​Ren Nehri'nde Noel Pazarları Gezisi – Romantik Ren Parkuru (9. Bölüm)

Almancada Rhein olarak anılan Ren adının tam olarak nereden geldiği bilinmese de, hakkında bir takım tahminler var.

Ren adının, Almancada bir zamanlar kullanılan akmak, koşmak anlamına gelen “rinnen” fiilinden türemiş olduğu varsayımı en yaygın kabul gören yaklaşım. Zamanında Keltler nehre “Renos”, Romalılar “Rhenus” ve güney İsviçre ve kuzey İtalya halkı “Reno”, Fransızlar “Rhin”, Felemenkler “Rijn” ve İngilizler “Rhine” derlermiş.

Toplam uzunluğu 1.320 kilometreyi bulan Ren’in kapladığı toplam alan ise 252.000 kilometrekare. Bu özelliğiyle Batı Avrupa’nın en önemli nehirlerinden biri.

Basel'in doğusunda yer alan deltadan başlayarak Ren Nehri üzerinde 880 kilometre boyunca taşımacılık yapılabiliyor. Avrupa'daki diğer önemli nehirler Sen, Elbe, Ems, Marne, Ron ve Saon kanallarla birbirlerine bağlanmıştır. 1992’de açılan Main - Tuna Kanalı açılan kanallar arasında en yeni olanıdır.

Aslında bu kanallar vasıtasıyla Ren Nehri’nden Karadeniz’e kadar gidebiliyorsunuz. Nasıl mı? Ren Nehri Main Nehri üzerinden Tuna’ya bağlanmaktadır. Tuna da Kuzey Denizi’ne ve Karadeniz’e bağlanmaktadır.

Ren Deltası içindeki en önemli limansa Hollanda’ya bağlı bulunan Rotterdam. Günümüzde bu nehirde tabii ki sadece turistik gemiler işlemiyor. Nehir taşımacılıkta da yoğun bir şekilde kullanılıyor. Bu özelliği ile aslında çok önemli bir ticaret yolu. Nehir üzerinde en fazla taşınan ürünler arasında kömür, demircevheri, tahıl, potasyum hidrat, mineral yağlar, demir, çelik ve kereste sayılabilir.

1960-1970’ler döneminde Ren kıyılarında nüfus çok artmış. Hatta bu sebeple 1976’da Hollanda, Almanya Federal Cumhuriyeti, Fransa, Lüksemburg ve İsviçre arasında Ren şartlarını iyileştirme anlaşması yapılmış. Günümüzde Ren sularında 43 farklı balık türü yaşıyormuş.

Ren Nehri turizm anlamında da Avrupa’nın en önemli nehirlerinden. Benim de daha önce bir kaç kez Ren Nehri’nde gemi turu yapma fırsatım oldu. Şüphesiz ki Ren’in en her köşesi ayrı güzel. Ama özellikle Koblenz ve Rüdesheim arasındaki kısım çok daha özel. Çünkü nehrin bu kısmı 2 tarafınızda bulunan şarap bağları, tarihî şatolar, efsanelere konu olmuş kaleler, şirin kasabalar ve de dünyaca ünlü Loreley Kayalıkları ile çevrelenir. Romantik Ren Parkuru olarak da adlandırılan bu kısım sizi anında masalımsı bir dünyaya götürür.

Ben bu rotayı ilk kez yaz aylarında Koblenz’den başlayarak Rüdesheim’da bitirmiş, geminin terasında püfür püfür esen rüzgâr eşliğinde yaklaşık 4 saat süren bir masala tanık olmuştum. Yazının detaylarına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:https://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-romantik-ren-11-bolum

Bu kez de Ms Bellejour gemisi ile Noel pazarları konsepti eşliğinde Rüdesheim’da başlayıp Boppard’da bitireceğimiz bir romantik Ren macerası bekliyor bizi.

