Antartika'nın Giriş Kapısı: Ushuaia

Ushuaia 70 bin nüfuslu çok şirin bir şehir. Gemimiz limana sabah saat 7.00 gibi yanaştı. Gemiden şehrin görünümü mükemmel. Rengârenk tek katlı evler, bu evlerin rengârenk çatıları öyle hoş bir görsellik sunuyor ki… Yeni doğan güneşin kızıllığı karlı tepeler bu görsel zenginliği kat kat arttırıyor. Ben bu şehri daha gezmeden çok sevdim.

Limana inip yerel tur yapan bir taksi şoförü ile anlaştık. Şansımıza şoför çat pat İngilizce biliyordu. Adı Javiar. Biz Javiar’ı çok sevdik. Önce Ateş Toprakları denilen Tierra del Fuego milli parkına gidiyoruz. Bu milli park 640 kilometrekare büyüklüğünde. Parkın bir kısmı Şili, bir kısmı da Arjantin toprakları içinde. Parkın içinde pek çok farklı yürüyüş rotası var.

Buraya Ateş Toprakları denmesinin bir nedeni; Milli Park içinde bulunan langa ağacının yapraklarının sonbaharda kıpkırmızı kızarmış olmasından, bir diğer sebep ise burada yaşayan Yamaha yerlilerinin yaktıkları ateşlerden dolayı İspanyol gemiciler tarafından verilmiş.

Parka giriş ücreti 140 Arjantin Pesosu (11 $ civarı). Kişi başı giriş ücretimizi ödeyip önce parkı 4 km’lik bir mesafede dolaştıran buharlı tren istasyonuna geliyoruz. Dünyanın en sonundaki tren “The End of The World Train” önünde fotoğraflarımızı çektiriyoruz.

Javiar daha sonra bizi langa ağaçları arasından Ensenada koyuna getiriyor. Bu koyda 2 $ karşılığı Ushuaia damgasını pasaportlarımıza bastırıyoruz. Damgada penguen resmi ve damgayı basan turizm görevlisinin resmi var. 

Bu koydaki deniz feneri kırmızı beyaz yuvarlak varillerle yapılmış. Koydaki yeşil kayalıklar, deniz kenarındaki renkli midyeler ve çakıl taşları, dev okyanus bitkileri çok ilginç ve güzeldi.

Daha sonra park içindeki Lago Augamı (Roca) Lagün’e geliyoruz. Göl üzerinde lastik botlarla gezinti yapıyorlardı. Şili-Arjantin sınırının bir kısmı bu göl üzerinde. Daha sonraki durağımız ise Verde (Yeşil) Lagün burada yemyeşil Monte Martial dağlarının ve Verde Lagünü’nün güzel fotoğraflarını alıp, su kunduzlarının yaşadığı bölgeye geliyoruz. Su samurları genç ağaçları kemirerek çok zarar verdikleri için 1940’lı yıllarda kunduzlara karşı büyük mücadele vermişler.

Kunduz sayısı kontrol altına alındığından günümüzde kunduz avlamak yasak. Bu kunduzların bulunduğu alandaki ağaçların tamamı kurumuş, yıkılmış. Kunduzlar ağaç birikimlerini toplayarak güzel bir mühendislikle yuvalarını yapmışlar. Burası hayalet orman gibi veya bir film seti gibi çok çok ilginç. Bizim yorumumuza göre buradaki ağaçlar bir hastalıktan dolayı kurudu. Ağaçların bir kısmı devrilmiş. Bir kısmı ayakta ama kuru. Bu kuru dallar kunduzların yuva yapmaları için en ideal inşaat malzemesi, bu nedenle kunduzların buraya yerleştiği yorumunu yaptık. Gündüz olduğu için kunduz göremedik. Bu milli park; içinde kunduz, Patagonya tilkisi, kondor kuşu gibi pek çok canlıyı barındırıyor. Biz ancak çeşitli kuş ve kızıl patagonya tilkisini gördük. 

 

Daha sonra tüm Amerika kıtasını baştanbaşa geçen Pan American yolunun bitiş noktasına gelip fotoğraflarımızı çekiyoruz.

Buradan Alaska’ya 17.848 km. Burada ahşap platform üzerinde yürüyerek Beagle kanalı kıyısına gelip burada da muhteşem manzaraların fotoğraflarını çektirdik. Burası Arjantin-Şili sınırının tam köşe yaptığı yer.

