Mykonos, Kiklad Adaları grubunda yer alan, Yunanistan’a bağlı bir Ege adasıdır. Adada Yunan mimarisi ve yaşam tarzı hakimdir. Yerel halk Yunanca konuşur ve Rum-Ortodoks Hristiyanlardır. 86 kilometrekarelik yüz ölçümüyle grubundaki diğer adalara kıyasla oldukça küçük kalır. Mykonos, yel değirmenleri, kartpostallardan fırlama gün batımı, masmavi denizi, kiliseleri ve eğlence hayatıyla ünlüdür. Özellikle son yıllarda popülaritesini iyice arttıran Mykonos, Yunanistan’ın en çok bilinen turist destinasyonlarından biri olmuştur. Bu turist akını sayesinde yerel halk da İngilizceye alıştığından, adada İngilizce anlaşmak gayet kolay olacaktır.
Tıpkı diğer Yunan adaları gibi bu adanın da Yunan mitolojisinden nasibini almış ve efsanevi olaylara tanıklık etmiş olması hiç şaşırtıcı değildir. Mykonos aslında adını komşu ada Delos’un kralının oğlu Mykonos’tan alır. Bu sebeple Mykonos ve Delos adalarının tarihi birbiriyle çok ilişkilidir. Mitolojiye göre Herkül’ün görevlerinden biri devlerle savaşmaktır. Öldürdüğü devler denize düşer ve efsaneye göre bu devler şekil değiştirerek Mykonos adasını oluşturan kayalıklar haline gelirler. Delos’un gölgesinde kaldığı için antik çağlarda hakkında çok fazla bilgiye ulaşılamayan Mykonos’ta aynı zamanda Apollo ve Artemis’in doğduğuna inanılır.
Orta Çağ’da farklı uygarlıkların sahip olduğu Mykonos, 1207 yılında diğer Kiklad Adaları ile birlikte Venediklilerin eline geçmiştir. Yaklaşık 300 yıl Venediklilerin hükmünde kaldıktan sonra 1537’de Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyeti altına girmiştir. Nitekim 1829’da Yunanistan bağımsız bir krallık olmuştur ve Mykonos da Yunanistan’a bağlanmıştır. Bu süreçten sonra adanın ekonomisi tamamen çökmüş, adalılar tüm gemilerini kaybetmiştir. Ada kendi ekonomisini sıfırdan tekstil üzerine kurmuştur ve zamanla çoğu ailenin geçim kaynağı tekstil olmuştur. Adada üretilen kumaş kalitesi sayesinde hem Yunanistan içinde hem de yurt dışında kumaş ticareti yapılmıştır. Mykonos, ancak 1960’larda, hippiler ve sanatçılar tarafından tercih edilmeye başlandıkça turistik bir bölge haline gelmiştir.
Akdeniz iklimine sahip olduğu için yaz aylarını çok sıcak geçiren Mykonos’un güneyinde bol partili ve eğlenceli plajlar, kuzeyinde ise daha huzurlu ve sakin koylar bulunur. Genelde adaya gelen turistler eğlence hayatını tatmak istediğinden adanın merkezi Mykonos Town (Chora) ve güney kesimi adanın en kalabalık bölgeleri olur. En eğlenceli plajlar Paradise, Super Paradise ve Paranga yan yana sıralanmış gibidir ve hepsine hem karadan hem de denizden ulaşım çok kolaydır. Ada küçük olduğundan, her yer her yere yakın gelir ve bu sayede turistler gün içinde iki-üç plaj, geceleri de birkaç bar değiştirmekten yorulmazlar. Gündüz plajlarda eğlenmeye başlayan turistler enerjileri yettiğince, sabahın ilk ışıklarına kadar dans ederler. Konseptli gece kulüplerinde özel dans şovları, farklı tipte müzikler, spesiyal kokteyller adayı 7/24 canlı tutar.
Kışın bile çok soğumayan Mykonos, kış dönemini kapsayan aylarda denize girilmese bile gezmek için elverişlidir. Ada aslında deniz, güneş, kum ve eğlenceden çok daha fazlasını vadeder. Mykonos’ta 400’e yakın kilise vardır ve gezmeye hiçbir tatil yetmez. Panagia Paraportiani adanın en özel ve en çok fotoğraflanan kilisesidir. The Windmills adıyla şehrin batısında tepelerde konumlanan, 16. yüzyıldan kalma ve buğday öğütmede kullanılan yel değirmenleri de adanın tarihi dokusu hakkında bizlere çok şey anlatıyor. Bu tepeden aşağı bakıldığında Little Venice bölgesini, yani adanın en güzel renkli evlerini ve eğer vakti geldiyse gün batımını aynı karede görebilirsiniz. Arkeolojik kalıntılarla dolu Delos adasına günübirlik turlarla giderek Mykonos’un mitolojik tarihine dair daha çok bilgi edinmek de mümkün. Ayrıca Mykonos Arkeoloji Müzesi’nde tarih öncesi dönemlere ait eşyalarını görebilir, adadaki sanat galerilerini ziyaret edebilirsiniz.
Adanın geleneksel mimarisine büyük saygı gösterilmiş ve bu sayede yüzyıllar geçmesine rağmen adadaki yapılar hep küçük kalmış. Genelde hep iki veya üç katlı yapılardan daha yükseğine çıkılmamış; duvarlar beyaz, panjurlar lacivert boyanmış ve ada sanki yüzyıllardır el değmemiş gibi karakterini koruyarak günümüze ulaşmış. Gece olduğu kadar gündüz de hareketli şehir merkezinde minik kafeleri, hediyelik eşya dükkanlarını, kuyumcu ve butiklerini gezmeden adadan ayrılmamalısınız. Gemi turlarından günübirlik gelen ziyaretçileri, plajlarda kamp yapan gençleri, en lüks villalarda konaklayan sosyetesiyle Mykonos uzun yıllar popülaritesini koruyacak gibi duruyor.
Tanıtım videosu: