Bugün yine UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ndeki bir başka kasabaya, uzun ve güzel kuleleri ile tarihi San Gimignano’ya; Toscana’nın en “pitoresk” kasabalarından birine gidiyoruz. Gerçekten de “resmi yapılmaya değer” sokakları ve kuleleri ile çok güzel bir kasaba…
Ortaçağ atmosferini daha kasabayı çevreleyen devasa surların giriş kapısından girer girmez hissedebiliyorsunuz, meydana doğru ilerlerken bu atmosferi gerçekten çok iyi koruduğunu hemen görebiliyorsunuz. Deniz seviyesinden 334 metre yüksekteki bir tepe üzerine kurulmuş kasabadaki evlerin pencerelerinden yine renk renk çiçekler sarkıyor. Tabii dükkânlar, restoran ve kafeler de çiçeklerle dekore edilmiş; bazı binalara tırmanan sarmaşıklar tarihi binaları adeta kucaklıyor. Zaten bu buranın bir diğer adı da “Güzel Çiçekler Şehri”…
Rivayete göre; Roma’dan kaçan Muzio ve Silvio adlı iki kardeş Valdelsa’ya (Elsa Vadisi) gelir ve burada iki kule inşa ederler, daha sonra burası “San Gimignano dalle belle torri” (güzel kuleli San Gimignano) olacaktır. Şehre 13. yüzyılda zengin aileler tarafından 72 kule inşa ettirilmiş. Bazıları 50 metreyi bulan ve içlerinde sayısız İtalyan sanat şaheserlerini barındırmakta olan kulelerden günümüzde sadece 14 tanesi ayakta kalabilmiş. Fresklerle kaplanmış Collegiate Kilisesi, Şehir Müzesi, Roman ve Gotik tarz mimarisi ile çok iyi korunmuş binaları, kuleleri ve 177 basamaklı Torre Grossa Kulesi’nden şehir manzarasının yanı sıra her sokağı, bu sokaklardaki çeşit çeşit hediyelik eşyalar, renk renk “pasta”lar satan dükkânlar görülmeye değer…
İtalyan dondurması çok ünlüdür ve gerçekten de çok lezzetlidir, ama bu şehirdeki birkaç kafede “dünyanın en iyi dondurması burada satılmaktadır” yazısı dikkatimizi çekiyor; denemeden olmaz elbette, bana göre çok lezzetliydi ama belki de dünyanın en iyisi mi acaba bilemiyorum tabii : )
Şehrin bir başka ünlüsü, hatta İtalya’nın en ünlü beyaz şarapları arasında yer alan ve şehrin tepelerinde yetişen Vernaccia üzümünden üretilen “Vernaccia di San Gimignano”… Aperatif olarak ya da balık yemeklerinde tercih edilen bu şarap, altın sarısı renginde… Kırmızı şarapları ise Tuscan üzümlerinden Sangiovese ile Cabernet Sauvignon, Cabernet Franc, Syrah, Merlot ve Pinot Nero gibi enternasyonal üzümlerinin yarı yarıya karışımı ile elde ediliyor ancak Sangiovese üzümünün oranının % 70’e kadar çıkarılması için uğraşılıyormuş. San Gimignano Rosso, San Gimignano Rosato, San Gimignano Vin Santo ünlü şaraplarından birkaçı… Bir de mimar Duccio Santini tarafından inşa edilmiş olan Villa della Rocca di Montestaffoli’de şarap tadımı yapabileceğiniz bir Şarap Müzesi de var, şehrin en yüksek noktasında bulunan müzeden bölgenin şarap bağlarının güzel manzarası da görülmeye değer…
Şehri gezmeye doyamıyoruz ama dün gezmekle bitiremediğimiz Siena’ya bir kez daha gitmek üzere yola çıkarken, biraz ileride bulunan Colle di Val d’Elsa şehrinin ihtişamlı dış surları bizi davet eder gibi durunca bir mola da burada vermeye karar veriyoruz. Şehir surlarının yanı sıra tarihi evler de şehrin etrafında adeta bir sur oluşturmuş. Elsa şehri ismini de şehirden geçen aynı adlı nehirden almış. Kristal cam işleriyle ünlü bu şehir 2. Dünya Savaşı sırasında bombardımandan da nasibini almış.
Yarın sabah Toscana bölgesinin 2 güzel şehrine daha, Pienza ve Montepulciano’ya uğruyor ve Val D’Orcia’dan geçerek yine Orta İtalya’da tarihi şehirleri ve ünlü şaraplarıyla bilinen “Umbria” bölgesine geçiyoruz. Görüşmek üzere…