Osmanlı zamanlarında eski adı Dedeağaç olan, Edirne İpsala Kapısını geçince hemen karşımıza çıkan ilk şehir Alexandroupolis hem Edirne’ye çok yakın olması nedeniyle hem de tertemiz mavi denizi ve upuzun kumsalları ile Türkiye’den hafta sonu tatili için gidilen en ideal yerler arasındadır. Akşam saatlerinde plajları ve sokakları oldukça hareketli bir hal alan Dedeağaç, Schengen Vizesi istemesine rağmen, ülkemizde en yakın tatil merkezlerinden biri olarak anılmaktadır.
1800lü yılların sonlarına doğru gelişen ve büyüyen bu ticaret limanı Selanik-İstanbul rotası üzerinde önemli bir demiryoludur. Çok eski yıllarda Osmanlı İmparatorluğu’nun bir toprağı olan Dedeağaç, Makedonya’da Kuleliburgaz’a kadar uzanan, sadece balıkçıların iniş mekânı olarak kullanılan bir yerleşkeydi. Daha sonra bu şehirleri birbirine bağlayan demiryolu inşa edildi. Bu inşaat sırasında tarıma elverişli bir mezra ortaya çıkmasıyla birlikte şehir yavaşça yerleşime açılmaya başladı. Avusturya- Macaristan mühendisleri ile geliştiren bu şehir, çok hızlı bir şehirde modern halini almaya başladı.
1877-1878 yıllarında yaşanan savaş sırasında Rus kuvvetleri bu yerleşkeyi ele geçirdi. Bu şehirde sokakların ve binaların yapımı Rusya’nın kontrolünde devam etmeye başladı. Kısa bir süre sonra Osmanlı hakimiyetine geri dönen şehirde, Rus kuvvetlerinin yapmış olduğu sokaklar ve yapılar, günümüzde halen etkisini göstermektedir. Bu sırada yapılan bir Tren İstasyonu da şehrin küçük bir ticaret merkezi haline dönüşmesine neden oldu. Balkan Savaşları sırasında ise Osmanlı hakimiyetinden tamamen çıkan Dedeağaç, tüm Batı Trakya toprakları ile birlikte Yunanistan hakimiyetine geçmiştir.
Savaşları sırasında pek çok yönetim değiştiren bu balıkçı köyünde, nüfus yapısı oldukça karışıktır. Müslüman, Rum, Ermeni, Yahudi, Bulgar ve Çingene olarak çok karışık bir yapıya sahip olan bu şehirde en büyük çoğunluğu Müslümanlar ve Bulgarlar sağlamaktadır.
Giderek kendini her konuda geliştiren Dedeağaç, eskiden sadece bir balıkçı köyü iken şimdi eğitim ve sağlık alanındaki gelişmeleri ile adından söz ettirmektedir. Balkanların en büyük araştırma hastanelerinden birine sahip olan Dedeağaç, çok özel tıbbi operasyonları sadece bu hastanede gerçekleştirmektedir. Anaokulundan liselere kadar belediyenin etkisinde olan Dedeağaç eğitimi, kendini her geçen gün daha da geliştirmektedir. Eğitim dili Rumca, Bulgarca, Ermenice, Yunanca, İngilizce ve Türkçe olup, sürekli değişim programları ile farklı ülkelerden öğrenciler kabul ederek ve başka ülkelere kendi öğrencilerini göndererek, farklı eğitim metotlarını yakalamaya çalışmaktadır.
Dimokritos Uluslararası Havalimanı adında ve Yunanistan’ın en aktif havalimanlarından birine sahip olan bu şehir, gün içerisinde başkent olan Atina’ya sürekli sefer düzenlemekte ve uluslararası alanda en çok Almanya ve Rusya’dan sefer sağlamaktadır. Şehir merkezine yaklaşık 6 km uzaklıkta olan bu havalimanından merkeze taksi ve tarifeli otobüsler ile ulaşım oldukça rahattır.
Oldukça uzun bir kıyı şeridine sahip olan Dedeağaç, mavi bayraklı ve yüksek kaliteli olan plajları ile taptaze deniz ürünlerinin sergilendiği tavernalarıyla ve Türkiye’ye göre oldukça uygun olan fiyatları sayesinde yaz aylarında ülkemizden oldukça fazla ziyaretçi ağırlamaktadır. Nüfusunun yaklaşık 20 bin kadarını Türklerin oluşturduğu bu kentte özellikle yaz aylarında herkesin Türkçe konuştuğuna şahit olabilirsiniz. Tabelaların Türkçe yazılmasından dolayı da yer yön konusunda hiçbir sıkıntı yaşamayacağınız bu şehirde çok eski zamanlardan kalma bir Türk köyü bile bulunmaktadır. Yunan mutfağının en lezzetli yemeklerini yiyebileceğiniz bu kıyı şehrinde, aynı zamanda Türk mutfağının da en güzel örneklerinden yemeğe devam edebilirsiniz.
Aslında çok küçük bir yerleşke olmasına rağmen, merkezde bulunan eğlenceleri, misafirperver köyleri ve renkli gece hayatı sayesinde oldukça aktif ve ziyaretçi kabul eden bir şehre dönüşmüştür. Şehrin en popüler caddesi olan Dimokratiascaddesindeki mağaza ve kafeler sayesinde şehir tam bir metropol görüntüsü oluşturmakta.
Ayrıca bu şehirdeki en önemli detaylardan biri de şehrin denize paralel olan caddelerinin akşamları trafiğe kapatılması. Özellikle yaz dönemlerinde bu caddeler üzerinde bulunan kafe ve restoranlarda gece geç saatlere kadar eğlenceler sürmektedir.
Bu şehre geldiğinizde dikkat edilmesi gereken tek konu ise SİESTA. Sadece bu şehirde değil ülkenin genelinde öğlen saat 13.00 ile 17.00 arasında açık dükkân bulmak neredeyse zor. Gece geç saatlere kadar hem çalışmayı hem de eğlenmeyi durdurmayan bu ülkede, öğle saatlerinde dinlenmek oldukça önemli. Bu yüzden siesta saatlerinde sadece kafelerin açık olduğu unutulmamalı, gezi planları ona göre yapılmalıdır.
Tanıtım Videosu:
Yorumlar