Madrid’de Gezilecek Yerler

Plaza Mayor, Madrid'deki belki de en tanınmış meydandır. Bu etkileyici meydan şu anda herhangi bir turist ziyaretindeki ana duraklardan biridir. Başlangıçta surların dışında inşa edilen bu kapalı meydan, boğa güreşleri, pazarlar, senfoniler, turnuvalar ve infazlara ev sahipliği yaparak üzerinde derin bir tarih taşımıştır. Bugün ise turistik dükkanlar, kafeler ve restoranlar ile çevrelenmiş ancak tüm ihtişamıyla ayakta durmaktadır.

Şehrin ana meydanlarından biri olan Puerta del Sol kent merkezinde yer almaktadır. Kente gelen ziyaretçilerin ilk uğrak noktası genellikle bu meydan olur. Burada yıl boyunca festivaller, gösteriler, siyasal eylemler ve sokak sanatçıları sahne alır. Puerta del Sol “Güneş Kapısı” anlamına gelmektedir. Meydan kentin ana yollarının kesişme noktasıdır, buradan dilediğiniz yere kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Meydanın ortasında yer alan Kral III. Charles Heykeli, 1997 yılında dikilmiştir.

Kraliyet Sarayı, çevresinde Avrupa'nın en büyük ormanlarından biri olan muazzam bir saraydır. İspanya Kralı'nın resmi ikametgahı olsa da, kraliyet ailesi aslında burada yaşamaktadır ve genellikle devlet törenleri için kullanılmaktadır. Kraliyet Sarayı, yalnızca nehir vadisine bakan bir yer üzerinde değil, aynı zamanda mimarisi ve odalarında bulunması gereken sanatsal hazineler için Madrid'in en sembolik ve güzel binalarından biri olarak kabul edilmektedir.

Bu muazzam katedral, Palacio Real'e bakmaktadır. Neo-Gotik tarzda 20. yüzyılın sonlarında biten bu katedral, Asturias Prensleri, Felipe ve Letizia'nın 2004 yılında evlendiği yerdir. Özellikle dikkat çekici olan, 5.000 borulu organ, 15. yüzyıldan kalma büyük boy bir Gotik sunak parçası ve boş Madrid'in koruyucu azizi olan Isidro'nun 12. yüzyıldaki tabutudur. Dışarıdan tüm heybetiyle bir saray gibi sizi büyüleyecek olan katedrale girdiğinizde, Hristiyanlığa ait sanatsal figürleri, boyamaları inceleyerek sanatsal bir yolculuğa çıkabilirsiniz.

Cibeles Sarayı (Palacio de Cibeles), Madrid’in en ikonik binalarından biridir. Daha önce Telekomünikasyon Sarayı olarak bilinen Palacio de Cibeles'te yer almaktadır. 20. yüzyılın başında Ulusal Posta Servisi'nin merkezi olarak tasarlanmıştır. Mimarlar Antonio Palacios ve Joaquín Otamendi, 1904'te, geleneksel bir tasarıma sahip olan olağanüstü bir öneriyle, proje için devlet tarafından düzenlenen ihaleyi kazanmıştır.

Bu yıl 200'üncü yıldönümünü kutlayan Prado Müzesi, kentin en popüler turistik güzergâhlarından birinin taç mücevherlerinden birisidir. Prado ‘nun duvarları, Velázquez’e 'Las Meninas ve Goya'nın Mayıs Ayının Üçü 1808'i de dâhil olmak üzere İspanyol, İtalyan ve Flaman okullarından başyapıtları ile kaplıdır. Müze içindeki koleksiyonunda 8.600 resim ve 700'den fazla heykel bulunmaktadır.

Reina Sofia Müzesi ya da diğer adıyla Reina Sofia Ulusal Müze ve Sanat Merkezi, Madrid’in en sık ziyaret edilen noktalarından biridir. Müze, İspanya'nın 20. yüzyıl sanatının en büyük koleksiyonunu ağırlar. Ünlü Guernica da dahil olmak üzere Pablo Picasso'nun en saygın eserlerinden birçoğunu içerir. Reina Sofia ayrıca Joan Miró, Salvador Dalí, Juan Gris ve diğerlerini içeren diğer İspanyol ustaların yanı sıra Vasily Kandinsky, Paul Klee, Francis Bacon ve daha pek çok uluslararası sanatçının eserlerine ev sahipliği yapıyor.

