Dördüncü Yılımızda Rusya: Moskova ve St. Petersburg

Evliliğimizin 4. yılında birazda vizesiz olması sebebiyle bu yılkı 4. rotamızı Rusya'ya çevirdik.

Rotamızı hızlandırılmış bir turla 2 gün Moskova 3 gün ise St. Petersburg olarak belirledik. İlk olarak Google Earth haritalarını indirip gezeceğimiz yerleri işaretledik.metro haritalarında hangi istasyonda hangi yöne hangi hatta bineceğimizi hangi istasyonda ineceğimizi işaretledik. gezeceğimiz tüm rotamızı haritalara işaretleyip gerekli çalışmamızı yaptık. Biletlerimizi uygun olsun diye 3 ay önceden pegasustan istanbul-Moskova aldık. St. Petersburg'a  ise Aeroflot rus havayolları ile Moskovadan St. Petersburg'a aldık. aslında Moskova'dan St. Petersburg'a 4-5 saatlik hızlı trenler var  ama Aeroflotun neredeyse her saat başı dolmuş gibi Moskova - St. Petersburg arası işleyen seferleri olduğundan ve fiyatları da trene göre daha uygun olduğundan hem de bir saatte St. Petersburg a ulaşacağından uçağı tercih ettik. gene dönüşü de St. Petersburg dan istanbula aeroflattan aldık 3-4 saat istanbula dönüş. Aeroflot şirketini çok sevdik bu arada uçakları çok ferah, servisleri  ve yemekleri hem güzel hem bol hem de ücretsiz. 2 kişi her şey dahil toplam da 4000 gibi bir parayla yurtdışında  5 günlük tatilimizi yaptık. Neyse şimdi gelelim gezimize. Bu arada notları hızlı bir şekilde yazdığımdan cümle düşüklüklerini ve özel isim ve imla hatalarını mazur görün.

1.GÜN

Domodedovo Havalimanına  Pegasus uçağımız 14.50. de iniş yaptı. pasaport kontrole doğru gidip sıraya girdik ve suratsız rus insanlarıyla ilk olarak burada karşılaştık. Görevli polis pasaportunuzu alıp bir size birde pasaportunuza yaklaşık 2-3 dakika bakıp onay veriyorlar stres yapmayın sadece bazen bildikleri tek kelime olan "turist" diye sorup "yes turist" deyip kafa sallamanızı bekliyorlar. Pasaport kontrolden sonra sırt çantalarımızı aldıktan sonra şehir merkezine gitmek için daha önceden internetten Aeroexpress hızlı tren aktarmasından kişi başı 420 ruble karşılığında aldığımız bilet çıktılarımızı çıkardık. Aeroexpress  trenleri şehir merkezine yaklaşık 40 dakikada gidiyor trende istediğiniz yere oturabileceğiniz, içinde interneti olan rahatça gidebileceğiniz sorunsuz bir aktarım, hiç taksicilere falan bulaşmayın biz zaten gezilerimizde hem pahalı olduklarından hem de kazıklanma stresi yaşamamak için taksileri değil de toplu ulaşımları tercih ediyoruz. Aeroexpressdan internet üzerinden bilet alınabiliyor ve gün içerisinde istediğiniz vakitte kullanabiliyorsunuz. İnternetten bilet aldıktan sonra çıktısını alıyorsunuz bu çıktı üzerinde barkot yeri var bu barkodu giriş yapacağınız cihaza okutunca kapı açılıyor ve istasyona girebiliyorsunuz hatta aeroexpreess mobil uygulaması da var telefonunuza indirin ne olur ne olmaz belki çıktılarınız yırtılır filan ihtiyat olsun yani. Neyse internetten almasanız bile zaten gişelerde var oradan da bilet alabilirsiniz yani. havalimanı içerisinde Aeroexpressa gider diye levhalar var onları takip ederek girişe varabilirsiniz. İstasyon içerisinde hangi yöne bineceğim diye korkmayın burası zaten son istasyon gelene bineceksiniz. Bu arada avrupada olduğu gibi tüm atm lerden hesabınızdan para çekebiliyorsunuz. Her çekişte bankanız 3-4 lira komisyon kesiyor  o yüzden paranızı  toplu çekmenizde fayda var.

1.Moskova da ki otel kahvaltısı, 2-3.Moskova metrolarından görünüm, 4.Aeroexpres treni


1. Aeroexpres treni, 2-3.Bolşoy Tiyatrosunundan görünüm, 4.Sönmeyen ateş

Biz ne olur ne olmaz diye yanımıza dolar almıştık iyide yapmışız çünkü havalimanında fazla atm bulamadık olanı da sanırım bozuktu para vermedi o yüzden havalimanındaki change office de ki yaşlı asık suratlı abladan 20 dolar bozdurup metro bileti almak için rubleye dönüştürdük. Kur havalimanında pahalı bu arada Sabiha Gökçen bile daha uygun haberiniz olsun neyse devam edelim . 40 dakikalık bir yolculuktan sonra Paveletskaya İstasyonuna vardık. Bu istasyondan Paveletskaya Metrosuna geçiş yapıp istediğiniz yere gidebilirsiniz artık. Yolculuğumuza devam etmeden biraz da metro sistemini açıklayayım. Metroların zaten birer sanat eseri olduğunu söylemeye gerek yok. 1931 yılında yapımı başlanan her metro istasyonun ayrı bir hikayesi ayrı bir zamanı ve anıları anlatan heykel ve işlemeleri var bunları internetten araştırabilirsiniz. Metrolar maalesef ingilizce değil ama hatlar belirli renkler ve kaç numaralı hat oldukları sayılarla belirlendiği için çokta zor olmuyor zaten belli süre sonra gözünüz kiril alfabesine de alışıyor. Rusya'ya gitmeden kril alfabesine  göz atmakta fayda var yani. Metro haritasını hem rusça hem de İngilizce pdf dosyası olarak ekledim.

Aeroexpresden  indikten sonra Pavelatskaya Metro İstasyonu'na indik.  Kacca (kasa )denilen gişelerden teyzeye elinizle 10 işareti yapıp yaklaşık 400 rub civarında ücretinizi verip metro geçiş kartınızı alıyorsunuz. Yanınızda eşiniz dostunuz varsa ona da ayrıca almanıza gerek yok 10 binişlik kartı beraber kullanabiliyorsunuz. Bu istasyonda atm den ingilizce seçeneği ile bize Moskova da yetecek kadar hesabımızdan ruble çektik. Buradan otelimizin bulunduğu Teatralnaya İstasyonu'nda indik. Otelimizi bookingden ayarladık. Kalacağımız otel Bolşoy Tiyatrosu'nun hemen arakasında Hotel na Kuznetskom idi. Fiyatı uygun temiz merkezi  odasında banyosu olan ayrıca kahvaltısı olan 3 yıldızlı bir oteldi. daha ne olsun. Yalnız asık suratlı ve ingilizcenin i sini dahi bilmeyen nemrut ablalara alışmanız lazım. Zaten Cem Yılmaz'ın dediği gibi yurt dışına turist olarak gidiyorsanız kendinizi paralamayın dil bilmiyorsunuz diye vücut diliyle bile anlaşırsınız; ben bile vasat ingilizcemle koskoca Britanya Adası'nı baştan sona gezmiş adamım. Neyse buradan otelimize yürüdük. Yakındı zaten otelimize geçip yerleşip yarım saat dinlenip hemen gezimize başladık. Saat 17.30 gibiydi otelimizin hemen yanında Bolşoy Tiyatrosu vardı. Bolşoy Tiyatrosu'na internetten bilet alınabiliyor fakat biletlere ulaşmak oldukça zor ve pahalı aylar öncesinden gideceğiniz günü ayarlayıp o günkü programı ayarlamanız lazım biletinizi almanız lazım ve ayrıca Bolşoy'un 2-3 tane salonu var önemli olan dinleyeceğiniz opera yada bale her ne ise bunu 1. salon olan tarihi salonda izlemeniz lazım ki Bolşoy'un o tarihi havasını alıp rus kültürünü tam yaşabilesiniz yoksa hayal kırıklığına uğrarsınız. Biletinizi alırken salonun hangisi olduğuna iyi bakın. Bizim gideceğimiz günde programlar uygun olmadığı için biz tiyatro hakkımızı St. Peterburgda ki Marinsky Tiyatrosuna sakladık. Hem tiyatronun tarihi havası hem fiyatı uygun hem de dinlediğimiz opera paha biçilmezdi bunu ileride anlatacağım yine. Neyse hava kararmadan bolşoyun önünden Karl Marx heykeline selam durup ordan Kızıl Meydan'a yürüdük. Bu arada beyaz gecelere denk getirdiğimizden gezimizi hava Moskova da da olsak 11 -12 gibi kararıyordu.


