Kuşkusuz televizyonda köpekbalıkları ile ilgi bir belgesel izlediğinizde, bir kısmınız iyiki şu anda evde sıcak sıcak oturuyorum derken, diğer kısmınız ise o kafesin içine girip, büyük beyaz köpekbalığına yakın olmak, onun bulunduğu soğuk suları hissetmek ve belki de bir kaç kare fotoğrafını çekmek istiyordur. Ben ikinci grupta yer aldığımdan, detaylı bir çalışma sonrası, büyük beyazın peşinden Avustralya'ya doğru yola çıktım.
Singapur aktarmalı uçuşum toplam 22 saat sürdü. Keyifli bir yolculuk sonrası Sydney'e, oradan da Adelaide üzerinden teknemizin açılacağı, kıtanın güneyinde bulunan Port Lincoln'a geçtim. Tabii aralarda yaptığım bu aktarmalarda 2şer, 3er gün geçirmeyi de ihmal etmedim. Port Lincoln küçük bir kasaba görünümünde ve bir ucundan diğer ucuna geçmeniz araba ile 10 dakika sürüyor. Küçük, şirin barları ve otelleri ile, özellikle köpekbalığı ve ton balıkları ile dalmaya gelenlerin uğrak yeri.
Deniz aslanları ve büyük beyaz köpekbalıkları ile ünlü Neptune adasına gitmek için en yakın liman burası olduğundan limanda balıkçı teknelerinin yanı sıra çok sayıda da günübirlik gezi tekneleri var. Ben, dalış, fotoğraf ve kıyafet çantalarım, ara transferlerde biraz zorlanarak da olsa, sade bir otelde bir gece konakladıktan sonra, teknemin kalkacağı limana geçtim. Bir gün önce uçaktan indiğimde denk geldiğim ve ertesi sabah beni alması için sözleştiğim taksi şoförü beni ekmişti ama, sabah erken kalkmanın bir nimeti olarak, otelin bir taksi çağırmasına yetecek sürem hala vardı. Gelmeden önce yaptığım araştırma sonrası, bu dalış serüvenine Rodney Fox Exp. ile çıkmaya karar vermiştim. Rodney Fox, 1963 yılında bir zıpkınla balıkavı yarışması esnasında, yine bu sularda, büyük beyaz köpekbalığı saldırısına uğramış ve 360 dikiş ile hayatta kalmayı başarmış bir eski dalıcı. İlk köpekbalığı izleme kafesini yapıp, bu konuda dalıcılara sunumlar yapıp, eğitimler veren ve köpekbalıklarını korumayı ve incelemeyi hedefleyen bir vakfın da kurucusu.
Limanda diğer macera sever arkadaşlar ile tanışıp, 3 gecemizi geçireceğimiz keşif teknemize geçtik. Küçük ve lüksten uzak fakat temiz ve düzenli kamaralarımıza yerleştikten sonra, ana salonda verilen brifingi dinlerken, sualtı fotoğraf makinalarımızı da hazırlamaya başlamıştık. Ortak amaç ve hobi için buluşmuş, farklı ülke ve kültürlerden 12 kişinin birbirine ısınması oldukça çabuk olmuştu. Önümüzde 5 saatlik bir yol vardı ve deniz biraz sertti. Neyse ki, zaten denize alışık 12 cesur adam için dalgalar bir problem olmayacaktı.
İlk hedefimiz deniz aslanları ile dalacağımız Neptune adasıydı ve biz çoktan hazırdık. Su ısısı 20 derecenin altında olduğundan kalın elbiselerimizi giyip, bir bot ile adaya yakın bir yere kadar gittik ve burada kendimizi suya bırakıverdik.
Ada deniz aslanları ile dolu olmasına rağmen, maalesef çoğunun ilgisini çekmeyi başaramadık ve sadece içlerinden bir, ikisi bizim yakınımıza kadar sokulup, tekrar karada güneşlenmeye devam ettiler. Zaten sualtında görüşün de zayıf olmasıyla birlikte hayal ettiğim karelerime kavuşamamış oldum. Deniz aslanlarını rahatsız etmemek adına, karaya çıkmak kesinlikle yasak. 2 saatin sonrasında pes eden bizler olup, tekrar ana teknemize, elimizde birkaç kare bulanık fotoğrafla döndük.
