Kanarya Adaları'nın En Büyüğü: Santa Cruz de Tenerife

Santa Cruz de Tenerife, Kanarya takımadalarının en büyüğü. Takımadalar 7’si büyük 6’sı küçük toplam 13 adadan oluşuyor. Gemimiz sabah 08.00’de limana yanaşıyor ve Santa Cruz’a varıyoruz. Kanarya adalarına ilk yerleşenler Güney Afrika’dan gelen halk Guançelermiş. Guançeler bu adaya “karlı dağ” anlamına gelen Tenerife ismini vermişler ancak ada yerlileri zaman içinde ya yok edilmiş ya da asimile olmuş. Bizim gezeceğimiz Santa Cruz de Tenerife ise adanın başkenti. Adanın limanının adı ise yine başkenti gibi Santa Cruz.

1954 yılında Teide Yanardağı’nın bulunduğu alan koruma altına alınmış. 2007’de UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ne girmiş. Dünyada en çok ziyaret edilen 2. milli parkmış burası, birincisi ise Asya’da Fuji Dağı Ulusal Parkı’ymış.

Tenerife’nin kendine ait bir bayrağı var ve bu bayrak İskoçlarınbayrağıyla aynı. Bunu görünce tabii şaşırıyoruz, bunun sebebinin de her iki ülkenin koruyucu azizinin Aziz Andrew oluşuymuş. Kanarya Adaları'nda San Andres olarak da bilinirmiş. Ayrıca Francisco Franco’nun da İspanya’dan bu adaya sürgün gönderildiğini öğreniyor, adada kaldığı süre zarfında ihtilali başlattığı hakkında bilgi ediniyoruz.

Bir gün önce uğradığımız Kanarya takımadalarının diğer bir adası olan Lanzarote’de pek ağaç olmamasına karşın bu adada ağaçlar, çiçekler ve yeşillikler oldukça bol. Bu adada okaliptüs ve çam ağaçları da etrafımızı sarmış durumdalar.

Tenerife ile ilgili değişik bir bilgi vereyim, buradaki plajların kumları simsiyah!

Ada'nın ekonomisi turizm başta olmak üzere tarım. Muz, şeker kamışı, hurma, domates ve cennetçiçeği adındaki bir çiçek burada üretiliyor, aynı zamanda da ihraç ediliyor. Adada pek çok petrol rafine tesisi de bulunuyor. Burada petrol çıkmamasına rağmen ithal ettikleri petrolü adada işleyerek ihraç ediyorlarmış. Rehberimizin ifadesine göre adada işsizlik oranı da %26 imiş. Adayla ilgili bir değişik bilgi daha öğreniyoruz, 27 Mart 1977’de dünyanın en büyük havacılık kazası bu adada gerçeklemiş. Hatta bu kaza pistte olmuş ve 580 kişinin ölümüyle sonuçlanmış. 2 farklı şirketin uçakları pistte kalkış için beklerken kule uçakları geri çağırmış. Uçaklar geri giderken de kafa kafaya çarpışmışlar.

Biz, gemiden indikten sonra hemen otobüslerimize binip adanın tam ortasında bulunan dünyanın en yüksek faal yanardağı olan El Teide Volkanı’nı görmek için CanadesdelTeide Milli Parkı’na doğru yola çıkıyoruz. Şansımıza hava çok sisli, dolayısıyla Milli Park’ta yukarıya doğru çıkarken görmeyi umduğumuz pek çok güzel manzarayı fotoğraflayamıyoruz.

El Teide Volkanı’nı fotoğraflayıp dönerken sis neyse ki biraz açılıyor ve hava koşulları elverdiği ölçüde güzel fotoğraflar çekmeyi başarıyoruz.

El Teide Volkanı’nı nihayet fotoğrafladıktan sonra La Oratova’ya geldik. Burası oldukça sevimli bir kasaba, Kanarya mimarisi adı verilen Avrupa ve Arap mimarisi karışımı yapılar hâkim burada.

Kapı ve balkonları ahşap süslemeli, 2-3 katlı tatlı evleri de kesinlikle görülmeye değer. Balkonlu evler anlamına gelen Casa de los Balcones de burada bulunan eski bir ev ve müze. İlk olarak 1632 yılında inşa edilmiş. Şu anda aynı adı taşıyan müze el sanatları müzesi olarak geçiyor.

Ada'da gezmeye devam ediyoruz ve Puerto de la Cruz’a geliyoruz. Burası tam bir tatil beldesi gibi. Etraf cıvıl cıvıl ve pek çok lüks otel burada bulunuyor. Sahil boyunca seyyar satıcılar, kafeler, restoranlar var. Deniz kenarında ise deniz suyu ile doldurulmuş havuzlar var.

Tenerife Adası'nda turizm ilk olarak 1880 yılında bu bölgede başlamış. Daha sonradan sanatoryum yapılan buranın ilk oteli ise günümüzde boş ve metruk halde durmakta. Ayrıca Puerto de la Cruz’da vergi yok. Elektronik aletlerin daha ucuz olduğu söylense de rehberimiz buradan özellikle telefon almamızı pek önermiyor.

Puerto de la Cruz’a yakın ancak bizim göremediğimiz Victoria Bahçeleri’ne de gitmenizi öneririz, hakkında çok güzel şeyler duyduk. 19. yüzyılda Fransız sanatçı Adolph Croquet tarafından eklektik tarzda yapılmışlar. Bu bahçenin içinde bulunan yapının sağlamlığı da hayret vericiymiş. Bahçeler de çeşmeler, rengârenk çiçekler ve ağaçlarla donatılmış. Aynı zamanda buradan La Orotava’nın eski şehir kısmını da tepeden görebiliyormuşsunuz.

Puerto de la Cruz’dan çıktıktan sonra adanın başkenti Santa Cruz de Tenerife’ye geliyoruz. Turistlere bilgi vermek amacıyla burada olan “information binası”nı görüp bayılıyoruz. Bina çiçeklerle kaplı çok güzel bir yapı.

Daha sonra burada Belediye Binası’nı, Saat Kulesi’ni, çevreyi ve Santa Cruz yapısının arkasındaki havuzu fotoğraflayıp yorulduğumuz için ana cadde üzerinde gördüğümüz bir kafeye oturuyoruz.

Kafede buraya özgü tarçınlı, alkollü ve portakallı bir kahve olan barraquito’larımızı içip dinlendikten sonra limanda bizi bekleyen gemimize doğru gidiyoruz. Burayı gerçekten çok sevdik ve her ne kadar istediğimiz kadar güzel fotoğraflar çekememiş olsak da yanardağı çok etkileyici bulduk. Bu güzel adayı artık terk etmek durumundayız çünkü yarın Madeira Adası'nda Funchal Limanı’na gideceğiz. 

NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.