1.Kızıl Meydan, 2.sıfır noktası

Kızılmeydana girişte sarı bir plaka üzerinde insanların fotoğraf çektirdiği sıfır noktası var millet burada durup dua edip para atıyorlardı. Bu noktadan Rusya'nın diğer illerine mesafeler hesaplanmış. buradaki giriş kapısı Diriliş Kapısıymış üzerindeki Bakire İvan Şapeli var.buradan girdikten sonra hemen sol taraftaki renkli bina Kazan Katedrali, daha sonra yine Lenin Mozelesi içinde Lenin amcanın naaşının bulunduğu yer biz akşam gittiğimiz için kapalıydı ama çokta görmek niyetinde değildik. Bu mozelenin yanında Yuri Gagarin (uzaya çıkan ilk insan) ve Stalli'nin anıt mezarları da var. Hemen arkanızda kırmızı ihtişamlı tarih müzesi (girmeye gerek yok bence zaten zamanımız da yoktu bizim)  ve biraz ilerde meşhur  masalsı Rusya'nın sembollerinden olan soğan kubbeli rengarenk Aziz Vasili Katedrali var zamanınız olursa içine girebilirsiniz. Aziz Vasili Katedralini korkunç İvan Kazan,  krallığına karşı kazanılan zaferi sonrası yaptırmış. Bir daha aynı yapıdan yaptırmasınlar diye mimarin gözlerini oydurmuş zalım. Ayrıca Napolyon burayı işgal ettiğinde kiliseyi havaya uçurmak istemiş ama o gün yağmur yağınca fitiller ateş almamış ucuz kurtulmuş yani. Ayrıca  bu yapının önünde bronz heykel var. Polonya zaferinde önemli rol oynayan Minin ve Polorskiymiş bunlar iki isyancı yani. Kızıl Meydan'ın yanında Gum denilen alışveriş merkezi var burayı da gezebilirsiniz. Diriliş kapısından çıktıktan sonra sol tarafta Kremlin Sarayı'nın yanında yanan ateş var bu ateş Sönmeyen Ateş 1967 yılından itibaren yanarmış. 2. Dünya Savaşında ölen askerler için yapılmış bir nevi meçhul asker anıtı. Üzerinde şöyle yazar ' Adın bilinmez, yaptıkların ölümsüz' manalı yani. Eğer acıktıysanız hemen karşıda Okhot yeraltı çarşısı var alt katta KFC var üstlerde de zaten Mc Donald's, Burger Kingler var .


1.Tarih Müzesi, 2.Kızıl Meydan, 3.GUM Avm, 4.Azil Vasili Kilisesi

Biz yemek tercihimizi KFC den yana kullandık. dört kişi meşrubatlarla beraber tıkabasa yiyip içtik yaklaşık  950 rub yani yaklaşık 45 tl verdik. Türkiyeden neredeyse iki kat daha ucuz. Moskova'ya dünyanın en pahalı şehri diyorlar ama biz bunu çok göremedik avrupa buradan 3 kat daha pahalı. Alkol kullanmadığımızdan içkilerden haberimiz yoktu. Gerçi hediyelik eşyalar filan evet pahalı ama öyle çok lüks restaurantlara gitmezseniz Türkiyede ki gibi hatta krizden mi bilmem daha uygun yemek yiyebilirsiniz ulaşımı filan Türkiyeden çok çok ucuzdu mesela, ama her turistlik yerin her kademesinde ayrı ücretler alınıyordu ama artık oda işin doğasında var. Nedense su fiyatları çok pahalı geldi 500 ml lik su 90 ruble yani 4 lira filandı o yüzden küçük marketler var oradan alışverişinizi yapın bu marketler Moskovada çok az ve bulmak biraz zor türkiyede ki gibi bim, şok, a101 dir beklemeyin (Cennet Vatanim Benim). Bu arada şimdiye kadar anlattıklarım yeri gezmek ücretsiz dışarıdan yani. Buraları gezdikten sonra Tverskaya Caddesi üzerindeki Eliyevsky Gastronom (yiyecek dükkanı) na yürüdük. Burası bir yıldızlı migros gibi ama marketin binasının tarihi olması burayı meşhur bir yer haline getiriyor. Burayı gezip suyumuzu aldıktan sonra çıkıp hemen  yolun karşısındaki yan caddede bulunan meşhur Cafe Puşkine gidelim  dedik.
Cafe Puşkin Moskova'nın en eski ve en meşhur cafesi burada bir çok rus edebiyat şairleri ünlü kişiler yemek yer çay içerlermiş bunların arasında Puşkin, Tolstoy , Destoyevsky  bulunurmuş. Buraya gitmeden rezervasyon gerekiyor  ama biz gece saat 12 gibi gittiğimizden yer bulabildik. Zaten girişte kapınız açılıyor bodyguardlar  servis elemanları filan baya kaliteli bir yer millet son model arabalarla gelimişlerdi. Zaten bizim gibi bir kaç meraklı sırt çantalı turist daha  vardı. Bu arada konu geldi arabalara. Moskovada  yoldan karşıya geçmek ışık olmayan yerlerde yasak. Zaten geçmeyi denerseniz ölürsünüz. Şehir merkezinde yollar çok geniş ve yarış pisti gibi. Kötü araba neredeyse hiç yok. Porchelar, bmwler, mercedesler, ,jipler o kadar fazla ki nasıl alırlar ne iş yapar bu adamlar anlamadım ve hız limiti de yok şehir merkezinde 180 ile yarışan porchları ve motorları görürseniz korkmayın sadece alt geçitleri kullanın yeter.
          
