İlk görüşte aşka inanırım ben. Üstelik insanın sadece başka bir insana değil; bir eve, bir kitaba, bir şehre de ilk görüşte aşık olabileceğine… Rishikesh benim Hindistan hikâyemdeki yıldırım aşkım oldu.
Muson yağmuru altında hüzünlü ve güzel Rishikesh
Amritsar’dan 14 saatlik çetin ve heyecanlı bir otobüs yolculuğundan sonra -şöförümüz Formula 1 yarışçısı gibi, yollara yol demeye bin şahit ister, Til tüm gece gözünü kırpmıyor korkudan, ben bizim İstanbul minibüs şoförlerinden mi alışmışım nedir, gayet rahat uyuyorum- Rishikesh’e varıyoruz. Sisli puslu bir muson yağmuru sabahı ve hayretle bakakalıyorum böyle bir sabahta bile güzel görünmeyi başaran bu şehre.
60’lı yıllarda Beatles grubu üyeleri bir süre boyunca Rishikesh’de bir gurunun aşramında meditasyon eğitimine katılmışlar ve rivayete göre pek çok ünlü şarkılarını da bu dönemde yapmışlar. Hint spiritüel akımlarının batı dünyasına taşınmasında da Beatles’ın çok etkisi olduğu söyleniyor. Beatles grubu üyelerinin kaldığı bu aşram, günümüzde ziyarete kapalı. Ama Rishiskesh’te yoga ve meditasyon, budizm ve Hint felsefesi öğrenebileceğiniz birçok başka aşram mevcut.
Rishikesh iki ana bölgeye ayrılmış durumda; kalabalık ve pek de çekici olmayan merkez ve daha kuzeyde Ganj kenarında bulunan Himalaya manzaralarıyla çevrili güzeller güzeli, bizim de konakladığımız bölge. Ganj Nehri’nin ikiye böldüğü kuzeydeki bu bölgenin iki yakasını Ram Jhula ve Lakshman Jhula köprüleri birleştiriyor. Her iki köprü de maymunların işgali altında… Korkuluklara tırmanan, insanların arasında koşturan bir dolu maymun ve aralarında yürüyen renkli sarili kadınlar, Hint münzevileri (sadular) ve tabii ki kutsal inekler ile bu iki köprü sürekli canlı, renkli ve şenlikli bir manzara oluşturuyor. Rishikesh turistler için bir cennet. Hem yoga, meditasyon, müzik ve dans kursları, birçok konaklama imkânı, her zevke göre (hatta pizza, hamburger gibi batılı yemekleri bile bulabileceğiniz) restoran ve kafeleri ile konforlu; hem de saduları, aşramları, kutsal nehri ziyarete ve ibadete gelmiş yerli halkı ile otantik ve doğulu…
Biz geleneğe uyalım ve hazır Rishikesh’e gelmişken bir aşramda kalalım dedik. Aşram bilgelerin inzivaya çekilmek ve eğitim için kullandıkları yer anlamına geliyor ama Rishikesh’te aşramların ikinci bir rolü daha olmuş; turistik tesis. Çok cüzi bir miktar gecelik konaklama ücreti ödeyerek bu aşramlarda, ibadete ve inzivaya gelmiş yerli halkla bir arada kalabiliyor; aşramların sunduğu yoga, meditasyon, reiki gibi derslerden faydalanabiliyorsunuz. 1-2 aşram gezdikten sonra Lakshman Jhula’daki Sri Sant Sewa Aşram’da karar kılıyoruz. Aşramda her bütçeye göre oda var, biz geceliği 7 Euro olan orta bütçelilerden bir tane istiyoruz. Geniş, ferah, gayet basit döşenmiş ama temiz ve en önemlisi terasa açılan ve harika Ganj Nehri manzarası olan bir odayla karşılaşınca, benim de zaten Rishikesh’e gönlümün kaymış olmasının etkisiyle burada planladığımızdan biraz daha fazla kalmaya karar veriyoruz. 2 aylık gezimize Hindistan ve Nepal’de birçok yer sığdırmak ve arada Andaman Adaları’nda tropik bir de tatil yapmak istediğimiz için normalde bir şehirde iki geceden fazla kalmak lüks bize. Ama Rishikesh’e 4 gece helal olsun diyoruz ve bu 4 gece 5 günde neler mi yapıyoruz?
Rishikesh’e varış ve karşılama komitesi
Aşram komşularımızın teras keyfi
Hırsız komşumuz suç üstü yakalanınca bize bağırmaya başlıyor, hem suçlu hem güçlü :)
Aşramımızın terasından Rishikesh manzarası
Öncelikle ben nihayet bol bol yoga yapma fırsatı buluyorum. Kaldığımız aşramda sabah, öğle, akşam günde üç kez yoga dersleri var. Sabah 7.00’de kalkıp bir alt kattaki yoga sınıfına iniyorum, dersten sonra kendimizi lezzetli ve Rishikesh manzaralı bir kahvaltı için Devraj Coffee Corner’a atıyoruz. Buradaki yak peynirli sandviçlerin bağımlısı olduk; bir de çok lezzetli meyveli, yoğurtlu, ballı müslileri var Hint kahvaltılarından midesi yorulmuş olanlar için. Lakshman Jhula Köprüsü’nün hemen kıyısında biraz yüksekçe bir yere kurulu olan bu kafede saatlerce oturup Ganj’ı, köprü üzerinden akıp geçen günlük hayatı ve karşı kıyıdaki 13 katlı ve şekerli-kremalı bir düğün pastasını andıran Shri Trimbakeshwar (biz aramızda kısaca pasta-tapınak diyorduk mecburen) Tapınağı’nı seyredebilirim.
Devraj Coffee Corner’dan Shri Trimbakeshwar (nam-ı diğer pasta tapınak) ve Lakshman Jhula Köprüsü manzarası
Kahvaltı sonrasında biraz şehrin sokaklarını, beyaz kumlu Ganj sahillerini, küçük dükkanları ve pazar yerlerini dolaşıyoruz, sonra yağmur başlıyor. Muson mevsimi burada da henüz devam ediyor ve her öğleden sonra 1-2 saat mutlaka yağmur yağıyor. Yağmur başlayınca kendimizi aşramdaki teras odamıza atıyoruz. Yağmur altındaki sisli puslu, hüzünlü ve güzel Rishikesh’i izliyoruz, pencere kenarına koyduğumuz muzları çalmaya çalışan maymunlarla kavga ediyoruz ve ikindi yogası öncesinde biraz kestiriyoruz. Şu ana dek ziyaret ettiğimiz diğer Hint şehirlerine kıyasla burada akşamları yapılacak daha fazla şey var. Her akşam denenmesi gereken bir sürü restoran ve kafe var. Bizim favorimiz ağaç ev şeklinde tasarlanmış ve harika manzaralı bir terası olan Little Buddha Cafe oldu ama burası aynı zamanda tüm sırt çantalı turistlerin de favorilerinden olduğu için yer bulma sorunu yaşanabiliyor. Yine Lakshman Jhula bölgesindeki Ganga Beach Restoran ve High Bank bölgesindeki Oasis Restoran tavsiye edilir.
Little Buddha Cafe’nin terasından Rishikesh
Bazı tur acenteleri Ganj’da rafting, Himalayalar’a trekking gibi çeşitli organizasyonlar düzenliyor. Ama biz rafting sezonuna da (15 Eylül’den 30 Haziran’a dek) trekkinge de denk gelmedik maalesef. Rafting için henüz erken, trekking için ise fazlasıyla yağmurlu bir hava vardı. Lakshman Jhula’ya yaklaşık 1 saatlik yürüyüş mesafesindeki meşhur şelaleleri görelim dedik ama yağmur yüzünden şelalelere giden orman yolu da kapanmıştı, göremeden döndük. Yine de yürüyüş yolunun kendisi çok güzeldi, 1 saatlik yürüyüşe değdi.
Şelalelere giden yolda dinlenme molası
Gündüzleri sıcaktan bunalırsanız ve yeterince cesaretiniz varsa Ganj’ın bulanık sularında serinleyebilirsiniz. Yüzmek, özellikle muson döneminde akıntılar ve su seviyesinin yüksekliği sebebiyle tavsiye edilmiyor. Yerli halkın yaptığı gibi Ganj’da bir banyo yapmak ise sizin kendi seçiminize kalmış. Kutsal olan ve halkın içinde yıkandığı, suyunu içtiği ama aynı zamanda çamaşır-bulaşıklarını yıkadığı, ölülerini içine saldığı bu nehre ben kendimi salamadım. Sadece kıyısında, şaşılacak derecede beyaz ve yumuşak kumlu kumsalında yürüdüm. Til ise Ganj’a girip bir güzel yıkandı kutsal sularında...
Ganj’da serinleme zamanı
Rishikesh’te Ganj Nehri’nin diğer kutsal şehirlerinde de (daha sonra Haridwar ve Varanasi’de de göreceğiz) olduğu gibi her akşam üzeri gün batımında Ganga aarti denilen dini tören uygulanıyor. Pek çok Hintli ve tabii ki seremoniyi görmek isteyen turistler Ganj kenarındaki Swarg bölgesinde Parmarth Niketan aşramı önünde toplanıyorlar. Mantralar ve müzik eşliğinde küçük çiçek buketleri içlerine konulmuş mumlarla birlikte Ganj Nehri’ne bırakılıyor, bazen mantralar sonrası turistler icin özel olarak programa sonradan eklendiğini tahmin ettiğim dini danslar yapılıyor. Çiçek buketleri satan çocuklardan bir buket alıp, içindeki mumu yakıp Ganj’a bırakırken, çıplak ayaklarımla sarili Hintli kadınlarla yan yana pasta-tapınak’ın 13 katını arşınlarken ama özellikle alnımın ortasındaki bindi ve şalvarımla pazar yerinde gezerken satıcılar benimle Hintçe konuşmaya başladığında kendimi iyiden iyiye bu şehre ait hissediyorum.
Ganga aarti törenini beklerken
Ayrılırken veda etmiyorum zaten, tekrar görüşmek üzere Rishikesh, sevgilim…
Son olarak Rishikesh’te yoga yapmak isteyenlere birkaç not:
- Bu şehir tamamıyla bir yoga cenneti. Çok ucuz fiyatlara, iyi hocalarla çalışmak mümkün. Sadece tek bir derse de katılabilirsiniz, bir haftalık, bir aylık ya da daha uzun süren programlara da. Ben çok pratik olduğu ve hocasından da memnun kaldığım için genelde kaldığımız aşramdaki yoga derslerine katıldım. Arada sırada diğer turistlerden duyduğumuz ya da rast geldiğimiz başka hoca ve kursları da denedik, genelde memnun kaldım.
- Hindistan’da Hintli hocalar eşliğinde yapılan yoga, bizim batıda yaptığımızdan daha yoğun geldi bana. Batılı hocalar çok hassas, dikkatli; benim derslerine katıldığım çoğu Hintli hoca ise hop diye ikiye katlayıveriyordu insanı. Abartıyorum tabii ama batıda bir senedir yoga yapıyor olmama rağmen Hindistan’da katıldığım kısıtlı sayıda yoga kursları sonunda çok kısa zamanda çok daha esnek olduğumu fark ettim. Hintli hocalar kimin esnek ya da hareketi yapabilecek ama korkudan yapmıyor olduğunu fark edip ona göre sınırları zorluyorlar sanki. Gerçekten yapamayacak olana dokunmuyorlar zaten, incinen, sorun yaşayan hi bir öğrenci görmedim katıldığım derslerde.
- Diğer bir dikkatimi çeken nokta da -zaten artık yaygın olarak bilinen bir durum gerçi- yoga sınıflarındaki öğrencilerin hepsi yabancı turist, bir tane bile Hintli yoga öğrencisine rastlamadım. Hocalar Hintli, kurslara katılanlar yabancı turist. Adı duyulmuş hocaların sınıfları çok kalabalık oluyor; bir defasında meşhur ve de cidden çok iyi bir hocanın sınıfında neredeyse 50 kişi ile yoga yaptık. Kalabalık sınıflarda yoga yapmayı sevmeyenlerin göz önünde bulundurması gereken bir durum. Ama yüksek sezon değilse aşram yoga sınıfları çok kalabalık olmuyor genelde.
Lord Shiva