İnkalar'In Kayıp Şehri Machu Picchu

Peru gezimizin en heyecanlı kısmı Machu Picchu. Sabah saat 5 civarında Cusco’daki otelimizin terasından katedrale karşı kahvaltımızı yaptıktan sonra Machu Picchu’ya gitmek üzere trene biniyoruz.

Cuzco ile Machu Picchu arasındaki tren yolculuğu çok keyifli. Yaklaşık 3-3,5 saatlik bir yolculuk.

Yollarda samanla karıştırılmış topraktan yapılan gecekondu tarzı evleri görüyoruz. Halkın geniş kısmı bu evlerde yaşıyor.

Tren dik yamaçlar ve kanyonlardan geçerek ilerliyor. Manzarayı herkes daha net görebilsin diye, trenin üstünü de cam ile kaplamışlar. Manzara gerçekten muhteşem, bazen çok dik kanyonlardan geçiyoruz. Yer yer mısır tarlalarının arasından yol alıyoruz. Tarlaların kenarındaki çit bitkisi kaktüs.

Trene bindikten yaklaşık 1 saat sonra bir kahvaltı servisi yapılıyor. Tüm tabaklar, bardaklar kilden yapılmıştı. Kahvaltıda servis ettikleri bordo renkli mısırdan yapılmış, koyu pembe mısır ekmeği değişik olduğu kadar lezzetliydi de.

Machu Picchu, günümüze kadar çok iyi korunarak gelmiş olan bir İnka antik kentidir. And dağlarının tepesinde Urubamba vadisi üzerinde 2.360 metre yükseklikte kurulmuş olan kenti İspanyollar çok aramış olsalar da bulamamışlar. İspanyol istilacılar 1532 yılında buraları işgal ederken sık dağlar arasında yer alan kenti fark edememişler ve bu sayede Machu Picchu zarar görmemiş. Zaman içinde bitki örtüsü ve erozyon neticesinde buranın üzeri tamamen kapanmış.

Cuzco’ya 88 kilometre mesafede yer alan bu kent, 1911 yılında Amerikalı arkeolog Hiram Bingham tarafından bulunmuş ve 1912 – 1913 senelerinde şehir tamamen ortaya çıkartılmış. Hiram Bingham 1915'de Machu Picchu araştırmalarıyla ile ilgili bir kitap yayınlamış. Onun anısına da tren vagonlarının üstüne adını yazmışlar.

Kentin üne kavuşması ise National Geographic’in 1913 senesindeki Nisan sayısında Machu Picchu şehrini konu almasından sonra olmuştur.

Yerli halka göre aslında kent Bingham’dan önce kendileri tarafından keşfedilmiş, ama Bingham arkeolog olduğundan bu keşif kendisi ile özdeşleştirilmiştir. Diğer bir inanışa göre ise kent 1911’den 2 sene önce keşfedilmiş ve bu 2 senelik süreçte kentte bulunan tüm altın ve ganimetler Amerika’ya gönderilmiş.

Machu Picchu, zor geçit veren bir lokasyonda olduğu için öncelikle Cuzco’dan tren (Orient Express) ile Aguas Calientes köyüne ulaşıyoruz. Buradan da 8 km’lik yolu otobüs ile gidiyoruz. Ancak bazı turistler bu yolu küçük basamaklı patika yollardan yürüyerek çıkıyorlar. Bu yola da İnka Yolu anlamına gelen “Camino İnca” adı veriliyor.

1983’te Dünya Kültür Mirası listesine, 7 Temmuz 2007 tarihinde Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri olarak seçilmiş olan Machu Picchu antik kenti, 1450 yıllarında, İnka Kralı Pachacutec Yupanqui tarafından inşa ettirilmiştir. Burayı Citadel olarak adlandırıyorlar. Citadel kenarları surlarla çevrili yüksek şehir anlamına geliyor. Yapımı 50 yıl sürmüş. Ancak içinde sadece 100 yıl yaşayabilmişler.

Machu Picchu Quechua dilinde “yaşlı dağ – yaşlı zirve”, hemen karşısındaki Huayna Picchu ise “genç dağ – genç zirve” anlamına geliyor.

Machu Picchu’da 200'den fazla, merdiven sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapılar bulunmaktadır. Bu dönemde de şehirde 800 - 1000 kişinin yaşadığı düşünülmektedir. Bu kişilerin ise asiller ve din adamlarından olduğu tahmin edilmektedir. Şehir keşfedildiği dönemde 100’den fazla insan iskeletinin bulunduğu 50’den fazla mezar bulunmuştur.

Machu Picchu, plan olarak Cusco şehrinin minyatür bir benzeri. 1532 senesinde İspanyollar egemenliği ele geçirince İnka İmparatorluğu çökmüş ve buralar terk edilmiş. 500 yıl bu kent saklı kalmış. Toprak ve bitki ile üzeri örtülmüş, ta ki 1911’de Hiram Bingham bulana kadar.

Tarım terasları, evler, tapınaklar ve gözlem kulelerinden oluşmuş bu müthiş kentin muazzam görüntüsü eşliğinde self-servis bir restoranda öğle yemeğimizi alıyoruz.

Bu kentin ne amaçla yapıldığı kesin olmamakla birlikte, buranın güneşin bakireleri için inşa edildiği varsayılıyor. Güneş tanrısının hizmetine seçilmiş kızlar bakireliklerini kaybetmemeleri amacı ile çok sıkı korunaklı bu yerde beraber yaşıyorlarmış. Sadece 2 kişi birlikte dışarı çıkabiliyorlar ve bekçiler tarafından takip ediliyorlarmış. Güneş tanrısı için seçilmiş kızlara “ACILA” deniliyormuş. İnka soyundan gelen bazı küçük kız çocukları 8 yaşına gelince seçilmiş kadın olarak buraya getirilir, her 3 yılda 1 kere bu kızlardan 4-5 tanesi Güneş’e gelin olarak seçilirmiş. Bu kızlar hayatları boyunca bakire kalırlar, tapınaklarda mayalanmış mısır içkisi ve dokuma yaparlarmış. Nadiren de olsa bazıları özel günlerde Güneş’e kurban edilirlermiş.

Güney Amerika’nın en çok turist çeken yerlerinden biri olan Machu Picchu’yu her gün 2000 kişi ziyaret ediyor. Ancak, Unesco harabelerin zarar görmememesi için bu sayının en fazla 800’e düşürülmesi için çalışmalarını sürdürüyormuş.

Macchu Picchu yakınlarında konaklamak isterseniz Tierra Viva Machu Picchu ve Panorama B&B gibi nehir ve dağ manzaralı oteller mevcut.

Cuzco’ya tekrar tren ile dönüş yolculuğunda ise ilginç birşey ile karşılaştık. Trendeki görevli personel kahve servisini yaptıktan sonra müzik eşliğinde alpaka ve lama yününden yapılmış giysilerle trende bize bir defile ve dans gösterisi yaptılar. Tabii ardından da satış...

NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.