Cruise ile Avrupa Turu - 1. Bölüm Barselona

Bu yazı dizimde sizlere Carnival Breeze gemisinin 11 günlük batı Avrupa turundan indikten sonra Barselona, Madrid ve Amsterdam’da  gezip gördüklerimi ve hatta yediklerimi de anlatacağım. Sizler de bu programı uygularsanız eminim ki memnun kalacaksınız ve kazanacaksınız. Ne kazanacaksınız? Tabii ki beni kazanacaksınız. Bir cruise yazarı olarak sizlere gemilerde yaptıklarımızı ve yaşadıklarımızı anlatıyorum. Ama bu sefer yine gemiden indikten sonra bu güzel şehirlerde de yol göstermek ve anılarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şu da bir gerçek ki beni dikkatle izlerseniz paranızdan da tasarruf edeceksiniz. Barselona öyle bir şehir ki, hem havası hem de turistik gezilecek mekanları ile sizleri çok güzel tatmin edecek bir destinasyondur. Türkiye’den direk ucuz uçuşlar vasıtası ile bu şehri keşfedebilir ve aynı zamanda buraya gelmişken programınızı güzel planlarsanız kısa veya uzun bir cruise ile taçlandırmanız da mümkün olabilir. Şöyle ki Barselona çoğu cruise şirketlerinin başlangıç veya dönüş limanıdır. Bütün Avrupa’ya hatta Karayip’lere,  hatta Amerika’ya ve Afrika’ya buradan gemi seyahati yapabilirsiniz.  Mesela cruise şirketlerinin kendi web sitelerinden veya Amerikan seyahat şirketlerinin (Priceline – Avoya Travel - Trip advisor- vs.) sitelerinden rezervasyon yapıp, özel indirimlerinden de faydalanabilirsiniz. Tarihlerinizi geminin başlangıç ve bitiş tarihlerine göre ayarlarsanız, hem Barselona’yı 3-4 günde keşfeder, hem Akdeniz’in belli başlı limanlarını 3-4-7 günlük seyahatler ile keşfedebilir hem de geminin muhteşem atmosferinde yer içer ve eğlenerek gezebilirsiniz. Haydi bakalım şimdi Barselona turumuza başlayalım.

Gemimiz sabah Barselona limanına yanaştığında saatler 7.30 u gösteriyordu. Rahat rahat kahvaltımızı gemimizde yaptık ve saat 11.00 sularında Carnival Breeze’e, bir daha seferinde görüşmek dileğiyle veda ettik.

Liman zaten şehrin merkezinde ve Kristof Kolomb heykeli ile marinanın yakınında olduğu için inince yönünüzü bulmakta herhangi bir zorluk çekmiyorsunuz. Limanın hemen önünden taksiye bindik ve şoföre bizi meşhur Ramblas Bulvarından geçerek otelimize götürmesini söyledik. Otelimiz şehrin merkezinde olduğu için odamıza yerleştik ve hemen Barselona sokaklarını keşfe çıktık. 2-3 saatlik bir çarşı ve sokak turu yaptıktan sonra otelimizden aldığımız harita ile şehirde görülecek yerler listesindeki müzelerden, öncelikle Katalunya Ulusal Sanat Müzesini ve çevresindeki park ve tarihi binaları gezmeye başladık.

Yürüyerek yaptığımız çevre tanıma gezimiz ve keşfimiz biraz uzun sürdüğünden müzeye saat 3 civarında gelebildik ve kapanış saatine kadar içerisini dolaştık. Çok güzel bir müzeyi barındıran bu binanın içerisinde güzel bir kafe ve dinlenme salonları da var. Hele bir auditoryum var ki, çatısı görülmeye değer.Tek bir kolon tok ve bizim büyük camilerimizdeki sistemle inşa edilmiş.

Müzenin  önünde ve çevresinde görülmesi gereken havuzlar ve yüksek merdivenler  var. Her akşam bu havuzlarda müzik ile koordineli su dansı gösterisi varmış. Saat 20 de başlıyor ve biz bunu kaçırmak istemediğimizden, müzenin önündeki bu merdivenlerde müze gezimiz sonunda yorgunluğumuzu atmaya karar verdik. İyi ki öyle yapmışız. Merdivenlerde zaman içerisinde 100 kişi falan oturmaya başladı. Tabii bu kadar kalabalığa, uyanık seyyar İspanyol satıcılar duyarsız kalır mı? Müzik çalanlar mı, yoksa hokkabazlık yapanlar mı arasınız. Yoksa şarkı söyleyenler mi? Bira ve çerez de ister misiniz bunları seyrederken. Seyyar satıcı çocuklarda buz gibi kutu bira 2 € .  2 bira aldık ve  bütün 5 € kağıt para verdim. Bozdurup getireyim dedi, gitti. Bakalım bizim para üstü gelecek mi? Müze tabii ki bu arada kapandı. Sonra girişine kokteyl masaları konup zengin kokteylli bir nişan töreni yapılmaz mı! Buyurun bakalım eğlenceye. Evet saatler ilerledikçe su gösterisini seyredecek kalabalık aşağıda ve etrafımızda çoğaldı. Demek ki gösteri saati yaklaştı. Bu arada para üstünü merak edenlere bildireyim. Para üstü geldi valla. Helal olsun İspanyola diyorum. Onu da müzisyene verdim, tamam oldu bu iş. 

