1320 kilometre uzunluğundaki Ren Nehri, Batı Avrupa’nın en önemli nehirlerinden biri. Bu güzergâhın bir bölümüne “Romantik Ren” denmesinin sebebini buraları gezerken anladım. Şatolar, kaleler, bağlar (şarap vadileri) ve birbirinden şirin evleriyle tam anlamıyla görsel bir şölen.

Şato ve kalelerin bazıları müze olarak hizmet veriyor, bazıları harap durumda, bazıları özel mülk olarak kullanılıyor, bazıları ise özel işletmeler altında.

Bunlar arasında Michelin Yıldızlı restorana çevrilmiş olan kale de var, Japon bir iş adamının satın alıp restore ettirdiği de (Kedi Kalesi).

Bu parkurda en etkileyici yer ise Loreley Kayalıkları.

Efsaneye göre bu kayalıklardan geçen yük gemileri öyle güzel melodi sesleri duyarlarmış ki şaşırıp dikkatleri dağılır, bu kayalıklara çarpar ve ciddi hasarlar yaşarlarmış. Bunu da tanrıçanın gücü olarak tasvir ederlermiş. Bu hikâyeden etkilenen Japon iş adamı da buraya işte bu heykeli yaptırmış.

Ren parkurunun en dar noktası olan Loreley Kayalıkları’nın diğer adı ise “Fısıldayan Kayalıklar”

Loreley Kayalıkları’nın hemen yakınında yer alan Rheinfels Kalesi ise zamanında 4000-5000 askeri alacak büyüklükte inşa edilmiş. Burada aynı zamanda 200 bin litre şarap depolanabiliyormuş.

Bir diğer şatoda ise şahin ve kartal eğitim merkezi var. Belli zamanlarda bu kuşların gösterisi olurmuş. Şatonun karşısında ise sevimli bir otel var; Hotel Landsknecht. Orada oturup gösteriyi izlemek epey keyifli olurdu herhalde.

4 saat boyunca aralıksız, soluksuz dünyadan koptum sanki… Kaleleri, şatoları saymaya çalıştım. Fakat bir zaman sonra anın keyfini yaşamaya başladım. Çünkü buralara bir daha gelirsem (ki çok isterim) o zaman sayarım sözü verdim kendime.

40 kadar şato ve kale varmış. 400 kadar ise cruise gemisi var. Her kasaba bunları davet etmek için iskele yaptırmış. Nehirde 2000 yıldır ticaret sürüyormuş. Seviye sistemine geçtikten sonra daha da gelişmiş hem turizm hem taşımacılık.

Fransızlar bu kalelerden alınan vergilerden o kadar yılmış ki bu nedenle kale ve şatoların çoğunu tahrip etmişler.

Kilometrekarelerce (360 hektar) üzüm bağı, yüzlerce şarap işletmesi var.

Çoğu işletmenin bir de tavernası var. Geçtiğimiz yüzyılın sonuna kadar kadınların şarap içmesi yasakmış. Alkollü çikolataları kadınlar mahrum kalmasınlar diye yapmışlar.

Rehberimizin söylediğine göre zamanında burada rahipler günde 5 litre, rahibeler ise 3 litre şarap tüketiyorlarmış. Demek ki yasağın bir faydası olmuyormuş : )