Efes Antik Kenti Gezisi: Selçuk

Esrarengiz hikayelerin kenti Efes'te 1962 yılında St. Jean Kilisesi araba park yeri düzenleme çalışmalarında Miken dönemi mezar hediyeleri bulunmuştur. Sonrasında defalarca aranmasına rağmen Miken kenti bulunamamıştır. 1990 yılında tepenin güney yamaçlarında Miken Kenti'ni aramak için kazı yapan arkeologlar olmadık buluntularla karşılaşmışlar. Bunlar hep konuşulan zaman zaman aranan fakat yeri bilinmeyen Efes'in kalıntılarıymış.

Ayasuluk Kalesi yamaçlarındaki prehistorik buluntular MÖ 3 bin yıla kadar uzanıyordu. Bu tarih süreci içinde Hitit de vardı. Öyleyse Hitit yazılı kaynaklarının sözünü ettiği başkent Apasa burası olabilir miydi? Efes dilbilimcilere göre Ephesos kelimeleri, Apasa kelimesiyle aynı kökten olup türemişlerdi. Günümüzde Efes'in en eski buluntuları Cilalı Taş Devri'nden ait ok ucu ve oraklar, taş baltalar, elle biçimlendirilmiş pişmiş toprak kaplardır. Bunlar Efes Müzesi'nde sergilenmekte.

Efes Antik Tiyatro

Efes Müzesi, Selçuk otobüs terminalinin karşısında. Efes Antik Kenti'ne gitmeden önce öneri üzerine bu müzeye girdim. Girişte solda 30 dk'lık Efes tanıtım filmini izledim. Çok iyi bir ön bilgi oldu benim için.

Efes Harabeleri, İzmir'in Selçuk ilçesinde yer alıyor. Selçuk Otogar'dan 10 dakikada bir haraket eden  servislere binebilirsiniz ve 5 dakika içinde Efes Antik Kenti’nin girişine varıyorsunuz, minibüs ücreti 2,5 TL. Giriş bileti alınacak gişeye kadar olan yolda hediyelik eşya dükkanları var.Giriş ücreti 25 TL. Fakat müze kart ile ücretsiz giriyorsunuz. Girişte bilgilendirme tabelaları var antik kentle ilgili.

Anlatılanlara göre günümüzdeki Selçuk ilçesi önceden denizmiş. Küçük Menderes vadisinden içerilere kadar uzananıyormuş bu deniz. Ayasuluk Tepesi ise bir ada imiş. Küçük Menderes nehri ve Marnas çayının getirdiği alüvyonlar binlerce yıllık süreçte denizin günümüzde 6 km. uzakta kalmasına sebep olmuş.

Efes'in kuruluşu Cilalı Taş Devri MÖ 6000 yıllarına dayanıyor. MÖ 1050 yıllarında Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, MÖ 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmış. Bugün gezilen Efes ise Büyük İskender'in generallerinden Lisimahos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuş.

Efes, Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşamış. Roma İmparatoru Augustus zamanında, Asya Eyaleti'nin başkenti olmuş ve nüfusu o dönem (MÖ 1-2. yüzyıl) 200.000 kişiyi aşmış. Bu dönemde her yer mermerden yapılmış anıtsal yapılarla donatılmış.

St. Paulus, St. Jean ve Meryem'in Efes'te yaşamaları Hristiyanların gözünde Efes'in önemini arttırmıştır. (St.Jean Hz. İsa'nın arkadaşı ve havarisidir. Hz. İsa çarmıha gerilmeden önce annesini St. Jean'a teslim etmiştir. St. Jean, İsa'nın çarmıha gerilişinden sonra Meryem Ana'nın Kudüs'te kalmasını sakıncalı bulduğundan onu yanına alarak Kudüs'ten kaçırmış ve şimdiki Selçuk'a getirmiştir.)

Efes ören yerinde, Hadrianus Tapınağı girişindeki frizde Efes'in 3 bin yıllık kuruluş efsanesi şu cümlelerle anlatılıyor : ''Atina kralı Kodros'un cesur oğlu Androklos, Ege'nin karşı yakasını keşfetmek ister. Önce, Delfi kentindeki Apollon Tapınağı'nın kahinlerine danışır. Kahinler ona, balık ve domuzun işaret ettiği yerde bir kent kuracağını söyler. Androklos bu sözlerin anlamını düşünürken Ege'nin lacivert sularına yelken açar... Kaystros (Küçük Menderes) Nehri'nin ağzındaki körfeze geldiklerinde karaya çıkmaya karar verirler. Ateş yakarak tuttukları balıkları pişirirlerken çalıların arasından çıkan bir yabandomuzu, balığı kaparak kaçar. İşte kehanet gerçekleşmiştir. Burada bir kent kurmaya karar verirler... ''

Efes'in alt ve üst olmak üzere iki giriş kapısı var. Ben minibüsler üst kapıya çıkmadığı için alt kapıdan girdim. Fakat isterseniz alt kapının olduğu yerden faytonla üst kapıya giderek oradan da giriş yapabilirsiniz. Girişte biraz ilerledikten sonra solda Antik Tiyatro tüm ihtişamıyla karşımdaydı. Tiyatronun yapıldığı ilk tarih Helenistik döneme ait.

Efes Antik Tiyatrosu İmparator Cladius döneminde yeniden inşa edilmeye başlanmış ve günümüzdeki Efes Antik Tiyatronun tamamlanması MS 98 ile 117 yıllarında gerçekleşmiş. 24000 oturma kapasitesine sahip.Bu dev tiyatronun dünyanın en büyük açık hava tiyatrosu olduğu düşünülüyor. Burada Sportif yarışlar, gladyatör gösterileri ve sanat gösterileri yapılırmış. Tiyatro liman caddesine bakıyor. Deniz yoluyla gelenler önce tiyatroyu görürlermiş. Tabi şimdi deniz 6 km içeride.


Güneş tiyatronun olduğu Panayır Dağı'ndan doğarken

Tiyatronun sağ tarafından ilerleyerek Celsus Kütüphanesine ulaşıyorum. Bu yol üzerinde Aşk Evi olarak anılan yeri görüyorum. Efes Antik Kenti’nin simgesi olan, M.S. 125 yılında inşa edilen Celcus Kütüphanesi'nin etkileyici giriş kapısı, orijinal parçalarıyla restore edilmiş. O zamanlar kitap şimdiki formatta değil parşömenleri sarıldığı rulolar şeklinde tutulmaktaydı ve 12.000 rulo alacak kapasiteydi. Asya Bölgesi Genel Valisi ve büyük kitap aşığı Celsus Polemeanus'un anısına inşa edilmiş. Celsus'un mezarı da zeminin altına, mermer bir lahitin içindeki kurşun bir sandığın içine gömülüymüş. Merdivenlerin her bir tarafında Yunanca ve Latince yazılar Celsus'un yaşamını anlatıyor. Dış duvar boyunca yer alan dört girintide dört kadın heykeli bulunuyor. Bu heykeller hikmet (sophia), bilgi (episteme), akıl (ennoia) ve erdem'i (arete) simgeliyor. Bu heykellerin asılları kazı sırasında Viyana'ya götürülmüş.


Celsus Kitaplığı

Kütüphanenin önünden yukarıya çıkan yol Kuretler Caddesi. Domitian Meydanı ile Celsus kitaplığı arasındaki bölüme Kuretler Caddesi deniyor. Kuretler yılda bir kez Prytaneion'dan grup halinde çıkıp törenle bu caddeyi geçtikten sonra Bülbül Dağı eteğini takip eden yolla Kuşadası yakınındaki Arvalya'ya varır ve burada Artemis'in doğumunu dramatik bir şekilde kutlarlarmış. Caddenin iki yanında sütunlu portikler vardır. Sütünlar arasındaki yazıtlı kaideler kente yararlı işler yapanların onurlandırılması için dikilen heykellerine aitmiş. Şu 20 milyon TL ve 20 YTL banknotlarının arka yüzünde Celsus Kütüphanesi ile birlikte resmi kullanılan Hadrian Tapınağı da bu cadde üzerinde.


Kuretler Caddesi


Hadrian Tapınağı

Celsus Kitaplığı'ndan yukarıya çıkışta sağda Yamaç Evler var. Yamaç evlere giriş ücretli. Müze kart geçmiyor. 15 TL ücreti. Ben girmedim. Giriş kapısından bakıp tarihle ilgili levhadan edindiğim bilgiye göre Bülbül Dağı eteklerindeki teraslar üzerine yapılmış bu evlerde kentin zenginleri oturuyormuş. Evler açık peristil bir avlu etrafına iki katlı olarak inşa edilmiş. Evlerin tabanları mozaikler, duvarları mermer kaplama ve fresklerle dekore edilmiş. Evlerin içinde çeşmeler ve yerden merkezi ısıtma sistemleri bulunmaktaymış. Evler açık peristil bir avlu etrafına iki katlı olarak inşa edilmiş. İlk inşa tarihi M.S. 1. yüzyıl olarak belirlenen evler, daha sonraki yıllarda çeşitli ilave değişikliklerle şehir terk edilene kadar kullanılmış.

Yamaç Evler

Caddeden yukarıya çıkınca sağa dönüşte Yazıtlar Galerisi var. Burası Domitianus Tapınağı'nın mahzen tonozlarının bulunduğu yerde. 3000'in üzerinde yazıt bulunmuş burada. Sadece 60 tanesi sergileniyor. Buradaki yazıtlar imparator ailelerini yüzelten yazılar ve mezar yazıtlarından oluşuyor.

Biraz yukarıda solda ise küçük bir antik tiyatro daha var. Sağ tarafta su sarayı kalıntıları var. Onları da gördükten sonra dönüş yoluna geçiyorum. 9'da girdiğim Efes'ten 13:30'da çıkıyorum.

Ben içeriye girdiğimde saat 9:00'du. Yeni açılmıştı. İlk girişte kimse yoktu. Antik kent havasını yaşamak için özellikle bu saati seçmiştim. Tarif edemeyeceğim harika duygular yaşadım. Düşünsenize çok büyük bir antik şehirde tek başınızasınız. Antik Tiyatro'da 30 dk. kadar yalnızdım. Sonra turist kafileleri giriş yapmaya başladı ve giderek yoğunlaştı. Ben hava şartlarından dolayı çok ziyaretçi olmayacağını düşünmüştüm ama çok kalabalıktı. Benim orada bulunduğum saatlerde 2000'e yakın yabancı turist vardı sanırım. Türk turiste rastlamadım hiç.Sanırım rehber, görevli ve güvenliklerden başka Türk yoktu. Geneli Japonya ve Norveç'ten gelen turistlerdi. Norveçli turistlerle çok fazla sohbet imkanım oldu. İlk tanışmamızda Türk olduğumu söylediğimde onlar da çok şaşırmıştı :)

Efes Antik Kenti Çevresinde Görülmesi Gereken Yerler

Artemis Tapınağı: Dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen tapınakta arkeolojik çalışmalar 1870’li yıllarda başlamıştır, maalesef günümüze birkaç mermer parçası kalmıştır. Bunların bir kısmı Londra'da, bir kısmı da İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmekte.

Artemis Tapınağı Efes Müzesi'ne 6 dk. yürüme mesafesinde de yer alıyor. Sadece bir görevli duruyor. Terk edilmiş bir yer görüntüsü hakim. Artemis Tapınağı kazılarında çok sayıda altın, elektron ve fildişinden yapılmış Lidia dönemine ait adak eşyaları bulunmuş.

Meryem Ana Evi: Selçuk’a 7 km uzaklıktaki ev, Hristiyanlar için önemli dini merkezlerden biri kabul edilmektedir. Hz Meryem’in yaşadığı son ev olarak kabul görmektedir. Selçuk Otogarı’ndan bölgeye minibüs yok. Taksiyle ulaşılabilir.

Yedi Uyurlar Mağarası: Panayır Dağı'nın doğu yamacındadır. M.S. 250 yıllarında İmparator Decius döneminde yaşayan yedi Hristiyan genç, İmparator tapınağına kurban sunmayı kabul etmeyince kentten kaçıp buradaki mağaraya saklanmışlar. Mağarada uzun süre uyuyan gençler uyandıktan sonra yiyecek almak için kente giderler ve bir gece değil 200 yıl uyuduklarını ve imparatorluğun her yanında Hristiyanlığın kabul edildiğini öğrenirler. 

St. Jean Bazilikası: Selçuk’ta bulunan bazilika İsa’nın en sevdiği havarisi Yuhanna adına yapılmış ve mezarının burada bulunduğu iddia edilmektedir. Fakat yapılan çalışmalarda mezarına ulaşılamamıştır.

Selçuk (Ayasuluk) Kalesi

Şirince: Efes Antik Kenti’yle beraber çevrede en çok ziyaret edilen bu eski rum köyüne Selçuk’tan minibüslerle 20 dakikada ulaşılabilir. Fiyatı 3 TL. 

Kuşadası: Selçuk Otogar'dan minibüsle yarım saatte ulaşılıyor. 15-20 dk'da bir minibüsler var. Fiyatı 6 TL.

Buradan İzmir Merkez'e belediye otobüsleri veya minibüslerle 1 saatte ulaşabilirsiniz.

http://gezinamee.blogspot.com.tr/