Müzik ve su gösterisi saat 8 de başladı. Gerçekten güzel ve görülmeye değer. 1 saat kadar seyrettikten sonra artık yorulduğumuzun farkına vardık ve otelimize gitmek üzere bir taksiye bindik. Taksi fiyatları da öyle pahalı değil. 7-8 € verdik mi sizi merkezde her yere götürüyorlar. Taksimetreyi açıyorlar merak etmeyin.

Ertesi gün kalktığımızda,  kahvaltımızı otelin yakınındaki bir kafede yaptık. Tabii ki kahve ve kruvasan. Gemide bedava 80 çeşit kahvaltılığa alışmış bizim gibi cruise yolcularının, bu iki çeşit kahvaltıya 6-8 € ödemesi zoruna gidiyor.

Bugün Hop on Hop Off Bus (HOHO) otobüslerinden bilet alıp, üst katına kurulup şöyle önce tam gün bir Barselona turu yapmayı planlıyoruz. 26€ günlük ve 2 günlük fiyatı da olan bu turlar, bence bir şehri yürüyerek tanımak için ideal vasıtalar. Üstü açık iki katlı olan bu otobüslere aldığınız bilet ile belli olan 20 tane durak var ki bunlar görülmesi gereken yerler listesinde bulunuyorlar, istediğiniz yerde inip orayı gezip bir sonraki veya istediğiniz durakta yeniden binip devam ediyorsunuz, size daha fazla bilgi edinmeniz için bunun linkini de veriyorum işte http://www.city-discovery.com/barcelona/tour.php?id=1829

O gün içerisinde kaç defa inip bindiğiniz önemli değil. Kulaklıklarınızı da takınca geçtiğiniz yerlerin bilgilerini anında öğreniyorsunuz. Binerken zaten Barselona durakları ve gezilecek yerlerin de işaretli olduğu harita ve kulaklık da veriyorlar. İşte HOHO dan aldığımız bilet ile önce hiç inmeden Barselona’nın tam turunu yaptık ve sonra ilk olarak Poble Espanyol durağında indik. Giriş 4€ ve içeride İspanyanın bütün bölgelerinin özelliklerini yansıtan ve o yörenin hediyelik eşyalarını satan küçük dükkanları olan ve oranın mimarisinde inşa edilmiş bina ve meydanlarla karşılaşıyorsunuz.

Tüm İspanyayı özellikleri ile, hatta yemekleri ile de tanıyabilirsiniz. Biz tabii sabah gezdiğimiz için eğlencesini göremedik. Onun için burasını akşam görmek ve yaşamak lazım. Kim bilir ne İspanyol müzikleri eşliğinde, ne güzel yemekleri ve tapaslar yerdik. Neyse bizim akşama başka bir yerde yemek planımız var! Siz yine de bir akşamınızı buraya erken gelip, 1 saat gezindikten sonra değerlendirin.

Kapının önüne çıkıyoruz ve durakta 5-10 dakika bekledikten sonra yine tur otobüsümüze biniyoruz.  Önümüze Montjuic Dağına çıkan teleferik durağı çıkıyor. Buradan tüm şehrin panoramik manzarasını seyredebilirsiniz. Biz burada inmeden devam ediyoruz.

Merkezi yerlerden olan, Katalunya meydanındaki durakta iniyoruz ve sokak aralarındaki enteresan dükkanlara girip çıkıyoruz. İşte size birkaçından çektiğim fotoğraflar. Bu aşağıdakileri bitki zannetmeyin emi benim sevgili okuyucularım. Bunlar mum. Ama ne mumlar vardı o dükkanda. Size dükkanın da resmini göstereyim bari. Bakın fiyatları da üzerlerinde.

Bu arada Barselona Katedrali ve Picasso Müzesine de uğruyoruz.

Picasso müzesinde kuyruk vardı ve giriş ücreti galiba 11€ idi. Sıraya girdik ve tablolarını seyredip çıktık. Heyhat bir tane bile alamadık. Katedral de ise akşam meşhur Katalunya festivali varmış. Onu seyretmeyi programımıza aldık ve tekrar HOHO otobüsümüze binerek, bu sefer Gaudi’nin meşhur bitmeyen Sagrada Familia katedrali durağında  indik. Amanın da amanın, içeriye girmenin imkanı yok.  200m. sıra var.

