Jakar Dzong’dan sonra yeniden düştük yollara. Dün geldiğimiz aynı yoldan gerisin geriye fakat bu kez 68 km mesafedeki Trongsa’ya kadar… Önce bir önceki gün akşam karanlıkta geçtiğimiz 3425 metre rakımlı Yotong La geçidinden bu kez gündüz gözüyle geçtik. Geçidin en yüksek noktasında küçük Tibet tarzı bir Chorten ve etrafta da güzel görüntüler oluşturan binlerce Dua Bayrağı vardı. Ve de ilk kez gördüğüm Yaklar (Tibet Sığırları)…
Trongsa ülkenin neredeyse tam ortasında yer alan bir kent. Toyota Midibüsümüz bir tepeden kıvrılarak şehir merkezine doğru inerken ülkenin en önemli yapılarından Trongza Dzong tüm ihtişamıyla karşımızda beliriyor… Kararmaya yüz tutan hava fotoğraf çekmeyi imkânsız kılmak üzere. Doğrudan Dzong’a gidiyoruz.
Bir tarafı tepelere diğer tarafı da aşağılarda içerisinde Mangde Chhu’nun (Mangde Nehri) aktığı vadiye bakan Dzong dışarıdan gerçekten çok güzel görünüyor. Burası belki de tarihsel anlamda ülkedeki en önemli Dzong. Bhutan’ın doğusuyla batısı arasındaki tek yol buradan; Trongsa’dan geçiyor. Eskiden kullanılan patika ise doğrudan Dzong’un içerisinden geçiyormuş… Yani Mangde Chhu’nun aktığı vadiye bakan kapı ile doğudaki bizim de giriş yaptığımız ana kapı kapandığında ülkenin doğusu ve batısı arasındaki yol da kapanmış oluyormuş…
Trongsa Dzong’un bir diğer önemi Bhutan Kraliyet ailesinin atalarına ev sahipliği yapmış olması. İlk 2 kral ülkeyi buradan yönetmiş. Ayrıca günümüzde de Veliaht Prensler tahta çıkmadan önce Trongsa Dzong Penlop’u olarak görev yapıyorlarmış. (Penlop; Bölgesel Vali anlamına geliyor…)
Dzong’u gezerken iyice karanlık çökünce bu güzel yapıya haksızlık etmemek adına sabah yeniden gelme planı yapıp otelimiz Yangkhil Resort'a gidiyoruz. Yangkhill Resort Trongsa Dzong'a bakan bir tepenin yamacına kurulmuş güzel bir otel. Gece odama giderken "Keşke bu muhteşem Dzong'un gece aydınlatması olsaydı" diye düşündüm. Ne fotoğraflar çekerdim, yanımda tripod bile taşımıştım...Sabah kahvaltı sonrası Trongsa Dzong’a bir kez daha bu kez sabahın ilk ışıklarında bu muhteşem yapıyı görmek için gittik. Şansımıza girişin hemen yanındaki alanda bir de okçuluk müsabakası vardı. Dzong çıkışı bir süre de okçuluk müsabakasına takıldık, hatta okçularla ayaküzeri sohbet bile ettik… İstanbul ve Ayasofya’yı duymuşlardı, ama kimse çıkıp da “Hasan Şaş yavaş yavaş…” ya da Galatasaray veya Fenerbahçe demedi Allahtan, yoksa kafayı yerdim sanırım!
Trongsa Dzong’u ikinci kez görüp biraz da okçularla takıldıktan sonra yeniden düştük yollara. Bir sonraki durağımız Punakha yaklaşık 5 saat ve 150 km uzakta. Üstelik önümüzdeki yol da tüm Bhutan’da kat ettiğimiz en bozuk yol…
Sürecek...