İzlanda'nın En'lerini Dolaşıyoruz

Faroe Adaları’nın başkenti Torshavn’dan bindiğimiz cruise gemisi ile yaklaşık 16 saat süren keyifli bir yolculuk yaptık.

Hava oldukça soğuk olmasına rağmen İzlanda’ya doğru yaklaşırken manzara o kadar güzeldi ki, herkes gibi biz de dışarıdan manzarayı izledik.

Yolculuk sonrası İzlanda’nın en doğusunda yer alan Seydisfjordur limanına ulaştık.

Seydisfjordur liman kasabası İzlanda ile ilk tanıştığımız yer. Burada ülkeye girişimizi yapıyor ve bizi ülkenin kuzeyinde yer alan ve İzlanda’nın ikinci büyük kenti olan Akureyri’ye götürecek olan otobüse biniyoruz.

İzlanda ile tanışmamız oldukça enteresan oldu. Burada İzlanda’nın balina avcılığı için tek lisanslı şirketine ait tekneyi gördük. 1990 senesinde balinaların soyu tükenmeye başlayınca İzlanda’da balina avcılığı lisansa tabi tutulmuş. Şu an sadece İzlanda’da tek bir şirket balina avcılığı yapabiliyor. Ancak hiçbir şekilde balina etinin ticareti yapılmıyor. Eskiden balina avcılığı yapan tekneler günümüzde balina gözlem teknelerine dönüştürülmüş ve turistlere hizmet ediyor.

Balina etini İzlanda halkı da aynı Faroe Adası halkı gibi tüketiyor. Ancak içindeki yüksek cıva sebebi ile sağlığa çok zararlı. Aslen kimya ve ilaç sanayisinde kullanılıyor.

İşte Atlas Okyanusu'nun kuzeyinde Grönland'a 350 km, Norveç'e 1.050 km ve İskoçya'ya 800 km uzaklıkta yer alan bu ada ülkesi ile tanışmamız böyle hızlıca oldu.

İzlanda bir Avrupa ülkesi sayılsa da aslında fiziki olarak yarı Avrupa, yarı Kuzey Amerika ülkesi. Çünkü burası Kuzey Amerika plakası ile Avrupa plakasının birbirinden ayrıldığı yer.

Daha doğrusu İzlanda, jeolojik olarak Amerika ve Avrupa kıtalarının Atlantik Okyanusu altında sürtünmesi sonucu oluşmuş.

103.000 kilometrekarelik alana kurulmuş olan İzlanda’nın kıyılarının toplam uzunluğu 6.000 kilometredir. Özellikle kuzey kıyıları çok girintili çıkıntılı olan İzlanda volkanik bir adadır. Günümüzde halen etkin olan 30 kadar volkana ve zengin termal kaynaklara ev sahipliği yapar. Sönmüş olan volkanları da sayarsak toplam volkan sayısı 200’ün üzerinde. Bu volkanlar arasında en önemli olanı 1490 metre yükseklikteki Heklâ Volkanı'dır. Birçoğunuz hatırlar, burada en son 2010 senesinde Eyjafjallajökull Yanardağı patlamıştı ve tüm Avrupa hava trafiği felç olmuştu.

Adanın bazı bölümleri yanardağ püskürmeleri ile oluşmuştur. Dolayısıyla adanın bazı bölümleri lav ovaları ile kaplıdır.

Altı bu kadar sıcak ve kaynayan bir ülke olsa da, aynı zamanda yer yer buzullara da rastlanır. Hatta 8.500 kilometrekarelik alanı ile Vatnapöhull, Avrupa’nın en geniş buzuludur. Bu nedenle ülke “altı yanan, üstü donan” sıfatıyla anılmaktadır.

“Altı kaynayan, altı yanan” lakabını adaya veren sadece volkanlar değil. Aynı zamanda gayzerler... Strokkur gayzeri ise bunlar arasında en önemli olanı. Bu sıcak su kaynaklarından ısınmada ve elektrik enerjisinde faydalanılıyor.

Adada çok sayıda çağlayan ve ırmak bulunmaktadır. Ancak yüksek debili ve kısa oldukları için üzerinde ulaşım yapılmamaktadır. En önemli ırmağı 210 kilometre uzunluktaki Tjorsa.  

Adada yer alan yüzlerce krater gölünden en önemlisi ise 120 kilometrekare alan kaplayan ve 116 metre derinlikteki Thingvallavat Gölü.

Bir diğer önemli nokta, hatta İzlanda’nın en meşhur turistik noktası ise Blue Lagoon.

Biz de bu seyahatimizde İzlanda’nın “en”lerini mümkün olduğunca dolaşacağız.

“Buzlar ülkesi” olarak da anılan adanın sembolü ise Buz Dağı (jökull). Efsaneye göre etrafı sönmüş volkan ve lavlar ile çevrili olan bu buz dağı Pagan tanrısı “Bardur” tarafından korunuyormuş. Viking Tanrısı Trol ise Bardur’a güç veriyormuş.

Adada kış aylarında ölçülen en düşük sıcaklık -39.7 derece olmuş, ama normalde ortalama 0 derece. Gerçi bulunduğu enleme göre beklenenden daha sıcaktır. Bunda Gulf Stream akıntısının da etkisi vardır. Eğer haziran ayında giderseniz 18 gün boyunca gündüzü yaşayabilirsiniz. Biz Temmuz ayında gitmiştik ve hava gece yarısı bir civarında kararmaya başlıyordu.

Adanın hava sıcaklıkları bitki örtüsüne de etki ediyor, kıyı kesimlerde tundra bitki örtüsü görülüyor. Çok kuzeyde olduğu için ve topraklarının büyük bir kesimi tarıma elverişsiz olduğu için sebze meyve yetişmiyor. Toprağın sadece %0,5’lik kesimi tarıma uygun ve toplam 320 bin kişilik nüfusun %8’i tarım sektöründe çalışıyor. Üretilenler patates ve şalgam.

Ancak adanın buzullar ile kaplı olmayan yerlerinde küçükbaş ve büyükbaş hayvancılık yapılıyor. Bir de İzlanda’nın atları meşhur. Daha kısa boylu ve daha kalın bacaklılar.

Her ne kadar hayvancılık yapılıyor olsa da, İzlanda ekonomisinin bel kemiğini balıkçılık ve balık ürünleri oluşturuyor. Yıllık tutulan balık miktarı yaklaşık 1.500.000 ton. En çok tutulan balıklar ise morina, ringa ve balina.

Ülkedeki işsizlik oranı sadece %0,8. Bu oran tüm Avrupa’daki en iyi orandır. Ülke ekonomisinde balıkçılık ve turizmin büyük payı vardır. Her sene ülkeyi 650 bin turist ziyaret etmektedir. Para birimi İzlanda Kronası (ISK). Ancak ülke çok pahalı. İyi bir restoranda bir porsiyon somon yaklaşık 23 Euro.

23 bölge ve 14 şehirden oluşan İzlanda’nın en önemli şehirleri; başkent Reykjavik ve Kópavogur, Hafnarfjörður, Akureyri’dir.

Ülkede konuşulan resmi dil İzlandaca. Ancak İngilizce, Nord lehçeleri ve Almanca da yoğun olarak konuşuluyor. Halkın büyük çoğunluğu aynı Faroe Adaları’nda olduğu gibi Evangelist Lutheran. Adada gördüğümüz kiliselerin her biri çok modern tasarımlı idi.

Ülkenin ilk keşfedilişi 861 senesine rastlıyor. Adayı ilk farkeden Norveçliler olmuş ve buraya ilk yerleşenler de 9. ve 10. yüzyılda Norveç’ten gelen Vikingler olmuş.

İlk parlamentonun 930 senesinde burada gerçekleştirildiği söyleniyor. O dönemde buraya gelen toplulukların önderleri birleşerek parlamentonun ilk örneği sayılabilecek Athing’i oluşturmuşlar.

Ada 1262’de Norveç’in egemenliğine girmiş. Ancak 14. yüzyılda Norveç Danimarka’ya bağlanınca İzlanda da otomatikman Danimarka’nın hâkimiyeti altına girmiş. İzlandalılar 1662’de Danimarka’ya bağlılık yemini etmişler. Ada en zor zamanlarını 17. yüzyılda yaşamış: salgın hastalıklar, kıtlık ve volkan püskürmeleri tam bir felaket ortamı yaratmış.

Ardından 1838’de başkent Reykjavik’te on üyeli bir meclis kurulmuş. 1904’te İzlanda’ya diplomasi dışında muhtariyet tanındı. 19. Yüzyılda ortaya çıkan milliyetçilik akımı ile birlikte İzlanda 1918’de Danimarka’ya bağlı bir devlet haline geldi. 2. Dünya savaşı sırasında ise ada stratejik değer kazandı. İngiltere de bunun farkına vararak, İzlanda’yı koruma bahanesiyle adayı işgal etti. 1941 senesinde ise Amerikalılar adayı devraldı. 1941’de Althing, Danimarka ile bağlarını koparma kararı almış. Ancak ülke 17 Haziran 1944’e kadar Danimarka’ya bağlı kalmış. O tarihten beri İzlanda Cumhuriyeti olarak anılmakta. 17 Haziran 1944’te Danimarka'dan koparak bağımsızlığını ilan eden İzlanda Cumhuriyeti, 16 Haziran 1944'te anayasasını hayata geçirmiştir.

İzlanda, ordusu olmayan nadir ülkelerden biridir. Bu nedenle de ülkenin askeri gideri yoktur.

İzlanda’nın bir diğer özelliği ise Dünyanın ilk seçilmiş eşcinsel devlet başkanının İzlanda’da olması. İzlanda 27 Haziran 2010'de aldığı bir karar ile eşcinsel evliliği yasal hale getirmiştir.

Hatta her Ağustos ayında Reykjavik’te Eşcinsel Festivali kutlanmaktadır.  

Reykjavik’de ki oteller arasında  Laugavegur Alışveriş Caddesi'ne sadece 100 metre mesafede bulunan Skuggi Hotel Reykjavík, ayrıca Hallgrímskirkja Kilisesi'ne de 500 metre mesafede bulunan uygun bir otel olarak düşünülebilir. Bunun yanında aynı konumda biraz daha ekonomik bir otel olan Hotel Frón’uda alternative olarak tercih edebilirsiniz. Bu otellere ek olarak Rey Apartments’de Balina gözlem turları ve Reykjavik Sanat Müzesine yakın bir otel olarak tercih listenizde bulunabilir. Bunun yanında diğer Reykjavik otelleri içinde buradan booking.com’a girerek göz atabilirsiniz.

Evet, İzlanda ile ilgili genel bilgiler bu şekilde. İzlanda’da gezilecek yerler ise bir sonraki yazıda...

Görüşmek üzere…

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni