Çek Cumhuriyeti’nin başkenti ve en büyük şehri olan Prag, aynı zamanda en çok da turist ağırlayan şehridir. Genelde Tuna ile karıştırılır ama şehrin göbeğinden Vltava Nehri geçmektedir. Nehir ve köprüler şehrin ana hatlarını çizmiştir. Geziniz sırasında bir köprüden bir tarafa diğerinden öbür tarafa durmadan geçeceksiniz.
Bunca turist ağırlaması, Prag'ın dost canlısı bir şehir olduğunu göstermez. Her şeyden önce şu dövizciler konusunda uyarıyoruz. Bazı döviz büroları %28 komisyon alıyor. Bu şu demek; 100 Euro bozduracaksınız. Bakıyorsunuz kuru gayet iyi rakamlarda. 1 Euro= 27 Kron; ama aşağıda küçük yazılar ile "Commission %28" diye not düşülmüş. Sonuç, 100 Euro bozdururken 72 Euro bozdurmuş gibi para alıyorsunuz. Bence hiç hesaplamaya kalkmayın çok canınız sıkılır. Hem de şehrin merkezinde şık bürolar da bunu yapıyor. "No Commission" yazmasına dikkat edin. Bozdurmadan önce mutlaka sorun ve hesap makinesi ile kontrol edin. Bu bürolarda hesap makinesi olmuyor ve para iade ederken imzalamanız için kağıt uzatıyorlar. İmzalayıp parayı alırsanız da geçmiş olsun... Hatta size bir yer tarif edeyim. Eski meydanda, saat kulesi solunuzda kilise sağınızda kalacak şekilde ilerleyin aradan bir arka yola doğru geçin sokağın başında önünde sıra olan döviz bürosunu göreceksniz. Kentucky FC ve ilerisinde metro durağı da bu caddededir. Metro istasyonuna giderken sağda, dönerken solda yer alan döviz bürosu doğru adreslerden biridir. Hatta selamımı da söyleyin :) Şaka bir yana ama kazık yiyenleri görünce bana teşekkür edeceksiniz... Bunun dışında turistlere karşı olumsuz yaklaşıldığını söylemek şehir halkına büyük haksızlık olur. Zaten şehrin veli nimeti bizleriz!
Tekne turu çok tavsiye edilmedi. Açıkçası akşam nehir kenarı çok iyi ışıklandırılmamıştı. Bu nedenle gündüz tekne turu almayı düşünsem de tüm yerleri yürüyerek gördüğüm için pek cazip gelmedi. Ama çok yürüme imkanınız yoksa öneririm. Aslında o kadar yürüyeceğime tekne turu yapsaydım demedim de değil. Hatta ginger kiralama da mantıklı gelmişti. Sıkı bir pazarlığa da girişip %50 indirimi kapmıştım. Ama yağmur yağmadığı için bol bol yürüdüm.
Gezi sırasında şehri 4 parçaya ayırmak daha verimli olur: Eski Şehir Meydanı (Old Town), Prag Kalesi, Yeni Şehir Çevresi ve Petra Kulesi çevresi…
Eski Şehir Meydanı: Astronomik Saat Kulesi, Tyn Kilisesi, ve Jan Hus Anıtı ile donatılmış gün içerisinde 10 kere geçtiğimiz meydan tek kelime ile turist kaynıyor. Her saat başı değişik figürleri ile Astronomik Saat Kulesi'nin önü her daim kalabalık. 600 yıllık saat için çok fazla farklı hikaye anlatılıyor. Saat Master Hanuš tarafından 1410 yılında inşa edilmiştir. Saat yönetim tarafından çok beğenilmiş ve güzellikler paylaşılmaz misali Master Hanus’un Avrupa’nın başka yerine de bu saatten yapacağından endişelenilmiş. Bu nedenle çözümü mimarı kör etmekte bulmuşlar. Çek yönetimini bu akılcı çözümden dolayı tebrik etmek gerekir. Heralde o dönem serbest piyasa çok hareketli, saat işi yaygın ve insan hakları henüz icat edilmemiş. Hayırdır Ortaçağ'da mı yaşıyoruz demek geliyor içimden ama maalesef Ortaçağ Avrupası’nın hali buydu. Mutlaka kulenin tepesine çıkın. Tüm şehir ayaklarınızın altında kalıyor. Üşengeçler üzülmesin asansör de var.
