Sıcak, Canlı, Yaşanılası Kent: Madrid

İspanya turumuzun ilk durağı Barselona da gezimiz bittikten sonra daha önce İspanya demiryolları şirketi Renfe'den aldığımız biletlerimiz ile hızlı tren yolculuğumuz başlıyor. Trenler kalkmadan önce check in işlemelerini yaptırıyoruz unutmayın trenlerin kalkmasına 2 dakika kala check in işlemi son buluyor. Koltuklarımıza yerleştikten sonra sorunsuz, sessiz ve rahat yolculuğumuza başlıyoruz. Tren tam saatinde kalkıyor ve tam saatinde Madrid tren istasyonu Atocha'ya varıyoruz.

Barselona-Madrid hızlı tren biletimiz

Madrid de ulaşım:  Madrid de ulaşım tıpkı Barselona da ki gibi çok kolay. Yine 12 hat var ve ilk 5 hat, zaten metro haritasında göreceksiniz, bunların işinize yarayacak kısmı. Hemen bilet makinelerinde 2 günlük metro biletlerimizi alıyoruz (kişi başı 12 Euro). Madrid metrosu özellikle şehir merkezi hatları trenleri bana daha dar ve sıkışık geldi. Zaten Madrid de, Barselona’dakine nazaran daha az metro kullanıyorsunuz bütün gezilecek yerler, eğer sizi yormazsa yürüme mesafesinde diyebilirim. Şehir merkezinden Madrid uluslararası havalimanı Barajas Airporta ise yine 10.hat (mavi) ile Nuevos Ministerios’a gidip oradan 8.hat (pembe) aktarma yapmanız gerekiyor. Zaten son durak havalimanında iniyorsunuz. Bir hatırlatma eğer 10 kullanımlık metro bileti aldıysanız sadece bu hat için 2 bilet kullanmak zorunda kalıyorsunuz. Atocha tren istasyonundan 1.hat (mavi) ile Gran Via istasyonunda inerek 5. hattı (yeşil) geçerek otelimizin olduğu Alonso Martinez durağında iniyor  ve hemen otelimize yerleşiyoruz.

Madrid de gezilecek yerler!

Atocha Tren İstasyonu: Şimdi tren istasyonunu gezmek nerden çıktı diyeceksiniz ama burası sıradan bir tren istasyonu değil çünkü içerinde botanik bahçesi mevcut. Hafta sonları oldukça hareketli bu tren garı bence değişik mimarisi ve botanik bahçesi görülmeye değer.

Atocha Tren İstasyonu

Palacio Real De Madrid: Otelimize yerleştikten sonra hemen eşyalarımızı bırakıp yine geldiğimiz yeşil metro hattı ile şehrin kalbi Opera Durağı'na gidiyor ve şehri keşfe başlıyoruz. İlk durağımız İspanya kraliyet ailesinin resmi ikametgahı da olan büyük saray. Burası her gün açık ve giriş kişi başı 11 Euro ama benim gibi öğretmen kimliğiniz varsa görevli memur sizden benim gibi para almayabilir. Habsburg Hanedanı'nın bu güzel sarayı ziyarete açık olan bölümleri ile gerçekten göz alıcı. Fakat bir çok müzede olduğu gibi Türkçe tercüme yok. Girişte çantalarınızı bırakıp sarayı gezmeye başlıyoruz. Bir tarihçi olarak tabi yine kendimden geçiyorum. Özellikle III. Charles’ın yaptırdığı ve kendisinin çalışma odası olarak kullandığı oda göz alıcı. Ayrıca büyük yemek salonu, duvarlarda ki ünlü ressamlara ait yağlı boya tablolar, Barok ve Rokoko tarzı göz alıcı süslemeler. İçeride fotoğraf çekmek yasak. Beni etkileyen bir diğer iç mekan ise ihtişamı ile göz alıcı elçi kabul salonu. Saray gezimiz bittikten sonra yukarıda ki kafe de bir yorgunluk kahvesi içiyoruz.

Almudena Kadetrali: Sarayın hemen karşısında bulunan bu kadetral ilginç yapılış hikayesi ile dikkati çekiyor. Çünkü ilk defa arazisi bir Papa tarafındanvakfedilmiş bir kadetral burası. Yapımına 1883 de başlanmış ve 1993 de bitmiş. Bahçesinde bu arazi meselesinden dolayı Papa II. Paul’ün heykeli var. Gotik mimari izleri taşıyan yapı 2004 de yılında Prens Felipe’nin düğününe ev sahipliği yapmış.

Puerta da sol

Puerta De Sol:  Kadetral ziyaretimizi tamamladıktan sonra Opera Durağı'na doğru yürüyoruz ve güzel ara sokaklardan geçerek şehrin en hareketli mekenlarından bir olan Puerta de Sol Meydanı'na geliyoruz. Burası her kesimden insanı göreceğiniz bizim Taksim Meydanı'na benziyor. Ayrıca yürümem ben derseniz Opera Durağı'ndan kırmızı hat metro ile bir durak sonraki meydana gelebilirsiniz. Meydanın tam ortasında Kral III. Charles’in at üzerindeki heykeli var.

Plaza Mayor: Sol meydanında dolaştıktan sonra yönümüzü bu sefer güneybatıya çeviriyoruz ve şehrin bir başka tarihi meydanı Plaza Mayor’a geliyoruz. 1620 de inşa edilmiş meydan hemen tarihi dokusu ile göze çarpıyor. Yine meydanın ortasında Kral Felipe III ait bir heykel var. Burası fiyatlar bakımından biraz daha pahalı. Tabi turistik bir mekan olması bunun nedeni. Yine de meydandaki kafelerde oturup bu tarihi mekanın tadını çıkarabilirsiniz.

Plaza De Cibeles

Gran Via Caddesi: Plaza  Mayor dan ayrıldıktan sonra şehrin ara sokaklarına dalıyor ve bu güzel sokakların tadını çıkarıyoruz. Şimdiki rotamız şehrin en işlek caddelerinden biri olan Gran Via Caddesi. Burada her türlü mağaza, kafe, restaurant bulabilirsiniz. Caddenin batı tarafı bir büyük meydan Plaza Espana meydanına çıkarken doğu tarafı ise Plaza De Cibeles meydanına çıkıyor.

Plaza De Cibeles: Gran Via Caddesinin doğu ucunda bulunan meydan ortasında yer alan araba üzerinde Tanrıça Kibele heykeli ile karşımıza çıkıyor. Meydanın önemli özelliği Real Madrid futbol takımı ile İspanya milli takımının kupa zaferleri bu meydanda kutlanıyor olması. Heykelin üzerine kurulan platforma çıkan kaptan takım atkısını Kibele’nin boynuna asıyor. Ünlü meydan 1782 yılında yapılan çeşmesiyle görülmeye değer. Gran Via Caddesi'ni doğu yönünde takip etmek ya da 2. metro hattı(kırmızı) Banco de Espana durağında inerek ulaşılabilir.

Almudena Katedrali

Prado Müzesi: Dünyaca ünlü sanat eserlerinin bulunduğu bu müzeyi yine Kibele Meydanı'nda gezebilirsiniz. Müze 1819'da açılmış girişi ücreti kişi başı 15 Euro. Müze 10:00 ile 19:00 saatleri arası açık. Bu müzenin hemen bitiminde biraz daha güneye yürüdüğünüz ki bu caddenin ismi Pasedo Prado Caddesi sizi bir diğer meydan Neptün Meydanı'na çıkaracak. Burası da şehrin bir diğer ünlü takımı Atletico Madrid’in zaferlerini kutladığı meydan.

Puerte De Alcala: Yine bu cadde üzerinde kuzeyde yer alan zafer takı aynı zamanda Özgürlük Meydanı olarak anılıyor. Burada bulunan zafer takı 1774 yılında yapılmış.

Santiago Barnabeu: Tabi Madrid’e kadar gelmişken bir diğer dünya futbol takımının evini ziyaret etmeden olmazdı. Tekrar T1 hattı ile Alonzo Martinez durağına oradan da T.10 (mavi) hatta aktarma yaparak stadın bulunduğu aynı isimli durakta iniyoruz. İspanya ziyaretiniz için eğer zamanınız varsa her iki takımın o hafta olan maçlarına  bilet bulabilirsiniz. Benim şansıma her iki kentte de takımlar o hafta deplasmandaydı. Ben de bu futbol mabetlerini doyasıya gezdim. Madrid’in stadına giriş kişi başı 19 Euro. StaT turunu tamamladıktan sonra yine kupa canavarı bu takımın müzesini geziyoruz. Nasıl dünya takımı olunur? Bir kez daha öğrenmiş oluyoruz. Her anlamda profesyonellik dikkatimizi çekiyor. 
Tapas ve Sangriya

Madrid de Yeme İçme: Öncelikle şunu belirtmeliyim Madrid bir kara şehri olmasına rağmen deniz ürünleri bakımından Barselona'dan daha zengin. Turistlerin uğrak mekanları arasında bulunan sokaklarda ayak üstüatıştırmalıklar çok ve porsiyonlar daha büyük. Mesela kocaman bir porsiyon kalamarı 6.5 Euro'ya yiyebiliyorsunuz. Burada tapaslar da daha lezzetli diyebilirim. Eğer kalamarı sandviç yerim derseniz bunun fiyatı 3.5 Euro. Ama size yeme içme konusunda tavsiye edeceğin en güzel yer Plaza De Mayor meydanından batı yönünde çıktığınızda Calle Mayor Caddesi üzerinde yer alan Mercado Del Miguel adlı kapalı mekan. Burası adından anlaşılacağı gibi büyük bir kapalı Pazar ya da market diyebiliriz. Burası turistlerin çeşit çeşit şarap ve biraları denediği, Tapasların tadına baktığı, Sangrialarınızı ayak üstü içeceğiniz günün her saati hareketli, canlı bir yer. Biz her acıktığımızda tercihimizi buradan yana kullandık çünkü yerel lezzetler bakımından oldukça zengin.

Madrid de son günümüzü de geçirdikten sonra güzel anılarla bu güzel ülkeden ayrıldık.      
  

Gezigurmesi

Yazar Hakkında

Gezigurmesi

1976 yılında Kocaeli'nde doğdum. İlk,orta ve lise öğrenimimi Kocaeli'nde tamamladıktan sonra 1996 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne girdim.