Neyse daha  önceden kafe hakkında araştırma yaptığımda çok pahalı olduğunu yazmıştı bazı arkadaşlar bloglarında. Evet şöyle güzel bir akşam yemeği yiyip bir de şampanya patlatalım derseniz 600- 700 tl verirsiniz. Ama biz eşimle puşkin çayı ve resimde gözüken görüntüsü modern ama tadı bizim halka tatlıyı bile tutmayan naneli meyvalı kremalı büsküvitli garip şeylerden aldık. Toplamda 1170 ruble yani yaklaşık 60 TL verdik. Böyle bir yeri görmek o havayı yaşamak için bence pahalı değil . (romada cafe Greccoda demişlerdi ki burada Gothe, Dante vb şairler çay içmiş . Bizde dedik bizde içelim madem ne farkımız var sadece iki çay ve bir turtaya 30 euro yani 100 milyon verdiğim aklıma geldi de onu da not düşeyim dedim. Bu arada muhakkak tuvaletlerini de görün derim.


1-2-4.cafe puşkin, 3.Eliyevsky Gastronom

Puşkin Cafede kendinizi lord gibi hissediyorsunuz. Bizde bu his cafeden çıkarken kapıdaki görevlinin kapımızı açıp taksi istermisiniz diye sorduğunda acı bir gülümseme ile teşekkür edip gerek yok diyip metroya binmemizle son buldu. Bu arada otelimize yürürdük yakındı ama artık ayaklarımızda derman kalmadığı için metroyu tercih ettik. Zaten sizde bu anlattığım yerlere yakın otel ayarlarsanız çok rahat edersiniz her yer yürüme mesafesinde olur. Birinci günün sonunda yorgunluktan kendimizi otelimize zor atıp ikinci gün için derin bir uykuya geçtik.

2.GÜN

Sabah erkenden Rusya Fuar Alanı (vdnkh) ve hemen yanında bulunan Uzay Müzesine gitmek için yola koyulduk. 6 nolu turuncu hatta binip  vdnkh metro istasyonunda inip fuar alanına doğru yürüdük. Fuar alanı kocaman bir park gezmek bir gününüzü alabilir girişte bisiklet filan kiralayabiliyorsunuz . Park içerisinde heykellerle donatılmış dostluk çeşmesi var. Fuarın giriş kapısının üstündeki kadın heykelinin elinde buğday orak filan var bu tarımı sanayiyi sembolize ediyormuş. Bizim zamanımız olmadığından Dostluk Çeşmesini görüp  alandan ayrıldık. Hemen indiğimiz metronun yanındaki Uzay Müzesine doğru yürümeye başladık. Uzay Müzesinin üzerinde 1964 yılında yapılan 110m boyunda titanyumdan yapılmış ucunda uzay roketi maketi olan anıt var. Anıtın önündeki alanda uzay alanında çalışmalar yapmış rusların heykelleri birde güneş saati var. Uzay Müzesine giriş 230 ruble. Müze içerisinde fazla bir şey yok bir kaç maket ve ilk uzaya gönderilen Yuri Gagarin'in uzay kapsülü astronot kıyafetleri filan var.görülse iyi olur bence. Sonuçta dünyadan uzaya ilk çıkan ekipmanları filan görüyorsunuz.


1-2.Fuar alanı, 3-4.Uzay Müzesi

Uzay Müzesini gezdikten sonra tekrar geldiğimiz yoldan Kremlin Sarayı'nı gezmek için geri dönüyoruz. Müzeler genelde saat 10:00'da açılıyor o yüzden biz zaman kaybı yaşamamak için ilk önce fuar alanını gezmeyi uygun gördük sizde planınızı bunu göze alarak planlayın birde internetten müzelerin hangi günler açık olduğuna muhakkak bakın. (genelde pztesi kapılıydı rusyada.)
               
Kremlin Kompleksine girmek için bilet alıyorsunuz . İçerisinde bir çok yapı , saray ve katedraller var. Gitmeden o kadar araştırma yaptım ama bir türlü bilet olayını çözemedim. Belirli yapıları ve sadece alanı gezmek farklı bir fiyat ekstra yerlerini gezmek ayrı fiyat silah müzesi ayrı fiyat falan filan. Demiştim ki gidersem orda çözerim ama bilet satış kasasında da olayı çözemedim. İngilizce yazıyor ama çok düzensiz bir türlü anlayamıyorsun bu rusları anlamak imkansız sanki Kremlini sadece ruslar geziyor. Napalım baktık olmuyor bizde en yüksek  fiyat olan 500 ruble karşılığında all yazan yani sanırım komple her yeri gezecek şekilde tam bilet aldık ama zaten burayıda çok hızlı gezdiğimizden bütün yerlere girmedik bence gerekte yok zaten. Kremlin Kompleksinin içinde göze batan belli başlı meşhur yapılar var bunlardan biri İvan Çan Kulesi. Bu kulede çanı yerleştirmeye çalışırken bir yangın çıkmış ve 202 ton ağırlığındaki koca çan aşağı düşmüş bir parçası da kopmuş. Bu parça bile 11 ton geliyormuş. yani bu çan hiç çalınmamış ve böyle yerde bırakılmış. birde girişte bir top var. Bu top 1586 yılında kremlini korumak için yapılmış. bu top dünyanın en büyük çaplı topuymuş. Kompleksin içini hızlıca gezip bir kaç katedralin içine girdikten sonra çıkış yapıyoruz.


1.Kremlinin içi, 2.Top, 3.ivan çanı, 4.Kremlinden kurtarıcı isa manzarası

Kremlin Sarayı'ndan çıktıktan sonra ana cadde üzerinden Moskova'nın simgelerinden biri olan Kurtarici İsa Katedraline doğru yürümeye başlıyoruz. Bu arada acıktığımızı hissediyoruz ve hemen kremlin ile Kurtarici İsa Katedrali arasındaki tek restaurant olan meşhur Korchma Taras-Bulba restaurantına uğruyoruz.aslında yemek konusunda pek sıkıntımız olmuyor. Genelde yurtdışında helal ve hijyen bakımından çok yemek tercih etmiyoruz ama gittiğimiz her yerin en önemli yemeklerini de helal olmak şartıyla muhakkak tadıyoruz. Zaten yanımıza bol miktarda paket kavurma alıp parklarda filan piknik yapıyoruz. Neyse Taras-Bulba da Rusyada meşhur bir Ukrayna lokantası . Zaten Ukrayna Rusya yemekleri aynı sayılır. Biz menüden meşhur pancardan yapılan Borscht çorbası tavuklu Solyanka çorbası istedik. Rusların pelmeni dedikleri büyük boy mantı gibi hamur işinden yiyecektik ama hepsinde domuz eti olduğundan  biz iç içe tavuk parçalarıyla sarılmış üstü unla kızartılmış tavuğu tercih ettik. Restaurant çok tatlıydı. Garson kıyafetleri filan geleneksel tavsiye ederim ama 4 kişi 3330 rub verdik içeceklerle beraber kişi başı 40 liraya falan geldi burası biraz pahalı idi ama olsun geleneksel bir ortamdaydık sonuçta. Karnımızı doyurduktan sonra Kurtarıcı İsa Katedraline doğru yürüdük. Bu arada gene caddenin karşısında Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi var. İçerisindeki eserlerin güzel olduğunu yazmıştı bazı arkadaşlar. hatta içeride truvanın hazinelerinin bir kısmı bile varmış. Aslında girecektik ama zamanımız yetmediğinden bu müzeyi es geçtik isteyen arkadaşlar girebilir bence.