Umudumuz büyük beyazlar ile de aynı talihsizliği yaşamamaktı, çünkü hiçbir tur büyük beyazları göreceğinizi garanti edemiyor. Görme olasılığı yüksek olmakla birlikte, gelmedikleri de olabiliyormuş büyük beyazların. Teknemizde 2 tip kafes vardı; yüzey ve dip kafesi. Yüzey kafesine girmek için dalıcı sertifikasına sahip olmaya gerek yok, sadece Rodney Fox'un sunduğu dip kafesi için ise ileri seviye dalıcı olmak şart. Hepimizin heyecan ile beklediği an gelmiş, kan ve balık parçaları denize atılmıştı. 12 meraklı kişi teknenin kıç tarafına sıralanmış, gözlerimizi kırpmadan, o ünlü sırt yüzgecini görmek için bekliyorduk. Sonradan adının "Dude" olduğunu öğrendiğimiz büyük beyaz bizi fazla bekletmeden teknemizin etrafında dolaşmaya başlamıştı. 3er li gruplar ile yüzey kafesine girerek birbiri ardına deklanşöre basmaya başladık, ancak denizin dalgalı olması fotoğraf çekmeyi bırakın, kafeste ayakta durmayı bile zorlaştırıyordu. Ama herşeye rağmen böylesi büyük ve güzel bir canlının 10 cm. yakınında bulunmak tarifi imkansız bir duyguydu. 30 metrelere inecek olan dip kafesinde bu sallanmaları yaşamayacağımızı öğrenince içimiz rahatlamış ve beyaz tahtaya isimlerimizi yazdırmıştık bile. Herbir kafeste onu kumanda eden bir rehber ve 3 dalıcı bulunuyordu. Kafes çok emniyetli ve sağlam, aynı zamanda acil durum donanımları ile kuşanmıştı. Benimki gibi büyük sualtı foto.makinaları olanları, kafesin açılabilir kapısının önüne koysalar da, üçüncü dalışa kadar, kapağı sürüp, foto.makinamı dışarı çıkmaya cesaret edemedim. İlk gün Dude'un dışında 2 tane daha büyük beyaz bize eşlik etti, kimi zaman kafesimizi burunlarıyla iteklediler, kimi zaman ise kafesin borularını dişleri ile yokladılar.
Günde dalış derinliğine göre 2 yada 3 dip kafesi, limitsiz yüzey kafesi opsiyonunun dışında, tekne üzerindeyken de yüzeyde köpekbalıklarının fotoğraflarını çekmek mümkündü. Yani turun sonunda deklanşöre basan parmağınızın dinlenmeye ihtiyacı olacağı kesin. Köpekbalıkları tekneden kesinlikle beslenmiyor, sadece koku vermesi amaçlı kan ve balık parçaları kafesin içinde bulunuyor ve büyük beyazlar bunlara ulaşamıyor.
İkinci günün sabahı ilk dalışlarımızı tamamlayıp, günübirlik dalış teknelerini gördüğümde, Rodney Fox'u seçmekteki isabetli kararımdan dolayı memnun oldum. Sabah erken saatte yola çıkıp, 5 saatlik sert yolculuk sonrası, sadece yüzey kafesiyle dalış yapıp, tekrar 5 saatlik geri dönüş eziyetini çekmediğim için kendimi şanslı hissettim. Burada geçirdiğim 3 günün sonrası, güzel sualtı kareleri, muhteşem anılar ve hoş dostluklar ile dolu, limana dönüp, uçağımızı beklerken İsveçli, Yunan, Amerikalı ve Avustralya'lı arkadaşlarım ile birkaç bira içeceğimiz barımızın yolunu tuttuk. Buradan kısa bir uçuş ile Melbourne ve sonrasında da, Avustralya'ya gelip, büyük bariyer resifinde dalmadan olmaz diyerek, mavi tur teknemin açılacağı Cairns'e geçtim.
Bir başka yazıda, Büyük Bariyer Resifi dalışlarımda buluşmak üzere...