Debod Tapınağı, yerel adıyla Templo de Debod, Madrid'in en güzel parklarından birinde bulunan Mısır tapınağıdır. Kraliyet Sarayı ve Plaza de España'nın yakınında, Mısır'ın güney Mısır'daki Aswan Barajı'nın inşasını takiben Nasır Gölü seleflerinden Abu Simbel tapınağını kurtarmadaki rolü nedeniyle Mısır tarafından İspanya'ya hediye edilmiştir. Burası, gün batımı izlemek için harika bir yerdir.

Real Madrid, Atlético de Madrid ve Rayo Vallecano ile birlikte ülkenin üç profesyonel futbol takımından biridir. Çok sayıda Avrupa ve uluslararası şampiyonluğa sahip olan kulüp, futbol ve spor meraklılarının tarihi stadyumunu keşfetmeleri için yılda 363 gün kapılarını açmaktadır.

Atocha Tren İstasyonu, 9 Şubat 1851'de İspanya'nın ikinci demiryolu hattı olarak açıldı. Madrid Atocha tren istasyonu en büyük tren istasyonudur. Atocha bölgesinde, Real Jardín Botánico de Madrid'den birkaç metre uzaklıktadır. Tren istasyonu, Plaza del Emperador Carlos V'e bakmaktadır. Tren istasyonunun içi, bitkiler ve büyük bir plaza ile çok doğal bir dekora sahiptir. Özellikle turistler için ilgi çekici olan Atocha’ya gidip gelen trenlerden biri, yolcuları Don Kişot'un yazarının doğduğu Alcalá de Henares'e götüren Cervantes trenidir.

Puerta Del Sol meydanında göreceğiniz bu heykel, meydanın ve Madrid’in sembolü haline gelmiştir. Birçok kaynağa göre ismi farklı olsa da, kabul gören ismi Ayı ve Çiçek Ağacı ’dır. Yaklaşık 20 ton ağırlığında olan bu heykel, 13.yy’dan beri alanda yer almaktadır.  Madrid şehrinin simgesi olarak Puerta Del Sol meydanındaki bronz heykel isminin konusunda Ayı ve Çiçek Ağacı adını vurgulamaktadır. Ancak bazı kaynaklarda bu heykelin ismi “Ayı ve Çilek Ağacı” olarak geçmesi de kaçınılmazdır. Hatta bazı kaynaklar “Ayı ve Kocayemiş Ağacı” bile demektedir.

Gran Via, Madrid'in en işlek ve en popüler caddesidir. 1300 metre uzunluğunda ve 100 yıldan daha uzun bir süredir ve her yıl 10 milyondan fazla insanı çeken gerçek bir açık hava alışveriş merkezi olan şehirdeki en çok rağbet gören perakende mağazalarından birisidir. En önemli değişiklikler dolaşımda olmasına rağmen, son zamanlarda daha fazla bitki örtüsü ve yenilikçi kent mobilyaları ile yenilenmiştir. Yeni Gran Via daha az araba ve kirliliğe sahip ve yaya dostudur. 

Madrid'in doğusunda, Plaza de Toros Anıtsal de Las Ventas (Las Ventas), dünyadaki en önemli ve prestijli boğa güreşidir ve burayı ziyaret etmek, İspanyol geleneğine ilişkin bir fikir edinmek için iyi bir yoldur. Museo Taurino (mimarı) burayı tasarlarken la corridas (boğa güreşi) ile ilgilenmeyenlerin bile ilgisini çekmeyi başarmıştır. Mayıs ayından eylül ayına kadar süren olan sezon boyunca burada düzenli olarak boğa güreşi yapılıyor.

Salamanca, Madrid şehrini oluşturan 21 bölgeden biridir. Barrio de Salamanca, hem yerleşim, hem de turistik gezi için Madrid'in en çok tercih edilen noktalarından biridir. Mahalle on beşinci yüzyılın ikinci yarısında Kraliçe Isabella II’nin yönetiminde bir şehir genişletme planı doğrultusunda inşa edildi. Cadde, paralel ve dikey geçiş caddeleri içeren düzenli bir ızgara modelini takip eden bir tasarıma sahiptir. Cadde üzerindeki binalar, özenli cepheleriyle dikkat çekicidir.