Dısney'in İlham Kaynağı: Segovia

Düşündüm ki, İspanya’ yı bir güzel keşfedelim diyorken hazır, hani gelmişken de hem merkeze yani Madrid'e yakın, hem de görkemine hayran kalacağınız birkaç şehri özellikle tanıtmak istiyorum. İpucu için sırayla: Segovia, Zamora, Valladolid ve Palencia.

Şimdi Segovia ile başlayalım. Nerede bu Segovia?

Madrid’ in kuzeybatısında ve Kastilya Leon (Castilla y Leon) özerk bölgesinde yer alan Segovia, Madrid’ e yaklaşık 1 saat uzaklıkta olması nedeniyle de, hazır gelmişken günübirlik gezip görebileceğiniz inanılmaz görkemli su kemeri ve kalesi (şatosu) ile size tam olarak Orta Çağ havası yaşatacaktır, emin olun. 

Segovia Su Kemeri

Daha şehre ayak basar basmaz etkileyici duruşuyla sizi karşılayan bu su kemerinin yaşı 2000’in de üzerinde. Eski Roma dönemi antik eserlerinin en önemlileri arasında yer alan bu kemer, üzerinden binlerce yıl geçmesine rağmen çok iyi korunmuş ve zarar görmemiş. Şimdiye kadar gördüğüm en uzun, en geniş ve en yüksek su kemeri olan yapı, şimdiye kadar gördüğünüz en görkemli yapılar arasında kesinlikle yer alacaktır.

Alcazar Kalesi

Segovia’ nın eski şehir bögesinde yer alan bu kale, size tam olarak Orta Çağ’da yaşıyormuşsunuz havası veren ikinci en önemli yapı. Hem kale hem şato (bence daha çok şato) olan yapı daha gidip görmeden önce ilgimi en çok da Walt Disney’ in logosuna ilham olması nedeniyle çekmişti. Nasıl bir şatodur derken, neden hayran olduklarını anladığımız şatodur kendisi. İçeride çektiğim fotoğraflardan da ekleyeceğim ki, siz de hayran kalın. Biz ayrıca şatonun çatısına da cıkmıştık, ama şu an tam olarak hatırlamasam da çok yüksek bir miktar ödemediğimize eminim. 

Plaza Mayor

İspanya’ nın herhangi bir şehrine gelip de meydan havası almak istediğimizde ara sokaklardan zaten önümüze çıkan meydandır kendisi. Eski şehirdeki restoranlara kıyasla, çünkü öğrenci bütçesi ile karşılaştırma yaparak oturuyorduk, çok daha uygun fiyata çok daha çeşitli tapaslar tadabilirsiniz.

Segovia Katedrali

Bu görkemli yapı Roma döneminde yapılan gotik mimarinin bir diğer efsane eseridir. Madrid’de eğer Prado Müzesi’ni gezerseniz (umarım gezersiniz =)), tüm eserlerin arasında, tablolarda en canlı renkleri kullanan, ahşap pencereler üzerine resmedilmiş eserlerin sahibinin ve (ressam ve resim öğretmeni arkadaşlarım beni boğazlayabilir bu şekilde anlattığım için ama uygun kelime bulamadım=)), en sevimli, en sıcak ve Dali’nin büyük büyük dedesi olabileceğini düşündüğüm ressamın El Greco olduğunu görecek, bu katedralde de Greco’nUn eserlerini görme şansını yakalayacaksınız.

Casa de los Picos

İçerisinde sergilerin düzenlendiği bu bina, Türkiye’ den alışık olmadığımız dış cephesi ile görülmeye değer. Biz de sadece fotoğraf çekilmiştik önünde, sergi olmadığı ve içerisinin kapalı olduğu bir vakitte denk gelmeniz de mümkün, dip not. Dıp cehpesi dışında ben de pek bir ilgi uyandırmamıştı maalesef. 

San Millan Kilisesi

Roma dönemi mimarisinin gözde eserler arasında yer alan bu kilise, Eski Şehir'in biraz dışında yer alıyor ama yürüyerek bölgeye ulaşım sağlamanız mümkün, görülmeye değer yapılardan bir diğeri.

Puerta de San Andres

Şehrin eski şehir bölgesinde yer alan bu kapıya Plaza Mayor’dan Alcazar’a yürürken rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Çatısına çıkabildiğiniz bu tarihi kapı, yeni ve eski şehir arasındaki geçişi de sağlamaktadır. Küçük ama buram buram Orta Çağ kokan bu şehre, Madrid’e geldiyseniz mutlaka uğramalısınız. Tren veya otobüs ile yolculuk yaparak Madrid’ den yaklaşık 1 saatte ulaşabileceğiniz bu şehir, su kemeri ve şatosu ile beklentinizi fazlasıyla karşılayacaktır.     

Psichemistblog

Yazar Hakkında

Psichemistblog

Biz bir psikolog ve bir kimyager, yeni maceralara atıldıkça daha da mutlu olduğumuzu ve büyüdüğümüzü gördük. İstedik ki, paylaşıldıkça çoğalsın, hep birlikte daha da mutlu olalım!