alışveriş sokakları ile Leicester Square mevcut…
Özellikle müzikal sevenler için pek çok müzikalin ve tiyatronun oynandığı büyük salonlar genelde buralardadır.
Gece çıkacaklar ve alışveriş sevdalıları için 6 numaradaki bu semtler özellikle önerilir.
Ulaşım:
Yukarıda da belirttiğim gibi;
Leicester Square: Leicester Square Tube Station (Piccadilly Line - Northern Line)
Oxford Street: Tottenham Court Road Station (Central Line - Northern Line)
Oxford Circus Station (Central - Victoria - Bakerloo Line)
Yemek / Gece Hayatı:
Pek çok ünlü barın ve restoranın olduğu bu noktada size enteresan konseptte bir yerden bahsetmek istiyorum. Soho'da bulunan Ronnie Scott's Jazz Club, önceden rezervasyon yaptırmanızın şart olduğu ve hafif distopik eserlerdeki 1930'lu yılların caz kulüplerini hatırlatan bir formatta dekore edilmiş enteresan bir yer... İlk olarak 1959'da açılmış, şimdi Frith Street'teki yerinde ise 1965'ten beri hizmet veriyor. Sıklıkla dünyaca ünlü sanatçıların konser verdiği ve haftanın her günü tıklım tıklım dolan caz performanslarına ev sahipliği yapan bu kulüpte ya hemen sahnenin önündeki masalarda ya da sağda solda ve arkada bulunan locamsı, Roma senatomsu oturma gruplarında performansı takip ediyorsunuz.
İlk performans 19.30 gibi başlıyor, ana performans 21.00 gibi başlayıp 23.00 gibi sona eriyor; en sonunda ise gecenin ilerleyen saatlerine dek süren bol jam session'lı hareketli sistemler boy gösteriyor.
Burası biraz tuzlu hazırlıklı gidiniz (Ana yemekler 15-20 pounddan başlar, kokteyller 10-12 pound civarına servis edilir).
Aslında bir şubesi de Covent Garden'da olan; ama Oxford Street'te iki şubesiyle boy gösteren Ben's Cookies'e rastlarsanız girmeden dönmeyin. Hatta zorla kendinizi bu dükkâna rastlaştırın.
Bir kurabiye deyip geçmeyin; acayip lezzetli kurabiyelerle “ya biraz daha yesek” diye dolanacaksınız ve bana teşekkür edeceksiniz. Benim favorim portakallı ve çikolata damlacıklı olan (2-3 pound civarı bu kurabiyeler)… Mmmph. Nefis.
China Town civarında olacağınız için burada orijinaline en yakın Çin, Japon, Kore, Thai restoranlarına uğrayabilirsiniz.
Yine Oxford Street civarında olduğu gibi pek çok yerde de şubesi bulunan Byron, burger hastalarını memnun edecek cinsten lezzetleri size sunuyor olacak (burgerler 8-10 pound civarı). Ama burger; adada İskoçların işidir, hatırlatmakta fayda vardır.
Soho'da Hakkasan, Opium, French House gibi barlar ve Madame Jojo, St. Moritz gibi kulüpler tercihiniz olabilir.
7) Portobello Road
Şehrin batısında, Notting Hill'de bulunan bu upuzun sokak; hafta boyu kurulan ama özellikle Cumartesi günleri devasa bir hale dönüşen sokak pazarıyla dillere destan... Sağlı sollu bohem dükkânlar, sanat galerileri, alternatif butikler ve lokantalar da yine hoş bir gün geçirmenizi sağlayacak cinsten…
Ulaşım:
Notting Hill Gate Station: Circle - District - Central
8) Camden Town
Bütün Londra'da en sevdiğim yer diyebilirim… Punk-gotik havaları, sürreal sanat çalışmaları, sokak satıcıları ve yemekleri, dehliz tarzı alışveriş merkezleri vesairesiyle bir kült...
Benim gibi alışveriş meraklısı olmayan bir adama bile en az 5-6 saat dükkân gezdirebilen Stable ve pasajlar, her türlü seksi eşyanın satıldığı Cyberdog, nehir kenarındaki bitpazarları, caddenin sağındaki ve solundaki binaların dekorasyonu ve dış oyaları, graffitiler, merkezdeki sokak yiyecekçileri ile tüm günü geçirebileceğiniz acayip bir yer…
Unutmadan Londra'dan alacağınız ıncık cıncık hediyelik eşyalar için en doğru adres burasıdır. Bir “magnet”in 3,50 pound olduğu yerlerden sonra aynısını burada 65 pence'e alabildiğinizi görünce gözünüz döner (Özellikle sırtınızı Cyberdog'a verince hemen karşınızda solda göreceğiniz dükkân için bana teşekkür edeceksiniz).
