Bu yazımızda sizleri güzel Sinop’un her santimetrekaresinde hüzün ve acı barındıran, Anadolu’nun Alkatraz’ı diye anılan hapishanesine, yani Sinop Cezaevi’ne götüreceğiz. 1999 yılında kapatılıp müzeye çevrilen cezaevi sadece burayı görmek isteyen turistlerin Sinop'a gelmeleri için bile başlı başına bir neden. Son zamanlarda epey meşhur olan ve "dark turizm" diye adlandırılan, korkunç ve acımasız olayların yaşandığı mekânlara yapılan seyahatlerin Türkiye ayağında Sinop Cezaevi gezebileceğiniz ve yaşanmış hikâyeleriyle sizi içine alacak bir yer.
Tarihi eskilere dayanan yapı zamanında birçok şiire, şarkıya, filme ve diziye konu olmuş, eşlik etmiştir.
Üç yanı denizle çevrili olan ve tarihî kale duvarlarının içerisinde yer alan cezaevine ev sahipliği yapan kale yaklaşık 4000 yıl önce yani, M.Ö. 2000 yıllarında, bölgenin hâkimi Gaskalılar tarafından yapılmıştır. Grek, Pontus, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar kendi dönemlerinde kaleyi korumuş ve güçlendirmişlerdir. Kalenin cezaevi olarak kullanımına ait en eski belgeler ise bizleri 1568 yılına kadar götürmektedir.
İç kale denilen bölüm 3 Ekim 1214 yılında Sinop’u zapteden Selçuklu Sultanı İzzettin Keykavus tarafından, ana kalenin kuzeyden güneye inen dik bir surla kesilmesi ile meydana gelmiştir. Enine ikinci bir bölüm ile ikiye ayrılan iç kalenin güneyde kalan kısmı, 9.500 metrekarelik kocaman bir alanı kaplamaktadır. İşte hapishane de tam burada kurulmuştur. Burçların yükseldiği, denize bakan kısım 22 metredir ve surların yüksekliği 18 metredir. 3 metre kalınlığındaki surlar üzerindeki yollar, muhafızlara iç kaleyi bir baştan diğer başa gezebilme imkânı vermiştir.
İç kalenin resmî olarak hapishaneye dönüşmesi 1887 senesinde gerçekleşmiştir. O dönem Sinop Mutasarrıfı Veysel Paşa yeni binalar yaptırmakla kalmamış, bir de hamam inşa ettirmiştir. 1939 yılında da çocuk hapishanesi olarak kullanılmak üzere ek olarak bir bina daha inşa ettirmiştir.
Sinop’un tarihî cezaevinin tamamı olmasa da 1500’lü yıllarda kaledeki burçların zindan olarak kullanıldığı biliniyor. Bu dönemde birçok ayaklanmalar söz konusu oluyormuş ve Mehmet ile İbrahimadlı 2 yağmacının bu zindanlarda yattığı bilinmektedir.
Önceki yazılarımızda uzunca bahsettiğimiz Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde buradan şöyle bahsetmektedir; "Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkumları vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar."
Halbuki yüksek duvarları, acımasız gardiyanlarından da öte Karadeniz’e hergün selam duran cezaevi korkunç bir nemle de boğuşmaktadır. Yoğun nem dolayısıyla kibritin bile yanmadığı bilinen Sinop Cezaevi’nde kimi mahkumlar ömürlerinden çabuk yemiş ve cezaları henüz bitmeden, ortamın kötü koşulları yüzünden hayatını kaybedenler olmuştur.
Sinop Cezaevi tarih bilgilerimize göre İzmir’den sonra bir diğer tecrit şehridir. Bu sebeple burada tecrit edilmek istenen birçok şairin, politikacının, sanatçının ve yazarın cezalarının infazları için kaldıklarını biliyoruz. Yakından tanıdığımız Sabahttin Ali de bu isimlerden biri.
Her ne kadar bir seneden kısa kalmış ve Cumhuriyet'in 10'uncu yılı kutlamalarında getirilen af ile çıkmış olsa da burası Sabahattin Ali’nin arkasında bir çok eser bırakmasına neden olmuştur. Bunlardan en bilineni, bestelenip dillerimize pelesenk olmuş Aldırma Gönül şiiridir. Bir diğeri ise Kuyucaklı Yusuf romanıdır. Şimdilerde müze olan cezaevinde burada kaleme aldığı eserleri mekânın duvarlarında sergilenmektedir.
Burada seneleri giden ünlüler tabi ki de Sabahattin Ali ile sınırlı değil. Kerim Korcan, Osman Deniz, Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Refi Cevat, Burhan Felek, Hüseyin Hilmi, Osman Cemal Kaygılı, Zekeriya Sertel kaydı tutulan diğer ünlüler. Her ne kadar Nazım Hikmet ve Necip Fazıl’ın da bir dönem burada kaldıkları söylense de kesin bir belge bulunmamaktadır.
Sinop Cezaevi Müzesi'ni ziyaret etmek isteyen gezerler için kış tarihlerinde açılışlar sabah saat 8,yaz tarihlerinde açılışlar sabah saat 9’dur. Kış aylarında müze akşam saat 5’te kapanırken yazın akşam saat 7’de kapanmaktadır.
Giriş ücreti ise 5 TL’dir ve her gün ziyarete açıktır. Şehir merkezinden minibüsler ile kolaylıkla ulaşabileceğiniz uzaklıktadır.
İlerleyen dönemlerde Sinop Cezaevi’nin Kültür Kompleksi’ne dönüştürülmesi planlanmakta ve sosyal etkinlikler alanı, konferans salonları, satış reyonları, kafeteryalar gibi eklentilerle halkımızı daha çok çekmesi hedeflenmektedir.