Johannesburg, Cape Town’dan sonra Güney Afrika Cumhuriyeti’nin en kalabalık ikinci şehri. 3,5 milyon civarında bir nüfusu var. Dünyadaki en büyük 40 metropol arasında gösterilmektedir.
Cape Town’a göre daha genç bir şehir olan Johannesburg, 1886 senesinde altın madeninin bulunması ile tarih sahnesine geçmiştir. Altın madeni bulunduğu sırada burada yerleşim yokmuş. Madenin bulunmasından 10 sene sonra nüfus 300.000 kişi olmuş. Şimdi ise kayıtsız nüfusta göz önüne alındığında 5 milyonun üzerinde olduğu söyleniyor.
Johannesburg, deniz seviyesinden 1.680 metre yükseklikte yer almakta.
Bu kente ilk yerleşim olduğu sıralarda çevrede hiç bir yeşil alan yokmuş. Ancak yerleşimin ardından dünyanın çeşitli yerlerinden getirtilen ağaçlar ile şehir yeşillendirilmiş. Şu an şehir öyle bir hale bürünmüş ki, uçaktan bakıldığında yağmur ormanları gibi görünüyor. Oysa ki hiç biri doğal değil, tamamı insan yapımı.
Altın Madenleri şehrin güneyinde yer almakta. Bu madenlerin bir bölümünü turistik ziyarete açmışlar. 1 tonluk taştan yaklaşık 4 gr. altın çıkartılıyormuş. Elenen toprak parçaları ise tekrar madene dökülüyormuş.
Zengin ve yoksul arasındaki keskin çizgi burada da mevcut. Yoksul kesim tenekeden evlerde yaşarken Varlıklı kesim şehrin dışına doğru konumlanmış olan lüks villalarda yapıyor. Hırsızlığa karşı ise tüm villaların çevresi yüksek duvarlar ile ve elektrikli teller ile çevrilmiş durumda. Duvarların üzerine ise kırık cam parçaları yerleştirilmiş. Ancak yine de suç oranı çok yüksek.
1991 senesine kadar resmen ırk ayrımı var. Zencilerin doğdukları yerden başka bir yere gitmeleri olanaksız kılınmış.
Şehirde ulaşım çoğunlukla tren ve minibüsler ile sağlanıyor. Tren vagonları ise kendi kültürlerini yansıtacak şekilde rengarenk.
Johannesburg’deki 2. günümüzde ilk olarak Lion Park’a (Aslan Parkı) gidiyoruz. Yol üzerinde 3 milyon yıl öncesine ait insan buluntularının çıkarıldığı bölgeden geçiyoruz. Aslan Parkında ufak aslanları kucağınıza alıp sevebiliyorsunuz. Beyaz aslanlar da oldukça ilgi çekici. Aslan parkı olarak anılmasına rağmen burada devekuşları, impalalar, zürafalar ve zebralar da bulunmakta.
Zebralar doğal yaşamda aslanlara yem olmamak için hep bir arada sürü halinde geziyorlarmış. Hiç bir zebranın çizgisi bir diğerine benzemiyormuş, aynı insanlardaki parmak izi gibi. Zebralar üzerlerindeki renk ve çizgilerinden dolayı bir araya geldiklerinde göz yanılsaması oluşturarak aslanları avlanmasını zorlaştırıyorlarmış.
Yerel rehberimiz aslanlar ile ilgili bir takım bilgileri aktarıyor. En akılda kalıcı olanı ise baba aslanın hakimiyetini koruma içgüdüsü ile yavrularını yiyor olması idi. Bu tarz parklarda bu durumu engellemek için doğumdan hemen sonra park görevlileri doğan yavru aslanları farklı bir bölüme alıyorlarmış. Doğal ortamda ise anne yavrularını baba aslandan korumaya çalışıyormuş. Aslan Kral filmi ile çelişen bir durum var ama bebek aslanlar gerçekten çok sevimliydiler.
Johannesburg’da ayrıca kabile yaşamını yakından tanımak için Lesedi Parkı'na gidebilirsiniz.
Kabile Yaşamının Adresi: Lesedi Parkı
Lesedi Parkı'na girişte bizi Debeli kabilesi karşıladı. Bize geleneksel yiyecekleri olan haşlanmış mısır ikram ettiler. Zehirli olmadığını kanıtlamak için de önce boynu ve bacakları demir bilezikli yerel kıyafetli anneannelerine yedirdiler. Sonra bize sundular.
Lesedi Parkında Debeli kabilesinin ikramını aldıktan sonra Zulu kabilesinin bölümüne geçtik. Zulu kabilesinde 25 kişi yaşıyor. Üzeri sazlık yuvarlak olarak inşa edilmiş evlerde yaşıyorlar. 25 kişi için ortak kullandıkları tek bir mutfak var. Evlilik törenlerinde erkek tarafı 11 tane buzağı kesiyor. Evli kadınlar ise başlarının üzerinde çömlek taşıyorlar.
Lesedi Parkı'nda buradan da Soto kabilesini ziyaret ediyoruz. Soto kabilesi ve Zulu kabilesinin yaşam tarzları birbirine çok benziyor. Zaten aralarında yaptıkları evlilikler ile birbirlerine karışmışlar. Erkekler sağ, kadınlar sol elleri ile tütün içiyorlar. Kadınların tütün içtikleri çubuklar daha uzun, çünkü sırtlarında çocuk taşıyorlar. Duman çocuğa zarar vermesin diye daha uzun çubukları kullanıyorlar. Bu kabilede erkekler birden fazla kadınla evlenebiliyor. Ama kadınlar bu durumdan şikayetçi değil, aksine memnunlarmış. Çünkü kendilerine düşen iş yükünün hafiflediğini düşünüyorlar.
Lesedi Parkı'nda kabile ziyaretlerimizin ardından dans gösterisini izliyoruz. Gösteride yer alan kabilenin ufak bireyleri çok şeker.
Şovdan sonra Lesedi Parkı'nın restoranında impala ve timsah eti gibi birçok eti tatma şansınız var. Ziyaretiniz sırasında tercih edebileceğiniz oteller; Claires of Sandton Luxury Guest House ve ya Over The Moon Guesthouse olabilir.