Bu güzel manzaraları seyrettikten sonra arabamızla şehri merkezine döndük, bu tur yaklaşık 3,5 saat sürdü ve 4 kişi 100 $. Şehir merkezinden tam ters istikamette olan ve Ushuaia’ya 60 km uzaklıkta bulunan Lago Escondido’ya yöneldik, bu tur yaklaşık 2,5 saat sürecek, bu tur için de 4 kişi 80 $’a anlaştık. Lago Escondido’ya giderken Vale Carbajal panoramik noktasına geldik. Buradan Olivia Dağları, 5 Erkek Kardeş Dağlarının bulunduğu dağlık alana gittik, güzel manzaralar fotoğrafladık. Kışın buralar çok popüler kayak merkezi imiş.

Yolda bizi Javiar, Arjantin usulü et pişirilen ve aynı zamanda Husky çiftliklerinin bulunduğu restorana getirdi. Burayı da fotoğraflayıp, zirveye Paso Garibaldi’ye kadar geldik.

Buradan Lago Escondido ve Lago Khami (Fagnano)’nun panoramik görüntülerini aldık. Her iki turumuzun toplamı yaklaşık 6 saat sürdü. Zamanımız daraldığı için Javiar bizi taksi ile şehir merkezinin önemli noktalarına götürdü. Önce Martimo Müzesi’ne geldik.

Ushuaia 1873’te Şilili mahkumların sürgüne gönderildiği bir yermiş. Buraya önce azılı mahkumlar daha sonra siyasi suçlular gönderilmiş. Mahkumlar burada kendi hapishanelerini kendileri yapmış. Cezaevi bugün müze olarak kullanılıyor.

Museo Maritimo’da bu cezaevi 5 kollu koridor şeklinde bu koridorların 1 tanesi restore edilerek yerli yaşam balmumu heykellerle canlandırılmış. Bir diğer koridor sanat eserleri sergilerine ayrılmış, bir diğer koridorda Macellan gibi buraya gelen kaptanların gemi maketleri sergilenmiş. Bir koridor ise hiç restore edilmeden eski hali ile bırakılmış. Hapishanenin dışında eski buharlı tren lokomotifleri sergilenmiş.

Daha sonra General Ramos’un müze kafesine geliyoruz. Burası da mutlaka görülmeli. Buradaki pasta ve börekler, kafenin iç dizaynı çok ilginç. 

Aklınıza gelebilecek her obje dekorasyonda kullanılmış. Yatalak hastalarda kullanılan sürgü, ördek, çocuk beşiği, kızağı gibi pek çok ilginç objeler... Bu kafenin tuvaleti de çok ilginç. Kafede ne yazık ki bir şey yiyip içemedik. Oysa bir penguen pasta yemeliydik. Ancak vaktimiz azaldı. Bu nedenle çekim yapıp çıkıyoruz.

Javiar bizi bu defa San Martin caddesi üzerindeki Tematica alışveriş merkezine getiriyor. Oda ne! Nasıl güzel dizayn edilmiş bu marketin dış kısmı. Mahkumlar bu adaya imza atmış; camlardan duvarlardan kaçmaya çalışan mahkum heykelleri ile öyle güzel yapılmış ki dakikalarca seyretmeye doyamıyorsunuz. Bazı market ve alışveriş merkezlerindeki satış görevlileri mahkum kıyafetleriyle hizmet veriyor, çok ilginçti. Ushuaia’da mutlaka king crab yemek gerekiyor, ancak vakit dar. Biz bu hakkımızı Punto Arenas’ta kullanacağız.

Bu cadde üzerindeki postane binası görmek istediğimiz son nokta postanenin özelliği bir duvarında buranın ilk sahipleri ve ne yazık ki günümüzde soyları tükenmiş olan Yamaha yerlileri, bir duvarında ise mahkumlar resmedilmiş. Burayı da fotoğraflayıp gemimize dönüyoruz.

Yolda hediyelik eşya satan dükkanlarda obsidyen ve pembe renkli Arjantin taşı denilen rhodochrosite’den (incarose) yapılmış penguenleri fotoğraflıyoruz. Fiyatlar oldukça pahalı.

Ben bu şehri çok sevdim. Ushuaia hoşça kal… 

Ushuaia’dan aklımda kalanlar: Rengârenk boyalı ve çatılı evler, Tierra del Fuego Milli Parkı, dünyanın sonu treni, dünyanın sonu damgası, kunduzların yaşadığı hayalet orman, hapishane, pembe renkli yarı değerli taş rhodochrosite, mahkum ve penguen çok güzel turizm açısından kullanılmış.
 Yerel şoförümüz olan çat pat İngilizcesi ile bizi Ushuaia’da gezdiren Javier’e teşekkürler. Buraya gelirseniz size Javiar’ı kesinlikle öneririm. İlgilenirseniz telefonu: 54-2901-15616249. Facebook’ta ismi ise Javier Gonzalo Sala.