Ulaşım:
Camden Town Station: Northern Line
Yemek:
Burada bir tür İspanyol tatlısı olan, çıtır çıtır hamurun çikolataya daldırıldığı “churros”lardan tadabilir ya da her türlü sokak yemekçisinden karnınızı doyurabilirsiniz.
Benim tercihim bıyıklı teyze ve eşi tarafından yapılan Polonya sosisleri, Kielbasa...
Rahmetli Amy Winehouse'un da sıklıkla takıldığı The Hawley Arms isimli pub da Amy'nin fotoğrafları ve sakin havasıyla uğramanız gereken yerlerden…
9) Hyde Park
Şehrin akciğeri; yazın gidildiğinde güneşleneni ve piknik yapanıyla, serin havalarda sporunu yapan, kitap okuyan ve yürüyüşünü gerçekleştireniyle tam bir kent parkı...
İçinden geçen nehrin yanında huzur bulabilir ya da hemen her yerden çıkabilen sincapları izleyebilirsiniz.
Ulaşım:
Kuzeyden: Queensway: Central
Lancaster Gate: Central
Marble Arch: Central
Güneyden: Knightsbridge: Piccadilly Line
Hyde Park Corner: Piccadilly Line
10) Greenwich
Londra'nın güneydoğusunda bulunan bu minik kasaba; Londra'yı karşıdan gören manzarası, yemyeşil tepeleri, viski şişelerinden bildiğimiz Cutty Sark gemisi, nehir kenarı ve en önemlisi ilkokuldan beri bildiğimiz baş meridyenin geçtiği yer ile ünlü ve gezilesi bir nokta...
Bu ufak kasabaya kadar gelmişken Queen Ann Court, müthiş tavanıyla Painted Hall ve Chapel gezilmesi gereken ilk yerler...
Yine tepeye tırmanıp Londra manzarasını da izleyebileceğiniz ve hayali olarak buradan geçtiği kabul edilen baş meridyenin bulunduğu nokta ve içinde bulunan astronomlara ait müzeyi (buradaki Camera Obscura'yı) mutlaka görün derim.
Önünde Amiral Nelson'a ait dünyanın en büyük şişe içi gemisi bulunan Denizcilik Müzesi de burada ziyaret edebileceğiniz yerlerden…
Burada yeşillik ve kırlar o kadar güzel ki özellikle müsaade eden havalarda burada hem oksijen dolu zaman geçirebilir hem de doğaya kıra kendinizi vurabilirsiniz. Eğer İskoçya'ya gitmiyorsanız (:
Hani tarihi siluet?
Ulaşım:
Buraya metro (tube) olmadığından trenle yani DLR ile gelmemiz gerekiyor. Bank Station'dan direkt olarak Greenwich'e gelebilirsiniz. Daha pahalı ama keyifli bir yöntem olarak Tower Bridge tarafından feribotla Greenwich limanda inmeniz de mümkün…
Yemek:
Nehre sıfır olarak konumlanmış biraz da fiyatları tuzlu Trafalgar Tavern ve hemen Cutty Sark'ın önünde nehir kıyısında bulunan burgerci Byron, tavuğun ustası Nando's ve Amerikan İtalyan Franky & Bennie's tercih edebileceğiniz ortalama ve ortalama üstü mekânlar...
11) Shoreditch
Doğu Londra'nın bu yeni gelişen, hipsterperver bohem mahallesi; Soho'dan sonra gece hayatında da önemli yol aldı.
Gece gezmeleri ve eğlenceleri için buradaki kulüp ve barları da tercih edebilirsiniz. The Book Club, Cargo, East Village gibi kulüpler ve Happiness Forgets ve Prague gibi barlar tercih edilebilir.
Ulaşım:
Liverpool Street: Central - Metrpolitan - Circle - Hammersmith & City
Yemek:
Buradaki hoş ufak restoranların dışında gece bar sonrası bastırması için Seyfi Abi'nin Kingsland Road'daki döner dükkânı “Kebab Zero”ya takılabilirsiniz. Bildiğiniz gibi döner takıntılı bir insanım ve bir şeye benzemese de her yurtdışına çıktığımda mutlaka bir döner götürmeye çalışırım.
Yurtdışında yediğim en iyi döner Seyfi Abi'ye aitti. Adanalının biri gelmiş yemiş de yemiş derseniz zayıf bir ihtimalle olsa da hatırlama şansı var. Ama bence hatırlamaz. Yine de siz bir deneyin : P
12) British Museum
Üzerinde güneş batmayan imparatorluğun zamanında hakim olduğu ve ülkemiz dahil dünyanın hemen yerinden söktüğü, zaman zaman yürüttüğü tarihi eser vb.lerinin bulunduğu devasa bir müze…
Hakkıyla gezmek için neredeyse tüm günün feda edilmesine gerek olan bu acayip müzede tarihin aklınıza gelen hemen her dönemini ve coğrafyasını inceleyecek materyale ulaşabilirsiniz. Özellikle Mısır ve Antik Yunan için devasa kısımlar var.
