Ren ve Mosel Nehri - Gemi ile Seyahat - Romantik Ren (11. Bölüm)

Alman Köşesi Koblenz’den Mosel’e doğru hareket ediyoruz. Gemimiz yavaş yavaş iskeleden uzaklaşıyor.

Ayrılırken Koblenz’in tarihi köprüsü Balduin Bridge arkamızda kalıyor. Uzaktan hemen köprünün ayağında Prince Elector's Castle’ı görüyoruz. 1185 senesinde Von der Arken tarafından inşasına başlanmış olan yapı Trier başpiskoposu Heinrich von Vinstingen’in sayesinde 1277 senesine tamamlanıyor. Tabii ki yıllar içerisinde çok defa restore edilmiş.

Ardımızda Ren Nehri’nin koruyucusu olarak adlandırılan Ehrenbreitstein Kalesi ve bu kaleye gidip gelen teleferiğin nehre yansıyan görüntüsü…

Batı Avrupa’nın en önemli nehirlerinden olan 1320 kilometrelik Ren Nehri’nin en büyüleyici bölgesi boyunca 4 saat sürecek bir serüvene başlıyoruz. İki tarafı sınırsız uzanan üzüm bağları, tepelerde yükselen şatolar, bakımı ve tertemiz yerleşimler…

İster geminin terasından, ister odanızın balkonundan seyredin keyif alacağınız kesin. Hele bir de karşınızda izlediğiniz bağlardan çıkma bir kadeh şarabınız da eşlik ediyorsa bu yolculuğunuzda size, yazar da olursunuz şair de…

Sanki bir anda yağlı boya bir tablonun içine dalıyorsunuz ve 4 saat boyunca hiç sıkılmadan yol alıyorsunuz. Hani bazen bir manzaraya bakar da “insan burada yaşlanmaz” dersiniz ya, işte öyle bir yer…

Koblenz çıkışında biraz devam ettikten sonra Elector Sarayını (Elector's Palace) görüyoruz. Bu saray Trierli Elector Clemens Wenzeslaus için Fransız mimarların planlarına uygun bir şekilde 1777-1793 yılları arasında yapılmış. Burası Prusyalı Prens Wilhelm ve eşinin favori mekânlarından biriymiş. Özellikle Prens Wilhelm ve eşi Augusta 1850-1858 yılları arasında burayı yoğun olarak kullanmışlar. Tabii bu saray da diğer pek çok saray gibi 2. Dünya Savaşı’nda zarar görmüş ve 1950-1951 seneleri arasında yeniden inşa edilmiş.

Ardından nehirde ilerlemeye devam ediyoruz. Bu kez karşımıza etkileyici güzelliği ile Stolzenfels Sarayı çıkıyor.

Burası 1242-1259 seneleri arasında Trier başpiskoposu Arnold von Isenburg tarafından yaptırılmış. İlk yapıldığında amacı buradan geçen gemilerden ve teknelerden vergi almakmış.

1689 senesinde Palatinate Savaşı sırasında ciddi zarar gören Saray 1823 sonrasında Prusya kralı Friedrich 4. Wilhelm’in eline geçmiş. 1836-1842 seneleri arasında Schinkel ve Stiler adlı mimarların elinden geçen saray uzun dönem yazlık rezidans olarak kullanılmış. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen misafirleri bu sarayın terasında ağırlıyorlarmış. Alman Romantizmi’nin en güzel örnekleri arasında olan sarayın terasından Ren Nehri manzarası müthiş.

Buranın hemen karşı çaprazında 1244 senesinde Mainz başpiskoposu için Mainz’i koruma görevi ile yapılan Lahneck Kalesi yer alıyor. Bu kale en büyük tahribatı 30 Yıl Savaşları sırasında almış. Burası 1803 senesinde Morarty demiryolu yöneticisinin özel mülkü haline gelmiş ve 1852 senesinde büyük ölçüde restore edilmiş.

Lahneck Kalesi, Ortaçağ’ı yaşatan bir kale. İçerisinde Şövalyeler Salonu bile var. İçerisinde sergilenen eşyaların göz kamaştırıcı olduğu söyleniyor.

Ancak bir nehir gemisi ile tur yaptığımızdan bu kalenin içine girme fırsatımız olmadı.

Eğer karayolu ile aynı rotayı yapmak ve tüm bu kale, saray ve şatoları gezmek isterseniz kale bileti alıyorsunuz. Bu biletle gezmeye müsait olanlarda % 40 indirim almış oluyorsunuz. (Fortress Ehrenbreitstein, Castle Lahneck, Palace Stolzenfels, Castle Marksburg, Former Prince Elector's Castle - Boppard, Fortress Rheinfels, Pfalzgrafenstein, Castle Sooneck, Castle Rheinstein, Castle Brömserbur)

Lahneck Kalesi’nin hemen ardından Martinsburg Kalesi görülebilir. Ancak çok yüksek ve gösterişli bir kale olmadığından nehirden görülmesi zor. Şatoyu andıran bu kalenin en önemli özelliği altıgen şeklindeki iki kulesiymiş.

Hemen ardından yine bir tepede yer alan ve Ren Nehri’ne hâkim konumdaki Marksburg Kalesi tüm ihtişamı ile karşımızda.

Tipik Ortaçağ kalesi olan Marksburg, Braubach denilen küçük ve romantik bir kasabanın tepesindeki bir kayanın üzerine inşa edilmiş.

İçinde şövalye salonundan şarap mahzenine, siperlerden tophaneye kadar pek çok bölümün yer aldığı kalede dolaşmak, Ortaçağa zamanda yolculuğu andırıyor.

Marksburg Kalesi’nin karşı yakasında ise 1273 senesine tarihlenen “Königsstuhl” denilen Kraliyet Sandalyesi var. 1273 senesinden beri Ren Nehri boyunca yerleşmiş olan yöneticiler burada buluşur ve önemli kararlarını bu noktada alırlarmış.

1803 senesinde Fransızlar tarafından yıkıma uğrayan yapı, 1840-1843 seneleri arasında Prusya Kralı tarafından restore ettirilmiş.

Nehir boyunca seyahatimize şarap bağları arasında devam ediyoruz.

Biraz sonra Boppard adında başka bir sevimli kasabaya ulaşıyoruz.

Burada yer alan Former Prince Elector's Castle ise 1327 senesinde inşa edilmiş. Günümüzde ise tarih müzesi olarak hizmet veriyor.

Bunun hemen karşı yakasında ise Kamp-Bornhofen kasabası yer alıyor.

Bu kasabanın tepesinde ise “Hostile Brothers” yani düşman kardeşler olarak bilinen iki kale var. 13. yüzyıla tarihlenen Liebenstein Kalesi ve Sterrenberg Kalesi. Rivayete göre bu iki kale arasında silahlı çatışmalar olmuş ve bu nedenle adı “Düşman Kardeşler” olarak kalmış.

Günümüzde Strenberg Kalesi panoramik manzarası ile lüks bir restoran, Liebenstein Kalesi’nin kulesi de butik otel ve restoran olarak işletiliyor.

Nehir boyunca yolumuza devam ediyoruz. Bad Salzig kasabası tek tona boyanmış evleri ile dikkat çekiyor.

Kestert ve Hirzenach kasabaları birbirlerine çok benziyor. Özellikle de kiliselerinin kuleleri. Tek fark Kessert’teki kilise kulesinin daha yüksek olması.

Biraz ileride Maus (Mouse) Castle yani Fare Kalesi. Bu kalenin diğer bilinen adı Thurnberg. Trier’in üst katmandaki yöneticilerinin favori meskenlerinden olan kale başpiskopos Balduin tarafından 1353-1388 seneleri arasında inşa edilmiş.

Bu yapının en önemli özelliği yapıldığı dönemde kullanılan inşaat tekniği. Büyük bir kaya kütlesinin üzerine inşa edilen kale o döneme göre oldukça modern çizgilere sahip. Günümüzde müze olarak hizmet veriyor.

Bölgede Fare Kalesi varken Kedi Kalesi olmaz mı? Hemen ilerisinde Katzenelnbogen kontu 2. Wilhelm’in 14. yüzyılın ikinci yarısında yaptırdığı Katz (Cat) Castle yani Kedi Kalesi var. Günümüzde bu kale Japon bir iş adamının özel mülkü.

Buranın yapılma amacı nehrin karşı kıyısında bulunan Rheinfels Kalesi’ni korumakmış.

Gelelim 1245 senesinde yapılmış olan Rheinfels Kalesi’ne… Burası yıllar boyunca kontların konutu olarak kullanılmış. Ardından bir dönem 1479’lı yıllarda Hessen ailesinin eline geçmiş. 1692’de 14. Louis’in askerlerine mekânlık yapmış.1794 senesinde bir dönem Fransızların hâkimiyetine geçen kale Prusyalı Prens Wilhelm’in emri ile 1800’lü yılların ortalarında onarılmış.1925 senesinden beri “Hanseorden”lara ait. Buradan manzaranın muhteşem olduğu söyleniyor. Ayrıca pahalı bir seçenek olsa da burada konaklamak mümkün. Hote tarafından işletilen restoranı ise çok başarılıymış.

Diğer tarafta bu kez başka bir açıdan Kedi Kalesi’ni görüyorum.

Ardından 1320 kilometrelik Ren Nehri’nin en meşhur, en alımlı, en tehlikeli yerine geldik: Loreley Kayalıkları.

Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yerini almış olan Lorelei yani Loreley Kayalıkları St. Goarshausen kasabasının yanı başında. Burası kayrak taşlarından bir uçurum aslında.

Aynı zamanda da Ren Nehri’nin en dar yeri. Ren nehri burada 113 metreye daralıyor ve burada derinlik 25 metreye kadar iniyor.  Burası denizcilerin en korkulu yeriymiş yıllar boyunca. Pek çok ahşap tekne buradaki kayalıklara çarparak parçalanmış. Çok sayıda yaralı denizciye şahit olmuş bu kayalıklar.

Hatta bu nehirde yaşanan kazaları bir efsaneye bağlamışlar. Buna göre buradan geçen denizcilerin kulağına çok etkileyici bir sesle bir tanrıça müzik fısıldarmış. Bu sesten etkilenen denizciler kendilerini melodiye o kadar kaptırırlarmış ki tüm dikkatleri dağılır ve burada kaza yaparlarmış. Bu nedenle buraya “Fısıldayan Kayalıklar” da deniliyor.

Her yerin bir hikâyesi var neticede ve de bu hikâyeyi tamamlayan bir heykel. Bu hikâyeden etkilenen Japon bir iş adamı da buraya hikâyenin başrolündeki tanrıçanın heykelini yaptırmış.

Biz de büyülenmiş bir şekilde bu kayalıklardan geçiyor ve yolumuza devam ediyoruz. Birkaç kıvrımdan sonra karşımıza Ferdinand Freiligrath’ın da Ren romantizmin en güzel sığınağı olarak adlandırdığı Schönburg Kalesi çıkıyor.

1149 senesinde Hermann von Stahleck tarafından sahiplenilen kale yıllarca Schönburg hanedanlığına hizmet etmiş. Pek çok benzeri gibi bu kale de 1689 senesinde yıkıma uğramış. 1885 senesinde restore edilerek günümüzdeki haline çevrilmiş. Şu an ise sadece kendi hotel müşterilerine hizmet veren özel bir işletme.

Bu kalenin altında yer alan şirin kasaba ise Oberwesel. Oberwesel’den kale çevresine günübirlik yürüyüş turları da düzenleniyor.

Hemen ardından karşı kıyıda Gutenfals Kalesi’ni görüyoruz.

1257 senesinde Falkenstein ailesinin mülkü olan kale Hohenstaufen askeri birliği için önemli noktalardan biriymiş. 1504 yılında Hessen Landgrave Wilhelm tarafından yapılan başarısız kuşatma ardından adı sağlam kaya anlamına gelen Gutenfels’e çevrilmiş. 1889-1892 yılları arasında restore edilen kale günümüzde otel olarak hizmet veriyor.

Hemen karşısında ise Pfalzgrafenstein Toll Station adı verilen vergi kesilen daha doğrusu geçiş ücreti ödenen istasyon yer alıyor.

1327 senesinde Bavyeralı Ludwig tarafından inşa ettirilen bu geçiş parası ödenen istasyon 1866 senesine kadar fiilen çalışmış.

Buradan sonra sağ tarafta 1135 senesine tarihlenen Stahleck Kalesi yer alıyor. O dönemlerde burası Köln piskoposluk bölgesi içerisinde yer alıyormuş.

