Bin Kiliseli Güzel Şehir: Moskova

Bu kez biraz değişik, anlamlı ve heyecan verici bir nedenle seyahate çıkıyorum. Bu hem bir sanat turu hem de 3 Haziran Nazım Hikmet'in ölüm yıldönümünde büyük ustanın mezarı başında yapılacak olan törene katılacağız, aylardır heyecanla bu geziyi bekliyorum. Törenden sonraki ilk etkinlik, mezarlığın yanında bulunan kütüphanedeki sergimizin açılışı, konuyu belki de tahmin ettiniz, Nazım Hikmet elbette, büyük şairinin Sevda Şiirleri’nden yorumlar. Bu sergi benim de üyesi olduğum Rekreasyon Derneği’nin sergisi ve bana bu sergiye katılmam için teklif geldiğinde büyük bir mutlulukla kabul ettim. Birkaç yıldır keyifle ama sadece bir hobi olarak resim çalışıyorum, 5-6 karma sergiye katıldım ama bu sergiye katıldığım için ayrı bir gurur duyuyorum ve çok heyecanlıyım. 

Törene katılan çeşitli dernekler, protokol, Türkiye'den gelen sanatçı, gazeteci ve akademisyenler, dostları, sevenleri, hayranları, çeşitli konuşmalar, okunan şiirler, etkinlikler ve tabii yaşanan duygulu anları ilgilenenler için detaylı olarak anlatacağım, tabii sergi açılışımızdaki güzellikleri de. Gezimizin 3. gününü hepimiz heyecanla bekliyoruz.

Dünyanın en uzak köşelerine gittim, bu yaz Haziran ayında beyaz gecelerde gitmeyi planladığım Rusya'yı ise hep yakın, nasıl olsa giderim diyerek ihmal etmiştim. Çok sevdiğim bir arkadaşımla planlarımızı yaparken bu sergi haberi gelince çok heyecanlandım. Yani her yönüyle heyecanlı bir gezi olacak.

Sabah erken saatteki THY ile 12. yüzyılda küçücük bir kasaba olan, bugün ise 850 yıllık tarihiyle Avrupa’nın en büyük ve önemli şehirlerinden biri olan Moskova'ya uçuyor ve şehirdeki 5 havaalanından biri olan Vnukovo’ya iniyoruz. Avrupa ve Orta Asya Cumhuriyetleri için önemli bir konumda bulunan Moskova’da 9 tren garı, 3 nehir limanı bulunuyor. Şehir içinde ise ilk hattı 1935 yılında açılan 12 hattan oluşan Moskova Metrosu, dünyanın en büyük metrolarından biri.

Gümrük işlemlerimiz biter bitmez, otelimize uğramadan panoramik şehir turuyla gezimize başlıyoruz. Trafik İstanbul’u aratmıyor hatta daha da yoğun hali diyebilirim, üstelik de caddeler Buenos Aires'ten sonra gördüğüm en geniş caddeler, ciddi bir Metro sistemi olsa da yoğun ötesi bir trafikte ilerlerken, rehberimiz bize şehirle ilgili bilgiler veriyor. 
Nüfusu 15 milyona yaklaşan, Rus mimarisinin en güzel örneklerinin bulunduğu şehir mimarisiyle ünlü. Şehirde sayısız tarihi binalar, 800 den fazla muhteşem kilise binaları (2 ermeni, 5 cami, birçok sinagog) bulunmakta. Ayrıca şehirde göze çarpan birkaç tane aynı mimari tarzda inşa edilmiş, kuleli yüksek binalar dikkat çekiyor, bunlar Stalin'in emriyle, tek tip şehir modeli düşüncesiyle yola çıkılarak inşa edilmiş olan 27-32 katlı, 7 Sisters – Yedi Kardeş de denen 7 bina bulunuyor.

Bu binalar; Moskova Devlet Üniversitesi, Dışişleri Bakanlığı, “Hilton Leningrad” ve “Radisson Ukrayna” otelleri, Dışişleri Bakanlığı binaları ve Kotelniçeski Rıhtımı ile Sadov Kudrinski Meydanı’ndaki apartmanlar. Bu binaların içinde en ünlü olan 238 metre yüksekliğindeki Moskova Devlet Üniversitesinin hemen karşısında bulunan bir seyir alanında mola veriyor ve karşımızdaki Moskova Nehrinin her iki yanında bulunan müthiş yeşilliklerin arkasında yer alan gökdelenleri izliyoruz. Burası Moskova’nın Uluslararası İş Merkezi ve uzaktan adeta Manhattan.
 
Moskova’dan bahsederken şehrin ne kadar yeşil olduğunu özellikle belirtmezsem olmaz, bir de Varşova’daki yeşili çok kıskanmıştım, Toscana’yı söylememe zaten gerek yok, okudunuz belki de yazılarımı. Şehir parkları ile ünlü, şehrin içinde parklar var demektense şehir parkların arasında kurulmuş demek daha doğru. Toplam alan ne kadar bilmiyorum ama en büyük ve ünlü olan Gorki Parkı 700.000 metrekare.

Parkların içindeki göletler, nehirler, etrafındaki asırlık ağaçlar, salkımsöğütler, çiçeklerle müthiş güzeller.  Nefes almak, dinlenmek, güneşlenmek, piknik yapmak, spor yapmak için giden Moskova halkı, çeşitli oyunlar oynayan, paten yapan, bisiklete binen çocuklar mutlu ve huzurlu görünüyorlar. Bu muazzam parklar Moskova halkının yaşamına çok şey katarken, rehberimizin söylediğine göre insanları da parkları koruma konusunda son derece dikkatli ve titizlermiş. Parkların yanı sıra şehir de son derece temiz, halkın çoğunluğunun elinde bir köpek olduğu dikkatimi çekse de, gezimiz boyunca bir tek sokak hayvanı rastlamadık.

Gorki Parkı yanı sıra Nazım Hikmet’in de mezarının bulunduğu Novodevichy Mezarlığı’nın hemen yanında bulunan, aynı adı taşıyan Novodevichy Parkı (ve içindeki gölet da oldukça ünlü ve müthiş güzel, sessiz, sakin, insana huzur veren bir park. Nazım Hikmet’i anma törenleri sırasında gezeceğimiz bu parkı daha detaylı anlatacağım), Kuskova Parkı, Sokolniki Parkı, Neskuchny, Lefortovskiy ve Tsaritsino Parkı da onlarca yemyeşil parklardan sadece birkaçı.

Moskova’da gezip göreceğimiz yerler şehrin dünyaca ünlü ve görülmesi gerekli yerleri, ancak biz bir sanat grubu olduğumuz için Sanat Müzeleri ağırlıklı.
 
Kızıl Meydan ve Kremlin Sarayı / Rusya’nın en ünlü sokağı olan tarihi Arbat Sokağı
Moskova’nın dünyaca ünlü metro istasyonları / Borodino Panorama Müzesi
İzmaylova Parkı - Rusya’ya özgü hediyelik ve sanatsal eşyaların sergilenip satıldığı bitpazarı
Viktor Vasnetsov’un Müze Evi - 19. yüzyıl başlarında yaşamış olan ünlü Rus ressam
Tretyakov Sanat Galerisi - Dünyaca ünlü bir müze
Kırım köprüsünün altındaki sergi alanı - Günümüz ressamlarının eserlerini sergileyip sattığı alan
Puşkin Devlet Güzel Sanatlar MüzesiRus Halk Sanatları Müzesi

Şehri gezip göreceğiz ama ben bu güzel şehri sizlere bir kez de şehre adını veren Moskova Nehri üzerinden ve gece ışıkları altındaki güzellikleri ile de anlatmaya çalışacağım.

Gittiğimiz bir Gürcü restoranında bizi bekleyen sürprizi de heyecanla okuyacaksınız.

Bugünlük kısa bir panoramik şehir turu yapıyor, sergi alanımıza uğrayıp tablolarımızı bırakıyor ve otelimize varıyoruz. Uçağımız sabah erken saatte olduğu için yorgunuz ama otelimizin hemen yakınındaki bir Azeri restoranda güzel bir yemek yiyor, artık dinlenmeye zamanı diyoruz.

Yarın Kremlin Sarayı’ndayız.

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.