Eskişehir’e ayıracağınız bir hafta sonu, kendi yaşadığınız şehre bakışınızı değiştirecek, bundan hiç şüphem yok. Eskişehir’e ayak basmadan evvel “Türkiye’de de böyle şeyler yapılabiliyormuş” cümlesini her an kurmaya hazır olun derim. Amaaan alt üstü içinden nehir geçen bir üniversite şehri diyorsanız yanılıyorsunuz. Baktığınız her şeyde emek olan, şehirleşmesi bir İç Anadolu kentine göre oldukça modern olan bu şehir aslında “yeniden var edilen” bir kültür sanat şehri.
Yaşamın bir parçası haline getirilen Porsuk Çayı
Eskişehir şu anda, kentsel dönüşüm projeleriyle yepyeni bir yüze kavuşuyor. Virane evlerin her biri lüks yapılara dönüşüyor. Ama şehre asıl güzellik katan şey, Porsuk Çayı'nın temizlenerek, yaşamın bir parçası haline getirilmesi. Avrupa şehirlerinin cazibe merkezi olmasındaki en önemli nedenidir içlerinden geçen nehir. İşte, bir zamanlar atıl olan, temizliği bir türlü sağlanamayan, kokusundan bazen yanından geçmekte zorlandığımız Porsuk Çayı üstünde gondolların, gezi teknelerinin gezdiği bir yer haline gelmiş. O da yetmemiş, arıtma sağlanarak bir kısmında sahil oluşturulmuş.
Şehirdeki sanat merkezleri, müzeler, gösteriler ise her yaştaki insana hitap edecek kadar çok. Gece yaşamında, çok farklı alternatif eğlence mekanları bulmak mümkün. İnsana kendini bir Avrupa şehrindeymiş duygusunu sonuna kadar hissettiren bu şehre hayran olmamak elden değil.
Biz Eskişehir’de 3 gün kaldık, ama baktınız böyle bir zamanınız yok. Bir hafta sonu küçük bir kaçamak yapıp bu harika şehre gidebilirsiniz. Düzenlenen turlarla da şehrin hakkını vereceğiniz gibi, isterseniz yollara kendi başınıza da düşebilirsiniz.
Biz İzmir’den karayoluyla Eskişehir’e gittik. 4 saat süren yolculuktan sonra yaptığımız ilk iş, çibörek yemek oldu. Şehre indiğimde en ünlü çibörekçinin artık fast food hizmeti vermesinden, hem ortamından hem de dışarıda bekleyen kuyruktan çok haz etmediğimi söylemeliyim. Şehre özgü yemeklerin, caddelerin arasında, ufak tefek yerel yerlerde yenmesi taraftarıyım. Dokusu bozulmamış yerleri daha çok seviyorum. Siz de bizim gibi, girin ara caddelerden birine, ellerinizle çibörek yemenin tadına varın. Kırımlıların Eskişehir’e en güzel dokunuşlarından biri “börek” olmuş. Yerel bir çibörekçiye girince her türlü böreği tatmanız mümkün. Yemeğe değinmişken bir fırının yanından geçerken haşhaşlı ekmek alıp ucundan tadına bakmayı da unutmayın.
Meşhur Odunpazarı Evleri
Bizim ilk ziyaret ettiğimiz yer Odunpazarı Evleri oldu. Odunpazarı’na giderken Hasan Polatkan Caddesi'ndeki değişimler, şehrin öğrenci kenti yapısından sıyrılıp daha yaşanabilir, neredeyse lüks diyebileceğim bir kıvama gelmesi ilk dikkatimi çeken şey oldu. Ben orda yaşarken Odunpazarı yenileme süreci başlamıştı ama geçen 13 sene içinde yüzlerce ev elden geçirilmiş ve Odunpazarı turistik bir merkez haline gelmiş.
Turistlerin akın akın sokaklarda gezindiği bu caddeler, Bizanslılardan beri tarihe tanıklık etmiş. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde yer alan Odunpazarı'ndaki restore edilmiş o rengarenk evlerin arasında insan bambaşka bir boyuta geçmiş gibi oluyor. Lületaşından, camdan yapılmış sanat eserlerinin sergilendiği evler, butik oteller, sanat atölyeleri, ufak restoranlar… Hepsi birbirinden farklı yüzlerce yapı. Bir zamanlar şehrin zanaatkar kesiminin üretim yaptığı sokaklar şu anda da sanatla dolup taşıyor.
Camın hayat bulmuş hali: Cam Sanatları Müzesi
Odunpazarı Evleri’nde Cam Sanatları Müzesi, hem konağın yapısı hem de sergilenen eserlerle insanın ağzını bir karış açık bırakıyor. Camdan bu kadar çok çeşit ve her biri birbirinden güzel sanat eserini görünce, yaratıcı olmanın sonu olmadığını düşündüm. Camı o kadar güzel işlemişler ki… Dünyaca ünlü Türk ve yabancı sanatçıların eserlerinin sergilendiği bu müze, özellikle Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde okuyan sanatçılar için de harika bir fırsat yaratmış.
Eskişehir sanatla yaşayan bir il. Üniversite ve Belediyelerin işbirliği ile de hem öğrencilere sanatlarını sergileme imkanı sağlanıyor hem de Eskişehir’de yaşayanlar sanata doyuyor. Ufacık şehirde, kafanızı çevirdiğiniz her yerde Kültür Merkezi görmek mümkün. Küçük gezgin’in ayrılmak istemediği bir yer oldu bu müze. Camdan yapılmış bu kadar farklı heykel ve tablo onu resmen şaşkına uğrattı. Ağzı bir karış açık aval aval gezindi müzeyi. Her birini teker teker inceledi. Daha sonra sokak arasında camdan nasıl kolye yapıldığını incelerken ki gözlerindeki ışıltı görülmeye değerdi. Ona özel camdan bir kolye yaptırdık. Onun ise çığlık çığlığa “anne baaak bira şişesinden kuğu yapmışlar” derken ki heyecanı görülmeye değerdi! Camdan bu kadar çok çeşit ve her biri birbirinden güzel sanat eserini görünce, yaratıcı olmanın sonu olmadığını düşünüyor insan. Cam sanatlarını sergileyen pek çok atölyeyi, Odunpazarı’nın ara caddelerinde bulmak da mümkün. Hatıra olarak, size özel camdan bir kolye yaptırın mesela; yanında kahve ve hoş sohbet bedava!
Atlıhan El Sanatları Çarşısı
Tarihi el sanatlarının sergilendiği bu çarşıda lületaşından yapılmış pek çok şey bulabilmeniz mümkün. Aslında 1850’den beri tarihe tanıklık etmiş bu han, ilk başlarda bölgeye adını veren odun pazarına odun satmak için gelen köylüler ve başka şehirlerden gelenlerin konaklaması için kullanılmış. Kurtuluş Savaşı’nda Yunan askerlerinin çay içtiği, Cumhuriyetten sonra da Eskişehir Garnizon Komutanlığı’nın atlarını barındırdığı merkez olarak kullanılan bu harika han, Odunpazarı Evleri’ni yaşatma projesinde yeniden hayata dönmüş. 2005 yılından beri zanaatkarların hizmetinde olan hanın güzelliği, göz dolduruyor. Her baktığımız yerde Çin malı ürünler görmekten o kadar sıkılmıştım ki, burada gördüklerim gözümü gönlümü aydınlattı dersem abartmış olmam. Küçük Gezgin bu çarşıda resmen kendinden geçti. “Onu da alalım anne, bunu da alalım anne. Anne buna dokunabilir miyim?” “Dokun çocuğum dokun. bir daha nerede göreceksin lüle taşından yapılmış sanat eserlerini, deriden yapılmış muhteşem ürünleri”...
Yılmaz Büyükerşen, Balmumu Müzesi
Eskişehir’in olmazsa olmazı. Bu şehri böylesine bir dünya şehri yapan Yılmaz Büyükerşen’in yıllar içinde yaptığı yaklaşık 160 heykelin sergilendiği bu müze Türkiye’de bir ilk! Ve böyle harika bir müzeyi Eskişehir’de yaşayıp da hala ziyaret etmeyenlerin olduğunu öğrenmenin bende yarattığı şaşkınlık! 2013’de açılmış olan bu müzenin, bir dünya değeri olduğunu nasıl anlatsam bilemedim. Londra, Hollanda ve Amerika’daki Madame Taussauds Müzesindeki heykelleri görmüş biri olarak heykellerin çok başarılı olduğunu, bazılarının neredeyse kalkıp yanımıza gelecekmişçesine gerçeğe yakın olduğunu söylemeliyim. Yılmaz Büyükerşen Balmumu Müzesini dünyadaki diğer müzelerden ayıran en önemli fark, tüm gelirlerinin kız çocukları ve engelli çocukların eğitimi için kullanılması!!!
Küçük Gezgin’in ilk balmumu müzesi deneyimiydi. Müzedeki pek çok kişiyi tanımıyordu. Ama Atatürk, ailesi ve silah arkadaşları çok dikkatini çekti. Her sanatçının kim olduğunu, ne iş yaptığını bize teker teker anlattırdı. Onun için oldukça farklı bir deneyim oldu. Büyükerşen için “Eskişehir’in cumhurbaşkanı mı heryerde onun fotoğrafı var” dediğinde gülmekten karnımıza ağrılar girdi.
Kurşunlu Camii ve Külliyesi
1525’de Çoban Mustafa Paşa tarafından yapımı tamamlanmış. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde adı geçen 8 mahalle için başlayan Odunpazarı Evleri Yaşatma Projesi kapsamında, 1920’lerden beri kapısı kapalı olan Külliye de, kullanıma ve ziyarete açılmış. Dünyanın tek Lületaşı Müzesi de Külliye’nin içinde yer alıyor. Cami, şadırvan, harem, imaret, medrese, harem ve Mevlevi şeyhlerine ait türbe ve iki kervansaraydan oluşan külliye, Odunpazarı Evleri’ni gezerken tepeye çıkınca tüm gösterişiyle sizi bekliyor.
Eskişehir Atatürk Lisesi, Kurtuluş Savaşı’ndan önceye dayanan tarihi ve Atatürk’ün ziyaretiyle Eskişehir’in en özel binalarından. Odunpazarı’nda yol üstünde yer alan liseyi gördüğünüzde Atatürk’ün ziyaret ettiği ve Yılmaz Büyükerşen’in mezun olduğu lise olduğu aklınızda bulunsun.
Odunpazarı; Eskişehir’in en tarihi, en özel yeri. Bizanslılardan beri, şehrin tüm tarihine tanıklık etmiş, ayakta durmaya çalışmış. Zaman oldukça yıpratmış olsa da Üniversite ve Belediyelerin işbirliği ile hayata sıkı sıkı tutunmayı başardı. Odunpazarı Evleri, Eskişehir’in tanıtım yüzü olmasıyla da pek çok insan Eskişehir’in Anadolu Üniversitesi’nden ibaret olmadığını öğrenmiş oldu. Çevre illerden insanlar turlarla şehri ziyaret etmeye başladı.
Bir zamanlar İç Anadolu’nun sıradan bir öğrenci kentiyken, sihirli bir dokunuşla Türkiye’nin bambaşka bir yüzü oluverdi. Şehrin yepyeni yüzü olan Odunpazarı, Eskişehir’e gidenlerin keyifle vakit geçirecekleri, her bir müzesinde vakit geçirmekten zevk duyacağı harika bir semt. Biz Küçük Gezgin ile Eskişehir’e ve Odunpazarı’na gitmekten çok zevk aldık. Size de tavsiye ederiz.