Kafkaest Bir Bakış Açısıyla Prag

Bir gün bir rehber   ‘…Çekler Kafka’yı hiç sevmezdi, Kafka’da Çekleri…’ demiş vePragve Kafka kesişimini anlatmaya değer bulmamıştı. Peki ama birbirlerini sevmemeleri kimin umurundaydı ki? Ünlü yazar Kafka’nın yaşadığı yerdi burası. Kaleminin dokunduğu, kelimelerini oluşturduğu yerdi. Dilindeki bunalımlı hal, içine kapanıklık, dışlanmışlık hissi ve yalnızlık… Ne yani bunların hiç birinde Bohem şehir Prag’ın izi yok muydu? Olmaması imkansızdı elbette, genç yaşta hayata gözlerini yuman Kafka, yaşadığı süre boyunca Prag’dan pek ayrılmamış hatta yaşamının büyük bölümünü Prag eski şehir kısmında geçirmişti.

Bu kenti Kafka’yı okuduktan sonra ziyaret ettiğimden belki de, Prag’ın gizemli güzelliğini bir kenara bırakıp ona bir de yazarın gözünden bakıp şehrin kasvetli tarafını bulmak istedim. Elbette Prag’a böyle bakmak istememin nedeni Kafka’nın dilinden etkilenmiş olmamdı, bakalım yazarın cümlelerini şekillendiren bu kent bize hüznünün ne kadarını gösterecekti.

Burası Kafka’nın hem aşk hem de nefretle bağlı olduğu şehir Prag…

Bu yazı da KafKavist bir bakış açısıyla ele alınmış bir Prag eski şehir yazısı…

Evet bunalımlı ama Allah için güzel bir kentti Prag, hem de çok güzel…Ona en çok yakıştırılan tabirlerden biri olan Ortaçağ'dan kalma deyimini fazlasıyla hak ediyor, güzelliği ile her yıl milyonlarca turisti kendine çekiyordu. Ziyaret edenlerin çoğunluğu burayı masalsı bir şehir olarak görüyordu ama ya Kafka… yaşadığı dönemde o Prag’a karşı ne hissediyordu acaba?

‘Bu iki büklüm olmuş kocakarının pençeleri var. İnsan teslim olmak zorunda kalıyor.Onun iki yanını, Vysehrad’ı ve kaleyi yangına vermek isterdim.
Belki ancak o zaman ondan kaçmak mümkün olabilirdi.’

Görkemli yapılarla dolu bu masalsı şehir bizi sanatsallığı ile vururken Kafka’ya biraz ezici gelmiş olmalı, ondan kaçıp kurtulmayı düşündüğü bir anda yukardaki satırları söylemiş. Sürekli kaçmayı düşünmüş evet ama ayrıldıkça da hep Prag’a dönmeye çalışmış Kafka, burayı tamamen bırakıp gidememiş.

Hayata bakışı gibiydi belki de Prag’a bakışı
karamsar, kasvetli ama asla umutsuz değil.

Prag Eski Şehir'in birbirine yapışık renkli ama soğuk evleri, Kafka’nın etrafını sardığından ona köşeye sıkışmış hissini vermiş olabilir. Genç yaşta hayatını kaybeden yazarın yaşamının büyük bir çoğunluğunu bu bölgede geçmiş, istemediği bir eğitim almış ve kötü bir çocukluk geçirmiş.

Tyn Kilisesi (Eski şehir meydanı)

Bir 14. yüzyıl Gotik eseri olan Tyn Kilisesi, göğü delen sivri ikiz kuleleri ile birlikte eski şehrin meydanında yükselir. Kim bilir belki de Kafka ‘kentin sivri pençeleri’ ifadesini bu kilise için kullanmıştı.

Kafka 1883 yılında Prag eski şehir kısmında St. Nicholas Kilisesi'nin yanında bir evde dünyaya gelmiş, tamamı yanan evin günümüzde yalnız kapısı kalmış. Yaşadığı bir başka ev ise (ki çok fazla ev değiştirmişler) yine Eski Şehir Bölgesi'nde Astronomik Saat'e varmadan gördüğümüz resimli bir bina.

Dava’ da Josef K’nın ölüme giderken geçtiği köprü, Charles Köprüsü'nü andırır. Vltava Nehri'nin üzerindeki bu köprü 15. yüzyıl eseri ve her daim çok kalabalık. İki ucundaki birer kulesi ve üzerindeki 30 heykeli ile gerçekten görülmeye değer.

Üzerindeki heykelleri ile Charles Köprüsü

Kafka’nın ailesi Prag’da Almanca konuşan bir Yahudi ailesi olarak azınlıktı. Çeklerin Kafka’yı sevmediği söylevi eksik olmakla birlikte doğru idi. Kafka Almanca dilinde yazıp konuştuğu için Yahudiler onu pek tutmaz, bir Yahudi olduğu içinde Almanlar pek haz etmezmiş. Bir azınlık mensubu olmasından ileri gelen dışlanmışlık etkisi yazılarına yansımıştı.

