Bohem atmosferi ve temiz havasıyla her yıl milyonlarca ziyaretçi çeken Berlin, 18. yüzyıla kadar önemli bir şehir değildir. 1 Ocak 1710’da Prusya’ya başkent olması ve Prusya’nın güçlenmesiyle Berlin, Avrupa’nın ekonomik, siyasi ve kültürel alanda en önemli merkezi haline gelmiştir. 1871 yılında Alman İmparatorluğu’na, 1933 yılından itibaren Nazi Almanyası’na da başkentlik yapan şehir, II. Dünya Savaşı sırasında yoğun bombardıman altında kalmış ve şehir harabeye dönmüştür. Eğer savaş Hitler’in lehinde sonuçlansaydı, Berlin Büyük Alman İmparatorluğu’nun başkenti olacaktı ve ismi “Germania” olarak değiştirilecekti.
II. Dünya Savaşı’nda müttefik devletler tarafından işgal edilen Berlin, savaş sonunda dört alana bölünmüş, ABD, Birleşik Krallık,Fransa ve SSCB’nin kontrolüne girmiştir. Sovyetler Birliği’nin diğer müttefik devletlerle arasında bulunan siyasi farklılıklar nedeniyle Berlin doğu ve batı olmak üzere ikiye bölünmüştür. Böylece Soğuk Savaş’ın etkileri Berlin’e de uzanmıştır. Daha sonradan “utanç duvarı” olarak anılan Berlin Duvarı’nın yapımına 1961 yılında başlanmış ve halkın doğudan batıya geçişi sert uygulamalarla engellenmiştir. Berlin’in önemli yapıları, müzeleri, büyükelçilikleri ve sarayları şehrin doğu kesiminde kalmıştır. 9 Kasım 1989 tarihinde Berlin Duvarı’nın yıkılması ve 3 Ekim 1990’da Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesiyle Berlin, Almanya Federal Cumhuriyeti’nin başkenti olmuştur.
Berlin'in savaş sonrası dönemde Batı Berlin ve Doğu Berlin olarak bir dönem ayrılmış olması şehri pek çok açıdan etkilemiştir. Doğu Berlin tarafında trafik ışıkları yürüyen adam şeklindedir ve Berlin'in sembollerinden biri haline gelmiştir. Öte yandan Batı Berlinliler ve Doğu Berlinliler arasında bazı farklar ortaya çıkmıştır. Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra Batı Almanya'nın ve vatandaşlarının her anlamda daha baskın gibi görünmesinden dolayı Doğu Berlinliler Batı Berlinlileri kibirli olarak tanımlamıştır. Batı Berlinliler "Wessi" olarak anılırken Doğulular "Ossi" olarak anılmıştır. Ancak bu ayrımlar artık gençler arasında yaygın değildir. Berlin'de ayrıca Almanca'nın yanı sıra çoğu insan İngilizce konuşabilmektedir. Ayrıca 400.000 civarında Türk göçmen Berlin'de yaşadığı için Türkçe konuşan birilerine denk gelme olasılığı da yüksektir. Berlin'de Türkler genellikle Kreuzberg, Neukölln, Wedding gibi bölgelerde yaşamaktadır.
Berlin'de geçirdiği savaşlardan dolayı Orta Çağ'dan kalma çok az eser kalmıştır. Şehirde genel olarak tarihi yapıların çok zarar görmüş olduğu söylenebilir. Ancak savaştan sonra restore edilebilen binalar en iyi şekilde restore edilmiştir. Şehirde gezilecek yerlerden en popüleri şüphesiz Brandenburg Kapısı'dır. Berlin deyince akla gelen bu yapının yanı sıra Alexanderplatz, Holocaust Anıtı, Berlin Katedrali gibi birçok yapı vardır. Gezilecek yerler dışında Berlin'i bu kadar popüler yapan nedenlerden biri ise gece hayatıdır. Tekno müziğin merkezi haline gelen şehir kelimenin tam anlamıyla çılgın bir gece hayatına sahiptir. Alman mutfağı çok zengin bir mutfak olmasa da Berlin birçok kültürü barındıran bir şehir olduğu için tüm dünya mutfaklarından restoranlar bulmak mümkündür. Fransız, İtalyan ve Japon mutfaklarının yanı sıra kalabalık göçmen nüfusu nedeniyle Türk mutfağı da Berlin'de hakimdir. Şehrin birçok noktasında Türk yemekleri yapan restoranlar ve lokantalar mevcuttur. Özellikle "döner" şehirde en sevilen lezzetlerden birisidir. Burada Alman mutfağına paralel olarak çeşitli soslarla hazırlanmaktadır. Ayrıca Berlin'de yemek yemek diğer Avrupa şehirlerine kıyasla oldukça ucuzdur.
Tanıtım Videosu: