Seul, 10 milyonu aşan nüfusu, yüksek binaları, binlerce küçük dükkânı, dünyaca bilinen büyük firmaları ile tam bir ari kovanı. Kore Savaşı’nda yerle bir olduğu için şehirde tarihi yapılar bulmak kolay değil. Onun yerine değişik gökdelen örneklerine bakabilirsiniz. Gökdelenleri yapanlar bizde de tanınan Hyundai, LG, Samsung gibi firmalar. Bu firmalara Kore’de “chaebol” adı veriliyor, bir nevi devlet destekli tekel durumundalar. Anlayacağınız Kore, Japon modelini takip etmiş, ta ki 1997 Asya Krizi çıkana dek. Kriz sonrası iç piyasasını tamamen açmış.
Seul kentinde sıra sıra gökdelenler, gökdelenlerin olmadığı bölgelerde ise neredeyse her dört binanın birinin tepesinde kilise can kulesi ve haç var. 1945’e kadar Hristiyanlığın %4-5’lerde olduğu Kore'de artık bu oran %35’e çıkmış. Sonradan dine dönen herkeste olduğu gibi bir hırsla sarılmışlar ki sormayın. Geceleri binaların tepesindeki neon haçlar; şehre bazılarına göre mistik, bazılarına göre ise koca bir mezarlık havası veriyor.
Tarihi eserlerin hemen hepsi sonradan yeniden yapılan kopyalar ve çevreleriyle pek uyum içinde değiller. Sanki 21. yüzyıl onları yutmak istemiş ve ham yapmış gibi.
Seul gündüz çekici bir şehir olmasa da geceleri fena değil. Şehirde binlerce irili ufaklı açık hava lokantası havanın kararması ile canlanıyor. Tezgâhlardaki binbir çeşit yemek, illaki milli içki soju eşliğinde onları tüketecek müşterileri bekliyor. Bu tezgâhların müşterileri genelde eski nesil, beraber açık havada arkadaşlarıyla içiyorlar, içiyorlar, içiyorlar… Ben kendilerini, içme konusunda Ruslara rakip olur gördüm. Galiba milli karakter olarak yavaşlamak hoşlarına gitmiyor; ister üretim olsun, ister soju. Genç nesil daha farklı, onlar kapalı mekânları tercih ediyorlar.
Aşağıdaki dev ahtapot kollarına benzeyen yapı, mangal dumanını çekmek için. Burası bir “kendin pişir kendin ye” mekânı.
Seul üniversitesinin kampüsü civarı her daim canlı.
Kore deyince elektronik demeden geçilmez doğal olarak. Yongsan'daki bu binada sadece elektronik eşya satıcıları var.
Asya’da tek çatı altındaki en büyük elektronik pazarı burada bulunuyor. Fiyatlar Japonya’nın %20 altında. Aynı mal birçok dükkânda var, dolayısıyla pazarlık mümkün oluyor.
Seul'un grisini içimizden atmak için Filipinler'in mavisine açılma zamanımız geldi. Bundan sonraki durağımız Cebu, Filipinler...
*** Başar Kurtbayram'ın diğer yazılarına www.simdigezelim.com'dan da ulaşabilirsiniz.