Bununla birlikte yazarın yaşadığı dışlanmış sadece toplumdan kaynaklı değildi. Dönüşüm ‘de Gregor Samsa’nın bir gün sabah uyandığında bir böceğe dönüşmüş olması ve akabinde ailesi dahil ona kimsenin yardım edememesi/etmemesi aslında onun aile içindeki konumu hakkında da bilgi veriyor bize. Yalnız bir KafKa…

Kafka’nın babası çok otoriter, güçlü bir kişiymiş ve Kafka ondan ciddi şekilde çekinirmiş. Onun gölgesinde kalmak Kafka’yı hep otoriteye isyana zorlamış, yazarın iç dünyasına ışık tutan bir eser olan Babaya Mektup şüphesiz babası ile aralarındaki ilişkiyi açıkça görmek için başvurulması gereken bir kitap. Görünürde babası ile yaşadığı çatışma aslında devlet kurumlarına, burjuvaziye, özgürlüklerine ve bir birey oluşunun engellenişine yaptığı isyandı.

Kafka yazılarını ele alırken babası, toplum ve Prag onu etkilemişti elbette ama eserlerinde birebir kendisini anlatmıştır demek yanlış olur sanırım.

Aslında burada Dönüşüm'ün çevirisini yapan Ahmet Cemal’in Sonsöz’de yer verdiği şu cümlelerine dikkat kesilmek gerek;

‘Dönüşüm ‘ün kahramanı Gregor Samsa’nın babası ve öteki aile bireyleri ile, Kafka’nın babası ve ailesi arasında ayniyete yaklaşan bir benzerlik bulunabilir; dahası bu, belki kanıtlanabilirde. Ama bu, Kafka Dönüşüm ‘de kendi yazgısını anlatıyor demek değildir; bu açıdan Dönüşüm, aile kurumunun bireyi yok edici yanlarını tüm korkunçluğuyla evrensel düzeyde yansıtan bir yazın metnidir. Daha da genelinde, çizgi dışı birey-sürünün dışına çıkanı ezen toplum çatışmasını en çarpıcı biçimde dile getiren bir öykü gerçekliğidir.’

Eserlerinde birebir kendisini anlatmadığını Kafka kendisi de söylemiştir. Kafka’nın edebiyat üzerine konuşmalar yaptığı arkadaşı Gustav Janouch ile sohbetinde:

Gostov ona Dönüşüm'deki Samsa ile Kafka’nın kendisi arasında ortak harflerden mütevellit bir isimsel şifrelemenin(Samsa-Kafka) olduğuna dikkat çekip Samsa’nın aslında Kafka’nın kendisi olduğunu ima etmiş. Kafka ise ona bir şifrelemenin olmadığını, Samsa ile Kafka’nın bire bir örtüşmediğini, Dönüşüm ‘ün kendisi için bir itiraf olmadığı ama belli oranda kendisine ait bir mahremiyetin açığa vurulması olduğunu dile getirmiş. (Dönüşüm:2014, Can Yayınları, s.101)

Prag Kale Girişinden

Prag Kalesi, içerisinde ziyaret edilmeye değer çok fazla sayıda yapıyı barındırıyor. Aziz Vitus Katedrali, Kraliyet Sarayı, Altın Yol, Aziz George Bazilikası bunlardan bazıları. Bu yapılara uğramak bir başka Prag yazısının konusu elbette ama kalenin Kafka açısından da önemli bir yanı var.

Prag Kalesi, Altın Yol, no:22

Kalenin Altın Yol kısmında 22 numaralı küçük mavi ev aslında Kafka’nın kız kardeşinin yaşadığı ev. Kafka da bir dönem yazılarını burada yazmış.

Aziz Vitus Katedrali

Kale içerisinde bulunan Aziz Vitus Katedrali Kafka’nın Dava adlı eserindeki Katedral olmalı. Aşağıdan yukarıya doğru bu devasa boyutlardaki kiliseye bakmak insana fazla küçülmüşlük hissi veriyor.

Biz şuan Prag’ı ziyaret ettiğimizde Avrupa’nın ortasında sevimli bir şehir görüyorduk. Dev binalarına bayılıyor, gotik yapılarını hayranlıkla izliyorduk ama o yıllarda Kafka böyle düşünmüyordu belli ki.

Belki de Dava'yı, Dönüşüm'ü Prag ziyaretinden önce okumamış olsaydım göremezdim Prag’ın bu yüzünü. Hatta onları okumadan önce Prag’ı görmüş olsam mutlaka masalsı havasından etkilenir, o zaman da Kafka’nın kasveti bu derece çarpmazdı bana. İşte kentler de tıpkı cümleler gibi bakış açımızı tazeledikleri ve bizlere iz bıraktıkları kadar güzeller.

Kafka yazarken etkilenmişti Prag’dan
bense gezerken etkilenmiştim onun yazdıklarından
çantamdaki Dönüşüm kitabı ile çıktığım Prag seyahatinde
izler yansımaya dönüşmüştü siyah beyaz objektifimle… 

Tuğba CEBECİ BENLİ

Yazar Hakkında

Tuğba CEBECİ BENLİ

hayat gezince güzel.. bide sevince..en güzeli de sevdiğinle gezince :)