Hemen ardından ise 1219 senesine tarihlenen Fürstenberg kale kalıntıları göze çarpıyor. Bu kale Köln başpiskoposu tarafından yaptırılmış. Burası hem başpiskoposun kişisel varlıklarını korumak için hem de vergilerini ödeyemeyenlerin varlıklarını haczetmek için kullanılıyormuş.

Bunun hemen karşısında ise Nolling Kalesi kalıntıları yer alıyor.

Biraz daha devam ettiğimizde yine sağ tarafta 1294 senesine inşa edilmiş olan Heimburg Kalesi yer alıyor. Bu kale de Fransızların işgali sırasında 1689 senesinde ciddi tahribat yaşamış. 19. yüzyılda Hugo Stinnes tarafından yeniden inşa edilmiş.

Hemen ilerisinde yer alan ve 11. yüzyıla tarihlenen Sooneck Kalesi ise savunma sisteminin bir uzantısı olarak yaptırılmış. Kale yıllar içinde defalarca tahribat görse de bugünkü haline 1861 senesinde getirilmiş.

Müze olarak hizmet veren kalenin içerisinde yağlı boya tablolar ve mobilyalar görülmeye değer.

Rheinstein Kalesi bu rotadaki romantik dönemin en güzel kalelerinden. Burası mimar Johann Claudius’un en ünlü eserlerinden. 14. yüzyılın başlarında yapılmış olan kale eski dönemde yazlık saray olarak kullanılmış.

Bu kale 1975 senesinde opera sanatçısı Hermann Hecher tarafından satın alınmış.

Buranın devamında Falkenburg olarak da adlandırılan Reichenstein Kalesi’ne geliyoruz. Trechtingshausen isimli bir yerleşim üzerindeki kale neo-gotik stildeki kalelere güzel bir örnek. 11. yüzyılda inşa edilen kale 1253 ve 1282 senelerinde yağmalanmış. 1834 senesinde Friedrich Wilhelm tarafından restore edilmiş ve Baron Kirsch Purcelli tarafından 1899’da satın alınmış. Ziyarete açık olan kalede çok çeşitli av aletleri ve porselenler sergileniyor.

Biraz daha devam ettikten sonra karşımıza Ehrenfels Kalesi kalıntıları çıkıyor. Şu an bu kalıntılar sadece anıtsal nitelik taşıyor.

Hemen karşısında ise 13. yüzyıla tarihlenen Maüseturm Vergi Kulesi yer alıyor. Bu kule de 1856-1858 seneleri arasında neo-gotik stilde restore edilmiş.

1974 senesinden beri ise bu kule nehirde yol alan gemilere sinyal veriyormuş.

Ardından Bingen kasabasının simgesi olan Klopp Kalesi’ni görüyoruz. Günümüzde halen şehir konseyi olarak görev yapıyormuş bu yapı.

Artık yavaş yavaş Rüdesheim’a doğru giriyoruz. Rüdesheim girişinde Ren Nehri kıyısındaki Brömserburg Kalesi 1000 senesinde Mainz başpiskoposu için yapılmış.  Adını Rüdesheimlı ünlü bir aile olan "Brömser"den alan kale 1548-1668 arasında bu aileye ev sahipliği yapmış. Günümüzde burada şarap ve tarih müzesi var. Hatta şarap müzesinde şarap tadımı da yapabiliyorsunuz.

Rotanın sonunda Rüdesheim’e ulaştık. Bu 4 saatlik Koblenz-Rüdesheim arası nehir gemisi ile yapılan yolculuk dünyada ölmeden görülmesi gerekenler arasında ilk sıralarda.

*** “REN VE MOSEL NEHRİ - GEMİ İLE SEYAHAT” bir yazı dizisidir. Yazı dizisinin diğer bölümlerine aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-moselde-gemi-ile-seyahat-amsterdam-1-bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-zaanse-schanse-ve-marken-2bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-volendam-ve-schoonhoven-3-bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-brugge-4bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-gent-5-bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-antwerp-6-bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-nijmegen-7-bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-dusseldorf-8-bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-koln-9-bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-koblenz-10-bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-rudesheim-12-bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-cochem-13-bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-bernkastel-kues-14-bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-remich-ve-schengen-15-bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-luksemburg-16-bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-trier-17-bolum

http://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-bruksel-18-bolum

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni