Son dakikada veya en pahalı dönemde Avrupa'ya gitmeye karar verdin. Normalde makul olan biletler almış fırlamış. Daha ucuzlarını ararken aktarmalı biletlere takıldı gözün. Bizim Kiev hikayemiz de aynen böyle başladı. Sonra da dedik ki hazır gitmişken kısa aktarma yerine (2 saat beklemeli seçenek mevcuttu) uzun aktarma alalım şehri de gezelim. O yüzden 8 saat Kiev Borispol aktarmalı İstanbul-Paris biletlerimizi aldık.
Ukrayna'ya dair verebileceğim en iyi tavsiye bavulunuzu emanete vermemeniz ve uçakta aşağıya verdiğiniz bavulun içine değerli hiçbir şey koymamanız olacaktır. Herkesçe bilinen bir gerçek şudur ki Ukrayna'da görevliler bavulları açıp bakıyorlar ve içinde değerli bir şey varsa alıyorlar. O yüzden içine kıyafet koyun, yemek koyun ama takı koymayın, marka çanta koymayın. Bu hırsızlıklar nedeniyle ülkede bavul kaplatma geleneği almış başını yürümüş. Öyle Türkiye'deki gibi pahalı da değil, hemen hemen her yerde alacabileceğiniz bu hizmet için 50-70 UAH arası ödemeniz gerekiyor.
Borispol'da sizi direkt bir salona bağlıyorlar, orada ya ülkeye giriş yapmanız ya da aktarma katına çıkmanız gerekiyor. Boş güzel bir salon ama biraz daha oturayım demenize izin vermiyorlar, hemen yolluyorlar. Aktarma sürenizde şehre gitmek istemezseniz havaalanında yapacak çok da bir şey yok maalesef. Ama sınırsız internet var. Bir de havaalanı inanılmaz soğuk oluyor. Dışarı çıkın oturun daha iyi, o derece.
Bizim uçağımız 11.30'da Borispol'a vardı. O saatte çok fazla uçak iniyor, o yüzden önden hızlı gidip sıraya girmekte fayda var. Ukrayna, Türkiye vatandaşlarından vize istemiyor. Pasaport sırasında da herhangi bir sorun olmadan geçebiliyorsunuz. Bagaj alım bölümünde şehir haritaları var, oldukça kötüler. Ama en azından elinizde bir kaynak olmuş oluyor, alın onları.
Döviz işi biraz sıkıntılı. Havaalanında iki tane döviz bürosu var. Ama istedikleri gibi açıyorlar kapatıyorlar, o yüzden her şey takır takır işleyebileceği gibi kapalı bir ana denk gelirseniz uzun süre beklemeniz de gerekebilir. 10 UAH yaklaşık 1 TL, 30 UAH yaklaşık 1 Euro. Eğer çok yüklü miktarlar bozduracaksanız uzun uzun form doldurmanız gerekiyor. Bir günlük bir kişilik gezim için 15 Euro bozdurdum, hediyelik eşyalar vs de aldığım için yeterli geldi.
Havaalanı şehrin biraz dışında. Ama ulaşım oldukça rahat. Zaten havaalanından dışarı adım atar atmaz kaçak taksiciler gelip sizinle pazarlık yapmaya çalışıyor. Eğer kalabalık bir grup değilseniz taksiye hiç gerek yok. Skybus'ı kullanarak metroya (Kharkivska, yeşil hat) veya Kiev Tren Garı'na rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Skybus metroya kadar 35 UAH, son durağı olan gara gidiyorsan 60 UAH. İnternette dolaşan bir zaman çizelgesi var ama uymuyorlar. Ben koştur koştur yetişeceğim diye gittim, 20 dakika bekledim. Otobüsler sık sık kalkıyor, iki otobüsün arasının yarım saati geçtiği olmuyor.
Skybus'tan Kharkivska'da inip metroya binmek bence daha mantıklı. Böylelikle direkt şehrin turistik merkezi olan Zoroti Vorota'ya ulaşabilirsiniz. Turistik kısımlara ulaşmak için gara kadar gidilse yine de metroya binmek gerekiyor. Kharkivska'da inerek hem daha ucuza getirebilirsiniz hem de daha hızlı merkeze ulaşabilirsiniz. Havaalanına dönerken direkt gardan bindim, yolda kaza olmuştu, havaalanına ulaşmam 90 dakikayı geçti. Oysa şehre giderken 50 dakikada tam merkezdeydim.
Metro jetonu 4 UAH (evet doğru hesapladınız, yaklaşık 40 kuruş). İstasyonlar ve trenler Sovyetlerden kalma, oldukça eski. Ve inanılmaz derinler. Rusya'daki gibi güzel güzel istasyonlar çok yok. Zoroti Vorota en güzel istasyonmuş, gerçekten de Sovyet etkisini iliklerinize kadar yaşıyorsunuz. Metroda bütün istasyonlar Latin alfabesiyle de yazılmış. Kayboldum, yolu bulamadım derdiniz olmaz.
Havaalanındaki harita, turistik bir haritadan ziyade tek tek sokakların olduğu bir harita. O yüzden onu hiç kullanmadım. Metro istasyonundan çıkınca biraz amaçsızca yürüdüm. Sonra bir Kiev mucizesi olan her turistik yerin önünde bulunan güzel haritaları keşfettim. Üstelik bu haritalar İngilizce. Bir tanesinin fotoğrafını çektim ve şehrin her yanındaki okları takip etmeye başladım.
İlk oklar beni hemen metro istasyonun yanındaki Golden Gates'e yönlendirdi. Tadilata alındığı için çok bir şey gözükmüyordu; hatta uzun bir süre binanın etrafında dolaştım herhalde burası olamaz diye. Kale gibi kırmızı bir bina.
Golden Gates'den sonra altın kubbeleri takip etmeye başladım. St Sophia Katedrali ve St Michael Manastırı ikisi de altın kubbeli ve karşılıklı binalar. İlk St Sophia'ya girdim. Buradaki Çan Kulesi'ne çıktım (tam 30 UAH, öğrenci 15 UAH). Vaktiniz yoksa çıkmasanız da olur.
St. Sophia Katedrali
Çan Kulesi
St Sophia Katedrali'nden sonra aradaki meydanı aşıp tam karşıdaki St Michael Manastırı'na geçtim. Burası içeriden de dışarıdan da çok görkemli ancak içeride fotoğraf çekilmesine izin verilmiyor. Bir de şunu belirtmem lazım ki buralar turistik olmaktan ziyade hala halkın ibadet için kullandığı yerler. O yüzden içeri giren bütün kadınlar başlarını kapatıp giriyor ama siz kapatmasanız kimse laf söylemiyor.
St Michael'in önünden aşağı inen caddeyi dümdüz takip edince ünlü Bağımsızlık Meydanı'na (Maidan) çıkıyorsunuz. Ben Maidan'a geldiğimde hafiften yağmur başlamıştı, oradaki alt geçide sığındım. Bir de ne göreyim; aradığım bütün hediyelik eşyacılar oradaymış. Fiyatlar bir dükkandan diğerine çok değişiyor, o yüzden ilk bir tur atıp öyle alışveriş yapmakta fayda var. Bu aynı yeraltı geçidi kırmızı ve mavi renkli metro hatlarına bağlanıyor.
Kiev gerçekten de anlatıldığı gibi ucuz bir şehir. Havaalanında bile öğle yemeği için 100 UAH harcamanız yetiyor. Su 8 UAH, kahve 20 UAH civarı. Bir de ilginç bir bilgi: Maidan'da bir büfeden su almak istedim, buzdolabının kapağını zorluyorum zorluyorum açılmıyor. Kimse İngilizce'de bilmiyor, derdimi de anlatamadım. Sonra büfeci kadına gidip dolabı işaret ettim, "water water" dedim. Kadın kumandayla buzdolabını açtı, suyuma öyle kavuştum.
Güvenlik meselesine gelince ben yalnız bir kadın olarak kendimi hiç güvensiz hissetmedim. Kamerama ve çantama sıkı sıkı sarılıp gezdim ama bu galiba okuduklarımdan korktuğum içindi. Herhangi bir Avrupa şehrinde nasıl davranıyorsanız öyle davranmak yeterli. Ancak bu söylediklerimin herkesin sokakta olduğu gündüz vakitlerinde kalabalık yerlerde geçerli olduğunu unutmamak gerek.