Tekrar aşağı inersek hediyelik eşya ve atıştırmalıklar için çok sayıda büfe benzeri yapı vardır. Özellikle geleneksel Trdelnik tatlısını (Trdelnik yapımı video için tıklayınız) mutlaka deneyin. Şiş kebap gibi ateşte dönen tarçınlı hamur üzerine nutella yanında kahveyle iyi gidiyor. Nutella ile sıcak hamur adeta kardeş gibidir. Onları ayırmadan kahve ile ağızda yumuşatmak lazım. Bunun dışında patates çeşitleri, yalancı pizza (adını ben koydum, hamur üstü sarımsak sosu,salça ve üzerine kaşar rendesi konursa pizza olmaz mı?) ve sıcak şarap içmek eski şehir meydanında dinlenirken gayet iyi gidiyor. Bu bölgede Balmumu Müzesi, Aşk Müzesi ve İşkence Müzesi gibi müzeler de var. Müze sever biri olmama rağmen durumları bana çok iç açıcı gelmedi.
Aziz Niklaus Kilisesi
Yahudi Mahallesi (Josefov): Eski Yahudi mahallesinin olduğu sokakta bir de müze yer alır. Yer Avrupa olunca Nazi zulmü gören Yahudilere rastlamamak imkansız.
Karl Köprüsü: 1402 yılında açılmış Vltava Nehri üzerinden geçen şehrin en ünlü köprüsüdür. Araç trafiğine kapalı köprü üzerinde çok sayıda heykel bulunur. Prag’a gitmiş herkesin burada mutlaka bir fotoğrafı vardır. En güzel açı köprü başında yer alan müzenin (Gotik tarzda yapılan Lesser Town Kulesi) üst katındadır. Merdivenleri çıktıkça köprü zerafitini artırır. Çok açık söyleyeyim devletin işbirliğiyle turistler atılan kazığı ben de yediğim için karşılında toplu taşımaya para vermedim ve biraz kaçak girişler kolladım. Burada da ödeme yapmamak için kuleye çıkmadım. Ama merdivenlerden bilet isteyen görevliye gelene kadar zaten fotoğraf için istediğim açıya ulaşmıştım. Bu da Çek dövizcilerine golüm olsun!
Köprü 515 metre uzunluğunda ve 9,5 metre genişliğinde olmasına rağmen bir hayli kalabalıktı. Köprü üzerinde karikatür ve portrenizi çizen çok sayıda ressam bulunuyor. Eğer müzisyenler de gelmişse ortam daha da keyifli bir hal alıyor. Köprü üzerinde 30 adet heykel/figür bulunur.
