İskandinav gezimizin ikinci ayağı olan Oslo'dayız. Önce yine genel bilgiler, sonra ulaşım bilgileri ve gezilecek yerler sıralamasıyla ilerleyelim.
1 milyona doğru ilerleyen bir nüfus, modern bir yaşam, çok az süren yazına karşın genelde kasvetli bir hava, akla ilk fiyord kelimesini getirten harika bir coğrafya... Ne Çin istilası, ne göçmen dalgası, ne Amerikan salyası... Sanki dünyadan izole edilmiş bir görüntü veren bir huzur, çeşmelerinden kana kana içilen sular... Bunların hepsi doğru ama pahalı be kardeşim, çok pahalı. Para birimleri Norveç Kronu (NOK) 1TL=2.93 NOK, 1€=9.42 NOK.
Ülkemizden direk uçarak Oslo'ya ulaşabilirsiniz. Takip ederseniz kampanyalarda uygun fiyatlarla bilet alma şansınız da var. Havalimanına indiğinizde şehre en pratik ulaşım trendir. Yaklaşık 20 dakikada merkeze ulaşmanız mümkün. SAS havalimanı otobüsleri ise ikinci alternatiftir. Taksiyi ise hiç önermeyiz, aklınıza bile getirmeyin.
Şehir içi ulaşım: Metro, tramvay, otobüs ağı gelişmiştir. Hepsinde geçerli günlük kart 90 kron. Makinaya onaylattığınız anda 24 saat başlıyor yani gün sonunda bitmiyor. Tek kullanımlık otobüste de bulunuyor ancak 50 kron. Oslo Pass burada düşünülebilir: 24 saatlik 320 kron, 48 saatlik 470 kron. Merkez istasyondaki Visitor Center'den alabilirsin. Oslo Pass önermemizin nedeni, otuzun üzerinde müzeye ücret ödemezsiniz, tüm toplu taşıma araçlarına ücret ödemezsiniz ve hatta 1,5 saatlik mini cruise turu yapabilirsiniz. Bir kısmını yazdık; siz gelmeden Oslo Pass konusunu bizce iyi araştırın.
Gezilecek yerler:Listenin en başında kesinlikle Frogner Park ve içindeki Vigelansparken var. Dünyanın tamamını gezmedik; ama böylesi nerede vardır veya varmıdır acaba? Park 24 saat açık ve ücretsiz. 12 nolu tramvay (tramvaya Trikk Tram diyorlar) veya 20 nolu otobüs ile "Vigeland Park" durağında inerek ulaşabilirsiniz. Dünyada tek bir sanatçı (Gustav Vigeland) tarafından yapılmış en büyük heykel parkıdır. Teker teker heykelleri inceleyerek (212 adet) ilerlediğinizde sonunda sizi, yine etrafı heykellerle çevrili, tek parça ve 121 figürün işlendiği meşhur sütun Monolith bekliyor olacak. Parktaki tüm figürler çıplak ancak cinselliği çağrıştıracak tek eser bulunmamaktadır. Parktaki bir diğer meşhur heykel ise kızgın çocuk (Sinnataggen) heykelidir.
Parktan sonra göreceğiniz en yakın gezi noktamız Kraliyet Sarayı (Royal Palace). Hanedanın ikamet etmesi maksadıyla 19. yüzyılda yapılmış, halen kral ve kraliçenin resmi konutudur. Misafir devlet başkanları da bu sarayda ağırlanıyor. Sarayın önünde Kral Karl Johan Heykeli bulunmakta ve saray 95 Nok ücretle gezilebilmektedir. İlginç olanı ise sarayın etrafında insanlar dolaşıyor ve toplanan kar sarayın önüne istiflenmiş, görüntü bizi çok şaşırtıyor.
Kraliyet Sarayı, şehrin meşhur Karl Johans Caddesi'nin başlangıç noktasıdır. Caddenin diğer ucunda ise merkez istasyonu bulunmaktadır. Doğrusu bizim ilgimizi cadde ve mağazalar değil, cadde civarında gördüğümüz önemli yapılar çekiyor. Merkez istasyona kadar cadde üstündeki veya yürüme mesafesindeki göreceğimiz yerleri tanıyalım: Sarayı arkamıza aldığımızda, sağ kolda ilk önemli yapı olarak National Theatre ve hemen cadde kenarındaki heykeli görüyoruz.
National Theatre karşısında ise National Gallery (kırmızı bina) ve Oslo Üniversitesi'ni (beyaz bina) görüyoruz. Edvard Munch'un meşhur çığlık (Scream) tablosunun da olduğu güzel bir müze.
Caddeye devam etmeden National Theatre'nin yanından deniz tarafına yöneliyoruz. Orada göreceğimiz önemli yerleri gördükten sonra tekrar caddeye döneceğiz ve kaldığımız yerden devam edeceğiz. Şimdi tiyatronun hemen yakınındaki güzel binadayız: Oslo Belediye Sarayı (Oslo City Hall) (Radhuset). Her iki cephesi de gerçekten çok güzel. İçinin de çok güzel olduğunu biliyoruz ama biz fırsat bulamadık.
Deniz kenarından, önce Nobel Peace Center (Giriş: 80 Nok) (her yıl 10 Aralık'ta Nobel Barış Ödülü bu binada veriliyor) binasını görüp daha sonra biraz dinlenebilmek amacıyla Aker Brygge'ye (AVM) yöneliyoruz. Amacımız daha sonra caddeye dönmekti ama önümüzdeki tramvayın merkez istasyona gittiğini görünce kararımızı değiştirip tramvaya biniyoruz. Zamanı olanlar Aker Brygge gezisinden sonra sahil boyunca uzanan meşhur Straden Caddesi'nde (Stranderg) yürüyebilir.
Tramvayı kullanmak bize çok zaman kazandırıyor ancak bu arada Akershus Kalesi'ni görme şansını kaçırıyoruz. Tramvay ile merkez istasyona geliyoruz ve hemen denize doğru yöneliyoruz. Çünkü orada dünyanın en gösterişli Opera Binası'nı (Operahuset) göreceğiz. Sydney'deki Opera Binası ile kıyaslanan yapı bizi de etkiledi doğrusu. Önündeki cam gemi heykeli de çok değişik bir hava vermiş. Opera binasının dışı kadar içi de bizi etkiledi. İçerisindeki kafede biraz dinlenme fırsatı bulacaksınız.
Biraz dinlendikten sonra tekrar Oslo Merkez İstasyonu'na (Oslo Sentralstasyon) geliyoruz. İstasyon, önündeki meydan ve heykel çok güzel. Burdaki gezimizden sonra, bu kez istasyonu arkamıza alıyoruz ve önümüzde başlayan ve sonu Kraliyet Sarayında biten meşhur cadde Karl Johans Gates'e giriyoruz. Oslo tren istasyonu yanında ise Jembanetorget metro durağı bulunuyor. Kraliyet Sarayı'na doğru yöneldiğinizde bu metro istasyonundan sonraki metro "Stortinget", aşağı yukarı caddenin ortalarına denk geliyor.
Cadde boyunca artık görmek istediğimiz iki yer kaldı: Önce caddenin sağındaki Oslo Katedrali (Oslo Domkirke) ve sonra caddenin solundaki Parlamento Binası (Stortinget). Doğrusu cadde ilgimizi pek çekmiyor. Sağımızdaki solumuzdaki mağazalara bakarak Paramento Binası'na geliyoruz. Henüz binayı dıştan incelerken ve hiçbir koruma olmamasının ilginçliğini konuşurken daha önce Türkiye'yi gezmiş iki genç yanımıza geliyor. Bir süre sohbet ediyoruz. Türkiye'yi özellikle Side'yi çok sevdiklerini söylüyorlar. Ellerin memleketinde iki arkadaş ediniyoruz. Parlamento Binası'nın içinde ışıkların yandığını görünce içeri girip "ne olacak bu Norveç'in hali?" diye sorsak mı diye düşündük; sonra "amaaaann, ne hallari varsa görsünler" dedik :)
Parlamento Binası'ndan adını alan metro "Stortinget" hemen yakında, oraya yönleniyoruz. Çünkü gezimizin son noktasında, dünyaca ünlü kayak merkezi (Holmenkollen) var. Burası kayakla atlama pistidir, hatta bu nedenle "Holmenkollen Ski Jump" olarak bilinir. Metro ile yaklaşık 30 dakika süren harika bir yolculuk yapıyoruz. Metro yer üstünde yavaş yavaş dağa tırmanıyor ve biz de hayran hayran dışarıyı seyrediyoruz. Bir süre sonra sis kendini gösteriyor ve tırmandıkça artıyor. Yukarı çıktığımızda ise göz gözü görmüyordu. Holmenkollen'den güzel fotoğraflar ile dönemedik, çektiklerimiz de işte bunlardı:
İskandinav ülkeleri gezimizin Stockholm'den sonra ikinci durağı Oslo, bizi kendine hayran bırakıyor. Sırada bir gece kalacağımız Göteburg, arkasından Malmö ve 2 gece kalacağımız Kopenhag var.
haydigeziyoruz.blogspot.com.tr