Kaçmanın Mümkün Olmadığı Alcatraz Hapishanesi

Hayatımda ilk defa bir hapishane geziyorum.

Sıradan bir hapishane değil...

Hani şu okyanusun ortasında bir ada seklinde kurulmuş; kaçmanın, kaçılsa da kurtulmanın asla mümkün olmadığı hapishanelerden...

ALCATRAZ HAPİSHANESİ

Endişeliyim. Tutuklu yok biliyorum ama yine de tedirginim...

1963 yılında hapishane işlevine son verilmiş. Burası artık bir müze.

San Francisco'ya sadece 1,5 mil uzaklıkta... Feribotlara binip gidiyoruz. 
Adaya varır varmaz, herkese bir audioguide veriyorlar. Bu hapishanede olan biteni direkt yaşamış tanıkların ağzından, yaşayan eski hükümlüler, gardiyanlar veya onların yakınlarının ağzından gerçek hapishane hikâyeleri dinlediğimiz insanın kanını donduran bir audioguide...

Hapishaneyi gezerken resmen içine giriyor, hapishane ortamını içinize çeke çeke bir süre orada yaşıyorsunuz.

Hapishaneye geldiniz. İlk durak duşlar… Açıkta, ortada, oval seklinde, havuz gibi bir yerde 30 tane falan duş olduğunu düşünün, yukarıdan 2 dakika su geliyor. Ardından hücrelere...

En azılı suçluların tutulduğu, 350 civarı kapasitesi olan küçük bir hapishane burası. Hücreler 2 koridorla ayrılmış.Bu koridorlara da Broadway ve Michagen Avenue adi verilmiş. Yemek salonuna giden yolun adı da Times Square.

İronik ama bence güzel düşünülmüş. Bu yerlerin adını telaffuz etmek bile ince bir çizgiyle hayata bağlar insanı. Bence...

Hücrelerin bazılarında yatak var, bazılarında yok. Hücreler korkunç bir halde. Hepsinin içinde tuvalet var. Ama o tuvaletler ne halde, kırılmış, parçalanmış, çoğunun üzerinde kan lekesi var, hâlâ çıkmamış, tüm çıplaklığıyla duruyor orada... İç kaldırıcı…

Duvarlarda şöyle bir yazı var: “You are entitled to meals, clothes, shelter and medical assiatance. Anything else you may get is a privilege”.

Bir de “isolation” denilen hücrelerden var. Görmek için 10 saniyeliğine içine giriyorum ve nefes alamıyorum, anında atıyorum kendimi dışarıya. Bir daha hiç çıkamayacağım sanıyorum. Öyle korkunç bir yer!

Gün ışığının ve iletişimin ne olduğunun unutulduğu, tuvalet ihtiyaçlarının nasıl giderildiğini düşünmek bile istemediğim... İnsanın yaşam damarlarını öldüren bir yer burası...

Bir insanın aklından özgürlük düşüncesini asla çıkartamazsınız...

Kulaklarımızdaki canlı tanıkların anlatımlarıyla hapishaneyi yaşıyoruz. Kaçmanın mümkün olmadığı bir hapishane burası. Kaçmayı denemiş bir sürü tutuklu, denize atlayıp San Francisco'ya kadar yüzmeyi planlamış. Ancak denizden çıktıkları anda onları karşılayan San Francisco polisi olmuş.

Audioguide ile dinliyoruz. Öyle diyor bir Alcatraz hükümlüsü:

“Ömrümüzün sonuna kadar hüküm giymiş olsak bile, bir insanın kafasından özgürlük fikrini asla alamazsınız. Koşullar ne olursa olsun, kafamızda devamlı “nasıl kaçabiliriz?”in planları vardır. Engellenemez... Özgürlüğü unutmak asla mümkün değil.”

ALCATRAZ ADASI'NDAN KAÇMA GİRİŞİMLERİ 

Resmi kayıtlara geçen bilgiye göre Alcatraz Adası’ndan kaçmayı sadece 36 kişi deniyor, ancak bunu sadece 3 kişi başarabiliyor.