Köprü üzerinde yer alan heykellerden biri Osmanlı’yı anar. Gerçi pek hoş andığı söylenemez. Yeniçeri Ağası keyfi yerinde bir şekilde kafese tıkılmış esiri sergiliyor. Hep okulda öğrendiğimiz Osmanlı nereye gitse herkes çok memnun öğretilerine biraz ters bir heykel. Çünkü Osmanlı askeri rahipleri tıkmış kafese halde gösterildiğine göre ya tarih bize yanlış aktarılmış ya da Avrupalılar olmayan bir şeyin heykelini yapmışlar. Aziz John Nepomuk heykeli ise hikayesiyle dikkat çekiyor. Köprünün en eski heykeli olan figür 5 yıldızlı taç giymiş ve palmiye yaprağı ile betimlenmiş. Dönemin kralı eşinin bu rahibe günah çıkarmak için gittiğini öğreniyor. Bunun üzerine eşinin kendisini aldattığı için günah çıkardığını düşünüp rahibi huzuruna çağırıyor. Günah çıkartma sırasında eşinin anlattıklarını öğrenmek istiyor. Rahip ise görevi gereği bu bilgileri paylaşamayacağını söyleyince kral çok sinirleniyor ve rahibi köprüde heykeli olan noktadan aşağı attırıyor. Tabi aralarında geçen diyaloğu bilmek mümkün değil ama heralde rahip ters konuşmuş diye de düşünmeden edemiyorum… Yoksa görevini yapan bir memur için kral bu kadar sinirlenmezdi. Zaten ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler bizim buralarda. Neyse konu rahip,eşi ve kral arasında kalsın. Heykelin altında köpek ve kadın figürleri yer alıyor. Bunlara dokunduğunuzda şans getireceği ve şehre tekrar yolunuzun düşüleceğine inanılıyor. Aslında Ortaçağ’da yaşanları hayretle dinlerken heykel elleyip fotoğraf çektirenleri görünce Yakın Çağ’da olduğumuzdan emin olamıyorum. Genelde çaput bağlama ve kilit öpme gibi etkinliklerden dolayı bazen kendi toplumumuzu eleştirsek de benzerlerini dünya genelinde görmeye alıştık. Yakın Çağ derken neye yakın olduğunu anlayamıyorum…
Yeni Şehir Bölgesi
- Petrin Tepesi: Şehir içerisinde gözüken en yüksek alandır. Gitme şansım olmadı. Eyfel Kulesi'ne benzerliğiyle bilinen kulesiyle her yerden gözüküyor. Bölge de bir park, ayna labirenti ve manastır da yer alır.
- Wenceslas Meydanı: Şehrin ana meydanlarındandır. Birçok kutlama ve etkinliğe ev sahipliği yapmıştır. Sağlı sollu mağazalar ile doludur. Biraz tarihi yapıdan çıkıp yeni şehir göreceğiniz caddedir. Prag Ulusal Müzesi bu meydandadır.
- John Lennon Duvarı: Aslında Beatles üyesi buraya hiç gelmemiş. Ama ölümünden sonra duvarlar zaman içerisinde barışı anlatan ifadelerle doldurulmuş.
- Kampa Adası: Prag’ın Venedik’i diye bilinen ada şehrin göbeğinde yer alır. Karl Köprüsü'ne çok yakın yer özellikle yaz aylarında piknikçiler ile doluyor. Kışın çok hareketli olduğunu söyleyemem.
- Belediye Sarayı
Prag Kalesi: Mimarisi ile meşhur olabilir. Ama benim için sırasıyla ünlüdür. 2-3 gün kentte kalacak birinin 3-4 saat sıra beklemesi pek mantıklı gelmediği için giriş yapamadım. Ama siz mutlaka önceden bilet alma yollarını deneyin. Zaten bilet sistemi de biraz karışık. Uğramadan nereyi gezeceğinizi belirlemek sizi hızlandırır: https://www.hrad.cz/en/prague-castle-for-visitors/tickets Aslında blog yazarı olarak yazı yazma sebeplerimin başında bu gibi konular geliyor. Kaleyi size anlatamam. Bunu anlatan çok iyi ve resmi kaynaklar var. Ama onlar çok sıra var diye yazmaz. Onu da biz söyleriz :) Yani “Ben ettim sen etme!” mantığı ile de yazmak hoşuma gidiyor. Gerçi aynı yazıda hem döviz bürosundan kazık yememi hem de kaleye giremediğimi (girerdim de vaktim dardı, zamana kıyamadım) söylediğim için iyi bir gezgin olmadığım ortaya çıkıyor denebilir. Neyse kaleye dönersek, MS 880 yılında inşa edilen kale 70,000 m² alanı ile Guiness Rekorlar kitabına girmiş en geniş kaledir. İçerisinde birden çok bölüm yer alır. Şehrin her yanından gözüken St Vitus Katedrali başta olmak üzere saray, galeri ve kuleleri ile dikkat çekiyor. St Vitus Katedrali kale bölgesinde yer alan şehrin en gösterişli dini yapısıdır. Şehrin bir çok noktasından görülmektedir. Karl köprüsüne geldiğinizde bir tarafınızda Petra Tepesi diğer tarafınızda ise kale ve katedral gözükmektedir.