1-2-3-4. Korchma taras-bulba restaurantı

Kurtarici İsa Katedrali'nin orijinali aslında  Stalin tarafından 1946 yılında yıkılmış. Aslında o zaman komünistlik rejimi halkın dindarlığını ortadan kaldırmak için o yılda mevcut  48.000 kiliseden çoğunu yıkmış ve sadece 4 bin kiliseyi  ayakta bırakmışlar. bu alana da komünistliğin sembolü olacak bir bina tasarlamışlar çok ihtişamlı ama sanırım muvaffak olamamışlar. Stalinin havaya uçurduğu bu kilise 1994 li yıllarda 6 ay gibi kısa bir sürede aslına uygun olarak tekrar yapılmış. Biz gittiğimizde içerisi kapalıydı giremedik  ama görülebilir güzel demişlerdi. Kurtarıcı İsa  Katedralinin hemen arkasındaki köprüden (bara geçmeden bu  köprü üzerinde bol bol fotoğraf çektirin çünkü Rusya'nın en güzel manzaralarından biri bu köprü üzerinde) geçerek meşhur Moskova Nehri ve Kurtarıcı İsa  Katedrali manzaralı Strelka Bara çıktık. Manzaraya karşı karpuz suyu içecektik ama yarım saat oturduk yoğunluktan kimse ilgilenmeyince manzarayı izleyip nehir kenarından Rus Donanmasının 1000 yılı şerefine yaptırılan Deli Petronun bir geminin üzerinde durduğu heykele doğru yürüdük. Bu heykel dünyada ilk on ucube heykel arasında yer alıyormuş. Heykel 100 mt  1000 ton imiş.

(Türkiyeyi görseler top ondan çıkmayız ama neyse) aslında güzel büyük bir heykel pek ucubeye de benzemiyor. Buradan karşıya geçip Gorki Parka  gidecektik ama nehrin karşısına geçmek için epey dolanmamız lazımdı o yüzden Gorki Parka gitmeyip tekrar geldiğimiz yoldan geri dönüp metroya binip meşhur Arbat Caddesine doğru yola çıktık.

1. Kurtarıcı İsa Katedrali, 2-3.Köprü Manzarası, 4.Deli Petronun Heykeli

Arbat Caddesi eski sokak anlamına gelirmiş yani varoşlar gibi ama hiçte öyle değil. Bu sokakta çeşitli sanat gruplarından sanatçılar sanatlarını icra ediyorlar. Sokak sanatçıları, kafeler, ve genelde de hediyelik eşya satıcıları var,  bizim istiklal caddesi gibi ama tabi istiklale yetişemez. Önemli yapı olarak Puşkin ile karısının bir heykeli var. Birde Arbat Sokağının sonunda bu sokağı yeni Arbat Caddesine bağlayan köşede çevrenin tek süpermarketi var. burada temel ihtiyaçlarınızı piyasadan daha uygun edinebilirsiniz. Uygun demişken Moskovada ki hediyelik eşyacıların özelliklede Arbat Aokağında bulunan Skazka, Rabit Hole, Souvenirs Arbat 21,  Arbatskaya Lavirska  gibi hediyelik eşya dükkanlarında satılan özelliklede matruşkaların fiyatlarının fahişliğinden bahsetmek gerekir. Burada hediyelik eşyalar normal fiyatının 5-6 katı fiyatla satılıyor. Onun için kesinlikle alışverişinizi şehir merkezine bırakmayın. Bunun için sadece 3-5 metro durağı mesafesindeki  İsmailova Pazarına gidin. Biz öyle yaptık ve Arbattan önce oraya gittik.

İsmailova Pazarı yanyana iki kompleksten oluşuyor. Birisi matruşkaların ve hediyelik eşyaların satıldığı ​ Vernisaj Bit Pazari hemen yanında da rengarenk yapılardan oluşan saray kompleksi gibi yapı. 3 nolu mavi hatta binip Partizanskaya durağında inip pazara doğru yürüyün etraf biraz sizi ürkütebilir ama korkmanıza gerek yok ama siz gene de çantanızı sağlam takın. Türkiyede ki esnaflar on kat daha rahatsız edici ona göre kıyas edin artık. Neyse biz ilk önce Vernisaj pazarından alışverişimizi yaptık pazarlık yapmayı deneyin ama fazla indirmiyorlar. Zaten sıfır ingilizceleri olduğu için beden diliyle zor bela anlaşıyorsunuz. Ama ne bulursanız direk alın fiyatlarına bakmadan çünkü bir daha bu fiyatlara asla bulamayacaksınız. Biz bir kısmını Arbattan alırız demiştik ama pişman olduk aynı mal 3 durak sonra 5-6 katına satılır mı arkadaş neyse buda aklınızda kalsın. Burada alışveriş yaptıktan sonra hemen yanındaki İsmailova Sarayına geçtik. Bu kompleks direk ahşaptan yapılmış içinde güzel görünümlü restoranlar ve birde tamamen ahşap kilise var renkli bir yer görmenizi tavsiye ederim.


1-2 İSMAİLOVA SARAYI, 3 -VERNİSAJ BİT PAZARI, 4 -Arbat Ccaddesi

Bugün baya gezmiştik, yorulmuştuk ama günümüz kısa ve gezilecek bir kaç yer daha kalmıştı. Buradan direk metroyla Moskova da bulunan ilginç marketlerden biri olan Perlov Çay Evi ne gittik. Perlov Çay Evi çay tüccarı Perlov amca tarafından 1890 yılında yapılmış dış yapısı çin sanatına göre yapılmış içinde çeşit çeşit çaylar mevcut. Burası benim çok hoşuma gitti 100 gramı 200-260 rubleye 5-10 çeşit küçük paketlerde çeşitli meyvalı çaylardan aldık (50 gramda yeterli oluyor aslında) bu çaylar direk olarak demlenmiyor. Sırf bu çaylardan demlenir ama çok ağır olur içemezsiniz. Normal çay yaptığınızda bir çay kaşığı bu aromatik çaylardan atıp bildiğiniz tomurcuk çay gibi yani çaya güzel tatlar verebiliyorsunuz. Burası akşam 7-8 gibi kapanıyor  ona göre ayarlamanızı yapın bence.çay evini de gezdikten sonra tekrar çarşıda. Biraz daha zaman geçirip dinlenmek için otelimize çekiliyoruz.


1-2-3-4.Perlov çay evi

Notlar: Nazım Hikmetin mezarına gitmek isteyenler Novodevichy Convent Mezarlığa gitmeleri lazım mezar hemen içerdeki kilisenin yanında. Bu mezarda Gogol, Boris Yeltsin, Tolstoy vb kişilerin anıt mezarları var. Metrosu 1 nolu kırmızı hat metro durağı ise Sportivnaya da inip direk mezarlığa yürüyün.

 *MY-MY restaurantları (kapılarında inek maketleri var ) da çok meşhur yerel yemekleri var uygun fiyatlı.
 *Telefonlarda Türkiyeden 200 TL daha ucuz ama pasaporta işleme ve tax free rusyada olamadığından neredeyse türkiyede ki ile aynı fiyata geliyor

3.GÜN

Moskova dan St. Petersburg'a uçağımız Sheremetevo Havalimanında saat 11.50 de idi o yüzden erken kalkıp kahvaltıdan sonra metro ile Belerusskaya Metro İstasyonuna gittik. Bu istasyondan dışarı çıkıp hemen çıkışta sağ tarafta bulunan Aeroexpreesin durağına geçtik. Zaten önceden bu biletlerimizi de internetten almıştık çıktılarını hazırlayıp yarım saat sürecek tren yolculuğumuza geçtik. Havalimanına vardık ve 1 saat sonrada  St. Petersburg'a inmiştik.     