Ren’in yazı da kışı da ayrı güzel. Kışın olur mu açık havada demeyin. Onun da keyfi bambaşka. Zaten gemide her şey düşünülmüş. Önce kabinden bizim için hazırlanmış olan battaniyeleri alıyor terasa çıkıp kendimize bir yer buluyoruz. Sonra lounge bara gidip birer tane de sıcak şarap alıyor ve terasta üzerimizde battaniyeler elimizde sıcak şarap geminin demir almasıyla hikâyeye başlıyoruz.

Yavaş yavaş Rüdesheim'dan ayrılırken sağımızda 100 senesinde Mainz başpiskoposu için yapılmış olan Brömser Kalesi'ni, Rüdesheim üzüm bağları arasında tüm heybeti ile duran Germania Heykeli olarak da bilinen Niederwald Anıtı’nı görüyoruz.

Fazla ilerlemeden bu kez de solumuzda yaklaşık 25.000 kişinin yaşadığı Bingen kasabasını ve 13. yüzyılda Roma Kalesi’nin yerine inşa edilip 1711’de Fransızlar tarafından yıkılan Burg Klopp yani Klopp Kalesi’ni görüyoruz.

Biraz daha ilerlediğimizde, yine solda Nahe Irmağı’nın Ren’e döküldüğü yerde günümüzde, Bingerbrück yani Binger Köprüsü karşımıza çıkıyor.

Hemen ilerisinde ise Ehrenfels Gümrük Kalesi’nin eski gözetleme kulesi olan Mäuseturm yani Fare Kulesi’ni görüyoruz. Fare Kulesi’nin adı geçiş ücreti anlamına gelen “maut” kelimesinden geliyormuş. Fare kulesinin enteresan bir hikâyesi de var: 10. yüzyıl başında açgözlülüğü, yüzsüzlüğü ve merhametsizliğiyle nam salmış olan Mainz başpiskoposu Hatto burayı yıllarca yönetmiş. Halk kendisini hiç sevmezmiş. Sonra veba salgını başlamış. Halk açlık ve susuzluktan ölüyorken Hatto depoları ağzına kadar doldurmaya devam ediyormuş. Halk kilisenin ruhani liderine yiyecek için yalvarsa da Hatto kimseye kulak asmıyormuş. Yakarışlar artmaya başlayınca da onları bir odaya kilitlemiş ve yakarak öldürmüş. Bu sayede isyanı bastırmış ama adalet bu ya, gece saatlerinde kulenin çatlaklarından fareler çıkıp Hatto’ya saldırmışlar. Hatto farelerin saldırısından kaçıp küçük Ren Adası üzerinde yükselen bir kuleye sığınmış. Ama fareler onu takip edip, kemirerek öldürmüşler. Günümüzde sert rüzgârlar estiğinde, dalgalar kıyılara vurduğunda, Hatto’nun ruhunun eski harabelerde dolaştığı söyleniyor.

Yolumuza devam ediyoruz. Bu kez de 1211 yılında Bingen yakınlarındaki dar Ren Vadisi’ni korumak amacıyla Mainz başpiskoposunun emriyle inşa edilmiş ancak 1689’da Fransızlar tarafından yıkılmış olan Ehrenfels Kalesi kalıntıları çıkıyor karşımıza.

Hemen devamında sağımızda Bingen Çukuru beliriyor önümüzde. Ren Nehri’nin 250 metre genişliğinde ve yer yer kumsal ve resiflerin bulunduğu bir dönüş noktası olan bu bölge Orta Çağ sonlarına kadar neredeyse geçilemez bir durumdaymış. Hatta bu sebeple Rüdesheim ve Lorch arasında ticari mallar karadan taşınırmış. Ama sonunda buraya suni bir kanal açılarak 19. yüzyıl başından beri seyir yapılabilir hale gelmiş. 1974’ten beri 120 metre genişliğinde ve 2,1 derinliğindeki bu noktadan iki yönlü geçiş yapılabilir duruma gelmiş. Yine aynı noktada 1832’den kalma bir anıt görüyoruz.

Yavaş yavaş yemyeşil bir yere yaklaşıyoruz. Niederwald Ormanı’nın dibinde kırmızı şarabıyla ünlü Assmannshausen bölgesi aynı zamanda lityum içeren alkali termal kaynağı ile de ünlü. Günümüzde gut ve romatizma hastaları tarafından sıklıkla ziyaret ediliyor.

Sonrasında Ren Nehri'ndeki en eski kalelerden biri olan Rheinstein Kalesi çıkıyor karşımıza. İmparatorluk kalesi olarak inşa edilen yapı Romanesk tarzda. İlk olarak 9. yüzyılda yapıldığında Vogtberg olarak biliniyormuş. Hemen devamında sol tarafımızda 19. yüzyılda Falkenburg olarak adlandırılan Reichenstein Kalesi’ni görüyoruz. Yıllar boyunca yağmalanmış, yıkılmış ama 1834’te yeniden inşa edilmiş. Günümüzde ziyarete açık olan kalede av aletleri ve porselenleri görmek mümkün. Kale Romantik dönemin en güzel kalelerinden biri olarak gösteriliyor.

Biraz ilerlediğimizde yaklaşık 1.000 kişinin yaşadığı Trechtingshausen’den geçiyoruz. Bu kez de solumuzda 11. yüzyıla tarihlenen Sooneck Kalesi görünüyor. Zamanında Reichenstein Kalesi ile beraber manastırı savunma amacıyla yapılmış. Yıllar boyu tahrip edilen kale 1861'de günümüzdeki haline getirilmiş.

Solumuza döndüğümüzde 1200’lerin sonunda yapılıp 1600’lerin sonunda yıkılan ve 19. yüzyılda tekrar inşa edilen Heimburg Kalesi’ni görüyoruz. Bu kale diğer pek çok Orta Çağ kalesi gibi 13. ve 14. yüzyıllarda Ren vergilerinin toplanması için işlev görmüş. Bu nedenle “soyguncu baronların sığınağı” olarak anılıyor. Günümüzde özel mülk. Aynı yerde kafamızı bu kez sağa çevirince 1300'lerde yapılmış olan Nolling Kalesi kalıntılarını görüyoruz.

Biraz devam ettiğimiz gibi bu kez de 1219 senesinde Köln mülklerinin ve gümrük alanının korunması için yapılmış olan Fürstenberg Kalesi’nin kalıntıları çıkıyor karşımıza.

Biraz ilerisindeyse 11. yüzyılda yapılan Stahleck Kalesi görünüyor. Burası zamanında Köln'ün başpiskoposluk idarecileri için merkez konumdaymış. Sonrasında 12. yüzyılda Palatinlik kontluğunun merkezi haline gelmiş. Tabii bölgedeki pek çok diğer kale gibi Stahleck Kalesi de 1689’de Fransızlar tarafından yıkılmış. En önemli özelliğinin su dolu hendeği ve iç duvarı olduğu söyleniyor.

Biraz daha ilerlediğimizde Kaub yakınlarında Falkenau kayalık resifi üzerine 1327’de Bavyeralı Ludwig tarafından yaptırılan ve 1866 senesine kadar çalışan gümrük istasyonunu görüyoruz.

Ardından Gutenfels Kalesi karşımızda beliriyor. 1807 yılında kısmen yıkılsa da 1889 – 1892 arasında yeniden inşa edilmiş olan kale günümüzde otel olarak hizmet veriyormuş.

Biraz daha ilerlediğimizde sol tarafımızda Schönburg Kalesi karşımıza çıkıyor. 1689’da Kral 14. Louis’nin birliklerince yağmalanmış ve yakılmış olan kale 200 yılı aşkın süre harabe olarak kalmış ama yapılan restorasyon çalışmaları sonrası lüks bir otele çevrilmiş.