Kafka Müzesi: Dava ve Dönüşüm gibi kitapları ile dünyaya damga vurmuş şu anda Prag’da her hediyelik eşya dükkanın bir numarası olmuş yazarı şehirle ayırmak mümkün değildir. Şehrin her yerinde onu görmek mümkün. Hatta hareketli bir heykeli şehrin başka bir bölgesinde yer alıyor. Hareketli heykelden ne kast ettiğimi anlamamız için videoya bir göz atın! Müze ise nehir kenarındadır. Bahçesinde de hareketli olarak yapılmış işeyen adam heykelleri yer alır. Çek doğumlu yazarın Albert Einstein ile de şehirde sıkı bir dostluğu olmuştur. Tabii Kafka’nın Almanca konuşan Yahudi bir ailenin çocuğu olması da bunda etken olmuştur. Müzede Kafka’nın fotoğrafları ve kişisel eşyaları sergilenmektedir.
Dans Eden Ev: Bence bu evin listelerde olması bu şehre yapılan haksızlıktır. Ortaçağ bu şehirde mimarisi ile hala yaşarken neden nehir kenarına böyle bir yapı yapmışlar anlamadım. Ofis olarak kullanılıyor. Bir yandan da doğruyu söylemek gerekirse turistlerin ilgilisini fazlasıyla çekiyor.
Ülke Hakkında BilgilerVize Tipi: Schengen
Para Birimi: KronEn uygun mevsim: Bahar ayları
Yemek: Gulaş ve çorba çeşitleri yöreseldir. Sarımsak çorbası ve patates çorbası gibi iri taneli çorbalar hem doyurucu hem de lezzetlidir. Yerel ve salaş bir yer arıyorsanız Mala Strana 3+3+3 isimli yeri tavsiye derim. Hem uygun hem de Çek Cumhuriyeti’nde olduğunuzu anlıyorsunuz. Pivnice u Kata ise Old Town’da yazının başında tarif ettiğim döviz bürosunun karşısındadır. İçip dinlenmek için uygun bir mekandır. Değişik mezeleri de bulunuyor. Bunlar dışında çok sayıda İtalyan restoranı etrafı sarmıştır. Ama pizza ve makarna yemek istemediğim için sadece bir gün yine Old Town’da Trattoria by Giovannni’yi tercih ettim. Fakat günümün çoğunu ya sokak üstü lezzetlere ya içecek yanında atıştırmalara ya da yöresel mekanlara ayırdım. Biranın ana vatanlarından olan bu ülkede benim bildiğimin aksine Kozel en yaygın bira değil. Mekanların çoğunda Pilsener bulunur. Hafif istiyorsanız light, daha sert bira istiyorsanız dark talep edebilirsiniz.
U Pavouka isimli mekan her gün Ortaçağ gecesi düzenler. Birçok turda göreceğiniz bu mekana sizler de bireysel olarak rezervasyon yaptırabilirsiniz. Sınırsız içki, yemek (siz seçim yapıyorsunuz) ve dans gösterilerinden oluşan gecenin düzenlendiği yer eski şehir merkezinde ve saat kulesine yürüme mesafesindedir. 20:00-22:30 arası 5 ana yemekten birini seçerek oluşturulan menü 1190 CZK. Fakat hayvanlardan özellikle yılandan korkuyorsanız gitmeden bir kez daha düşünün derim.
Şehir İçi Ulaşım: Metro çok kullanışlıdır. Otobüs ve metrolara binerken bilet soran olmuyor. Ama uygulama olursa ceza yersiniz. 3 gün içerisinde en az 10 kez toplu taşıma kullandım ama ne yolcuların bilet okuttuğunu gördüm ne sorduğuna rastladım.
Bonus:Karlovy Vary Prag’a 1,5 saat mesafede yer alan ekstra turların vazgeçilmez bir kaplıca şehridir. Türkiye için ayrı bir anlamı da var. Gazi Mutafa Kemal Atatürk, böbrek rahatsızlığı nedeniyle 1918 yılının Temmuz ayını burada geçirmiştir. Burada geçirdiği günler ve yaşadıkları günlüklerinde kaleme almıştır.