Ulaşım:
Russel Square: (Piccacilly Line)Holborn (Central - Piccadilly Line)
Yemek:
Önünde bir seyyar arabada sosis vs. satan adam var. Ondan bir şey almayın yarım saatte hazırlayamaz (kahve bile).
Efendi gibi müzenin içinden yiyin.
Bu arkadaşların yanında Buckingham Sarayı, Brick Lane gibi başka yerler de var. Ben gitmediğim için uzun uzadıya anlatmadım. Sizlerin aklında olsun.
Londra'da dikkat edilecek hususlar:
- Uçaktan iner inmez hangi havalimanı olursa olsun inceden bir sorguya çekileceksiniz. Nerede konaklayacağınız, kaç gün kalacağınız ve neden geldiğiniz hususlarında net cevaplar verdiğiniz sürece sıkıntı yok. Ayrıca evet, parmak izinizi de alacaklar…
- Heathrow Havalimanı için Heathrow Express ya da metro; diğerleri için otobüs daima güzel taşıma yollarıdır. Otobüsler genelde oldukça merkezi bir istasyon olan Baker Street'te bırakırlar.
- “Easy Bus”lar önceden rezervasyon yapılması gereken ve bir bavuldan fazlasını araca yükleyemediğiniz ucuz havalimanı taşıma servisleridir. Hayır, bunu kullanmak için Easy Jet ile uçuyor olmanız şart değil.
- Londra'da gezerken bizdeki “akbil”in benzeri olan “Oyster Card”ları kullanmanız avantajlıdır. Hem metro girişinde hem de çıkışında bu kartı ilgili sensörlere okutmayı unutmayın. Evet, Londra'da ulaşım pahalı bizim paraya göre (:
- Çift katlı otobüsler iş çıkış saatleri haricinde oldukça iyidir, gideceğiniz yere gidiyorsa kullanınız. Gece 12.00 sonrası metro olmadığından, kalacağınız yere “Night Bus” olduğundan emin olunuz ki taksi parası bayılmayın.
- Yürürken o an hangi muhitte olduğunuzu gösteren ve nereye kaç dakika yürüme mesafesinde olduğunuzu gösteren faydalı tabelalar var, takip edin.
- Ne kadar iyi İngilizce konuşursanız konuşun; İngilizler sizi düzeltmenin bir yolunu bulurlar. Alınmayın, sinirlenmeyin (Ken ay hev e kap of kafiy? - Oou yöü meayn kofffii?).
- Genellikle Zone 1 ve Zone 2 olarak adlandırılan bölgeler, nezih bölgelerdir. Her ne kadar her yer CCTV kameralarıyla dolu da olsa siz yine de ufaktan kendinizi kollayın. İstanbul'dan sonra her şehir daha güvenli bana kalırsa ama ne olur ne olmaz… “Night Bus”larda çok sayıda kusan adam, sarhoş adam ya da berduş görürsünüz. İlgilenmeyin.
- Hediyelik alışverişi Camden Town'da tarif ettiğim yerden yapın. Hayır, komisyon almıyorum.
- İngiliz kahvaltısını bir kez olsun deneyin (domuza karşı sisteminiz yoksa).
- Hemen her sokakta Costa, Starbucks, Nero kahve üçlüsü ya da EAT, Pret a Manger sandviççileri olacak. Ucuz yemek / içmek için bunlar, ben tercih etmesem de imdada yetişebilir.
- “Mind the gap”, please.
- Metrodayken metro içi anonslara dikkat edin, gitmekte olduğunuz istasyon kapalı olduğundan bir öncekinde inmek zorunda kalmanız mümkün…
- Sabah 5.00'te koşan biri görürseniz o kişi spor yapıyordur. Adamlar 24 saat spor yapıyorlar.
- Hava 5 dereceyken; tişörtlü ya da mini etekli ya da çorapsız ya da hepsi birden şıkkını işaretlemiş birini görürseniz şaşırmayın.
- Blackfriars yakınlarındaki 1666 yılından kalma “Ye Olde Cheshire Cheese” adlı pub'da bir şeyler içmek hoş olur daima…
- Maç falan varsa yandan yandan bir şekilde pub'da izlemek ya da stada gitmek güzel olur.
- İyi pub'da “fish and chips” iyi bir şeydir.
Koray Günyaşar