Dışarıdan şöyle bir seyrettikten sonra yine otobüsümüz ile Gaudi’nin meşhur apartmanlarını ve yapıtlarını panoramik görerek deniz kıyısına indik ve Kristof Kolomb heykeli önünden HOHO otobüs hattımızı değiştirerek Neu Camp Stadına giden başka bir HOHO otobüsüne bindik. Adamlar stadı gezdirmeye 6€, müzeleri gezdirmeye şu kadar €, maç olunca şu €, falan diye para basıyorlar. Tabii futbol takımı bu kadar meşhur olunca bu normal. Stat önü turistik FC Barcelona takımının hediyelerini satan dükkanlarla dolu. Ama zaten bunlar Barselona’nın merkezindeki tüm dükkanlarda da satılıyor. Ama en ucuzu nerede diyorsanız. Size söyleyeyim. İzmir Kemeraltı’nda 15-20 TL. Tunus da ise 10$ idi ve gerçekleri gibiydi tabii ki taklitleri. Şehir turunu kısaca size anlattıktan sonra şimdi gelelim meydanlara ve binalara. Tabii ki hepsi muhteşem ve hepsi bakımlı. Hepsi süper güzel korunmuş ve turistler için mükemmel birer görsel şölen ve fotoğraf mankeni. Biz Türklerin de bu korumacılık kulağımıza küpe olsun diyoruz ama geçmiş olsun. Bizde yıkılan yıkılmış, yakılan yakılmış. Biz hala rezidans ve Avm yapmakla meşgulüz.

Şimdi bakın sizi nereye götürüyorum.
  


 
Barselona’nın ortasında bir pazar. Ama ne pazar.  Mercat de Santa Caterina. İşte bir tarafta balık, meyve ve sebzeler, diğer tarafta hem bunları pişirenler, hem de tabure veya ayakta durarak yediğiniz tapas ve atıştırmalıkları satan büfeler. Hem biranızı veya şarabınızı içerken dostlarınızla sohbet edebiliyor hem de karnınızı çeşitli yerel tadlarla doyuruyorsunuz. Hepsi tek çatı altında o kadar zevkli ve güzel bir yer ki. Tabii bir kadeh şarap içmeden buradan gidilmez. Bir daha Barselona’ya geldiğimde ilk gideceğim yer burası doğrusu. İzmir’in Konak Pier’i de keşke böyle olsa! O zaman işte hem turistler için yeni bir destinasyon,  bizler için de çok cazip bir buluşma ve atıştırmalık ve de alışveriş mekanı olurdu. Buradan İzmir’li yetkililere de duyurulur.Zaten Konak Pier bana göre şu anda yarı boş ve dükkanlarına para kazandırmayan atıl fakat çok güzel bir bina.
 

Yine akşamı yaptık, ama Katedraldaki Katalan festivali randevumuzu da unutmadık. Haydi oraya gidelim. Bu gece İspanya’nın iki ezeli rakibi olan takımları yarışıyorlar.  En yüksek insan kulesi yapan takım tabii ki kazanıyor. İşte size kazanan takımın resmi. Kırmızılar. Sarılar düştü ve 1 kişi yaralı.. ee o kadar olacak tabii.
  

Gece turumuza devam ediyoruz ve gece barlarına şöyle bir göz atıyoruz. Tabii İspanyol danslarını seyretmeden olmaz, ama kenar mahallelerde gerçek bir dans barı bulmamız lazım. Bu hakkımızı Madrid’e saklıyoruz ve sokakları gezmeye devam ediyoruz.


   Gece hayatı ise cıvıl cıvıl ve resimlerimden görüleceği üzere rengarenk. Bu gecelerde neler yapılmaz ki. Yarabbim sen bize güç ver, para ver ve en başta tabii ki sağlık ver diyorum. Bakın sizin için de dilekte bulundum, ona göre artık.

Bu akşamı da sokaklarda atıştırmalıklarla geçiştirdikten ve kadehimi şerefinize kaldırdıktan sonra artık yatma   zamanı. Yarın gezmek için ayaklarımız bize lazım. Onları dinlendirelim diyorum. Yarın Madrid yolculuğumuz var. Allah rahatlık versin.

H. OĞUZ ESEN

Yazar Hakkında

H. OĞUZ ESEN

İş güç ve çoluk çocuk işlerini bitirdikten sonra emeklik günlerimi tadında geçirmek için, sıhhat ve akıl fikir yerinde iken gezmeyi seçenlerdenim.