Madrid’e gelişim 3 dakikalık bir karar aşamasından sonra oldu. Cordoba’yı gezerken 6 arkadaş – ki birimiz zaten Madrid’te yaşıyordu.- hadi akşam Madrid’e gidelim, gitsek mi gitmesek mi derken kendimizi trende bulduk. Akşam saat 23:00 civarı da yanımızda çantalarımız bile olmadan Madrid’teydik.
Madrid’i kuranların 3.-5.yy arasında Romalılar olduğu tahmin ediliyor. Şimdinin Madrid’i 10.yy’ın Magerit’iymiş ve o dönem müslüman bir kentmiş. 16.yy’da ise İspanyol imparatorluğunun başkenti oluyor. 17.yy’da Cervantes ve Calderon gibi ünlü yazarlar Madrid’e gelince, bu şehrin değeri 18.yy’da daha da artıyor. 1808-1813’te Madrid Napolyon’un yönetimine sonra yine İspanya yönetimine geçiyor. İlk demokratik rejim 1931’de denenmiş ama akabindeki iç savaş nedeniyle askıya alınmıştır. Şu an 2. Dünya savaşı sonrası kurulan monarşik sistemle idare edilmektedir.
İspanya’nın başkenti olan Madrid denizden 700 metre yukarıda bir plato üzerine kurulmuş düz bir şehir. Nüfusu 3 milyon civarında olan bu şehirde özellikle 19.yy’dan kalma gösterişli binalara bakmaktan kendinizi alamayacaksınız.
Barcelona’ya İspanya’nın uçarı şehri dersek sanırım Madrid’e de ayakları yere basan dememiz gerekir.
Madrid’in en belirgin noktası aynı zamanda şehrin merkezi sayılan belediye binasının önündeki Puerto Del Sol Meydanı'dır. Bu meydanda karşınızda ağaca yaslanmış duran ayı heykeli ise hem en önemli buluşma noktası hem de Madrid’in simgesi olmuş.
Madrid sokaklarını doyasıya keşfetmek istiyorsanız bu noktayı sıfır noktası olarak alıp, çevresindeki bu meydana açılan tüm caddelere girip çıkabilirsiniz.
Biz ilk akşam zaten geç saatlerde şehre vardığımız için Puerta del Sol Meydanı'ndan Madrid’in en popüler alışveriş caddesi olan aynı zamanda üzerinde pek çok restoran ve bar bulunduran Grand Via caddesine gittik. Burada öncelikle bir barda tapaslarımız yanında bira (biraya burada Cerveza diyorlar) içtik. Tapas ve tapas barlar burada çok alışıldık bir kültür. İçki sipariş ettiğinizde yanında gelen ufak atıştırmalıklar da diyebiliriz. Ben en çok karideslileri ve zeytinyağı içindeki bademleri sevmiştim.
Buradan sonra Madrid’in gece kulüplerinde o kulüp senin bu kulüp benim diye sabah saat 4’e kadar eğlendik. Gece kulübünden çıktığımızda dikkatimi çeken şey, eğer karnınız aç ise bu saatte tek seçeneğiniz dönerciler.
Akşam Atocha tren istasyonu yakınındaki arkadaşımızın evine giderek 2-3 saatlik uyku sonrası sabah erkenden şehir turuna başladık.
Madrid’te 3 tane çok çok önemli müze var: Prado Müzesi, Reina Sofia Müzesi ve Thyssen-Bornemisza Müzesi. Biz arkadaşımla ilk olarak Prado Müzesinden başladık.
Prado Müzesi (Paseo del Prado), 18.yy’da Neo-Klasik üslupta yapılmış bir bina olup, ilk kurulduğunda sadece Kral 7.Ferdinant ve eşinin koleksiyonuna ait yaklaşık 300 farklı eser varmış. Şu an ise müze 7.000 civarında eserle dünyanın en önemli Avrupa sanatı koleksiyonlarından birine sahip. Bu müzede Velazquez, El Greco, Goya gibi ispanyol sanatçılarının eserlerinin yanı sıra Bosch, Rubens, Mantegna, Raphael Tintoretto, Tiziano Caravaggio, Botticelli, Dürer, Poussin gibi önemli Avrupalı sanatçıların eserleri de bulunmaktadır. Bu müze Pazartesi günleri kapalı.
Reina Sofia Müzesi'ndeki en önemli eser Picasso'nun Guernica'sı. Tabii ki çıkışta bu tablonun Türkiye’de yapmak üzere bir puzzle’ını aldım. Guernica tablosu 8 metreye 3,5 metre büyüklüğünde. İspanya İç Savaşı dönemini anlatan bu tablo gerçekten çok etkileyici.
Madrid’de bulunan oteller her bütçeye hitap ediyor ve birçok alternatif bulunuyor. Otelinizi seçerken mümkün olduğunca şehir merkezinde bulunmasına özen gösterin. Metro ve diğer ulaşım araçlarına çok yakın bir konumda yer alan Vincci Capitol, otel tercihini konfordan yana kullanmak isteyenler için uygun bir seçenek. Otel, üzerinde birçok bar, restoran ve alışveriş merkezi bulunan Puerto del Sol bölgesine de yaklaşık 500 metre mesafede yer alıyor. Apartamentos Gavirental oteli ise, Plaza Mayor Meydanı'na 200 metre, Puerto del Sol’a 300 metre uzaklıkta yer alıyor ve çevresinde birçok alışveriş noktası bulunuyor. Şehir merkezinde ekonomik bir konaklama arayanlar için birebir.
Madrid’in tarihi şehir merkezinde bulunan otellerden olan Vincci Soho, Thyssen-Bornemisza Sanat Galerisi’nin çok yakınında yer alıyor. Madrid’in mimari dokusuna yakın olmak isteyenler için en uygun otellerden biri. Ayrıca Kraliyet sarayına yürüyerek 10 dakikalık bir mesafede bulunan Aspasios Calle Mayor Apartments tercih listenizde bulunması gereken otellerden. Otel Plaza Mayor’un yakınında yer alıyor. Madrid’de ki diğer otel seçenekleri için buradan booking.com’a göz atabilir ve isterseniz rezervasyon da yapabilirsiniz.