St. Petersburg,  Pulkova Havalimanı eskiden 1 nolu terminal ve 2 nolu terminal olmak üzere ikiye ayrılırmış ve iki terminal arası ulaşım çok zormuş ama şu an öyle bir şey yok havalimanı tek ve hemen çantaları alıp çıkışa yöneliyorsunuz. Bizde çantalarımızı  aldıktan sonra hemen dışarı çıktık. Dışarıda  taksi dolmuş şeklinde transit minibüsler var hemen çıkarken göreceksiniz. Taksicilere hiç bakmayın bile direk o minibüslere yönelin. Bu minibüslerin üzerinde K39 yazıyor ve bu transitler sizi 36 ruble gibi ucuz bir fiyatla Moskova metrosuna bırakıyor.nerde ineceğim diye korkmayın son durak zaten metro istasyonu. St. Petersburg metrosu Moskova ya nazaran daha basit ve St. Petersburg daha  Avrupai bir şehir olduğundan allahtan buradaki metro isimleri ingilizcede yazılmış. St. Petersburg  metrosu da 1899 daki planlara göre 1955 de yeniden yapılmış. metrolar o kadar derin ki zaten başını ve sonunu göremiyorsunuz. Bazı yerlerde yürüyen merdivenler 110 m civarında dünyanın en derin metrosuymuş zaten. St. Petersburg un eski adı meşhur Leningraddır. St. Petersburg, Neva Nehri üzerindeki 42 ada üzerine kurulmuştur. Baltıkların Venediğidir aslında. St. Petersburg'a ismini veren kişi ise Aziz Peter isminde bir zatmış. Bu zatın lakabı ise cennete açılan kapının anahtarlarını saklayan havari imiş. St. Petersburg da zaten avrupaya açılan kapı olarak yapılmış. Zaten St. Petersburg şehri de  1950 li yıllarda nazi bombardımanına maruz kalıyor. 29 ay boyunca şehir bombalanıyor 640 bin kişi ölüyor ve şehirde taş üstünde taş kalmıyor. Daha sonra şehir eski krokilere göre tekrardan yapılıyor. Anlayacağınız tarihi eserlerin çoğu restore edilmiş şekliyle karşınızda.bu kadar bilgi yeter. Şimdi kaldığımız yerden gezimize devam edelim.

K39 dolmuşlarından Moskova metrosuna indiğimizde bilet almak için tekrar kasalara yöneldik. Moskova da olduğu gibi buradada metrolar ucuz 1 adet jeton 29 rub 10 binişlik kartta 250 rub civarında id ama ekip olarak gidecekseniz Moskova daki gibi 10 lu kart almayın sakın. Buradaki on binişlik kart bastıktan 15 dakika sonra tekrar aktif hale geliyor. Moskova da 10 binişlik alıp hepimiz kullanabiliyorduk ama St. Petersburg da bu olmuyor . size tavsiyem St. Petersburg da ne kadar metro kullanacaksanız o kadar tekli jeton alın zaten fiyatlar uygun. Bizim kalacağımız otel Octaiviana Otel idi bu otel Nevsky Caddesi üzerinde fiyatı uygun temiz güzel bir oteldi. Sizde yürüme mesafesinde tüm tarihsel yapılara gitmek istiyorsanız muhakkak Nevsky Caddesi üzerindeki otelleri ayarların derim. Otele vardığımızda saat 14,30 gibiydi.biraz dinlendikten sonra Nevsky Caddesi üzerinde yürümeye başladık karşımıza ilk çıkan yapı masallardan fırlamış yapısıyla camında çeşitli hareketli kuklaların yer aldığı masalımsı bir şekerci dükkanı olan Kupetz  Elisev Şekercisi idi. içinde çeşitli şekerlemeler tatlılar olan hatta içinde kendiliğinden çalan bir piyanosu olan  içinden çıkamayacağınız bir yer. Hemen girip içinden ufak ufak tatlılar şekerlemeler aldık ve karşıdaki parkta oturup afiyetle yedik.


1.K39 minibüsü, 2-3-4. Kupetz  Elisev Şekercisi


1-2.Kupetz  Elisev şekerlemeleri, 3. KAZAN KATEDRALİ, 4. Kupetz  Elisev Şekercisi

Şekerlemelerimizi yedikten sonra yine Nevsky Caddesinde yürümeye devam ettik.  Bu sefer karşımıza Singer firmasının yaptırmış olduğu Singer Binası görüyoruz. Aslında firma burayı bir gökdelen olarak inşa edecekmiş ama St. Petersburg yasalarına göre kışlık saraydan daha yüksek bina yapılamayacağı için böyle bir bina yapmaya karar vermişler. Şu an birinci katta büyük bir kitapçı var ayrıca hediyelik eşyalar var üst katta ise Kazan Katedrali manzaralı bir cafe var burada çayınızı içip manzarayı izleyebilirsiniz ama kalabalık olabiliyor haberiniz olsun Singer Binasının karşısındaki kilise ise Kazan Katedrali bu katedral Romadaki San Pietroya çok benziyor. Ruslar ilk başta bu kiliseye alışamamışlar çünkü San Pietro katoliklerin merkezi, Ruslar ise Ortodoks ama zamanla bir şekilde alışmışlar ve bu yapıyı böyle muhafaza etmişler. İçini gezmek ücretsiz ama bizim fazla zamanımız olmadığından dışından bakmakla yetindik. Bu arada açıktıysanız yol üzerinde Tepemok yazılı krepçiler var. Bizim bildiğimiz krep üzerine çeşitli çikolatalar, reçeller, peynirler sürülerek yenen bir tür hamur işi. Fiyatları uygun geçiştirmek için yiyebilirsiniz ama pek bizim damak tadımıza uygun değil. Bu arada bu cadde üzerinde kazan kathedralinin yanında Gostin Divor denilen bir avm var ama biz girmedik içine sanırım tam avm değilde böyle sanat sergileri, showroomların vb gibi küçük dükkanlardan oluşan iki katlı bir yapı.zamanı olan girebilir.

Saatimiz epey ilerlemişti ama gittiğimiz tarihler (7 haziran-14 haziran) beyaz gecelere denk geldiğinden hava saat 12:00 olmasına rağmen hala aydınlık idi. Sokaklar ise avrupa ülkelerine nazaran gece olmasına rağmen gayet kalabalıktı. Aslında nehir turu yapın demişlerdi ama gerek havanın soğukluğu gerek yorgunluğumuz gerekse nasıl olsa Peterhofa Gemiyle gideceğimizden biz bu tura katılmadık. Artık iyice yorgunluktan bitap düşüp direk otelimize geçtik.


1-2-3.Singer Binası, 4.Petesburg Metrosu

4.GÜN

Bugün ilk işimiz erkenden Hermitage Müzesine gitmekti. Müzeye gene Nevsky Caddesinden yürüyerek gittik. Hermitage Müzesinin bulunduğu alan Saray Meydanı. Aslında Hermitage Müzesinin bulunduğu bu kompleks Deli Petronun kışlık sarayı imiş, saray meydanı aslında bir çok eyleme , etkinliğe ev sahipliği yaparmış. 2. Nikola zamanında iş haklarını protesto eden halka ateş açtırmış 1000 kişi burda ölmüş. Bu meydanın ortasında 42.5 metrelik Alexsandar Sutunu var. Dünyanın en yüksek sütunu imiş. Bu eser Napolyona karşı 1829 yılında kazanılan zafere atfen dikilmiş. Aslında ben bu sütüne benzer bir yapıyı romada görmüştüm. Ufak bir araştırma yaptım meğerki İtalyanlarda bu sütuna karşı kendi zaferleri için sırf nispet olsun diye yanlışım olmasın aynı mimarı bulup ona diktirmişler öyle bir şey yani.

Hermitage Müzesinde 3 milyona kadar eser olduğu söyleniyor. Gerçekten dünyanın en büyük ilk üç müzesi arasında. Paristeki Louvre Müzesi kadar ihtişamlı ve büyük. müzede resmi görevli 50 tane kedi varmış evet kediler, farecikler çok olurmuş bu müzede o yüzden bu kediler gece müze içerine bırakılıyor fare avına çıkartılıyor ve sabah tekrar toplatılıyormuş. Güzel yöntem valla. Hermitage Müzesine girmek azıcık zahmetli bazı arkadaşların yazdığı gibi çok değil yani. Bazı blog sitelerinde biletinizi internetten alın sıra beklemeyin yazmışlardı. Bizde öyle yapalım dedik ama sitelerinde bir gariplik vardı normal bilet tam bilet yani müzenin inciğini çıncıgını ne varsa gezme full tur 600 rub yazıyor bizim parayla 30 tl ye denk geliyordu ama satın al sekmesine bastığınızda sizi ödeme birimine yönlendiriyor ve fiyat birden dolar üzerinden yaklaşık 16 dolar gibi bir rakamı gösteriyordu oda 45 TL ye geliyordu. Bizde neden fazla ödeyelim dedik sıra beklemeyi kabullendik. Gittiğimizde alırız demiştik iyide yapmışız. Çünkü bedava girdik. Neden mi çünkü öğrencilere bedavaymış müze evet bu noktayı sakın kaçırmayın arkadaşlar. Rusya da tüm yerel  öğrenciler bütün müzelere bedava giriyor. Yabancı öğrenciler ise Hermitagede tamamen ücretsiz diğer müzelerde ise yarı fiyatına giriyor. Bir tek Kremlin Sarayında yabancı öğrencilerden yani bizden tam aldılar. Bu arada biz öğrencimiydik kısmen yani işin aslı yanınızda muhakkak bir öğrenci kartı götürün ister açıköğretim olsun ister benim gibi 10 yıl önceki öğrenci kartınız olsun. İster kardeşinizin olsun ister arkadaşınızın olsun isterse akbiliniz olsun yani zaten o kalabalıkta çok bakmıyorlar kartınıza bir şansınızı deneyin derim biz yaptık toplam müze ziyaretleri ve indirimli girişler dahil 200 liraya yakın kar ettik. Birde müze her ayın ilk perşembesi herkese bedava. Sıra bekleme işine gelirsek. Müze saat 10:00 da açılıyor. Sıra var evet ama 30-35 dakikada hemen geliyor korkmanıza gerek yok. Girişte Türkçe rehberler var deniyordu ama biz göremedik sesli guide almak istedik oda yoktu zaten. bu arada müzeye girmeden cep telefonunda hermitage müzesinin aplikasyonu var onu indirin hem müzeyi gezmenizde hem de gezdiğiniz yerdeki  eserlerin ne olduğunu anlamanızda çok işe yarıyor. Girişte müze haritası veriliyor Bu haritada belli başlı önemli eserler var bence hızlandırılmış bir şekilde gezerseniz sadece bu eserleri görün yeter bence zaten ne zaman yetiyor ne de ayaklarda derman kalıyor. Koskoca müzede su çay satan bir yerde yok haberiniz olsun içeriye suda sokmuyorlar o yüzden suyunuzu girişte bolca için aksi halde tuvaletlerden içmek zorunda kalırsınız. Biz içmedik güvenemedik rusun suyuna. Çok yorulduk susadık ve sadece eserlere 1 saniye bakmakla 4 saat içerde kalıp kendimizi dışarı zor attık.


1-2-3-4.Hermitage Müzesindeki eserler

Ama keşke zaman olaydı da  tüm gün içerde kalıp güzelce incelense eserler. Başlıca görmeniz gereken eserler altın ve mücevheratlardan yapılmış tavus kuşu heykeli. Bu heykel 1762 yılında ingiliz bir kuyumcu tarafından yapılmış. Adam altını satacak yer bulamamış herhalde. Da Vincinin eserlerinin bulunduğu oda var ünlü çömelip düşünen  adam heykeli var. Oda da Da vincinin eserleri var ama kucağında isa olan Meryem tablosu çok ünlüymüş orda öğrendik. Ama Çinden gelen yaşlı  turistler yüzünden esere ulaşmak ne mümkün. Adamlar çekirge sürüsü gibi üstüste çıkanımı dersin, kendi aralarında ben çekeceğim sen çekeceksin diye dövüşenimi dersin, bağıranımı dersin. Yurt dışında bu gibi yerlerde çin kafilelerinden uzak durun derim. Bekleyin onlar geçsin siz sonra resminizi çekin eserinizi inceleyin. Çokta saygısızlar eserle fotoğraf çektirirken her an kadrajda bir çinli belirebilir. Neyse zaten önemli yerler haritada resimli olarak gösterilmiş gördüğünüze bir çeltik atın gezmeye devam edin.

Müzeden çıktıktan sonra Hermitage Müzesinin arkasındaki köprüden karşıya geçtik karşı köprü ayağında Rostal Kolonları denen iki tane turuncu renkli sütün var. Bu sütunlar St. Petersburgdaki dört büyük nehri simgeliyormuş. Sanırım çok eski tarihli değiller üzerinde Yunan ve Roma mitolojilerinden esintiler var. Hemen burada küçük bir park var ortasında üzerinde bulunduğumuz Strelka Adasının nişanı olan bir büyük bir madolyon şeklinde bir anı anıtı var. Biz burda acıkmıştık hemen kavurmalarımızı dometes peynirlerimizi çıkartıp pikniğimizi yaptık. Burada Kuntkamera Gariplikler Müzesi adında bir müze var . Bu müzeyi Deli Petro dizayn etmiş. Adam gerçekten deliymiş. Bu müze içerisinde cenin koleksiyonu, çift başlı bebek ceninleri, garip hayvan ölüleri filan varmış.Aslında ben girmek istiyordum ama eşim korkar diye girmedik ama ilginç bir yere benziyor girilebilir eğer çekinmezseniz.


1-2.Hermitage Müzesi, 3. Rostal Kolonları, 4. Strelka Adasının Nişanı

Ayaklarımıza derman geldikten sonra  Savaş müzesi ve şehrin ilk yapısı olan Peter Ve Paul  Kalesine gitmek için yola koyulduk. Bunun için metroya yürüdük ve Gorkovskaya Metrosunda indik. St. Petersburg da metrolar biraz kullanışsız geldi istasyonlar çok merkezi yerlerde durmuyor araları ne uzak ne yakın metro istasyona yürüyüp başka bir istasyona geçiş yapmak istiyorsunuz mesela bir bakmışsınız zaten gideceğiniz yere gelmişsiniz. Ne demek istediğimi St. Petersburg a gittiğinizde anlarsınız:) metrodan indikten sonra PETER VE PAUL  KALESİNE yürüyüşe geçtik. bu yolda sol kol üzerinde St. Petersburg un tek camisi olan yeşil mavi çini taşlarla örülü çok tatlı bir Özbek Camisi var. Biz gittiğimizde tadilatta idi. Burayı da gördükten sonra direk kale içerisine geçiş yaptık. Savaş Müzesine gitmedik es geçtik inşallah başka sefere ama zamanı ve merakı olan görebilir. Peter ve Paul Kalesi şehrin ilk yapılarından; içerisinde bir çan kulesi var bu kulenin üzerinde uçan melek figürü var 122 metre ile şehrin en yüksek yapısı ayrıca. Bu kale içerisinde çeşitli ufak müzeler var korku müzesi, Da Vinci eserleri, vb. kalenin orta kısımlarındaki kapılarından birinden çıkıp baltık denizine karşı manzarayı seyredebilirsiniz. Kaleyi de hızlı bir şekilde gezdikten sonra Troitsky Köprüsünden (bu köprüyü ünlü Fransız mimar Eyfelin projesine göre yapmışlar) geçip Dökülen Kanlar Kilisesi ne  doğru yol aldık.bu köprü civarlarında Aurokurvazor denilen denize demirlenmiş ve müzeye çevrilmiş Rus-Japon savaşı emektarı olan 1957 de buraya getirilmiş olan bir gemi-müze var dileyen gidebilir. Köprüden çıkışta kanlı kiliseye giden yol üzerinde kocaman bir park. Bu parkta çimler üzerinde yatıp dinlendik ve Dökülen Kanlar Kilisesi manzaralı bol bol fotograf çekip durduk


1.Özbek Camisi, 2-3-4 Dökülen Kanlar Kilisesi


1-2-3-4.St. Petersburg Da Beyaz Geceler (Saat Yaklaşık 00.00)


Parkta uzanıp dinlendikten sonra. Dökülen Kanlar Kilisesine doğru yürüdük. Bu kilisede olan en önemli olay ise Rus Çarı II. Alexander'ın öldürülmesidir. Rus çarı, bu kilisenin yakınında suikast sonucu öldürülmüştür. Rus mimarisiniz önemli yapıları olan soğan yapı türündedir. Yanında nehir olduğundan temellerinin çürüdüğünden ve durumunun tehlike arz ettiğinden bahsedilir.
  Dökülen kanlar kilisesinin nehir kısmından yürüyerek  direk Nevsky Caddesine çıkılıyor karşınızda ise kazan katedrali gözüküyor. Bu akşam Marinsky Tiyatrosunda konser izleyecektik. Marinsky Tiyatrosu yakınlarında metro olmadığı için tabanlara kuvvet kanal kenarından geze geze yürümeye başladık. Moskova daki Bolşoy Tiyatrosundan bahsetmiştim. Bolşoyda program izleyememiştik ama Bolşoy kadar tarihi olan Marinsky de konser dinlemek ayrıcalıktı bence. 1860 yılında açılan tiyatro Rimski-Korsakov'un, Çaykovskinin ve Mussorgyki'nin pek çok eserinin galasına ev sahipliği yapmış. aslında aklımıza gelen Sovyetler Birliği öncesi hemen hemen tüm opera ve balelerin (Uyuyan Güzel, Kuğu Gölü Balesi, Fındıkkıran, Evgeni Onegin, Korkunç Ivan vs.) galası burada yapılmış. Marinsky Tiyatrosuna internetten  Carmina Burana adlı operaya bilet aldık. Siz isteğinize göre ister opera ister bale ister klasik müzik programlarını seçebilirsiniz. İki kişi toplam 75 lira verdik. Bilet çıktılarımızı internetten almıştık zaten. Girişte görevliye gösterip direk yerimize geçtik. Bu arada izleyeceğiniz yeri muhakkak balkon kısımlarında seçiniz. Ortamın güzelliği, 150 kişilik opera , tiyatro salonu bizi adete büyüledi. 1,5 saatlik konser nasıl geçti anlamadık. St. Petersburg a gelirseniz muhakkak Marinsky Tiyatrosunun eski binasında bir program izlemeden dönmeyin derim. Yalnız Bolşoy Tiyatrosunda dediğim gibi bu tiyatro binalarının hemen yanına yapılan ek modern binalarındaki programları izlemeyin. bilet alırken programın eski binada olanını seçin muhakkak.

1-2-3-4. Marinsky Tiyatrosu
           
Konseri izledikten sonra karnımız iyice acıkmıştı geldiğimiz yolu tekrar yürüdük ve kazan katedraline vardık. Karnımızı doğurmak için hemen yakında kazan katedralinin arkasında bulunan Mamaliga Restaurantina uğradık.  Mamaliga Restaurantın çeşitli pideler yapan bir gürcü lokantası idi. Gerçekten çok güzel pideler yapıyorlar.Bu pidelere haçupiri diyorlar. Biz dört kişiydik ve hepimiz farklı peynir çeşitlerinden dört adet sipariş ettik ama porsiyonlar baya büyüktü. Bir kişilik pide iki kişiye yeterdi yani ama kalanları söyleyince paket yapıp içine çatalını mendilini her şeyini koyup size geri veriyorlar. Yani servis yemekler ortam çok güzel ve çok nezih idi. Toplam 2760 ruble yaklaşık olarak 130 lira verdik. Bu ortama göre çok iyi idi fiyatı bence. ama bu pidelere ek olarak 2 demlikte çay içtik. Çay ücreti pidelerden daha pahalı idi yalnız ama 4 kişi tıka basa doyduk ve kalanları da yanımıza alıp diğer gün kahvaltı için çantamıza attık lokanta geç saatlere kadar açık bu arada. Karnımızı doyurduktan sonra epey yorulmuştuk. Direk otelimize geçip  yarın için uykuya geçtik.


1-2-3-4.Mamaliga Restauranti Ve Manzarasi

5.Gün

St. Petersburg daki son günümüze uyanmıştık. Bugün deli petronun yazlık saray olarak kullandığı Peterhofa gidecektik. Kahvaltıdan Nevsky Caddesi boyunca geze geze Hermitage Müzesine doğru yürüdük. Hermitage Müzesinin ve Donanma Binasının arkasında deniz kıyısından kalkan hidrofil denilen hızlı deniz tekneleri var. Biletler buralarda satılıyor. Zaten kıyıda gezerken hemen soruyorlar Peterhof diye.  Bizde bize doğru gelen bir siyahi kardeşimizin yönlendirmesiyle kişi başı tek yön 550 ruble yani yaklaşık 27 lira ödedik sanırım gidiş gelişte alınıyormuş ama biz ne zaman döneceğimizi tahmin edemediğimizden almadık. Zaten dönüşte de bir çok hidrofil var hatta dönüş biletini peterhof da ki duraktan daha uyguna aldık. Fiyatlar 100-150 ruble aşağı yukarı değişiyor haberiniz olsun . Neyse 20 dakika baltık denizinde süren yolculuğumuz sonrasında peterhof sarayı kıyısına iniş yaptık. Girişte gişeler var giriş 500 ruble sadece bahçeyi gezmek sarayın içini gezmek o da ayrı ücret olarak yukarıdaki saray girişinde satılıyor. Biz girişte öğrenci kartlarımızı kullanıp 250 rubleye yarı fiyatına giriş yaptık. Biz sarayın içini gezmedik çünkü muazzam bir kuyruk vardı. Zaten bahçeyi gezmek ve su fişkiyelerini görmek yetiyor. Burada önemli bir nokta daha var sarayın bulunduğu yukarıdaki düzlükte dışarıya açılan turnikeler var sakın onlardan dışarı çıkmayın. Haritada sanki orası da bahçeye dahil sanılıyor ama orası diğer kara yoluyla gelenlerin giriş yaptığı bir yer sanırsam. Zaten sarayın alt kısmındaki bahçeyi gezerek bitiremezsiniz. Buda aklınızda kalsın. Evet Peterhof Sarayi 64 çeşme 37 heykel ve 142 fıskiyeden oluşuyor. Naziler burayı da perişan etmişler zaten gördüğünüz çok şey imitasyon ama ruslar kurtardıkları heykelleri restore etmişler diğerlerini de aslına uygun yapmışlar. bahçede görülecek yerler :

1- Saray ve önündeki Büyük Çeşme
2- Çeşmede bulunan aslanın ağzını yırtan Samson heykeli (aslan İsveç'i , Samson Petro'yu simgeliyormuş ) bu başarıyı sembolize ediyormuş .
3- Girişte  önünüz sarayı görecek şekilde durup sol kol tarafında bulunan petronun şakacı su fıskiyeleri. Bu fıskiyeler petro tarafından tasarlanmış misafirleri buralardan geçerken sular otomatik olarak açılırmış ve misafirler ıslanırmış. Çok şakacıymış anlayacağınız. Tabi şu an fıskiyeler fotosellerle çalışıyor. Bizde adeti yerine getirmek üzere şemsiyelerimiz açıp fıskiyelerin altına girdik Deli Petro garip bir adammış misafirlerine yemek verirken içine demir bilyeler atar milletin dişi kırıldığında onların dişini çekermiş. Gerçi ruslar Great Peter yani Büyük Petro diyorlar ama büyük mü yoksa delimi biz tam anlayamadık.
4- Yine sol kol üzerinde petronun arkadaşlarıyla kafayı çektikleri monsplair denilen bağ evi.
5- Sağ kol üzerinde göl evi
6- Sağ kol üzerinde petehofun yeniden inşa aşamalarını gösterir resim levhaları buraları gezip baltık denizine doğru pikniğimizi de yapıp bol bol fotoğraf çektirerek geldiğimiz yönde tekrar hidrofillere binerek hermitage sarayının yanındaki durağımıza geri dönmüştük.


1-2-3-4. Peterhof a geliş ve gidiş


1-2-3-4.Peterhof Sarayı ve Bahçesi

İndiğimiz yerden yürüyerek  Manar Mopckar sokağından geçip Saint İsaac Katedrali doğru yürüdük. Bu sokakta Tonyc Bar var burada bir şeyler atıştırıp içebilirsiniz ama biz o kadar yorgun değildik katedrale doğru yürüdük. Bu yürüdüğümüz sokak çok ünlü imiş zamanında Dostoyevsky, Turganev, Çaykovski, Alexsander Puşkinin sıkça uğradığı yerlerdenmiş hatta Google ın yazdığı 'bir delinin hatıra defteri' burada yazılmış derler. 

Saint İsaac Katedrali çok ihtişamlı bir yapı gerçekten , sarı kubbesi  200 kg altın kullanılarak yapılmış. Biz 300 ruble karşılığında kolom denilen (sanırım katedralin üzerindeki kolonları kastetmek istemişler) kule kısmına çıktık. Buradan manzarayı izlemek içerisinden daha hoştur dedik. Ama öyle aman aman bir manzarası yok çünkü çok yüksek değil yani. Kuleden indikten sonra katedralin karşısındaki parka geçtik bu park içerisinde baltık denizinin ilk tersanesi olan Donanma Binası  var, ayrıca fransız heykeltraş tarafından yapılan Bakir Atli Petro Heykeli var. Puşkin 1782 yılında bu heykele ithafen bir şiir yazmış bakır atlı diye. Park içerisinde ayrıca stalinin bir heykeli var altında deve olan . Deve ile stalini pek ilişkilendirmedik ama deve üzerine çıkıp resmimizi çektirdik.


 1-2-3-4. Saint İsaac Katedrali Ve Bakir Atli Heykeli
              
Artık epey bir yorulmuştuk ve yorgunluğumuzu atmak için bir beş çayının tam sırasıydı. Bunun için mükemmel bir yere gittik. Bu yerin ismi debiyat Cafe (LİTERATURE) idi Nevsky Caddesinde bulunan bu kafe tarihi yapısı ve iç dizaynı ile rus edebiyat kültürünü birebir size aktarıyor. St. Petersburg da en hoşumuza giden yerlerden birisi idi. Çayı demliklerde getiriyorlardı ve orijinal çay kullanılıyordu sallama çay değildi yani. Bir demlikten dört kupa çay çıkıyordu. Biz çayı çok sevdiğimizden dört demlik aldık ve yanında da menüden seçtiğimiz çeşitli tatlılardan aldık. Toplamda 75 TL gibi bir ücret ödedik ki ortama ve servise göre çok çok uygundu. Bu kafenin tarihi bir özelliği ise Alexsandar Puşkinin yaptığı düelloda ölmeden önce bu cafeye uğrayıp çay içmesiymiş. Girişte zaten Puşkinin bir balmumu heykeli de mevcut. gezimiz boyunca bu cafeyi sık sık kullandık. Kesinlikle burada çay içmeden dönmeyin.


1-2-3-4. Edebiyat Cafe (LİTERATURE)

Artık yavaş yavaş akşam oluyordu ama bunu havadan değil saatlerimizden anlıyorduk çünkü hala her yer apaydınlıktı. St. Petersburg da gezilecek tüm tarihi yerleri hızlandırılmış bir tur ile gezmiştik ama daha zamanımız vardı bunun için eğlenceli bir şeyler yapalım dedik.  Moskova da da aynı formatta olan içerisinde 5 adet farklı formatta olan bir nevi eğlence evine  gittik. Edebiyat cafenin hemen yanında idi giriş. Zaten Nevsky Caddesinde yürürken kaplan kıyafetinde broşür dağıtan adamları göreceksiniz. Ayrı ayrı eğlencelere giriş yapabilirsiniz ama gitmişken hepsine girin derim zaten toplu alımlarda 1000 ruble yani 5 etkinlik 50 lira gibi bir fiyat. Değişik eğlenceli bence gidin derim. birinci aşama devler evi ; burada büyük nesneler var siz sanki dev evine gitmiş gibi oluyorsunuz. İkinci etkinlik ufak sevimli hayvanlardan oluşan küçük çaplı hayvanat bahçesi, 3. etkinlik dev kelebeklerin olduğu kelebek evi bu kelebekleri elinize alabiliyorsunuz yarasa kadardı bazıları, 4.etkinlik ise en zevklisi duvara yapılmış 3 boyutlu fotoğraflarda değişik fotoğraflar çekmek, 5. ise camdan bir labirentin içinde yönünüzü bulmaya çalışıyorsunuz ve çıkıyorsunuz toplam 2 saatinizi alıyor tüm etkinlik.


1-2-3-4.Eğlence Evi

Eğlence evinden sonra hediyelik eşyacılara uğrayıp ufak hediyeler alıp gezimizi son buldurduk. Sabah İstanbul'a dönmek üzere geldiğimiz yoldan yani metroya binip Moskovskaya durağında inip metroda ki havaalanına giden uçak işaretlerini takip ederek bir çıkıştan çıktık ve K39 minibüsünü bekledik (zaten çok sık geliyor) ve havaalanına geldik. İstanbul'a sağ salim ulaştık. Başka bir gezide buluşmak üzere. 

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı