Ülkeye girdiğimiz andan itibaren fakirlik ve nüfusun azlığı dikkatimi çekti. Devlet iflas ettiğinden, her şey çökmüş, geçtiğimiz şehirlerde binalar bakımsız. Ülkede para az olmasına rağmen yaşam mücadelesi devam ediyor. Nüfusun genelini yaşlılar oluşturuyor, bu nedenle genç nüfusa rastlamak biraz zor. Türkler, ülkemize göç ettikten sonra ülkede ciddi biçimde nüfus azalmış. Azalmakla da kalmayıp nüfusun yaş ortalaması da büyümüş. Ne yaşanırsa yaşansın Avrupa Birliği’ne girmiş. Bir nebze de olsa ülke kendini kotarmış diyebilirim. Bulgaristan’ın para birimi Leva. Bizim paramızdan daha değerli maalesef. Arada 1,35’lik bir oran farkı var. Bu da benim gibi gezginlerin ekonomisini zorluyor açıkçası. Değer kaybettikçe gezmek zorlaşıyor.
Uzun bir yolculuktan sonra konaklayacağımız, yorgunluğumuzu atacağımız Persenk SpaHotel’e doğru ilerliyoruz. Bulgaristan kaplıcalarıyla da ünlü… Modern spa merkezlerinde ucuz fiyatlarda konaklayabiliyor ve aynı zamanda her türlü aktiviteyi yapabiliyorsunuz. Otele vardıktan sonra odaya yerleşme, biraz soluklanma sonrasında kendimizi havuza atıyoruz. Yüzme, sauna, hamam ve masaj ile bütün yorgunluğumuz gidiyor.
Spa Hotel Persenk lüks ve şık iç mekânın yanı sıra zarif döşenmiş, rahat, ferah Rodop Dağları'nın nefes kesen manzaralarına sahip odalarla kaliteli hizmet sunmaktadır. Köy içinde yapılmış 5 yıldızlı otelde, fiyatlar da uygun. İletişimde kolay, yarı Türkçe yarı İngilizceyle işi çözebiliyorsunuz. Ancak Bulgaristan’a bireysel gelecekseniz yanınızda mutlaka Bulgarca bilen biri olmalı. Yoksa durum kötü… İletişim kurmakta, derdinizi anlatmakta zorlanabilirsiniz. İngilizce bilmiyorlar.
Yolculuğumuza devam ettiğimizde ikinci durağımız Şiroka Lika, küçük bir köy, tıpkı bizim Safranbolu gibi… Osmanlı’dan kalma evler hala ayakta ve korunmuş. Sessiz, dingin bir yaşam var. Sokakta birkaç insanın dışında kimseyi göremiyorsunuz. Sessiz, sakin tam bir dağ kasabası da diyebiliriz. Temiz sokaklar, bakımlı eski Osmanlı evleri vizörünüze yansıyan manzaraları oluşturmakta. Hava puslu, yağmur sonrası mis gibi toprak kokusu,güzel evler ve ısınmak için istiflenmiş kütükler… Onlar bile manzarayla bütünleşmiş. Yolculuğun devamında Pamporovo Kayak Merkezi var, son uğrak noktamız. Yine virajlı yollar, yine basit salınımlarla ilerleyen sarkaç misali yolculuk… Varış yerimiz Pamporovo.
Güzel bir hava, güzel bir manzara ve her şeyden önemlisi, kayak muhteşem. Pamporovo, Bulgaristan’ın önemli kayak merkezlerinden, hatta Avrupa’nın da diyebiliriz. Kar kalitesi olsun, doğası olsun büyüleyici. Teleferikle çıkarken, karla taçlanmış çam ağaçları üzerinde zirveye doğru yapılan yolculuk; tanımlanamaz, yaşanır. Tepede 219 metre yüksekliğinde, panoramik Pamporovomanzaralı kulede alınan öğle yemeği ve sonrasında içilen sıcak şarap kendimizi farklı hissetmemize sebep oluyor. Üç dağı kapsayan bir manzara var; Rila, Pirin ve Rodop… 360 derece panoramik görünüm… Çekilen fotoğraflar da güne farklı lezzetler katmakta. Bütün bir kışı burada geçirebilecek duyguları uyandırmakta. Kaymak, dolaşmak, fotoğraf çekmek derken lezzetli tatlarla bezenen damağımızı da şenlendirdikten sonra memleket topraklarına yaklaşıyoruz komşuya veda ederek… Bir başka baharda görüşmek dileğiyle… document.write("");
Uzun bir yolculuktan sonra konaklayacağımız, yorgunluğumuzu atacağımız Persenk SpaHotel’e doğru ilerliyoruz. Bulgaristan kaplıcalarıyla da ünlü… Modern spa merkezlerinde ucuz fiyatlarda konaklayabiliyor ve aynı zamanda her türlü aktiviteyi yapabiliyorsunuz. Otele vardıktan sonra odaya yerleşme, biraz soluklanma sonrasında kendimizi havuza atıyoruz. Yüzme, sauna, hamam ve masaj ile bütün yorgunluğumuz gidiyor.
Spa Hotel Persenk lüks ve şık iç mekânın yanı sıra zarif döşenmiş, rahat, ferah Rodop Dağları'nın nefes kesen manzaralarına sahip odalarla kaliteli hizmet sunmaktadır. Köy içinde yapılmış 5 yıldızlı otelde, fiyatlar da uygun. İletişimde kolay, yarı Türkçe yarı İngilizceyle işi çözebiliyorsunuz. Ancak Bulgaristan’a bireysel gelecekseniz yanınızda mutlaka Bulgarca bilen biri olmalı. Yoksa durum kötü… İletişim kurmakta, derdinizi anlatmakta zorlanabilirsiniz. İngilizce bilmiyorlar.
Yolculuğumuza devam ettiğimizde ikinci durağımız Şiroka Lika, küçük bir köy, tıpkı bizim Safranbolu gibi… Osmanlı’dan kalma evler hala ayakta ve korunmuş. Sessiz, dingin bir yaşam var. Sokakta birkaç insanın dışında kimseyi göremiyorsunuz. Sessiz, sakin tam bir dağ kasabası da diyebiliriz. Temiz sokaklar, bakımlı eski Osmanlı evleri vizörünüze yansıyan manzaraları oluşturmakta. Hava puslu, yağmur sonrası mis gibi toprak kokusu,güzel evler ve ısınmak için istiflenmiş kütükler… Onlar bile manzarayla bütünleşmiş. Yolculuğun devamında Pamporovo Kayak Merkezi var, son uğrak noktamız. Yine virajlı yollar, yine basit salınımlarla ilerleyen sarkaç misali yolculuk… Varış yerimiz Pamporovo.
Güzel bir hava, güzel bir manzara ve her şeyden önemlisi, kayak muhteşem. Pamporovo, Bulgaristan’ın önemli kayak merkezlerinden, hatta Avrupa’nın da diyebiliriz. Kar kalitesi olsun, doğası olsun büyüleyici. Teleferikle çıkarken, karla taçlanmış çam ağaçları üzerinde zirveye doğru yapılan yolculuk; tanımlanamaz, yaşanır. Tepede 219 metre yüksekliğinde, panoramik Pamporovomanzaralı kulede alınan öğle yemeği ve sonrasında içilen sıcak şarap kendimizi farklı hissetmemize sebep oluyor. Üç dağı kapsayan bir manzara var; Rila, Pirin ve Rodop… 360 derece panoramik görünüm… Çekilen fotoğraflar da güne farklı lezzetler katmakta. Bütün bir kışı burada geçirebilecek duyguları uyandırmakta. Kaymak, dolaşmak, fotoğraf çekmek derken lezzetli tatlarla bezenen damağımızı da şenlendirdikten sonra memleket topraklarına yaklaşıyoruz komşuya veda ederek… Bir başka baharda görüşmek dileğiyle… document.write("");
Bu yazı Gezimanya üyelerinden serap selçuk tarafından yazılmıştır. Yazılarınızı sitemizde yayınlamak isterseniz üye olabilirsiniz.