Kendi kanıyla duvara, kaçma planı yapan tutukluların adını yazan gardiyan: MILLER

Miller adındaki gardiyanın hikâyesi çok etkileyici… Bir gece hapishanede isyan çıkıyor. Kaçma planı içinde olan tutuklular Miller adlı bir gardiyanı rehin alıyorlar. Diğer gardiyanların işbirliğine yanaşmadığını görünce Miller'i işkence ederek yavaş yavaş öldürmeye başlıyorlar. Miller ölmeden evvel, kendi kanıyla duvara kaçma planı yapan tutukluların adını yazıyor ve hatta 3 liderin adını yuvarlak içine alıyor. Bu duvarın fotoğrafı çekilmiş, Alcatraz Hapishanesi’nde sergileniyor. Çok etkileyici...

Alcatraz tarihinin en yaratıcı kaçış planı: “Dummy Head”

2'si kardeş 3 tutuklu yıllarca yemekhaneden kaşık, çatal, bıçak çalarak; duşlardan sabun; avludan toprak; oradan buradan o, bu, şu ne buldularsa biriktirmişler. Bu malzemelerden mumya kafalar yapmışlar. Kafalara saçlar, kirpikler eklemişler. Bu çaldıkları kaşıklarla hücrelerinin duvarını delmişler ve yıllarca her gün biraz daha kaza kaza tünel yapmışlar. Gece olup gardiyanlar hücreleri kontrol etmeye geldiğinde yataklarına hazırladıkları bu mumya kafaları yerleştirmişler. O sırada kendileri de avluya açılan tünele girmişler.

İşin sırrı kaçış  istikametinde!

Alcatraz Adası’ndan kaçmayı planlayan her tutuklu akla ilk önce San Francisco'ya doğru yüzmeyi getirdiğinden, kıyıya vardıklarında onları orada polisler bekliyor oluyormuş. Ancak bu 3 tutuklu San Francisco'ya doğru değil, daha uzakta ve tam tersi istikamette bulunan AngelIsland'a doğru yüzmeyi planlamış.

“Dummy Head” adı verilen bu kaçış 11 Haziran 1962'de başarıyla gerçekleşmiş ve bir daha da onları gören olmamış. En son Latin Amerika'da yaşadıklarına dair bir bilgi gelse de kimse tekrar peşlerine düşmemiş.

Bu olayın ardından Alcatraz Hapishanesi, “kaçmak imkânsız” özelliğini yitirdiğinden, 1963'te kapatılmış.

Alcatraz'ın dünyaca ünlü azılı mahkumları

Ünlü İtalyan mafya babası Al Capone, nam-ı diğer “Scarface” Alcatraz'ın ev sahipliği yaptığı ünlü suçluların başında geliyor.

Robert Strouse, filmlere konu olmuş, nam-ı diğer “The Birdman”.

Kelly, nam-ı diğer, “Gun Machine”.

Alcatraz Adası’nı terk etmeden evvel okyanusun kıyısındaki avluya son bir kez çıkıyorum ve San Francisco'ya şöyle bir bakıyorum. Her gün, dünyanın en güzel şehirlerinden birine baka baka yaşamak ve orada olamamak, oraya ayak basamamak... Ne kadar zor olmalı...

Tutukluların dediği gibi, ne olursa olsun bir insanın kafasından özgürlük düşüncesini asla çıkartamazsınız. Kafada devamlı kaçma hesapları vardır. Kafa sadece buna çalışır. Özgürlüğe kavuşma umudu bütün sınırları zorlar. Çünkü umudu yitirmek, delirmekten veya kendini ölüme teslim etmekten başka bir şey değildir.

Umut yoksa... Geriye ne kalır?

Dilara Akyıldız

Yazar Hakkında

Dilara Akyıldız

ODTÜ Sosyoloji mezunuyum. Paris'te master yaptım. Halen Paris'te yaşıyorum. Dünyayı geziyorum. Her konuda yazılarımı yazdığım bir bloğum var.