Solumuzda yaklaşık 4.500 kişinin yaşadığı Oberwesel kasabası karşımıza çıkıyor. 16 küçük kuleli duvarı ile dikkat çeken bölgede yürüyüş turları düzenleniyormuş.

Obberwesel bölgesinin en önemli yerlerinden biri ise sadece su seviyesi düşükken ortaya çıkan Sieben Jungfrauen (Yedi Bakire) adı verilen bir grup kaya. Bu kayalıkların hikâyesi de oldukça enteresan. Zamanında Schönburg Kalesi’nde yedi güzel bakire yaşıyormuş. Hatta Kale adını bu güzel kızlardan almış. Schönburg yani Güzel Kale denilmiş. Ancak bu yedi güzel kız gelen tüm aşk tekliflerini reddediyorlarmış. Günün birinde en şık kıyafetleriyle yedi genç şövalye gelmiş ve kendilerini tanıtmışlar. Ancak kızlar bu yedi şövalyeyi de reddetmiş. O anda gökyüzü kararmış ve yüksek bir müzik çalmaya başlamış. Şövalyelerden her biri kız kardeşlerden birini tutup dans ederek kaleden çıkartmış ve nehre girmişler. Ancak fırtına durup, nehrin suları sakinleşince sudan yedi tane kaya çıkmış. Bu kayaların kalpsizlikten taşa dönen bu yedi güzel kız olduğu yıllardır dilden dile anlatılıp duruyormuş. Kayaları geçtiğimiz gibi de masala konu olan Schönburg Kalesi karşımıza çıkıyor. Ren romantizminin en güzel sığınağı olarak anılan bu kale gerçekten çok etkileyici.

Şimdi sıra meşhur Loreley Kayalıkları’na geldi. Ren Nehri'nin en dar yerinde (113 metre) bulunan bu kayalıklar, denizcilerin de korkulu rüyası. Yıllar boyu çok sayıda tekne burada batmış ve çok sayıda denizci burada yaralanmış. Efsaneye göre denizciler Loreley’in şarkılarına kapılıp akıntıda kaybolurlarmış. Bu nedenle bu kayalıklara “Fısıldayan Kayalıklar” da deniliyor. Nehirden görülen sivri kayanın tepesi aslında bir düzlük.

Bu düzlükte de bir amfi tiyatro yer alıyor ve zaman zaman gösteriler düzenleniyor.

UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yerini almış olan Loreley Kayalıkları, dünya çapındaki ününü Heinrich Heine'ın Loreley’in hikâyesini şarkılaştırması sonrası kazanıyor.

Hikâyeden etkilenen bir Japon iş adamı ise hikâyenin ana karakteri olan, o meşhur melodileri fısıldayan tanrıçanın heykelini buraya yaptırmış.

Biraz ilerlediğimiz gibi bu kez de sağ tarafımızda Katz Castle yani Kedi Kalesi ile karşılaşıyoruz. 14. yüzyılda 2. Wilhelm tarafından yapılmış olan kale günümüzde Japon bir iş adamına ait olan lüks bir otel.

Ardından yapımı 1245’e tarihlenen Rheinfels Kalesi çıkıyor karşımıza. 115 metre yükseklikteki bir uçurumun üzerinde yer alan kale, Orta Ren bölgesinin bir zamanlar en güçlü kalelerinden biriymiş. 1797’da Fransızların tamamıyla harap ettiği kale 1800’lerin ortasında Prusyalı Prens Wilhelm’in emri ile yeniden onarılmış. 1925’ten beri “Hanseorden” ailesine ait olan kale günümüzde pahalı ve lüks bir otel ve restoran olarak işletiliyor.

Biraz ileride diğer adı Deuernburg ya da Thurnberg olan Maus Castle yani Fare Kalesi karşımıza çıkıyor. Yapıldığı dönemdeki yapılar arasında teknik olarak en gelişmiş olanlardan biri. Balduin tarafından 1353-1388 seneleri arasında inşa edilmiş olan yapı Trier’in üst kademe yöneticilerine yıllarca ikametgâh olmuş. Restorasyon çalışmalarını 1900’lerin başında Mimar Gärtner gerçekleştirmiştir.

Ardından birbirine çok benzeyen Kestert ve Hirzenach kasabalarından geçiyoruz. İki kasaba adeta birbirinin kopyası. Tek fark Kessert’te yer alan kilise kulesinin daha yüksek olması. Biraz devam ettiğimizde solumuzda tek tondaki evleriyle dikkat çeken Bad Salzig kasabasını da görüyoruz.

Arkasından sağımızda Ren’in üzerinde yüksek ve harika bir noktada bulunan Liebenstein Kalesi’ni görüyoruz. 12. veya 13. yüzyılda yapılmış olan kalenin oldukça dikkat çekici, Gotik tarzda yapılmış bir kulesi var. Liebenstein Kalesi zamanında farklı evlerden çeşitli ailelerin kullandığı bir kaleymiş. Daha sonra Nassau-Saarbruecken’a geçmiş ve imparatorluk şövalyesi statüsü kazanmış.

Buradaki diğer kale ise Strenberg Kalesi. İki duvarı olan kalenin bu şekilde yapılmasındaki sebep kaleyi Liebenstein Kalesi’nin şövalyelerinden korumak. Çünkü Liebenstein ve Strenberg kalelerinde yaşayan ailelerin iki oğulları rivayete göre aynı kıza âşık olmuşlar ve birbirlerine düşman olmuşlar. Bu nedenle buradaki iki kale halk arasında "Düşman Kardeşler" olarak tanınıyor.

Buradan sonra sağımızda Kamp-Bornhofen kasabasını görüyor ve ardından yavaşça Boppard'a yanaşıyoruz.

Aslında parkur buradan Koblenz'e kadar devam ediyor ancak biz bu kez günübirlik turların da en popüler olduğu Rüdesheim – Boppard arasını gerçekleştiriyor ve akşamüstüne yakın bir saatte Boppard’a ulaşıyoruz.

Romantik Ren ile ilgili daha detaylı bilgi için: https://gezimanya.com/romantik-ren-parkuru

Romantik Ren ile ilgili diğer yazılarım için:
https://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-ve-mosel-nehri-gemi-ile-seyahat-romantik-ren-11-bolum
 

“Ren Nehri’nde Noel Pazarları Gezisi” yazı dizisinin devamı için:

1. Bölüm - Düsseldorf: https://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-nehrinde-noel-pazarlari-gezisi-dusseldorf-1-bolum
3. Bölüm - Mannheim: https://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-nehrinde-noel-pazarlari-gezisi-mannheim-3-bolum
4. Bölüm - Heidelberg: https://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-nehrinde-noel-pazarlari-gezisi-heidelberg-4-bolum
5. Bölüm - Strazburg: https://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-nehrinde-noel-pazarlari-gezisi-strazburg-5-bolum
6. Bölüm - Colmar: https://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-nehrinde-noel-pazarlari-gezisi-colmar-6-bolum
7. Bölüm - Speyer: https://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-nehrinde-noel-pazarlari-gezisi-speyer-7-bolum
8. Bölüm - Rüdesheim: https://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-nehrinde-noel-pazarlari-gezisi-rudesheim-8-bolum
10. Bölüm - Boppard: https://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-nehrinde-noel-pazarlari-gezisi-boppard-10-bolum
11. Bölüm  - Bonn: https://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-nehrinde-noel-pazarlari-gezisi-bonn-11-bolum12. Bölüm - Köln: https://gezimanya.com/GeziNotlari/ren-nehrinde-noel-pazarlari-gezisi-koln-12-bolum

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni