Uçağımız sabah çok erken saatte hareket ettiği için biraz uykusuz ve yorgunuz ama yarım gün kazandık ve hemen gezmeye başlıyoruz. Ayağımızın tozuyla, ilerleyen günlerde ve özellikle muhteşem ışıklı halinin keyfini çıkarmak üzere akşamlarda tekrar tekrar geleceğimiz Moskova'nın dünyaca ünlü meydanı Kızıl Meydan’dayız.
Adını defalarca duyduğum, resimlerini gördüğüm, özellikle de kış aylarında karlar içinde görmeyi çok istediğim, merak ettiğim Moskova'nın Kızıl Meydanı. Burası sadece benim değil sanırım dünyanın birçok ülkesinden birçok kişinin de merak ettiği, “Krasnaya” Rusça'da "kızıl" anlamındaki sözcük ve eskiden "güzel" anlamına da gelen, Rusya siyasi tarihinde de çok önemli bir yeri olan bir meydan.
15. yüzyılda Kremlin Sarayı’nın duvarları tamamlandıktan sonra yapılan meydan, Moskova'yı Rusya'nın belli başlı kentlerine bağlayan yolların kavşağı ve kentin en büyük pazar yeri olmuş. Tarih boyunca gösterilere, geçit törenlerine, hatta idamlara sahne olmuş. Ama ben meydana yaklaşırken bunları düşünmek istemiyorum. Sadece önümde yükselen ve bir peri masalı şatosunu andıran, rengârenk, resimlerle süslenmiş, her biri ayrı tarzda inşa edilmiş olan kulelere hayranlıkla bakarken burada olduğuma hala inanamıyorum. Bu masalsı muhteşem yapı, Moskova’nın simgesi…
AZİZ VASİLİ (BLAJENNİ) KATEDRALİ
Saint (Aziz) Vasil Katedrali; 1555 - 1561 yılları arasında Rus Devleti'nin Kazan ve Astrahan hanlıklarına karşı kazandığı zaferleri kutlamak amacıyla Korkunç Ivan tarafından yaptırılmış, Barma ve Postnikov adlı Mimarların tasarımı. Her biri birbirinden değişik şekilde tasarlanmış olan 8 kubbe, 8 ayrı zaferi simgeliyor. Binanın birbirinden bağımsız duran ve en uzunu yaklaşık 65 metre yükseklikte olan kubbeleri önceleri som altınken 1670'ten sonra değişik renklerde boyanmış ve şimdiki -bana göre tabii- masalsı görüntü oluşmuş. Hep yazdığım gibi burada da yöre halkı arasında bir rivayet var elbette, yapının tasarımcısı olan İtalyan mimar yapıyı tekrar etmemesi için kör edilmiş.
Bugün müze olarak kullanılan kilisenin ve detaylarının fotoğraflarını çekmeye doyamıyorum. Sağda yine mimari harikası binalar, altlarında da oldukça şık görünen kafe ve restoranlar gözüme çarpıyor, bir akşam meydanın ışıklı halini izlemek üzere tekrar gelip mutlaka burada bir kahve ya da daha iyisi ünlü Rus içkisi votka içmeliyiz diye düşünüyorum.
Meydana doğru ilerliyoruz, solda ünlü Kremlin Sarayı’nın duvarları ardından sarayın muhteşem binalarını ve en yüksek yapısının tepesinde Putin’in sarayda çalışmakta olduğunun belirtisi olan bayrağın dalgalandığı muazzam yapıları görebiliyoruz. Bu muhteşem sarayı gezmeyi yarına bırakıyor ve meydanda gezmeye devam ediyoruz.
Kremlin Sarayı’nın duvarı önünde bulunan anıt mezarlara, arasında Lenin'in de bulunduğu çok sayıda önemli Sovyet ve uluslararası komünist liderler defnedilmiş. Yine burada, Askeri Devrim Komitesi’nin kararıyla Ekim Devrimi sırasında hayatını kaybeden 236 kızıl muhafız için de iki toplu mezar yapılmış. Sovyetler Birliği'nin kurucusu Vladimir Lenin'in mumyası kristal bir tabutun içinde durmakta ve halkın ziyaretine açık. Anıt mezar, ilk önce ahşap, sonradan ise granitten tekrar yapılmış.
Bu ünlü meydanla ilgili ilginç bir bilgi (en azından bana ilginç gelen), 2008 yılında, Sovyetler Birliği'nin (SSCB) yıkılışından beri ilk kez, SSCB'nin II. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyasına karşı kazandığı tarihi zaferin yıldönümü olan Zafer Günü törenlerinde ağır askeri araçlar geçit törenlerine katılmış, 2010 yılındaki törenlerde de Rus ve Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi ülkelerin yanı sıra ilk defa NATO’dan Amerikan, İngiliz ve Fransız askerleri de Kızıl Meydan’daki kutlamalara katılmış.
Bu güzel meydan ve Kremlin Sarayı, 13. yüzyıla dayanan Rusya tarihiyle olan güçlü bağları nedeniyle 1990 yılından beri Unesco Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.